ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
çocukken arkadaşlara verilen doğum günü hediyeleri
breaking bad'den çıkarılacak ders
-
çok miktarda nakit parayı saklamak sıkıntılıdır, sıfırlamak zordur.
eyalet olursa görevi bırakırım
-
lütfen sayın başbakana, evet çıkması halinde kendisinin görevi bırakacak bir başbakanlığı olmayacağını anlatsınlar.
neye evet dedirtmek istediğini lütfen okusun artık ya.
fas'ta 2 iskandinav dağcı kadının öldürülmesi
-
düşünsene dünyaya mustafa olarak geliyorsun, adına kemal ekliyorlar, en son atatürk oluyorsun. ve 100 sene önce böyle bir coğrafyadan adeta bir gelişmiş avrupa ülkesi çıkarıyorsun. büyük adammışsın, çok büyük hem de.
izmit kishi ryoichi köprüsü
-
izmit korfez gecis koprusune verilmesi gereken isimdir.yillar sonra bile kopru isminin nereden geldigi merak edildiginde o dort harfli kelimenin bazi insanlar icin ne kadar da degerli olabilecegi anlasilacaktir.
(bkz: onur)
umut sarıkaya
-
bir saheseri de sudur :
sokakta 3 genc sohbet etmektedir...
-abi isvicrede 1 erkege 4 kiz dusuyomus...
-olm kizlar teklif ediyormus orda...
-lan bizim bi arkadasla kizin babasi kavga etmis "niye benim kizimi skmedin" diye...
bu esnada sagdan sarisin , acik renk gozlu birisi , elinde sopayla kosarak gelir :
-bizim de anamiz bacimiz var ulan , ayiptir be!
-kacin lan isvicre kultur atesesi geliyo
-ehehe mehehe
reza'nın ebru'yu hadise ile aldatması
-
o kadar zenginsin, amerikada takılıyorsun ve dünyada 190 küsur ülke varken türkiye’den karı getirtiyorsun amk!
vizyonsuzluk ve eziklik çok paran olsa da tedavi edilemiyor demek ki..
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"selam, ben feysybuk'ta sürekli laf sokulan eski sevgili.
olayları bi'de benden dinleyin istedim, bunun anasıgil beni istemedi."
istanbul'da 26 eve sahip olmak
-
şu anki ev sahibimin içinde bulunduğu keyif verici durum.
bizim sülale hep artist, okumuş insanlar. kanundan korkarlar, nizama uygun harekette bulunurlar hep. böyle ahlaki, (namuslu) davranarak vatan için, millet için toplum için faydalı bireyler olduklarını düşünürler. beni de maalesef böyle yetiştirdiler. bunların hepsini "medeniyet" çatısı altında yaptılar.
ama ben şu an kimin evine kira veriyorum?
60-70 li yıllarda istanbula gelip, hazine arazisine gecekondu dikip ilk seçimde tapu alan ve şu an bu arsa yüzünden 26 dairesi olan malatyalı ilkokulu bitirmemiş birine. 3000 lira da kiram var. ev sahibimi görseniz gider bir lokantada karnını doyurursunuz.
ben kimim? yüksek lisansını yapmış biri maaşımın yarısı direkt bu insana gidiyor yani. evet bazılarınızın o meşhur vergileriyle aldığım maaş.
peki bu insanın vatana millete ne gibi bir katma dağeri var, ben görmedim. belki gizliden gizliye bir şeyler yapıyordur ama şahit olmadım.
şimdi aileme dönelim, medeniyet çatısı altında vatana millete hayırlı olsun diye yetiştirdikleri çocuk, kirasıdır marketidir yoludur yemeğidir bir tiyatroya bir sinemaya bile ayıracak bütçeye sahip değil. hayatı metroda, metrobüste, tramvayda ayakta yolculuk yaparak geçiyor. çok meraklı olduğu tarih için türkiye dışına dişinden tırnağından arttırarak nadiren çıkabilmiş, vatana millete bir entelektüel olarak dahi katkıda bulunamıyor. fikirleri hiç olmuş öyle solup gidiyor.
bunu kendim için söylemiyorum, burada bu yazıyı okuyan binlerce insan benim gibi. benden çok daha kaliteli insanlar ulan akşam ne yiyeceğim diye düşünüyor. ticari, ekonomik fikirleriyle istihdam yaratacak, ülke ekonomisine katkı sağlayacak pırıl pırıl binlerce genç, beylikdüzünden levent'e metrobüsle geliyor.
her neyse başlığa dönelim.
harika bir olaydır evet.
istanbul'da 26 evim olsa ne olurdu? aylık 80 bin lira kazanç demek. hadi 10bini düşelim aylık 70 bin. kendi açımdan söylüyorum, ben dünyayı gezerdim. sağlığım oldukça da harika bir hayat sürerdim.
bunları neden yapamıyorum. ailem medeni, kanuna saygılı bir aile olduğu için.
hayat mı merhametsiz, biz mi, bilemedim.
herkese, başar sabuncu'nun namuslu filmini önererek entrymi sonlandırıyorum.
sikkim'e yapılan dünyanın en güzel havaalanı
-
(bkz: bu da benim havaalanım hüsnü)
when the wind blows
-
çok güzel çizimler, naif diyaloglar ile 80li yıllardan, nükleer saldırının hemen öncesi ve hemen sonrasında hayatta kalmaya çalışan taşrada yaşayan yaşlı bir çifti izlediğimiz hüzünlü ve bir o kadar da gerçek film. aldığı tüm pozitif eleştirileri hak ediyor.