ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
avrupa'da yaşanan ahlaksız şeyler
-
fransa'dan almanya'ya doğru araç ile gidiyoruz. kongre vs derken yorulduk ve sınıra yakın bir kasabada gece konaklamak için mola verdik.
ev sahibine market var mı dedik. 1 tane var dedi. tarif etti.
gittik tarif edilen bakkal - manav karışımı markete. 1 tane personel yok. kapandı mı acaba dedik ama ışıklar yanıyor. alacaklarımızı aldık bekliyoruz sahibi gelsin ödeyelim. neredeyse yarım saat sonra biri geldi alışveriş için. sahibi sandık ama değilmiş. ürünleri aldı, masanın üstündeki ahşap kutuya para attı ve para üstü aldı.
hemen sorduk sistemi.
markette personel yokmuş, 24 saat açıkmış. fiyatlar zaten yazıyor dedi. kutuya atın dedi.
ben böyle ahlaksızlık görmedim. müşteriyi siklemiyor bu avrupa. git kutuya kendin para at yok efendim para üstünü say ve al.
yaran fıkralar
-
bir zoofil, bir sadist, bir katil, bir nekrofil ve bir mazoşist akıl hastanesinde aynı odaya kapatılırlar. birkaç zaman sonra sıkıntıdan patlayan zoofil:
- keşke bir kedi olsaydı ne güzel becerirdik diye hayal kurmaya başlar.
bunu duyan sadist:
- evet önce becerir sonra da ona işkence ederdik diye sürdürür.
katil heyecanla:
- o lanet olası kediyi önce becerir, sonra işkence eder, sonra da öldürürdük der.
nekrofil şuh bir edayla:
- ahh harikasınız! o kedi şimdi burada olsaydı önce becerir, sonra işkence eder, sonra öldürür ve tekrar becerirdik diye devam eder.ardından bir anda derin bir sessizlik olur. herkes mazoşiste döner. mazoşist gözlerini sırayla diğerlerinin yüzünde gezdirdirir ve dudaklarının arasından sadece şu çıkar:
-miyav!
sigara içenlere daha az maaş verilmesi
-
klasik türk düşünce şeklini gösteren cümle. neden sigara içmeyenlere daha fazla maaş verilmesi önerilmez de sigara içene daha az ödeme yapılması önerilir. büyük ihtimalle bunu öneren zengin bir patron değil 3 kuruş maaş alan bir çalışandır. kraldan çok kralcı olmak böyle bir şey.
venüs neden ters yönde döner
-
venüs ,kadını temsil eder. tersliği bu yüzdendir.
kuzey güney
-
ilk başta hollywoodvari bir gençlik dizisi gibi başlamıştı ne güzel. sonra gene araya silahlar girdi, namus girdi, intikam girdi falan. saçma sapan bir şeye dönüştü. yani bugün bir kuzey dediğin nerden baksan 4-5 kadının namusundan sorumlu. eski karısı var, eski sevgilisi var, eski sevdiği var, kardosunun eski nişanlısı var, anası var danası var.. herif bildiğin ulusal namus operatörü. kötü yola düşecek gibi mi oldun? hemen arıyorsun geliyor, mis gibi ev tutuyor, arada bir para gönderiyor, etrafındaki hergeleleri dövüyor.. bütün dizinin namusu bu herifin omuzlarında. kimse de demiyor ki aga sana noluyor? tam tersi herkes kabullenmiş, herkes memnun. adam bildiğin türkiye'nin en çok tavsiye edilen operatörü ya, canıms.
akademide kadın oranında türkiye'nin 1. olması
-
açılın ben tezimde bu konuyu çalışıyorum.
konu ile ilgili literatürde en çok kabul gören açıklamalar şöyle:
batıda akademiye bakış açısı ile türkiye'de akademiye bakış açısı çok farklı. batıda biraz daha "knowledge is power" anlayışı var ve iktidar pozisyonlarını tabii ki erkeklerin kadınlara bırakma ihtimali daha düşük.
türkiye'de durum farklı. bilgi ve iktidar çok ilişkili değil ve asıl güç kaynağı para. para getiren işler ise akademide değil sahada. bu nedenle de erkekler daha çok para getiren sahadaki işlere yönelerek akademiyi kadınlara bırakabiliyorlar.
bir de kadın için uygun meslek olması açısından öğretmenliğin devamı niteliğinde görülmesi açıklaması da var literatürde.
ayrıca oranlar kafanızı karıştırmasın. eşitlik öğretim görevlisi, okutman (şimdi onlar da öğretim görevlisi oldular), araştırma görevlisi gibi basamağın en altlarında var. ancak yardımcı doçentlikten profesörlük kadrosuna yükseldikçe kadın akademisyen sayısı erkek akademisyen sayısının neredeyse yarısına düşüyor. hatta şimdi baktım yarısının da altında. https://istatistik.yok.gov.tr/ adresinde özet öğretim elemanı sayılarından kontrol edebilirsiniz.
bu iki şekilde yorumlanıyor. birincisi şu andaki kadın araştırma görevlilerinin yükselmesi ile gelecekte bizi gerçek bir eşitlik bekliyor olabilir, ikincisi de unvanda yükseldikçe onların da sayılarının azalma riski var. yani bu durumda mevcut durum aynen devam eder.
bir de bu sayısal eşitliği asla yönetim kadrolarında göremiyoruz. en son ocak ayı gibi rakamsal bir kontrol yaptığımda türkiye'de sadece 3 tane kadın rektör vardı yanlış hatırlamıyorsam. (2015'te 13 tane idi diye hatırlıyorum). gittikçe durum kötüleşiyor yani.
o nedenle yüzdesel eşitlik türkiye'de akademi için yanıltıcı bir eşitlik diyorum ve gidiyorum.
edit: imla
hamza hamzaoğlu
-
roberto mancini--->cesare prandelli--->hamza hamzaoğlu
oldu mu? olmadı. isim olarak olmadı lan isim!
bir sonraki teknik direktörümüzün ismini açıklıyorum;
(bkz: hattori hanzoğlu)
aykut kocaman
-
gün itibariyle yerinde olmak isteyeceğim son adam. düşünsene aykut kocaman'sın, televizyonda fatih terim'in drogba'yla sohbetini izliyosun; o sırada kapı çalıyo, gelen bekir. hocam diyo yarınki idmana gelmesem olur mu.
daniel faraday ile tutamıyorum zamanı
-
(bkz: sawyer ile adını sen koy)
can yaman'ın hayranına arka odaya geçelim demesi
-
o lafı dediği an yanındaki çevirmenin utancı aslında olayı özetler nitelikte.