hesabın var mı? giriş yap

  • bulunabilirlik 10 (türkiye'nin her manavında var)
    alınabilirlik 10 (mevsiminde kilosu 1 lira)
    görsel güzellik 10 (dışı güzel bir sarı, içi daha güzel bir turuncu)
    kabuk soyma kolaylığı 10 (pıtır pıtır, soyması da zevkli, portakal gibi değil)
    yeme kolaylığı 10 (dilim dilim, ayrı ayrı sarılmış şeker gibi, paket içinde paket)
    paylaşılabilirlik 10 (şu an elimdeki 11 dilimli, 11 kişiyle tertemiz paylaşılır)
    lezzet 10 (ne tatlı ne ekşi, kıvamında bir lezzet, sulu sulu)

    10 üzerinden 10 ile en sevilen meyvelerden bir tanesi. benim en sevdiğim meyve.

  • ben hayatımda bunun kadar lanet, bunun kadar tedirgin edici bir durum yaşamadım arkadaş. tam uykuya geçeceğin o bilmem kaç saniyelik anda gelen o azcık çiş, uyuduğun zaman nasıl rahatsızlık verir, zaman geçtikçe nasıl sıkıştırır. ne pislik bi şeydir. ya uykunu bölüp kıçın dona dona tuvalete gideceksin, ya da rüyanda tuvalet arayacaksın bütün gece. sorun rüyada tuvalet aramakta değil de, bulursan o zaman kötü işte.

  • garsoniyerin altındaki uzun zamandır görüşülmeyen bakkala girilir, alınacaklar alınır muhabbet başlar:

    bakkal: uzun zamandır gözükmüyodunuz.
    pw: iş değiştirdim, gelmeye fırsatım olmuyodu.
    b: ne iş yapıyorsunuz?
    pw:x şirketinin çağrı merkezinde çalışıyorum. yurtdışındaki müşterilere telefonla destek veriyoruz.
    b: olsun o da iyi bir iş.
    pw: **dumur dumur dumur** 'içses: ulan bakkalsın sen, ne demek "olsun o da iyi bi iş" lan' he evet iyi iş. iyi akşamlar.
    b:iyi akşamlar.

  • market ya da ormanda yürüyüş dışında dışarı çıkmadığım, eşim dışında hiç kimseyle fiziki olarak görüşmediğim karantina sürem 1 ayı geçti.

    neredeyse her gün ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum bu aralar. evlenirken “hayatı beraber geçirmek istediğin insan”ı seçtiğini düşünüyorsun ama birebir yaşayıp görmek çok değişik bir duygu.

    mutlu olunca “kesin bir bokluk olacak” diye düşünen bir insan olduğum için, şimdiye kadar hep içimde evlendik ama belki birkaç yıl sonra aslında doğru insan olmadığızı anlarız belki gibi bir korku vardı. “ya hata yaptıysam” korkusu. şu bir ayı geçirdikten sonra, anladım ki çok doğru bir karar vermişim.

    başka hiç kimse olmadan, 1+1 ufacık evde mutlu mutlu yaşayabildiğim bir insanı bulmuş olmak inanılmaz.

    o kadar insan içinden nasıl oldu da böyle harika bir insanla ikimiz de bekarken tanıştık, ikimiz de birbirimizi çekici bulduk, zaman geçti iyice bağlandım, o da bana bağlandı ve mutlu olduk. nasıl bu ufak ihtimal gerçekleşti? aklım almıyor.

    ilerde daha ufak bir yere taşınsak şehir hayatını özler miyiz, beraber sıkılır mıyız tantana olmadan diye düşünüyordum arada. çok daha mutluymuşuz meğer.

    mutlu evde büyümediğimden herhalde bana öyle olağanüstü ve inanılmaz geliyor ki... neyse hayat bu ama şimdilik pek güzel.

  • büyük bardaklara kafasını sokup o suyu mutlaka içtiğini fark etmemden sonra suyumu uzun termos tipi bardaklara koymaya başlamıştım ki kedim olacak dümbüğü geçenlerde patisini içine sokmuş ıslatıp ıslatıp yalar, saçlarını falan düzeltirken yakaladım. kim bilir kaç zamandır ben onun kaşla göz arası abdestlendiği suları içiyorum. :( eşek sıpası.