hesabın var mı? giriş yap

  • yoğun bakımda olduğu söylenen güzel kızım.
    biliyorum hastalığını.
    kanserin ne kadar lanet bir tipinin sana denk geldiğini.
    akciğer metastazlarıyla boğuştuğunu.
    oksijen desteğiyle yaşatıldığını.
    ağrıların için morfin verildiğini.
    o morfinle kuşlar gibi uçtuğunu.
    rüyalar gördüğünü, şarkılar söylediğini.
    nereden mi biliyorum bunları?
    biliyorum çünkü doktorum.
    biliyorum çünkü milyonda 2 görülen bu lanet hastalıktan(osteosarkom) kurtulma olasılığı %1'dir.
    biliyorum çünkü tam 2 yıl önce aynısını yaşadık.
    17 yaşındaki oğlumun ölümünde.
    kemoterapiler, ameliyatlar hepsini yaşadık.
    fitoterapiler, envai çeşit ilaçlar.
    iyi niyetli olmak, dualar okumak yetmiyor.
    hatimler indirmek, kutsal topraklara gitmek falan.
    hepsi yalan.
    sen de insanları ve hayvanları seven ruhu güzel bir gençsin.
    tıpkı oğlum gibi.
    iyi insanlar çok fazla yaşamıyor kızım.
    oğlum hep ''bu dünya adil değil baba'' derdi.
    siz bu dünyaya fazlasınız.
    bu dünya kötülerin cenneti ,iyilerin cehennemi kızım.
    yine de inşallah ben yanılırım, iyileşirsin.
    çünkü çok gençsin, hayat dolusun, yaşamayı seviyorsun.
    allah senin için en hayırlısı neyse onu versin güzel kızım.

  • bazen sözlükte yazılanları şaşkınlıkla okuyorum.

    bu kadar basit bir sebep ile birini dövmenin neresini savunuyorsunuz lan. cocugun belki maskesi yırtıldı yoktu. belki de kaybetti o an maskesini. hepsini geçtim takmamış olabilir maskesini. hemen direkt dövmekmi lazım, maske takmadı diye öldürseler onu savunacaksınız.

    burada eleştirecegim tek şey yürüyen merdiven var iken asansörle cıkmalarıdır. ben sirkeci marmaray istasyonunda bile asansör kullanmıyorum adamlar osmanbey durağında asansör kullanıyor. o zaman biri de cıkıp desin ki ulan ibneler ayagınız yok mu, hamile değilsiniz, engelli değilsiniz ne işiniz var asansörde şeklinde bağırıp hepsini dövseydi. ne değişik insanlarsınız.

  • aile ve sosyal politikalar bakanı fatma şahin açıklaması.

    şuradan ve şuradan okunabilir.

    'şahin'in verdiği bilgiye göre 2007'de 775, 2008'de 474, 2009'da 197, 2010'da 101, 2011'de 106 ve 2012'de 24 çocuğun sokakta yaşadığı tespit edildi ve bu çocukların bakanlık hizmetlerinden yararlandırılması sağlandı.'

    'verilen bilgiye göre, 2012’de en çok çocuğun sokakta yaşadığı il istanbul oldu. istanbul’da 15, ankara’da 5, izmir ve samsun’da 2’şer çocuk sokakta yaşıyor.'

    çok güzel değil mi ya? ne güzel bir ülke haline geldik. çiçekler, böcekler falan. çekemeyenler çatlasın. hıh.

    god bless türkiye

  • açılın saat hastası geldi. rolexlerle ilgili başlık altında da yazılan bazı yanlışları düzeltelim;

    - her rolex her zaman yatırımlık değer kazanmaz. dolar enflasyonu/ arz-talep vs. elbette etkilidir ancak her model sınırlı üretim olmadığı için aldığınız tüm rolexler değerlenecek diye bir kaide yok. en azından bir yatırım aracı gibi kayda değer kâr ettirecek kadar değerlenmeyecektir. bunun da ötesinde, zaman zaman değer kaybeden modelleri de olur.

    - sınırlı üretim de olsa, durduğu yerde değerlenmesi için bazı şartları taşıyor olması lazim rolexlerin. sadece rolex de değil tabii. diğer tüm koleksiyon değeri olan lüks saatler için de durum aynı. bir sınırlı üretim rolex'in zamanla degerlenebilmesi ve/veya yatırıma dönüşmesi için gerekli şartlar şunlardır;

    1- saatin tüm belgeleri eksiksiz olmalı. fatura ve hatta tamir/bakım belgeleri dahil. belgelerinin yani sıra silme bezi, soğuk damgalı mühür, saat kutusu, poşeti, kılıfı... artık aklınıza ne geliyorsa, saatle birlikte verilen her şey ama her şey saklanmalıdır.

    2- rolex tamir ettirecekseniz asla ama asla 3. bir partiye değil, rolex'in kendisine yollayıp tamir ettireceksiniz. bir saatin tamir görmesi inanılmaz bir sorun olarak görülmez. yeter ki tüm tamir belgeleri eksiksiz olsun ve tamir edilen parçalar da geri alınsın. burası çokomelli. diyelim ki saatin camını cizdiniz ve yenisiyle değiştirmek için servisine yolladınız. çizik camı muhakkak geri isteyin.

    3- hiç kullanılmayan modeller, eğer çok ünlü biri tarafından falan kullanilmissa tabi ki iş değişir, kullanılan modellere göre birkaç kat daha fazla koleksiyon değeri taşır. dolayısıyla sarı çizmeli mehmet ağa iseniz ve yatırımlık bir sınırlı üretim rolex alıyorsanız, kutusunu bile açmayın. bırakın dursun. temiz saatlerin müzayede değeri kat kat fazla oluyor genelde.

    4- kullanmak gibi bir hata yaptıysanız ve bir de herhangi bir parçasını -kordon, bezel, cam, mekanizma, kadran gibi- degistirecekseniz bile orijinalini kutusunda saklamalısınız. durduk yere değişen parça istenmez. değiştiyse veya tamir gördüyse de eski parça muhakkak aranır. saat öyküsü için önemlidir.

    5- bir saatin sınırlı üretim olması için maksimum 2000 adet üretilmiş olması gerekir. ne kadar az üretim, o kadar yatırımlık değer demektir. hele hele elinizde seri numarası 001/100, 001/300 belki 001/500 arası bir saat varsa -ki limited edition saatlere sayı verilir. kaçıncı uretim saatin sizde oldugunu bilirsiniz- keyfiniz yerine gelsin, müzayede değeri gerçekten yüksek bir saatiniz var demektir. onun haricinde rolex'in de seri uretim ve onbinlerce ürettiği modeller var. rolex bugün yılda 1 milyondan fazla saat üretiyor. neredeyse her mağazada bulunan modeller var ve onlar ne müzayede ne de yatırım için alınabilir çünkü kim neden piyasada 100.000 tane bulunan saatin peşinden koşsun? beğenirsiniz, alırsınız orası ayrı ama üzerinden kayda değer bir para kazanamazsınız. neden? mesela geçenlerde swatch üretimi üzerinde omega yazan plastik saatleri yatırım için alan ve hatta aldığı gibi sarı siteye 30 kat pahalı ilana koyan barzolar durumun farkında değiller ancak o saat mağazadan çıktığı saniye %20 deger kaybetti bile. çünkü sınırsız üretim bir saat. dahası pilli, plastik, cırtcırtlı bir modeldi ve asla bir koleksiyon değeri yoktu.

    6- yatırım için alacağınız rolex'in hangi modelinin tuttuğunu bilmeniz lazım. mesela gmt master diye yakisikli bir modeli var bu markanın. ama tutan kasası 1675 mi, 1670 mi, bezeldeki malzeme seramik mi, alüminyum mu? lug to lug genişliği ne? hangi kasa rengi tutar? hangi tip kordon? hangi yıl üretimi en çok değer kazanır? hangi hangi hangi... tüm detaylarına inmeniz gerekir. eğer doğru koleksiyonluk modeli seçmezseniz, siz gidip bir rolex'e 20.000 dolar verip alırsınız değer kazanır diye, öte yandan 20.000 dolara başka bir modelini alan kişinin saati 20 yıl sonra yarım milyon dolar ederken sizinki 40.000 edebilir. bu yüzden piyasayı, koleksiyonerlerin eğilimini, saatin kaç kişide olduğunu vs. çok detaylı bilmeniz gerekiyor. bunu da doğru zamanda bilmek, tahmin edilemeyen garip olaylardan dolayı çok zor. ne gibi? mesela bazı saat kasa ve bileziklerinin rengi kullanıldıkça zamanla değişiyor. veya bazı bezeller güneşten, kimisi deniz suyundan renk değiştiriyor. kulağa saçma gelse de bu rengi değişenler veya solanlar ileride daha çok aranan, dolayısıyla daha çok para kazandıran modeller olabiliyorlar. tabi bunun tam tersi durumlar da oluyor. örneğin şahsi fikrim, 2021-22 aralarında üretilen kadranı tiffany mavisi rengindeki rolex oyster perpetual veya patek philippe nautilus modelleri ilerde üzecek gibi insanları. çünkü bu renk çok kısa süren bir renk trendi idi ve şimdiden markalar bu alakasız renkten vazgeçtiler. gerçi belki 2080 yılında bir şey olur ve bugün elinizdeki tiffany mavisi saatler gelecekte lacivert veya siyah modellerin 10 katı pahali olabilir. bu yüzden gelecekte neyin koleksiyon değeri taşıyıp para kazandıracağını tahmin etmesi zor. maaşlı bir çalışan iken 70'lerde birkaç maaşına rolex alıp saklayan, sonra müzayedede yuzbinlerce dolara satan vatandaş hikayelerini çok duydum.

    7- asla ama asla kaliteli bir saate, saatin karakterini, görünüşünü, hele hele mekanizmasıni değiştirecek bir mod yapılmaz. yapılmamalıdır. kordon değişiminden falan bahsetmiyorum. onu bile milimetrik bir çizik dahi atmadan yapmalısınız bu arada tabi... demek istediğim, mesela boksör mayweather sığırı gibi gidip saatlerin üzerine elmas döşememelisiniz. saatlerde asla dekoratif veya her ne amaçlı olursa olsun orijinallik bozulmamalıdır. 50.000 dolar değeri olan bir rolex'e 500.000 dolar değerinde bir elmas dekorasyonu yapınca o saat 550.000 dolar olmuyor. o işler öyle değil. saatin değeri yükselmek yerine aksine düşer. dolayısıyla rolex aldıysanız veya babadan/dededen kalma bir rolex'iniz varsa saatin orijinalliğini bozacak herhangi bir oynama yapmayınız. millet olarak modifiye yapmayi seviyoruz arabalara falan ancak unutulmamalı ki bu bir araba değil. lüks saatler üretildiği gibi kullanılmalı ve saklanılmalıdır.

    not: aklıma başka maddeler geldikçe editleyeceğim burayı. sevdim bu konuyu.
    edit 2: imla

  • bvb - madrid macinda sesini mesut ozil'e duyuramayinca, marcel schmelzer'e ''mesut'a daha seri olmasini soyler misin'' demis, naif insan marcel schmelzer de bu istegi yerine getirmistir. kendi oyuncusuna, rakip takimin oyuncusu araciligi ile taktik veren ilk teknik adam olarak da tarihteki yerini almistir.

  • başlık: ne kadar ali şan'sınız testi

    entry:

    1) omuzunuz var mı ?

    a) yok
    b) var

    2) içinizde saçma sapan bir neşe var mı ?

    a) var
    b) yok

    3) sabah programı yaptınız mı?

    a) evet
    b) hayır

    4) at hırsızına benziyor musunuz?

    a) evet
    b) hayır

    a lar çoğunluktaysa ali şan'sınız.

  • gerçek anlamda bir iran olmamızın işaretidir.
    insanımız, "iran gibi oluyoruz" deyince sürekli şeriat gelecek zannediyor. ülkeye şeriatı getirebilecek kafada ve kabiliyette imam hatipli yok. fakat(!), bu kabiliyetsizlik ve ahlaksızlık dalgası ülkenin temel kurumlarını ve ahlakını yıkıyor. bu ülkeye daha kötüsü geldi çoktan, haberleri yok. rejim yıkıldı, düzen kalmadı.

    ülkede kanun kalmadı. ülkede güvenilebilecek bir kolluk kuvveti kalmadı. ülkede sizi koruyan bir anayasa kalmadı. her an bir kanun hükmünde kararname ile sizin evinizi bile elinizden alabilirler. hatta buna bile gerek yok, bir yalaka savcı aldığı emir veya mesajla sizi anayasal düzeni, devleti ve hükümeti yıkmak teşebbüsüyle içeri alıp yıllarca orada tutabilir. ifade özgürlüğünü bırakın artık ima bile edemiyorsunuz. çünkü bal gibi nasıl birer pislik olduklarını biliyorlar; hemen şak diye üzerlerine alıyorlar. ülkede kurallara uygun oynayan kimse kalmadı kısacası. sürekli af getirmeler ve görmezden gelinen "ezik" kanunlar işte bir ülkeyi böyle yıkıyor. kamusal düzen sizlere ömür.. dışarıdan değil, içeriden yıkılıyor türkiye başkanlığı(cumhuriyeti).

    ve işte bu yüzden iran gibi oluyoruz. iran'da da okumuş etmiş, imkanı olan kesim hep çocuklarını batıya yolladı. biz de aynısını yapıyoruz. şimdi çocukları yollamak kafi gelmiyor artık. kendimiz de göçüyoruz. çünkü bu devlet, bizi koruyabilen, bize "benim vatandaşım" diyebilen bir devlet değil artık. bizim elimizden her türlü birikimimizi anında alabilecek ve bizi terörist ilan edebilecek bir devlet.
    düşünün, herifler bizi dağdaki pkk'lı ile, ypg'li ile, fetullahçılar ile ya da bir tarafına bomba sokup patlatan tipler ile aynı kefeye koyuyor.
    neden peki? bir dangalak topluluğuna, cahil embesillere sesimizi çıkardığımız için.

    devlet batıyor. azcık okumuş ve kafası çalışan kesim de bunu görüyor.
    hepsi bu.

    ilgili nyt haberi

  • bayram süresince kapıma gelip bayram harçlığı isteyen çocukları tabii tuttuğum sınav.
    ezbere okuyamayanlara harçlık vermedim. ezbere okuyabilenlere de vermedim.

    ama ezbere okuyanlar ne kazandı? sevap kazandı. ben ne vermedim? para vermedim.

    iki taraf da kazançlı çıktı yani. ben kazandım, çocuk kazandı, türkiye kazandı.

  • genital organın iç dudaklarındaki sarkmayı düzeltmeye yönelik yapılan cerrahi müdahaledir.
    genellikle doğuştan olan bu asimetrik, sarkık ya da buruşuk iç dudakların lokal anestezi ile 30 dakika içinde düzeltilmesi işlemidir.