ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
game of thrones
düğün istemeyen hatun
-
şimdi burada çok güzel çemkirmişsiniz ya kızlara "hiçbiri böyle değil" diye,
he benim canlarım, şimdi söyleyin bakalım, erkek tarafı olarak sizde "düğün istemiyoruz" dediğinizde kalpten gitmeyecek ana-baba var mı?
kız orada çıksa "ben sadece nikah istiyorum" dese o kayınvalide-kayınbaba onu oracıkta paralar, "modernlik de bir yere kadar(!), ben oğlumun düğününde göbek atamayacak mıyım yelloz!" diye anasından emdiği sütü burnundan getirirler o kızın.
demedi demeyin, bence siz önce bir kendi anne babanızı yoklayın. sonra hem böyle bir kız bulur, hem de kızcağız istemediği halde "ama selma, annemi babamı kıramam ben tağam mı?" pısırıklığı noktasında kalırsanız, o kız da uçar gider elinizden.
not: evladının tercihlerine saygılı olan anne-babaları tenzih ederim. lakin türkiye sınırlarında çok bol bulunan bir maden olduğunu düşünmüyorum.
zeynep özçelik
-
silopi' de yol kesip kimlik soran pkklı gruptan kaçmaya çalışırken molotofla yakılan kadın polis.
olayda bir bekçi ve bir polis de yaralanmış. zeynep polisin durumu ağır.
yazar notu: sizin yapacağınız açılımın içine edeyim.
sözlükçülerin bir daha gitmem dedikleri mekanlar
-
(bkz: davos)
ekşi sözlük 2016 yılbaşı çekilişi
yaran fıkralar
-
oldukça seçkin görünüşlü bir bayan uçakla isviçreden
dönmekteydi. yanında oturmakta olan rahibe
-"özür dilerim peder, sizden bir iyilik
isteyebilirmiyim?" diye sordu.
-rahip "elbette kızım, senin için ne yapabilirim?"
diye cevapladı.
kadın açıkladı: "işte problemim; kendime yeni bir
epilasyon aleti aldım ve buna oldukça yüklü bir para
saydım. sanırım limitlerin oldukça üzerine çıktı ve
gümrükte elimden alırlar diye korkuyorum. acaba
gümrükten geçişte bunu cübbenizin altına saklayabilir
misiniz?"
-rahip "tabi ki yapabilirim evladım ama biliyorsunuz
ki ben yalan söyleyemem." diye yanıtladı kadın "çok
temiz ve dürüst bir yüz ifadeniz var peder, eminim ki
size soru filan sormazlar" dedi ve pahalı epilasyon
aletini pedere verdi. uçak havaalanına vardı. peder
gümrükten geçeceği sırada görevli
-"peder, bildireceğiniz herhangi bir yükünüz var
mı?"diye sordu. bunun üzerine peder "
-başımdan kuşağıma kadarki bölümde açıklayacağım
herhangi birşey yok, evladım" der
bu yanıtı garip bulan görevli
-"peki kuşağınızın altında kalan bölümde neyiniz var?"
diye sordu.
peder yanıtladı:
-kadınların kullanımı için dizayn edilmiş mükemmel,
küçük bir alet var,
ancak şimdiye kadar hiç kullanılmadı!!"
görevli kahkahadan kırılarak:
-"tamam peder geçebilirsin, sıradaki!.."
14 temmuz 1987 queen afyon konseri
-
freddie mercury'nin emirdağı birbirine ulalı türküsünü ezberden söylemesi de ayrı bir güzellikti.. ve tam o sırada sahneye fırlatılan şalvarlar..
sarhoşla aşık arasındaki fark
-
sarhoş biri iki görür; aşık ikiyi bir.
gary moore
-
gary moore kendini yenilemekten ve yeni müzik türlerini denemekten çekinmeyen bir müzisyendi. 90 ların başında belkide şu anki popülaritesini borçlu olduğu still got the blues albümünü tüm hard rock kariyerini geride bırakarak çıkarmıştır gary moore. bunu takip eden bir iki blues albümünden sonra şu an günümüz müziğine daha yakın bir şey yapmak istiyorum diyerek blues'a ara verebilecek kadar cesur bir müzisyendir. onu balladlarıyla tanıyan kesimle bağlantısı bu noktadan sonra kopmuştur zaten. oysaki 97 çıkışlı dark days in paradise ve hemen akabinde çıkardığı a different beat albümleri çok farklı bir müzik anlayışı içeren albümlerdir. bu iki albümden sonra gary blues'a geri döner ve alber collins ve albert king'in şarkılarını coverlamanın yanında ve bu yeni albümlerinde çok başarılı balladlara yer verir. işin ilginç noktası ise bu kadar seveni olmasın rağmen türkiye ile yolunun bir türlü kesişmemesidir. ha geldi ha gelecek derken ispanya'da bir yerlerde uykusunda hayata gözlerini yumdu bu en derin duyguların insanı...
kendi adıma konuşursam; les paul kasa bir gitarın hayalini kurduran adam olmuştur. gary'i birazcık taklit edebilmek için klavyede tam nota aralığına iki parmağımız koymuşuzdur sırf oda öyle yapıyor diye...çekme kasetlerini start/pause yaparak kulaktan gitar sololarını çıkartmaya çalışırken kasetler benden bu kadar deyip kendisini salmıştır. ankara'da oturanlar iyi bilir internetin yaygınlaşmadığı zamanlarda gitar akorları ve tabları hayri müzikten tedarik edilirdi. ben still got the blues albümünün tablarını ve betamax gary konserini hayri müzikten edindiğimde yaşadığım coşku ve heyecanı hala hatırlarım. şarkılıarının ne türlü duygulara tercüman olduğunu ise burada anlata anlata bitiremeyiz zaten.
son zamanlarda saf yeteneği sayesinde şöhreti yakalayan fazla müzisyen kalmadığından bunun son temsilcilerinden birisidir gary. hatta döneminin wonderkid özelliklerinin hepsini içinde barındırır. enstrümanının virtüözüdür, çok iyi bir bestecidir, birçok müzik türünü icra edecek kadar çok yönlüdür, iyi bir sahne adamıdır, ortalamanın üstü bir vokale ve en önemlisi kendine ait yani tanımadığınız bir şarkıyı duyupta bu gary moore şarkısıdır diyebileceğiniz düzeyde bir müzik uslubuna sahiptir.
son olarak insanların müziğe adım atmalarını sağlayarak hayatlarına bir güzellik katmalarını sağlayan bu adamın yeri sırf bu yüzden cenneti hakediyordur.
there is nothing i can do, as you leave me here to cry
bilimle sanatla uğraşırken bulgur pilavı yemek
-
bir şey icat etmesi an meselesi olan bir bilim insanı ya da müthiş bir sanatçıyım. twitter'dan bi' arkadaşıma ''naber lan yarrağım. yok mu akşama 3 banko'' yazsam 4 bin rt alıyor ve bunu aforizma zannedenler de her platformda altına ismimi yazıp paylaşmaktan imtina etmiyorlar. kişi başına 1.3 metre fular düşen ortamların vazgeçilmez tartışma konusuyum. arada sırada saçma sapan konuşuyorum ve ekşi sözlükte de ''x(298)'' şeklinde sol frame'den düşmüyorum. benim bir hıyar olduğumu düşünler de çok, müthiş bir herif olduğumu düşünenler de. yalnız otisabi beni çok seviyor. başlığıma gelip, ben dahil hiç kimsenin anlayamayacağı türden, 9 paragraflık bir yazı yazıp beni övüyor. bir yandan tezle falan da uğraşıyorum. konferanslara katılıyorum, söyleşilere katılıyorum, uzaklara bakmalı filmlerde 5 dakikalık yan rollerde oynuyorum, twitter'da zeki demirkubuz falan takip ediyor beni. acayip bir yaşam.
sonra bir gün, annem arıyor:
- oğlum hiç uğramıyorsun unuttun bizi.
- anne vakit bulamıyorum. boynuma fular geçirdim geçireli ebem sikildi. o söyleşi senin, bu söyleşi benim, memlekette adam kalmamış gibi kolumdam tutan çekiyor.
- yarın akşam gel bi görelim.
- programa göre gelirim anne, programıma bakmam lazım.
- gelirsin gelirsin..
sonra gidiyorum eve. yemekte bulgur pilavı var.
sanatmış, bilimmiş, aykırılık, farklılık, bienal, tez, kadife ceket, kirli sakal, aralara aklar serpiştirilmiş saçlar. hiçbirinin bir önemi kalmıyor o bulguru kaşıklarken. bariz olarak soğanla bulgur pilavi yiyorsun. 3 saat sonra habertürk'te murat bardakçı ve ilber ortaylı'nın karşısında bir sürü acayip şeyler anlatacak olmamın hiçbir değeri yok.
bilmiyorum, kafam çok karışık. bulgur pilavı çok acayip bi yemek. insanın tüm sanat hayatını sikip atabilir gibime geliyor.
bak oğlum, şimdi bienalde falan böyle ilginç insanlara denk geliyorsunuzdur. kadına bakıyorsun, melankolik, suskun ve hüzünlü. siyah giyinmiş, zarif bir yürüyüşü var. sanattan anlıyor. bu kadının bulgur pilavı yediğine kim inanır ya. hayal edemiyorum lan ben.
hayallerimin sınırını bulgur pilavi çiziyor. inanılmaz bir olay.