hesabın var mı? giriş yap

  • dün gece tekrar aradılar. artık eskisi gibi meşgule atmıyor ya da açıp suratlarına kapatmıyorum.

    çünkü bunu yapınca illaki hemen başkalarına yöneliyorlar.

    açtım telefonu. evet yeni dükkan açtım internet bağlatacağım dedim. il sordu. farklı bir il söyledim. cadde sordu. google'la hemen girip o ilden bir cadde söyledim. numara sordu. salladım tuttu. isim sordu kemal muktedir dedim.

    o sırada tabi en az 20 dakika sesiniz gelmiyor, kesik kesik geliyor dedim. orada bir şeylerle sürekli uğraştı. şimdi geliyor mu dedi evet dedim. tam paketi anlattı fiyat diyecekken sesiniz gelmiyor paketi duyamadım dedim. tekrar anlattı.

    neredeyse tüm paketleri tekrar tekrar saydırdım. şu paket kaç cikaboyttu sordum. modem sordu. modem olmadan internete bağlanamıyor muyum ? dedim. olmayan kişilere seslendim. onlarla konuşur gibi yaptım ve onu hatta beklettim. tekrar ona dönüp kaldığı paketten tekrar sordum. 50tl'lik paket hangisiydi sordum. 1500 cikaboytlu paketiniz var mı diye sordum.

    sonra neyse vazgeçtim dedim kapattım. tekrar arasınlar yine işi gücü, yemeği, cenazeyi ortada bırakıp yine açacağım. bütün cikaboytları burunlarından fitil fitil getireceğim.

    ben kemal. geliyorum.

  • başlık: çirkinim ama kızlar vermek için çıldırıyo

    1. nedenini çözemedim panpalar

    (ciplak zenci ?, 28.03.2012 01:13)

    2. sana vermek için çıldırmaları lazım çünkü.

    (yarim altin ?, 28.03.2012 01:14)

    sonrası 13 sayfa @2 sikmiş.

  • edit 2: bir arkadaştan george orwell sözü,
    düşünün çünkü henüz yasaklanmadı

    düşünüyorum da, hepimizin mi bu kadar kaybedecek şeyi var. kişisel özgürlüklerimiz o kadar kısıtlanmış ki, duvarları olmayan bir hapishanedeyiz. korku imparatorluğu mu bu? öyleyse, hakikaten neyden korkuyoruz?
    dayatmaları kabullenerek daha nereye kadar varacağız? farkında mısınız adı şeriat olmayan, ama muhafazakarlığın dibine kadar dayatıldığı iki yüzlü, sahtekar bir ülke olduk.
    son yasakla,
    her daim içen birisi değilim, ama istediğim zaman, dışarıda içmeyi geçtim, parasını verip birşey alamıyor olmak, bunun bana dayatılıyor olması ve buna sesimin, sesinin çıkmıyor, çıkamıyor olmasından nefret ediyorum.
    gittikçe boğuluyorum, insan görmek istemiyorum ama çekip gidip bir yeşillikte, deniz kenarında öyle boş boş oturmaya bile izin yok.
    herkes birşey olsun istiyor, ama beklemek, umuda boşa kürek çekmek gibi.
    debelenmesek bile batıyoruz, yalnız, çamura değil, bildiğin boka, ta ki nefesimiz tükenene kadar.

    kadehlerinizi kaldırın gençler,
    en çok da kimin o bok çukurunda boğulmasını istiyorsanız ona.
    şerefe...

    edit: gelen bir mesaj,
    " 1920li yıllarda ülkenin fabrika ayarlarıyla oynadınız şimdi bir babayiğit çıktı ve ülkeyi fabrika ayarlarına geri döndürüyor"

  • geçen hafta birisi:
    “önümüzdeki 500 yıl boyunca kesinlikle yaşanmayacak bir olay söyle” dese,
    “öğrenci yurdunda karantinaya alınmış yaşlı umrecilerin yurttan kaçmak için polisle çatışması” diye yanıtlardım.

    kaynak: twitter @erdemaksakal

  • üniversitenin ilk senesi. eve çıkalı çok olmamasına rağmen annemden cuma günü bir telefon aldım.

    "oğlum, babanla önce amcanlara sonrada size uğrayacağız, en geç pazartesi orada oluruz."

    telefonu kapatır kapatmaz tutuşmaya başladım. gözlerimi telefondan ayırınca halının görünmediğini fark ettim. 2 aydır kaldığım eve ilk kez bu gözle bakıyordum, yerde boş şişeler, pizza kutuları, market poşetleri...

    evi temizlerken hiç görmediğim tişörtler, çoraplar buluyorum. duşa kabine varana kadar temizledim. pazar günü olunca tüm bulaşıkları yıkayıp sarı bezi mutfağın ortasına serdim. anahtarı ilk aldığımdan daha temiz bir ev görüyordum, temizlik bitince belimin ağrısından nasıl uyuduğumu bilemeden pazartesi oldu. okula gidemedim haliyle. annem aradı,

    "bitti mi temizlik?" dedi, "bitti anne." dedikten sonra ne olduğunu anladım. kızamadım. teşekkür edip kapattım, evi 800 km öteden temizlettiği için.

  • şu otomobili ya adam akıllı üretin adam gibi herkes baksın incelesin ya da hazır değilse de temcit pilavı gibi ikide bir yarım yamalak göstermeyin şunu. yok bagajı açmak yasak yok zoom yapmayın yok binmeyin bu ne arkadaş böyle tanıtım mı olur? yaptığınız iş kendinize benziyor, tebrikler.

  • arkadaşım eşek'de geçen

    "ayrılık geldi başa
    katlanmak gerek" sözlerindeki katlanmak'ı katlanmak olarak anlardım.

    küçüktük o zaman, evler de küçüktü. hiç bir çocuğun kendisine ait yatağı yoktu. her gün yatak yapılırdı, toplanırdı. yer yatağı kablinden bir düzenek. annem sabah erken kalkar, çarşafı katlar, yorganı katlar, battaniyeyi katlardı. yatağın üstünde debelenirken beni de katlardı. ayaklarımı başımın arkasına doğru bastırır, beni iki kat eder, öperdi.

    sanırdım ki, katlanmak, öpülmek gibi bir şey. bir nevi sevilmek. yine sanırdım ki barış manço'nun da başına ayrılık gelmiş. köyünden, annesinden ayrılmış. ilk fırsatta gidip annesi tarafından katlanıp öpülmesi gerek.