hesabın var mı? giriş yap

  • çoğu midemdeki sorunlar yüzünden kahveyi bırakıp, dışarıdan yemeyi azaltmamla geliştirdiğim tasarruf yöntemleridir.

    -kahveyi bırakmak ayda 300 tl gibi bir rakam tasarruf etmemi sağlıyor.

    -pastanelerde kullanılan malzemeler sanayi tipi oluyor. örneğin: alba marka yağ, ovalex adlı kıvam artırıcı yine sanayi tipi unlar kullanılıyor. bir kase supangleye, profitorele, kazandibine 10 tl vermektense kendim yapıyorum. koca tepsi kazandibi 5 tl gibi bir rakama mal oluyor. (hem de en iyi sütü, unu kullanıyorum). yaş pastayı (üşenmezsem) kendim yapıyorum.

    - aracıdan değil, direkt üreticiden almaya çalışıyorum. örneğin, ankara ulus'ta çantacılar çarşısı var. kızılay'da 80 tl'ye satılan çantayı atölyeden 30-40 tlye alıyorum.

    - kıyafet alırken modaya uygun parçalar değil de klasik parçaları tercih ediyorum. böylece modası geçti diye yeni kıyafet almam gerekmiyor. mesela, bu sene moda olan paçası saçaklı kot ya da gül işlemeli mavi-beyaz cizgili gömlek seneye demode olacak ama bedenime yakısan klasik kesim jean üstü normal mavi-beyaz çizgili gömleği her sezon giyerim.

    - ayak sağlığı çok önemli. ucuz ayakkabı almam, ucuz topuklu hiç almam. o kadar para verdiğim ayakkabıyı sırf topuğu çizildi diye kenara koymaya gönlüm el vermediğinden toplu taşıma kulanacaksam babet ya da spor ayakkabı giyip ofiste ayakkabımı degiştiriyorum. (hem otobüse yetisırken rahat koşuluyor :) )

  • yine ayşe arman'la röportaj yapmış. "iklim farkındalığı" yaratmak istediği şu yeni şarkısıyla ve doğayla ilgili konuşmuş yine.

    tüm yazı bodrum'da teknesinde geçiren kendisi değilmiş gibi, denizi olabildiğine kirleten değilmiş gibi, eşinin denize işerken fotoğrafı yokmuş gibi "çevreci".

    çocuğuna uygun ana okulu bulamayıp "bari ben açayım" deyip milleti silkelememiş gibi de "halkçı"

    10 reklamdan 7-8 tanesinin müziğini kendisi yapmamış, piyasayı domine etmemiş gibi de "eşitlikçi"

    pandemide millet ekonomik zorluklar içinde çabalarken, bu durumu "koza içindeyim gibi düşündüm, kelebek gibi çıkayım kozadan" dememiş gibi de "akıl hocası"

    nefret ediyorum böyle halktan kopuk yaşayıp, halka akıl veren "elitist" insanlardan.

    ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol ya da hiç sesini çıkarma, fikir yürütme de ne olduğun ortaya çıkmasın.

    edit : röportaj yorumlarında da bayağı giydirmişler. neyse ki samimiyetsizliğini anlayanlar çoğunlukta

    ayşe arman'ın nil röportajı

    edit : yahu şu denize işemekle ilgili ne kadar mesaj geldi, bunun neresi yanlış diye. arkadaşlar, yanlış olan direkt tekneden denize işemek. yoksa ben de yüzerken çok sıkıştıysam ve etrafta da kimse yoksa elbette denize işedim. ikinci önemli nokta da, nil ve familyası gibi "kelebek, böcek, koza, doğa, saygı, deniz, toprak...vs" diyip, böyle birşey yapmak. umursamaz davranışlar, şımarıklık, yaparım kimse karışamaz tavrı ve sonrasında da işte bu samimiyetsiz konuşmalar.

  • okudum ki:

    "btk yetkilileri, paylaşılan hesap bilgilerinin ve şifrelerin ise sadece online şikayet bildirimi sistemi üzerinde geçici olarak kullanılan şifre bilgileri olduğunu açıkladılar."

    sözlük yazarları zaten çoğu hesabın şifresinin kayıtlı email şifresiyle aynı olduğunu çıkarmış ve bir yığın email'e giriş yapabilmiş. yok sen geçici şifre olarak "bismillah", "123456" falan veriyorsan o zaten bambaşka bir rezillik boyutu.

    çalınan ev ve cep telefonu numaraları konusunda ise hiç yorum yapmamışlar. onlara göre özel bilgi değil galiba.

    bu adamlar bir de çocukların internet'teki güvenliğinden sorumlu.

  • az önce twitter'da karşılaştığım sinir bozucu olay link

    olay şöyle, çocuğun izmir'de mühendislik okuma gibi bir hayali var ve bunun için 20k sıralama yapıyor ve nihayetinde izmir'deki bölümleri tercih ediyor.

    ancak ailesi son dakikada gizlice sisteme girip tercihleri değiştiriyor ve evden ayrılmasın diye yaşadıkları ildeki üniversiteleri tercih ediyorlar, çocuk da bunun üzerine evden kaçıp ailesine küsüyor tabiki.

    yemin ediyorum yapılabilecek en büyük ihanetlerden birisidir bu hem de bu ailenden tarafından yapılmışsa, 1 yıl boyunca o kadar emek verip çalış çabala, sonrasında ailen gelip böyle bir şey yapsın, türk aileleri cidden evlatlarına saygı duymayı bilmiyorlar, ömür boyu kendilerine bağlı olmalarını bekliyorlar, psikopatlıktır bu.

  • zaman ve mekan : cumhuriyet ilanı sonrası uluslararası davetlilerle dolu pera palas balo salonu.

    kişiler : yugoslavya kralı ve atatürk

    sahne : yemek yenmiş ve şömine başında sohbet edilmekte.

    olay :

    yugoslavya kralı : ... bidibidi hede hödö.. ve işte mirim sizin bu zaferden önce ingilizler, yunanlar, fransızlar hep gelip bize yalvardılar sizde türklere karşı savaşa girin diye.. ama biiiizzzz... girmedik..

    atatürk : (yerinden kalkar.. kralın yanına kadar gider.. elini sıkar.. ve gözlerinin içine baka baka...) "verilmiş sadakanız varmış, geçmiş olsun ekselansları" der.

  • iyi olmuştur.
    reklam olayının ayarını kaçırırsan, içerikten çok reklam barındırırsan blocku yer patlarsın işte.
    beter olsunlar.

  • her yaşa göre değişir.

    yaş 1: aha gene aynı parmaklıklar. çıkarın beniiiii üheheeeeee
    yaş 5: bugün alınsın diye tutturulacaklar: oyuncak kamyonet, akülü araba, marmelat, muzlu dondurma, sarı köpek. sorulacak konular; okula ne kadar büyüyünce gitcez, gitmesek olmuyo mu? leylek meselesi, kardeşi iptal edebilir miyiz? evet hazırım... bir de çekyatın içine girmeye çalışcaktım, unutmayayım.
    yaş 7: ulan okula hergün mü gidiliyo?
    yaş 10: anneme bugün tuğçeyle evlenmek istediğimi söyleyeyim. kıza doğumgünüde barbi evi mi alsam?
    yaş 15: shit, bu boktan hayatın boktan bir sabahı ve 4 boktan sivilcem daha çıkmış.
    yaş 17: oleyyy bugün perşembe, sedayı beden dersinde görecem. havalar fena değil şort giyme ihtimali var.
    yaş 18: neeeee? saat 8 olmuş. ulan beşte kalkıp 800 matematik sorusu çözecektim ben!
    yaş 20: burası neresi? ahh kafam, hiiiaaahhhh bu kadın kırk yaşında be!
    yaş 22: gitmiyorum lan okula mokula. gitsem de bitmiyor, gitmesem de... mmhh
    yaş 23: allaaaaah kep yok lan! nasıl kaçıcam içtimadan!??!
    yaş 25: bugün istifa ediyorum abi. sabah gider gitmez istifamı veriyorum. insan insanı bu saatte uyandırır mı be!
    yaş 26: bugün istifa ediyorum abi. sabah gider gitmez istifamı veriyorum. insan insanı bu saatte uyandırır mı be!
    yaş 27: düğün salonunu bugün kesin bağlamam lazım. evleniyor muyum hakketen?
    yaş 28: bugün istifa ediyorum abi. sabah gider gitmez istifamı veriyorum. insan insanı bu saatte uyandırır mı be!
    yaş 29: bugün istifa ediyorum abi. sabah gider gitmez istifamı veriyorum. insan insanı bu saatte uyandırır mı be!
    yaş 30: bugün ödenecek çek vardı lan! sıçtım!
    yaş 32: ağlıyor mu? vallahi ağlıyor! geldim babacııım geldimm.
    yaş 40: ben mi horladım bütün gece o mu?
    yaş 45: o stajer kız bana bakıyordu kesin, bakalım bugün de bakacak mı? hala iş var bende ehehe
    yaş 50: çok şükür hala sertiz
    yaş 60: heyyyo bu sabaha da çıktık
    yaş 70: penaltılara kaldık.
    yaş 80: bu ışık da ne?

  • bakanlıklar - meclis - akay kavşağı'na alt geçit yapılmayan yıllarda saatlerce kırmızı ışık beklediyseniz,
    eskişehir yolu'ndaki tivoli'den hamburger yediyseniz,
    kendinizi bildiniz bileli eskişehir yolu'nda metro inşaatı varsa,
    kanal a ve başkent tv'deki sokak röportajlarını sırf tanıdık görürüz belki diye izliyorsanız,
    la bebe ya da la sözleri size içten içe çekici geliyorsa,
    birisi ımmmmm dediği zaman hemen ardından megasite diyebiliyorsanız,
    normal bir günde bir anda kendinizi eylem/protesto/miting gibi bir vavelyanın içinde bulabiliyorsanız,
    "oraya girersek çıkamayız, kızılay'da eylem varmış" lafını haftada iki kez kullanıyorsanız,
    dolmuşla kızılay'a gelirken ışıklara kadar çökmeniz gerektiğini artık kabullendiyseniz,
    balgat dolmuşuna binince şöföre "hocam" diye hitap etmeniz gerektiğinin bilincindeyseniz,
    adı a ile başlayan alışveriş merkezlerini artık birbirine karıştırıyorsanız,
    kızılay'da metropol , megapol ve ankapol hangi sokaktaydı diye her seferinde tereddüt ediyorsanız,
    mithatpaşa ve meşrutiyet caddelerini karıştırmanıza rağmen herkes nerden bahsettiğiniz anlıyorsa,
    lise hayatınızı konur, karanfil, selanik, sakarya , izmir caddesi gibi ortamlarda geçirdiyseniz,
    ankara döneri diye bir olayın varlığından haberdarsanız, ama bu olguyu başka şehirden arkadaşlara inandıramıyorsanız,
    alışveriş merkezi ve yürüyen merdivenler ile yeni karamürsel, soysal pasajı, onur çarşısı gibi ortamlarda tanıştıysanız,
    bakanlıklar'daki beğendik olması planlanan devasa yapının yanından her geçtiğinizde "burası da mahkemelik miymiş neymiş" diye hayıflanıyorsanız,
    migros konsepti ile demirtepe'de, metro konseptiyle etlik'te tanıştıysanız,
    orası demirtepe mi yoksa maltepe mi sorusu hep bir çelişki ise,
    bakanlıklar'da açılan ilk mc donald's ve içindeki kendi kendine çalan piyanoyu hatırlıyorsanız,
    kocatepe camii'ni beğendik olmadan da hayal edebiliyorsanız,
    kızılay'da buluşmak için kendinizi vakko'nun önü, ptt, dost kitabevi ve ykm'den başka koordinat vermekten aciz hissediyorsanız,
    belediyecilikte fıskiye ve su birikintisi ekolü size hiç yabancı gelmiyorsa, döner kavşaklarda fıskiye görüp küfretmişseniz,
    bakanlıklar'da karşıya geçerken, halkın gücünü kullanarak critical mass theory'i boşa çıkartmıyorsanız,
    kızılay tüp geçitlerinden geçtiğinizde ortalıkta kaval çalan kimse olmadığı zaman kendinizi tuhaf hissediyorsanız,
    telefon söz konusu olduğunda aklınıza ilk gelen yer ısrarla maltepe pazarı ise,
    elektronik bir şey lazım olduğunda konya sokak'ta kesin vardır diyorsanız,
    su, tesisat,mutfak-banyo malzemeleri için ilk bakılacak yer rüzgarlı ise,
    amerikan malı bir şey ararken amerikan pazarı'na baktın mı diye lafa atlıyorsanız,
    sizin için ankara'nın en dev yapıları, sabancı kız yurdu ve işbankası ise,
    şehrin en uzak noktasına bile yaklaşık 15-20 dakikada gidebiliyorsanız,
    kızılay-demirtepe bölgesinde belediye otobüsleri için ayrı şeritten yollar olduğu zamanı hatırlıyorsanız,
    alp billuriye izdihamlarına bizzat malzeme olmuşsanız,
    zihninizdeki tunalı hilmi trafiği bazen yukardan aşağıya doğru akabiliyosa,
    reşit galip, nenehatun, esat caddesi aslında ters yöne gidiyorsa,
    eskiden gölbaşı'na, ümitköy'e, batıkent'e gitmek başlı başına uzun yol gibi geliyordu ise,
    kuğulu park kavşağı henüz fayanslar ile döşenmemişken, köşedeki dikiş tutturamayan devasa disko'yu hatırlıyorsanız,
    hassas bölge'deki aspava sizin için daha güzelse,
    edessa duvarlarındaki ünlülerle çekilen fotoğraflara bakmaktan yemeğinizi soğuttuysanız,
    kolej semtinde gerçekten kolej olduğunu hatırlıyorsanız,
    96'lar, ahmetler, eski et-balık kavşağı, türkeş'in mezarı, aydınlık sapağı, bülbülderesi merdivenler, bahçelideki eski gima, eski sampi denince nereden bahsedildiğini anlıyorsanız,
    bentderesi denildiğinde aklınıza tek bir olay geliyorsa,
    çinçin ya da yenidoğan denilince içten içe geriliyorsanız,
    papazın bağı denildiğinde hep "bir gün gidelim ya" diyorsanız,
    dikmen'e çıktığınızda ankara'nın dikmeni diye espri yapmıyorsanız,
    balgat'ı siyasetin merkezi olmadan da hayal edebiliyorsanız,
    milli kütüphane'yi sadece otobüs durağı olarak kullanıyorsanız,
    hiç bir yerde bulamadığınız bir şeyi bulabileceğiniz son adres hep ulus ise, "kesin ulus'ta vardır" diyorlarsa,
    ulus'a dair yol tarifleriniz daima heykel'den başlıyorsa,
    etimesgut sizin için etimesut ise,
    pizzatek hamsisinin tadını hala unutamadıysanız,
    chevrolet taksilerin bahçelievler-kızılay arası dolmuş olarak kullanıldığı zamanlar hala aklınızdaysa,
    size göre bahçeli yedinci cadde, hatta komple bahçeli bir zamanlar sadece yaşlıların, emeklilerin takıldığı nezih bir ortamsa,
    tunalı hilmi ve bahçeli cadde/sokaklarının santim santim her köşesinde türlü hatıralarınız yatıyorsa,
    seğmenler parkı'na pazar günleri köpeksiz girenlere ezik gözüyle bakıldığı zamanları hatırlıyosanız,
    atakule'yi matah bir şey zannetiğiniz zamanlar, atakule'nin tepesi gerçekten dönüyor mu diye test etmeleriniz hala aklınızdaysa,
    atakule'nin tepesine çıkıp evinizi bulmaya çalıştıysanız,
    cinnah caddesi'nden otobüslerin ve yukarı ayrancı dolmuşlarının iniş yapabildiği, akabinde fren patlatarak kitle imha silahına dönüştükleri günleri acıyla anıyorsanız,
    kimi zamanlar canınız, a.o.ç. dondurması ve kokusunu çekiyorsa,
    şehirdeki ilk kumpiri atakule'de tattıysanız,
    siteler esnafı, aşti taksicilieri ve seyran gençliği diye bir topluluktan haberdarsanız,
    siteler denildiğinde aklınıza ilk gelen yer ismet möble ise,
    karayalçın dönemindeki kömür karası hava kirliliğini anımsıyorsanız,
    eski terminal ve izdihamlarını dün gibi hatırlıyorsanız,
    aşti ilk açıldığında gerçekten büyük bir şehirde yaşama psikolojisine büründüyseniz,
    ülkede ilk metroya binenlerdenseniz, test sürüşü için yok yere ailecek aşti-dikimevi seyahatine çıktıysanız,
    ankaray ile metro arasındaki farkı yabancılara anlatmakta zorluk çekiyorsanız,
    ankaray ve metro hattında atatürk kültür merkezi dahil kullanmadığınız tek bir durak bile kalmadıysa,
    araba arızası ile alakalı gidilecek ilk adres ya şaşmaz ya da iskitler oto sanayi ise,
    taksici sorduğu zaman, "kâzımkarabekir'den gidelim abi" gibi bir cümle kurabiliyorsanız,
    köroğlu işkembecisi'nin önünden alkollü araç kullanarak geçilmeyeceğini biliyorsanız,
    sokaklarda umarsızca eğlenen insanların ankaralı olmadığını şap diye anlayabiliyosanız,
    karum, gençlerin süslenip püslenip "balkon yaparak" piyasaya çıktığı yegâne yer olarak zihninizde yer ettiyse,
    cumhurbaşkanıydı, başbakandı trafikte rahat ilerlesin diye yeşil ışıkta öle boş yere beklediyseniz,
    anıtkabir ya da ankara kalesi ile aynı şehirde olmanıza rağmen en son ortaokulda gittiyseniz,
    işe giderken her sabah aynı insanları görüyorsanız, otobüs beklerken muhabbet edebilecek birilerini mutlaka bulabiliyorsanız,
    3 katlı apartmanlar size garip gelmiyorsa,
    sağda solda gördüğünüz her ankara panoramasında sik gibi bir atakule görmekten artık hicap duymuyorsanız,
    34 plakalı araçların ani hareketlerinden tırsıyosanız,
    ultra lüks araçlara aşina değilseniz, ara ara gördüğünüz ulta üst sınıf araçlar da zaten 34 plakaysa,
    gölbaşı yolunda sarhoş sürücülere yönelik temkinli gidiyorsanız,
    bilkent yolunun neden ölüm yolu diye anıldığını biliyorsanız,
    enka'da araba kapıştırmak diye bir konsepte aşinaysanız,
    "kırmızı ışıkta sağa döneceğin zaman yol müsaitse kırmızı yansa bile dönebilirsin" gibi bir trafik kuralının başka şehirlerde olmadığını fark ettiyseniz,
    istanbul trafiğinde kargaşaya sebep oluyorsanız,
    vapur, minibüs, dolmuş jargonuna sahip değilseniz, istanbul'da dolmuşa bincem diye sora sora, sarı gubidik bir şey ile karşılaşıp afalladıysanız,
    televizyon'da gördüğünüz anda işte burası ankara diye doğru çıkan tahminlerde bulunabiliyorsanız,
    şehrinizde can güvenliğinize güvenerek sokağa çıkabiliyorsanız,
    pavyon, tombala, gazino kültürüne aşinaysanız,
    sokaktaki herkesi dış görünüşüyle anında sınıflayarak, kim olduğunu az çok kestirebiliyorsanız,
    devlet dairelerini en verimli ve pratik şekilde nasıl kullanabileceğinizi artık bellediyseniz,
    e5 'miş, tem'miş, sürekli karıştırıyorsanız, yoğun akıcıymış, ana arterler tıkalıymış falan sizi hiç ilgilendirmiyorsa,
    her dışarı çıktığınızda tanıdık görme olasılığınız 100de 90lara vuruyorsa,
    sizin için ankara sembolu hala hitit güneşi ise,
    bir gördüğünüz insanı mutlaka bir gün bir yerde bir daha görebileceğinizin bilincindeyseniz,
    dolmuş'a dolmuş, simit'e simit, çekirdeğe koçlar gibi çekirdek diyorsanız,
    "beuuuu bu şehirde gidilecek, yapılacak hiç bi yer yok, deniz yok, grisiniz hepiniz, memursunuz, bık bık bık" diye sizinle dalga geçen bünyelere içten içe kin besliyorsanız,
    ve bu şehirde hakikaten gidilecek ve yapılacak hiç bir şey yoksa ve buna rağmen şehri olduğu gibi kabulleniyorsanız,

    gerçekten ankaralı olmuşsunuz demektir efem. tebrikler.

  • (bkz: tuz)
    harbi lan bunu hangi manyak denizden ya da kayadan elde edince tadına bakıp beğendi? hadi beğenmeyi bırak yediğim şeye biraz dökeyim dedi? ulan yediğim her şeyde biraz eksiklik var o da bu dedi? harbi merak ediyorum.
    rakı ve viski konusuna hiç girmiyorum.