hesabın var mı? giriş yap

  • bir zaman iyi bakacağımdan emin olan bir petshop tarafından bana (asıl ısmarlayan kişi vazgeçtiğinden başka alıcı da bulunamadığı için) bedelsiz önerilmişti. bir süre araştırdıktan sonra kesinlikle vazgeçtim. dört önemli sebebi var:
    1) maymun, genetik olarak insana o denli yakın ki insanla ortak pek çok hastalık taşıyabiliyor. bunların arasında hepatit ve aids gibi çok tehlikeli olanları da var.
    2) zekası o denli yüksek ki ergenliğe girer girmez delirmesi kaçınılmaz oluyormuş. şöyle düşünün: zeka geriliği olan bir kızınız var ve kafeste tutuyorsunuz. her ne kadar sosyalleştirmeye çalışsanız bile kendi doğal sosyal ortamından çok uzakta tutuyorsunuz. bu tutsaklık içinde ergenliğe ulaşıyor ama doğal olarak derin ve sarsıcı psikolojik sorunlar yaşaması kaçınılmaz oluyor.
    3) ne kadar sosyalleşse bile vahşi bir hayvan olan maymunun doğasında ve yaşamında cinayete varan şiddet var ve yetişkin bir maymunun kendini ifade şekillerinden biri bu.
    4) ancak hepsinden çok daha önemlisi bir maymun almakla doğadaki maymunlara yapacağınız kötülük. çünkü bu şekilde maymun ticaretine ön ayak oluyorsunuz.

  • bir çevirmen olarak şunu söyleyebilirim, ingilizceye çevrilen metinde bir yanlışlık olduğunu düşünmüyorum çünkü bu tarz bir metnin önceden belli olduğu konuşmalarda, metin böylesi yerlere mevcut çevrili vaziyette gider ki zaten okuyan kişinin takilmadigindan da bunu anlayabilirsiniz, simultane çeviri böylesi akıcı olmaz.

    en akla yatkın açıklama, türkçe açıklama türk insanının algısını değiştirmek maksatlı hazırlandı, ingilizce metin ise abd'ye aslında söylemek istedikleri/söyleyebilecekleriydi.

    edit: genel çeşitli yanlış algılardan dolayı ekleme yapma ihtiyacı hissettim. bu çeviri, efektif olarak bir yazılı çeviridir ama görünüşte uygulanış itibarıyla insanlarda ardıl çeviri intibası bırakmaktadır. yani bu konuşma türkçe olarak hazırlandıktan sonra bir de çeviri sürecine giriyor ki devlet kademesinde bu önemde yapılan çeviriler genellikle çeviri yapıldıktan sonra başka biri tarafından tekrar kontrol edilir ki hata olmasın. bir de çeviri türleri hakkında sizleri aydınlatmak istiyorum. iki türü vardır, sözlü ve yazılı. sözlü çeviride de iki tür vardır ve bunun ilki ardıl çeviridir, konuşucu duraksadıktan sonra sözlü olarak yapılır ve hiçbir zaman rte trump görüşmesi esnasındaki gibi akıcı değildir. örnek olarak yabancı futbolcuların, basketçilerin yaptıkları basın toplantılarından görebilirsiniz. bir diğeri ise simultane çeviridir. bu türün ardıldan farkı, bekleme olmamasıdır. tümce geldikçe çevrilir ve gene bu derece akıcı değildir, zaman zaman doğal olarak teklenir çünkü tümceler farklı bir insana aittir ve arada çeviriyle ilgili düşünme süreci vardır. bu tarz aniden yapılan çevirilerde de kaynak metni bilerek ve isteyerek farklı aktarma durumu çok güçtür çünkü zamanınız kısıtlı. son bir bilgi daha vereyim, tercüman sözlü çeviri yapana, mütercim ise yazılı çeviri yapana denir. çevirmen ise her ikisini kapsamaktadır ve görece daha modern bir terimdir.

    velhasıl, ortada kesinlikle bir hata yoktur, bilerek ve istenerek yapılmıştır. ingilizce metin ya rte'den habersiz bir şekilde çeşitli kaygılar göz önünde bulundurularak yapıldı ya da rte'nin de bilgisi dâhilinde biz türk halkının algısını yönetmek için yapıldı. ancak şu noktadan sonra her iki şekilde de bok, çevirmene atılacaktır ve olayın üzeri kapatılacaktır.

  • ilkokul veya ortaokuldayım sanırım, babam maaşı almış, alışverişe gitmişiz. o zamanlar alışveriş ayda bir yapılırdı; bisküvi olsun, sarelle olsun, sucuk, muz vs., o zamanki bütçemize göre lüks olan ne varsa alışverişi izleyen bir kaç günde, olmadı bir haftada tüketilir, yeni alışverişlerin yolu gözlenirdi. alışverişten döndüğümüzde, annemle babam poşetleri bırakıp, karşı komşuya uğrarlar, annem aldıklarımızı dolaba yerleştirmemi tembihler. tabi yerleştirirken sarelleyi görürüm. sarelle dediysem, teknik olarak sarelle bile değil aslında, en küçük boyundan şokomigo diye sikimsonik bir şey. annemler dönmeden çay kaşığıyla dalarım çikolataya, fark edilmesin diye üstünü düzlemeye çalışırım. bakarım ki olacak gibi değil, ortada delil bırakmamak adına birkaç kaşık daha alıp bitiririm şokomigoyu. ambalajı da bir poşetin içine koyup çöpe atarım. bir süre sonra annemler gelir, dolabı açıp bakar, sarelleyi nereye koydun diye sorar. nutella dolaba konulmaz muhabbetleri yok tabi o zamanlar. kem küm ederim, gerçek ortaya çıkar. babam der ki, tek başına sarelleyi yediğin için hepimizden özür dileyeceksin. gariban olduğumuzu düşündüğümden değil, gerçekten ablamın, annemin, babamın hakkını yediğimi düşündüğüm için suçluluk duyarım, boğazım düğümlenir, özür dilerim. o günden bu güne unutamam; o günden bugüne de sarelleymiş, nutellaymış pek yemem.

  • bir arkadaş grubuna denk gelmiştim. ilk 100'de yer almış 3 kişi, üç yüz küsürüncü olmuş biriyle dalga geçiyordu. adam da bozuluyordu. benim gibi ilk 100 bine girememiş biri için inanılmaz bir deneyimdi.

  • edit:arkadaşlar, bu entry epey eskimiş. sistemler değişmiş, sınavlar değişmiş. o yüzden hepsini çok ciddiye almamak sizin iyiliğinize olur.

    evveet. odtü'ye yeni başlayacaklara tavsiyeler yazımdan sonra çömezler için keşke biri bana da deseydi dediğim şeylerin hazırlık kısmına başlıyorum.

    (bkz: #88582512)

    odtü hazırlık için üst dönemlerden duyduğunuz her şey şu an yalan yanlış bilgiler, üzgünüm. sırf son iki senede iki kere değişmiş bir sistemden bahsediyoruz, ondan önce de bazı değişimler olmuş. daha bir toefl/ıelts havası vermek için. nitekim iyi de olmuş. artık döve döve öğretiyorlar.

    en baştan başlayalım şimdi.

    hazırlık atlama sınavıyla başlıyor sene. ingilizceniz çok da iyi değilse zaten geçemezsiniz, muhtemelen iyi olduğunu sananların da çoğu geçemez. cunku mesele sadece bilgi değil, writing ayrı bir hikaye mesela, genelde bunu yapamıyor kimse.

    kur belirleme sınavında ise diyecekler ki size 'hiçbir bok bilmeyenler ilk soruyu işaretleyip çıksın.' heh şimdi buna kanıp, ben zaten bilmiyorum yea diyip de sınavdan çıkan sazanlar olacak. bir daha muhtemelen kolay kolay çıkamayacağınız bir çukurun içine düşmek üzeresiniz gençler. beginner olup sabah 8.40 öğlen 3.40 mesaisi yapacaksınız artık koca sene. azıcık daha soru çözüp 8.40-13.30 yapıp bir tık daha rahat nefes alabilirsiniz.

    ben kendimi elementary olarak başlayacağım diye kodlamak gibi amaçsız bir salaklık etmiştim. zaten çok bilmiyorum, ya şimdi sınavda da yanlışlıkla fazla yaparım falan diye sınavı tam ele. için hazırlayıp çoğunu da çözmeden çıkmıştım. hani temelden öğrenelim de eksik noktalar varsa da dolsun şeyi. çok akıllıyım ya. nitekim ele. başladım, meğer pre int mişim. sonradan sınıf değiştirmek vs. dert. o y üzden insan gibi çözün, sınav kurunuzu güzel güzel belirliyor.

    eğitimden çok ders saatleri önemli. sınavdan çıkmışsınız, eğlenmeye vaktinizin olması lazım. beg ve ele saatlerini söyledim, pre int ler ilk dönem 8.40 - 12.30, ikinci dönem 12.40-16.30 mesaisi yapıyor. int ler de ilk dönem 12.40-16.30, ikinci dönem 9.40 - 12.30 mesaisi yapıyor. gördüğünüz gibi int en ballı kur. upper-int leri de bilmiyorum valla, o kadar yüksek kurlardan arkadaşımız olmadı.

    umutsuzluk aşılamak istemem, ama bunu sene başında bilmeniz hayati önem arz ediyor. ikinci donem herkes bir-birkac kur atlayacak. mesela beg'ler pre-int olacak, ele'ler lower-int olacak, pre-int'ler int olacak, int'ler upper olacak ve yine upper'larin ne olduğu konusunda bir fikrim yok. muhtemelen advanced oluyorlar.

    sene sonundaki proficiency sınavını ne yazık ki hazırlığın %60'ından fazlası ilk seferde geçemiyor. belki bu rakamın da yarısına yakını da hiç geçemiyor, yani yaz okulunda/eylül'de bile. umutsuzluk kısmı burda başlıyor.

    beg başladıysanız geçmek zaten hayal. 10 kişiden 1'i ya geçer ya geçmez, bu da bir hocanın yorumu. gerçekten çok çalışması lazım o kişinin de. baya. sonra efendim, ele başlayanların da şansı çok yükse k değil açıkçası. oran daha yüksek, ama hadi taş çatlasın 10'da 3 olsun. yaz okulunda geçme şansları var ama. pre-int başlayıp seneyi int bitirenlerin şansı ortalama bir çalışmayla ve ders dinlemeyle var. sınav normal şartlarda int düzeyinde zaten, bu sene pek öyle değildi o ayrı konu. seneye int başlayıp upper bitiren hocamların şansı zaten baya bi yüksek. upper başlayanları da allah'a havale ediyorum.

    şimdi seneye başladınız. güzel. kimi kızlarımız saçlarını 'odtü kazandım kızılı'na boyattı. berbat. neyse, şimdi önünüzde üç quiz olacak. bunun ortalaması 54.5'dan düşükse bir aşağı kura, 85'den yüksekse de bir yukarı kura çıkacaksınız. bence çıkma şansınız varsa çıkmamazlık etmeyin, bi akıllı siz değilsiniz. zaten başlangıçta kurlar arasında çok minik farklar var, bu fırsatı kaçırmayın. cunku sene sonunda bu fark devasa açılacak, ve çok daha iyi bir ingilizce ile mezun olabilicekken, vasat bir ingilizce ile mezun olabilir, hatta yaz sıcağında okulda sürünebilirsiniz.

    bundan sonrasını hocanız size gidince anlatır zaten. mid-term denen baba sınavlar, pop-quiz denen pat diye gelen, sağı solu belli olmayan sınavlar, ve delikanlının hası, tarihi belli normal quiz'ler falan filan.

    şimdi son olarak bütün bunlar kadar önemli, bütün sene çoğunuz yusuf yusuf edecek bir konuya. devamsızlık..

    beg-ele 50 saat, pre-int ve int 40 saat devamsızlık hakkına sahip dönemlik. herhalde upper'lar hakkın da hiçbir şey bilmediğimi öğrendiniz artık. buraya kadar tamam, sorun yok. fakaat.. diyelim ki bu sınırları aştınız, odtü size uyuşturucu kaçakçısı muamelesi yapacak ve öğrenciliğinizi elinizden alacak. yalnızca eylül'deki atlama sınavına girme hakkı verecek, geçerseniz devam edeceksiniz, geçemezseniz okulsuz kalacaksınız. özellikle kışın sabah kalkmak çok zor oluyor, ben de ucundan dönmüş biri olarak efendi efendi kalkın, hiç sınırları zorlamayın derim.

    özetle odtü hazırlık böyle dostlar. ben bütün sene ortalama bir çalışma sergilemiş biri olarak güzel bir ingilizce ile geçtim. boş hocalar var, yok değil. az var ama var. onlar dışında çok değerli insanlar var. eğitim kalitesi muhteşem, kaynaklar muhteşem ötesi.. kapanışı da burdan v*rsan kök odtü'ye rektör olamaz diyerek bitirelim.

  • fakirin, garibanın derdini en net gösterir karedir. ekmeğinin peşindeki adam, kelle koltukta bile olsa, ekmeğinin peşindedir. garibanlık budur. köftesi canından önce gelen köfteci olmaktır garibanlık.

    bu gebeşlerin hakkını yediği adamdır bu dayı. çalıştığından azını alan, çoğunu kaptıran dayıdır.
    babandır,
    dedendir.

    sensindir.

  • bu cümleyi o zamanlar lise öğrencisi olan abime kurmuş olan babadır.
    adam öss'de %1'e girip tıp fakültesini bitirmiş, bir kaç sınavı kazanıp harvard'da uzmanlığının bir kısmını yapmış ama amerika'yı beğenmeyip burda mutlu değilim diyip geri dönmüş bir adamdır. 31 yaşında da çalıştığı hastaneye başhekim olmuştur.
    oysa bu sözü bana söyleseydi kanımın son damlasına kadar haklı çıkaracaktım kendisini. dağ gibi adamın sözleri havaya gitti.

  • türkiye'de yaşayan er kişisinin her görülen yada telefona bile bakmadan çatır çatur sağa kaydırdığı ve bu şekilde eşleşme beklediği uygulama.

    bilenler bilir, belki daha önce yazılmıştır. tinder her kullanıcıya bir elo puanı atar. yani bir nevi çekicilik puanı gibi bir şey. (aslında elo puanı çekicilik temelli bir algoritma değil, genelde satranç oyununda kullanılan bir puanlama sistemidir) sen sağa kaydırdığın hatunların yüzde kaçından geri dönüş alırsan yada seni sağa kaydıranlar varsa ve onların da bu elo puanı yüksekse otomatik olarak senin de elo yani çekicilik puanın yükselir ve daha çekici hatunlarla eşleşme şansın artar.

    elo puanı düşük olan 15 hatunla eşleşmek elo puanı yüksek olan 5 hatunla eşlemeye yeğdir bu programda; ama gidip sizinle eşleşme ihtimali 0 olan hatunu da sağa kaydırmayın. önce elo puanınızı yükseltmeye bakın. çünkü elo puanınız düşükse bırakın gerçekten çekici bir hatunla eşleşme şansını o hatun sizi hiç görmeyecektir bile. neden? çünkü hatunların önüne kendisini sağa kaydıran en yüksek puana sahip olan erkekler düşer. sen naptın? alayını sağa kaydırdın, ya çok az eşleşme yada hiç eşleşme almadın. ne oldu? elo puanın deniz seviyesinden bile aşağıda oldu.

    eşleşme şansınızı artırmak için puanınızı yükseltmeniz gerekir. ilk adım olarak eşleşme şansınızın olduğu kişileri sağa kaydırmakla başlayabilirsiniz ki puanınız artıkça gerçekten çekici kızlara ulaşma şansınız artsın.

    saygılar.