ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
babanın söylediği unutulmayan sözler
-
babam 7 yaşındayken babası ölmüş. annesi de kısa bir süre sonra başka bir adamla evlenip onun yanına taşınmış. bir gün okuldan evine geldiğinde kapıyı kapalı bulmuş babam. camdan tırmanıp eşyalarını almış ve yuva diyebileceği tek yerden böylece sürülmüş.
hayatı yurtlarda ya da amcalarının yanında geçmiş. aile nedir bilmemiş pek. kimsenin evladı olmamış. ama kızkardeşime ve bana muhteşem bir baba olmuştu, yattığı yerde dinlensin...
1.75 boyunda 56 kilo bir adamdı, mide geliştirememiş ki zavallı, çabucak doyardı. yine de, evimizin bir geleneği olarak, yemeğin en güzel yerleri kardeşime ve bana verilirken şaka yollu şöyle derdi:
"biz küçükken yemeğin iyi tarafı büyüklere verilirdi. biz büyüdük, şimdi de çocuklara veriliyor. şu yemeğin iyi tarafından yemek nasip olmayacak bu gidişle."
22.00-05.00 arası sokağa çıkma yasağının mantığı
-
içkili mekanları iflas ettirip yerlerini nargileci tayfaya peşkeş çekip dönüşüme devam etmek.
ilk bilgisayarda yapılan mallıklar
ilkokul öğrencisi yalanları
-
öğretmen bir gün ders anlatırken aniden beni çağırdı. lan dedim nooluyo, neyse gittim kulağını yaklaştır hareketi yaptı, yaklaştırdım, dedi ki eliyle ağzını kapatarak. pipinle oynama. eliyle tamam git yaptı gittim oturdum. tenefüste geldi bütün millet, işte ne dedi sana ne söyledi falan, demiştim ki: senin parmak kaldırmana gerek yok dedi.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"sinemada yiyişmek isteyen varsa istiklal afm salon 7'de kimse yok yalnızım"
hastası olunan sözler
-
"nefret ettiğin insanla iyi geçinme çabasına siz medeniyet diyorsunuz, ben sahtekarlık diyorum.
o yüzden anlaşamıyoruz." charles bukowski
iyi erkeklerin nerede olduğu sorunsalı
-
leonardo da vinci, 'son akşam yemeği' isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı. iyi'yi isa'nın bedeninde, kötü'yü de isa'nın arkadaşı olan ve 'son akşam yemeği' nde ona ihanet etmeye karar veren yahuda'nın bedeninde tasvir etmeliydi. resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı.
bir gün bir koronun verdiği konser sırasında, korodakilerden birinin isa tasvirine çok uyduğunu fark etti. onu poz vermesi için atölyesine davet etti. sayısız taslak ve eskiz çizerek iyinin yüzü isa için yeteri kadar malzeme biriktirdi.
aradan üç yıl geçti, 'son akşam yemeği' nerdeyse tamamlanmıştı; ancak leonardo da vinci, yahuda için kullanacağı modeli henüz bulamamıştı.
leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı. günlerce aradıktan sonra leonardo, vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu. paçavralar içindeki bu adam, sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda, kaldırımın kenarına sızıp kalmıştı.
leonardo yardımcılarına, adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi. çünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı. kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler.
zavallı başına gelenleri anlamamıştı. leonardo adamın yüzünden görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu.
leonardo işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş, gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü. şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi:
– ben bu resmi daha önce gördüm.
– ne zaman diye sordu leanardo da vinci; o da şaşırmıştı.
– üç yıl önce, elimde avucumda olanı kaybetmeden… o sıralarda koroda şarkı söylüyordum. pek çok hayalim vardı. bir ressam beni isa'nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti. tıpkı buradaki isa gibi çizmişti.”
hikâyeyi anlatan paula coelho şöyle bir yargıya varıyor:
“iyi ve kötü'nün yüzü aynıdır. her şey insanın yoluna ne zaman çıkacaklarına bağlıdır!”
erkek, kadın ilişkilerinde de durum aynı aslında. hayatın bir yerinde karşılaşan insanlar birbirlerinden o an etkilenmezken, daha sonraları tekrar karşılaştıklarında birbirlerinden etkilenebilirler. ilk karşılaşmanızdan sonra, arada geçen zamanda yaşananlar sizi değiştirmiştir çünkü. bir kitabı okumak gibi. 300 sayfa boyunca üzerinizde hiçbir etki bırakmazken, yeni bir sayfayı çevirirsiniz, bir cümle gelir, yazarın kalbinizi göğsünüzden çıkarıp size seyrettirdiğini hissedersiniz. işte o zaman, her şey bir anlam bulur ve anlarsınız. önce o 300 sayfa okunmalıydı ve okundu.
angelina jolie'nin yumurtalıklarını aldırması
-
sozluk ergenlerinin cig ve seviyesiz yorumlarini bir kenara birakirsak, cok cesur bir adimdir.
angelina jolie 39 yasinda. annesi, anneannesi ve teyzesi yumurtalik kanserine yakalanip genc yasta olmusler. hatta annesi 49 yasindaymis kanser teshisi kondugunda. doktorlar da angelina jolie'ye kansere yol acabilecek genlerden bazilarini tasidigini, %50 ihtimalle bu hastaliga yakalanacagini ve eger onlem olarak ameliyat olmak istiyorsa annesinin hastaliga yakalandigi yastan 10 sene evvel olmasini soyluyorlar (kanser belirtileri basgostermeden). o da bugune kadar bekliyor ve nihayet ameliyati olmaya karar veriyor. 6 cocugunu kucuk yasta kanser yuzunden annesiz birakmamak icin; yumurtaliklarindan, bir daha gebe kalma ihtimalinden ve ostrojeninden vazgeciyor kadin. ameliyat sebebiyle aninda menapoza girecegini ve vucudu henuz menapoza hazir olmadigindan bu sureci cok agir gecirecegini bilmesine ragmen, henuz 39 yasindayken bu karari veriyor. iste annelik ve kadinlik boyle seyler. kafanizin almadigi konularda yorum yapmayin evladim, gidin az otede oynayin.
mars'a gidecek ilk türkün oradaki ilk paylaşımı
roma döneminde bugünkü türkiye'nin yer adları
bugün metrobüste yanıma oturan lacivert saçlı kız
-
(bkz: aaa bu benim lan)
ben de sabahtan beri metrobüste yanıma oturan beyefendiyi arayıp durdum. gel beni al lan.
(bkz: al beni lan)
volkan demirel'in lisedeyken çektirdiği fotoğraf
-
30 saniye kadar baktım fakat @2'ye yaraşır komik bir yorum bulamadım bu fotoğrafa. tüm sosyal medya kullanıcılarından özür diliyorum.