hesabın var mı? giriş yap

  • ülkenin en çok kazanan kolejinin öğretmenine verdiği maaş yerine harfe takılmış, utanmamış üşenmemiş bir paragraf ayar yazısı yaşmış. troll zannettim ama dümdüz vicdansız biriymiş. vallahi siz ıslah olmazsınız. eğitilmezsiniz.

  • 24 kasım’da başlayıp 16 aralık’a kadar sürecek şampiyona. aslında bu bir şampiyonadan çok bir unvan maçı. zira 4 kere dünya şampiyonu ve mevcut şampiyon norveçli magnus carlsen bu maça çıkmak için herkesin girdiği adaylar turnuvasına doğal olarak katılmadı. o turnuvanın şampiyonu bu maça dünya şampiyonuna meydan okumak için çıkıyor. peki kim bu kişi: rus ian nepomniatchi.

    önce biraz bu maçın (şampiyonanın) formatına bakalım:

    14 standart oyun içeren bir maç oynanacak, 7,5 puana ulaşan taraf maçı kazanır.

    açılış töreni sonunda yapılacak kura çekimi ile kimin ilk oyunda beyaz taşlarla oynayacağı belirlenir.

    zaman kontrolü ilk 40 hamle için 120 dakika, arkasından sonraki 20 hamle için 60 dakika ve oyunun geri kalanı için 15 dakika, 60.hamleden itibaren 30 saniye eklemeli.

    eğer 14 oyun sonunda skor eşit olursa dört eşitlik bozma oyunu oynanır. bu oyunlar her iki taraf için de 25 dakika ve hamle başına 10 saniye eklemeli tempoda hızlı satranç formatında oynanır.

    eğer skor hâlâ eşitse, iki yıldırım oyunu oynanır (5 dakika ve 3 saniye eklemeli). eğer bu oyunlar sonunda skor hâlâ eşitse, iki yıldırım oyunu daha oynanır. bu şekilde beş maç sonunda hala kazanan yoksa, altın puan oyunu oynanır. bu aşamada yapılacak kura çekimini kazanan taraf altın puan oyununu hangi renkle oynayacağını seçme hakkı kazanır. beyaz taşlarla oynayan oyuncu 5 dakika alır, siyah taşlarla oynayan oyuncu 4 dakika alır, 60. hamle sonunda yani 61. hamleden itibaren her iki tarafın da sürelerine hamle başına 3 saniye eklenmeye başlar. berabere durumunda siyah taşlarla oynayan oyuncu kazanan ilan edilir.

    oyuncular siyahın 30. hamlesini tamamlanmadan anlaşmalı beraberlik yapmazlar. 30.hamle öncesi beraberlik ilanı ancak hakemler aracılığıyla tespit edilecek üç konum veya hamle tekrarı ile olur.

    evet formattan da anlaşılacağı üzere klasik tempoda galip çıkmazsa önce hızlı tempo, sonra da yıldırım müsabakalar oynanacak.

    magnus carlsen eğer klasik tempoda nepo’yu alt edemezse, nepo’nun avantajının artacağını düşünüyorum ben. zira magnus son dönemde çok fazla internet satrancı oynadı ve masa başında hızlı satrançta hata ihtimali artacaktır. nepo aynı dönemde hiç kendini göstermedi ve taktiklerini sakladı. bunu yaparken de bol bol carlsen izledi.

    herkes magnus’u ağır favori gösteriyor ama bence nepo işi uzatabilirse şampiyon olacak.

  • siz hiç kalbinizden taşan sevgilinizin bir başka aşk için ağladığını gördünüz mü?

    ben gördüm, bir kere.

    çok ağlanırsa kör olunur mu? bilen vara yazsın bana, neyse.

    bir aylık bir amerika tatili idi sadece. gözleri parlamıştı böyle bir imkan doğdu gitmeli miyim sence derken. hayatımda hiç kimseyi öyle yüreklendirmemiştim sanırım, kendim de dahil.

    her şey bu tatille başladı, hayatımın bu kadar boka saracağı hiç aklıma gelmezdi, felaketlerin bir alıştırma dönemi olmalıydı bana göre, böylesi zalimlikti.

    siz hiç alkolle arası iyi olmayan sevgilinizi zil zurna sarhoş bir bar köşesinde ağlarken buldunuz mu?

    ben buldum, bir kere.

    ıslak suratını omzuma gömüp "çok canım yanıyor" dedi. bende can kalmadı diyemedim.

    ellerimi tutup "ben başkasına aşık oldum" dedi. ben bir daha sevemem diyemedim.

    tüm renkler soldu, etraftaki tüm ışıklar söndü, ben karanlıktan korkuyordum ve elimi bir başkasına aşık bir adam tutuyordu. dramın dibi.

    tekrar omzuma gömülüp hıçkırıklarla ağlarken "sana bunu nasıl yaparım, ama aşık oldum, nasıl yaparım" diye boğuk bir sesle nefesini gömleğimden içerilere kadar üflüyordu hırsla.

    fıtı fıtı fıtı, çok duygusallaştım, tamam neyse, git ve mutlu ol dedim, evet ellerimle ittim onu, başta direndi sonra bir kelebek gibi süzüldü canını yediğim.

    bazen aşk gider, anılar kalır. bazı sevgililer başkalarına aşık olabilir ve siz bir daha sevemeyebilirsiniz.

    elimi tutabilirsiniz.

  • benim için ethem sarısülük'ün vurulduğu andır. yaşlıca bir amca "vurdular adamı vurdular! gözlerimle gördüm! polis silahla vurdu adamı!" diye bağırarak güvenpark'ın içlerine doğru koşmaya başlamıştı.

    bir diğer ben de oradaydım vakası olarak çarşı'nın ankara'ya geldiği gün. direniş koromuz vardı, kuğuluya doğru giderken yanlarından geçmiştik. halk tv bürosunun önünden geçerken "helal olsun size!" diye bağırmaya başladılar. koro şefimiz "arkadaşlar bakın bu doğru bir pozedir." demişti ciddi ciddi.

    "artık herkesin anlatacak bir şeyi var." durumu hep.

    edit: "vurdular adamı!" diyen amcaya biz o gün inanmadık. yanlış gördü ya da anladı ya da sesleri yanlış yorumladı sandık çünkü polisin bir eylemciyi gözünü kırpmadan öldürmesi olası değildi. o gün bizim için en enteresan olay 50'li yaşlarında bir teyzenin genç bir polise "siz de bu vatanın evlatlarısınız, bu kadar saldırgan olmayın, içinizi karartmayın." diye seslendiğinde polisin el hareketi çekmesiydi. öyle polisin biri eylemci vuracak da diğerleri de bir olup bunu saklayacak, canlarımız gidecek, küçücük çocuğun ardından nefret söylemleri dönecek... bilemedik öyle bir yerde yaşadığımızı. amcaya su içirdik, söylediği gibi bir şeyin olamayacağını çünkü polisin de neticede emir kulu olduğunu savunduk. ağır saçmalamışız. amca da bizden umudu kesip yürüdü gitti.

  • bir kadın olarak çok anlamsız ve aşağılayıcı bulduğum bir uygulama. bir arkadaşım, yüksek lisans mezunu kendisi, boşandığı eşinden ayda 1000 tl nafaka alıyor, çocukları falan yok isteyerek de boşandılar. erkek olsam vermezdim, kadın olsam almazdım, ne çirkin anlaşmalar, ne aşağılayıcı uygulamalar.

    edit: ama benim favorim yine de üniversite bitiminde evlenip, öğrenim kredisi borcunu yağız delikanlıya ödeten kızlar!

  • kaval kemiğine benzer kemikleriyle "ulan insan mı yedirtiyolar bize" diye düşündürten ardından, "her gün bu kadar insanı nerden bulup da pişircekler" kuşkusuyla oh çektiren yaratık.