hesabın var mı? giriş yap

  • bugün öğleden sonra işyerime bir amca geldi. tip alenen ihsan yüce. (çöpçüler kralı filminde hacer'in babasını oynayan üstad)

    buyrun amca, ne istemiştiniz? dedim... oğlum dedi, bana iş gerek.

    amcam dedim, personel aramıyorum? oğul dedi bu kez, ben bu yaşta boynumu eğip kapı kapı iş arıyorsam var elbet bir sebebi. sesi, yahu o da ihsan yüce!

    hele sen anlat amca derdini, ne iş yaptın, ne yaparsın, nerelisin, nerede oturuyorsun falan, gel bir çay içelim önce dedim. geçtik masalardan birine, başladık sohbete... derdini, ihtiyacını, ailesini... neler neler anlattı... ne iş olsa yaparım, ben çalışmaktan gocunmam ya, sen bu ihtiyarı yanına alır mısın, buraları sosyete yeri gocunur musun bilemedim dedi...

    o nasıl laf, ne gocunması?! düşündüm. mutfak desem olmaz. garson/servis elemanı desem olmaz. vale yapsak olmaz... değnekçi yapsak, yakışmaz. amca dedim, bak hemen şuraya bir masa koyalım, gelen misafirlerin araçlarını valeler çekiyor, sen de anahtarları alır sahip çıkar, emanet alırsın, valeleri hal yoluna sokarsın. şu kadar haftalık veririm, sigortanı da yaparız hemen, aldığın bahşişin hepsi senin, hem senin derdin çözülsün, hem de ağabeylik yaparsın çocuklara? olur mu?

    - olur!

    yarın öğleden sonra gel, başla.

    el sıkıştık, şef garsonla tanıştırdım ve sair. uğurladık... 2 saat oldu olmadı, baktım birisi, elinde de teneke içinde büyükçe bir gül, çevirmiş şefi, darladıkça darlıyor. meğer amca gelmiş, dediğim yere koymak için masa soruyormuş, hemen işe başlayacak! *

    cemal amca dedim, ne acelen vardı, yarın gelsen olurdu? olur mu oğul dedi, işi bulmuşken paçasını bırakmayacaksın! hem işin yarını mı olur?! bu elindeki ne? şu girişte dedi, orası bir şey istiyor, pek bir boş! bu çiçek güzel durur dedim, benim evin bahçesinde duruyordu, taşıdım getirdim...

    peki...

    oğlunun lise ceketi belli ki, birazdan biraz fazla dar gelmiş, dirsekler meşinli, kolları uzatırsa manşetler kısa kalıyor. ilk geldiğinden daha iyi halde ama yine de epey eskice, ancak güzelce ütülü bir pantolon giymiş. ayakkabıları yeni boyamış, besbelli. ceketin yaka cebinde de beyaz mendili... özenmiş. gücü yettiği kadar... masasını bir çabuk hazırladık. rahat bir de sandalye ayarladık. garsonlara söyledim, cemal abinizi gözetin, "bu adamda bir şey var"...

    ardından içeri girdim, işin telaşına düştüm. müşteriler ağır ağır gelmeye başladı, göz ucuyla bakıyorum arada. cemal amca müşteri daha arabadan inmeden ayağa kalkıyor, ceketini ilikliyor. dikkat etmemiştim, ya ceketin düğmesi yok, ya da dar olduğu için önü kapanmıyor, eli hep ceketin önünde, ceketi tutuyor... tek tek hal hatır soruyor, gülümseyerek bahçeye kadar buyur ediyor... el hep cekette...

    akşam boyunca, arada masalara uğruyorum; birkaç masada aynı muhabbeti duydum "kapıdaki... ay ne tatlı adam!" cemal amca... gönlüne girmiş insanların. bu adamda bir şey var dediğim, doğruymuş.

    birazdan istanbul'a doğru yola çıkacağım. çıkmadan şefe tembih ettim, yarın gidin güzel bir üst baş halledin cemal amcaya. ama gönlünü, gururunu kırmayın. ilk hafta haftalığını da yarından verin. şefim yol yordam bilir, halleder... akşamları da dolmuş otobüs uğraştırmayın, araçlardan biri eve giderken onu da bıraksın.

    gülünü de dediği yere diktirdim. yalan yok, çok da güzel oldu, meğer gerçekten boşmuş orası, cemal amcanın gülü doldurdu. yalnız dedi, çiçeğin yanından eserekli geçmeyin! nazlı koymuş gülün adını, küsermiş çiçek. peki... o civardan değil koşturarak geçmek, civarında negatif şeylerin muhabbetini dahi etmek yok. kural koyduk ilk akşamdan.

    akşamdan beri yüzümde garip bir gülümseme. var bu adamda bir şey! hızır mıdır nedir?

    edit: 02/08/2023 günü cemal amcayı kalp krizi sebebiyle kaybettik. bir hafta önce, 26 temmuzda çok sevdiği eşini kaybetmiştik. "yokluğu zor" demişti, kavuştu. herkese böyle sevmek, sevilmek nasip olsun. sadece bu entry'i okuyup mesajlar atan, kendisiyle tanışmak isteyen, halini hatırını, durumunu soran herkese çok teşekkür ederim. bu dünyadan ve en önemlisi benim dünyamdan bir cemal amca geçti. 1 sene geçirebildim kendisiyle, abilik öğrendim, kıymet vermeyi öğrendim, çaba ne demek öğrendim, sayesinde inanılmaz biriyle tanışmak kısmet oldu. adalet abla ile birlikte nurlar içinde uyusun...

  • herhalde dunya tarihinde cahilligin bu kadar ovuldugu bir donem olmamistir. o da 2000'lerin turkiye'sine denk geldi. bizdeki de sans.

  • isin icinde baska bir is olmasi kuvvetle muhtemel gibi gorunuyor.
    kimse el kadar bebeyi bagaja yatirmaz. ayrica arac doblo tarzi bir arac, onca kisi bagaj acilinca hic mi duymamis ya da gormemis? esas incelenmesi gereken o aractaki herkes. kimbilir bebegin basina neler geldi...

  • ulan hiç aklımda yokken bi video ile milletin yüzünü güldürdüğüme mi sevinsem bilemedim.

    evet ekşiciyim ve çooooook tatlıyım :)

  • ev arkadaşımın uyguladığını henüz öğrendiğim dahiyane fikir. anahtarlığın üzerine isim ve adres yazmış. dün gece de anahtarını kaybetmiş. bulanın getireceğine inancı tam. bekliyoruz bakalım kim ne zaman gelecek.

    not: hayır ev arkadaşımın adı polyana değil.

  • 1)
    *beyfendi bu kimlik olmuyor,ehliyet veya nüfus cüzdanı varsa alayım.
    -tabi ki buyrun
    *teşekkürler işleminiz tamamlandı.
    -sağolun kib bye

    2)
    *beyfendi bu kimlik olmuyor,ehliyet veya nüfus cüzdanı varsa alayım.
    -sen benim kim olduğumu biliyor musun ? hede hödö
    *ama beyfendi prosedür var
    - amirini çağır ,hatta çağırma ben genel md.mahkemeye vereyim ,sende sürüm sürüm sürün
    * siz bilirsiniz
    - hööbe höçööö hebereyyy

  • film içinde film, gerceklik içinde gerceklik ve daha da gerceklik, disiplinlerarası sanat (foto-sinema-tiyato-heykel-resim) gibi artık klişeleşmiş kalıpların ilk ve mükemmel biçimde kullanıldığı yaratıldığı filmdir persona.

    senaryo değil de müzikleri, sinematografisi ve sistemiyle büyük filmdir.. animasyondan tutun yırtılıp kopan filmlere kadar ve hatta crane e binmiş yönetmeni gösterene kadar bi çok farkındalık öğesini ki bunlara liv ullman ın kameranın fotoğrafını çekmesi, filmin başındaki oğlanın kamerayı yoklması gibi oyunculuk katkılı durumları da ekleyelim- barındırmış, ama neden .. bunları yapmadan personality disorder anlatılamaz mıydı, anlatılırdı mutlaka, ama bunları yaparak en kısa haliyle en az benim kadar siz de delisiniz, demiş oluyor bergman , bergman bunun farkındalığında ve zaten derin bi azap içinde yazıyor ve tasarlıyor filmini , sinemanın o güne kadar yaratılagelmiş personasında delikler ve yırtıkla açıyor, ama bu godard ın yaptığı gibi sistematik olmuyor, tamamen "persona" filmine özgü ... senaryoda benliğin çözülmesini izlerken bunun - yani gitgide ikiye ayrılmanın- toplumsal ve siyasal koşullarını sunuyor bergman -yanan vietnamlı, savaşlar, bakakalmış gözler- , beraberinde filmi de ayırıp bütünlüyor kendi içinde , bütünlük arayışını filmin hammadesinde ve janrlar arasında dahi görüyoruz .. zizek in bu film için "gerceklikten daha gercek" deyişi aslında bu bütünlük, kapsayıcılık anlamına geliyor , yoksa gerceklikten daha gercek değil aksine elimizde hiç bir "şeyin-gercek ya da yalan" kalmaması ve zeminsiz kalmamıza ve sonsuzluğa düşmemize sebep oluyor film . belki burda hiçliği gerceklik olrak alırsak yine zizek e çıkıyoruz, pek de mühim değil aslında sokıym gercekliğe de, benim asıl demeye getirdiğim şey bu filmdeki kadrajlar evet .. şimdi bi kere zaten film bilincin dağınıklığında geciyo ya, bergmana bu durum müthiş bi rahatlık sağlıyor, güzel bir portreyi 4 farklı açıdan ışıkları değişitirerek, siluet, kontörlü, ışık-gölge aydınlatmalı falan diye gider, çekebilme özgürlüğü var bi kere, hiç bi motivasyon gereksinimi duymadan .. kendi kendine de sorgulamıyo tabi bunu zira senaryo müsait- bu yüzden senaryoya bok attım ben en başta- , yedinci mührü de gördük, adam ın bi sinema dili var yani, ama hiç bi zaman bu filmdeki kadar özgür olmamıştır knaatindeyim, hangini beğeniyosa, onu koyuyor, siluet olucak yerde flat aydınlanma olabiliyor mesela böylece süper yani, michel gondry nin sil baştan* da yaptığı gibi, tamamen kontrol altında yaratılan bi kontroldışılık.
    müzikleri de lars johan werle* yapmış, ama hakikaten daha farklı düşünülemezdi demek zorundayım soundtrack için, tin tin geriyo adamı hiç yoktan ..

    bi de filmde bibi andersonun filmin başından itibaren hastalığının farkında olması vurgulanıyor, aniden uyanmalarla "zamansızlık" hissi müthiş veriliyor, adeta psikoterapi seansına tanıklık ediyoruz bu filmde .. bergman da ideal doktor oluyor , ideal ve yumuşakbaşlı hastaları izleyerek paye çıkarıyoruz, hayatımız, kişiliğimiz ve isveçliler hakkında .. şöyle bi baktığımda bu kızı bu bölünmeye sürükleyen şeylerin, bir; kürtaj olması, iki; annesinden nefret etmesinden dolayı anne olmak istememesi ama çocuğunun olması- ölmemesi- , üç; bu çocuğun yarattığı kısıtlama , dört; gözünün dışarda olması .. e yani bu filmin pek de feminist bi film olduğu söylenemez bu durumda... tamamen kadınlığın o güne kadarki kullanımını - sembol ya da femme fatal gibi- incelemiştir yani film .. artı bişi söylemez, kadın dırdırcıdır, kadın gösteriş sever, kadın duygularını saklar -ketumdur- , kadın aldatır falan filan .. kadın sustuğu vakit mutlaka hastalıklıdır.. bergman susmuş kalmış kadını hasta olarak yansıtır ilkin.. hastadır zira erkeğini-çocuğunun babasını- de sevmez kadının o sureti, kadının bi yanı kocasına sarılırken diğer yanı arkasını döner .. 66 daki bergman klişelerden vazgecmemiştir yani senaryoyu yazarken..
    sonuçta persona efsanedir, adamın içi baya bi hoş olur bibi andersonun hikayesini dinlerken, bi bibi anderson çok güzel hatundur hakkaten yanağındaki gözeneğine kadar bu filmde tüm detayları mevcuttur kanlı canlı olarak..

  • "hayatla aramda ince bir cam var. açıkça görmeme ve anlamama rağmen, dokunamıyorum hayata."

  • mesele de'lerin da'ların yanlış yazılması değil, bu yanlışın "ne var bunda cnm yha"cılar tarafından savunulması. bunu hala anlamadınız mı?

  • genel bir kural olarak bir formula 1 aracına ne kadar çok para harcanır ise araç o kadar hızlı gitmektedir.

    şu an formula f1'in baş teknik direktörlüğü görevinde bulunan, daha önce williams ve marussia'da çalışmış olan, 2005 ve 2006 şampiyonu renault otomobillerinin tasarımcısı pat symonds “bir formula 1 aracının maliyetini tahmin etmek çok zor. şu an bulunduğum görevde takımlara sürekli olarak belirli parçalar için kaç para harcadıklarını sorma imkânım oluyor. bazen söylemek istemiyorlar, bazen bilmiyorlar ancak elimde birkaç önemli parça için fiyat bilgisi var” diyor.

    2021'den önce üst düzey bir formula 1 aracı inşa etmenin ve geliştirmenin maliyetinin 400 milyon dolara (282 milyon £) kadar çıkabileceği düşünülüyordu. bununla birlikte takımların tüm operasyonları için 2021’de $145m (£102m), 2022’de $140m (£98m) ve 2023’te $135m (£95m) olarak uygulanacak bütçe limitleri takımları araç geliştirme ve üretmede daha efektif olmaya zorluyor.

    pat symonds formula 1 araçlarının her bir parçasının maliyetlerini derlemiştir. (araştırma ve geliştirme giderleri hariç)

    şasi:

    nedeyse yok edilemez olan bu parça yaklaşık 35 kilogram ağırlığındadır. sürücünün etrafında koruyucu bir kabuk oluşturan bu parça 12 kat karbon fiber lif katmanından yapılır. çelikten 5 kat daha hafif ancak iki kat daha güçlüdür.

    maliyet: 707.000 dolar - (500.000 sterlin)

    _

    arka kanat (drs):

    formula 1 araçlarının yere basma kuvveti oluşturmasında önemli bir unsur olan kanatlar tur sürelerini ciddi oranda etkilemektedir. bu nedenle de oldukça pahalıdırlar. bu parçalar yarıştan yarışa geliştirilebilmektedir. koni yapısı nedeni ile ön kanat arka kanada göre daha pahalıdır.

    maliyet: 85.000 – 150.000 dolar (61.000 – 108.000 sterlin)

    _

    ön kanat:

    ön kanat aksamı, otomobilin en karmaşık ve en önemli parçalarından biridir. bir formula 1 otomobilinin performansının çoğu, ürettiği yere basma kuvvetinden gelir.

    2017'de yeni aerodinamik kuralların yürürlüğe girmesinden bu yana tasarımlar her zamankinden daha karmaşık hale gelmiştir. bu nedenle de maliyetleri oldukça artmıştır.

    pat symonds: “"christian horner'ın sık sık 250.000 sterlinden bahsettiğini duydum, ancak bunun bütçe sınırını yükseltmek için yapılmış bir açıklama olup olmadığını bilmiyorum. marussia’nın ön kanadı 33.000 sterlindi. dürüst olmak gerekirse, arabanın 2016'dan bu yana ön kanattan daha karmaşık hale gelen tek bir parçası yok. en az 100.000 sterlin derim”

    maliyet: 141.500 dolar (100.000 sterlin)

    _

    halo:

    büyük kazalarda sürücüyü korumak ve 100 kilo newton’dan (kabaca 10.2 ton ya da 2 afrika fili) daha fazla bir güce dayanmak üzere geliştirilmiştir. tanıtımından bu yana romain grojean, charles leclerc, valtteri bottas ve lewis hamilton gibi sürücüleri korumuştur.

    maliyet: 17.000 dolar (12.000 sterlin)

    _

    zemin ve bargeboard:

    zemini bir formula 1 aracının yere basma kuvvetinin %60’ını sağlamaktadır bu nedenle de performans için çok önemlidir. giderek daha karmaşık ve pahalı hale gelmişlerdir. fia 2021’de zeminin arka tekerleklere yakın bir bölümünün kesilmesini ve güvenlik gerekçesi ile yere basma kuvvetinin azaltılmasını istemiştir.

    bu karar ile kaybedilen yere basma kuvvetini geri kazanmada bargeboard’lar önemli hale geldi. takımlar farklı tasarımlar ve kanatlar ile bu kaybı geri kazanmaya çalışmaktadır. bu nedenle de oldukça karmaşık ve pahalı hale gelmişlerdir.

    maliyet: 141.000 dolar (100.000 sterlin)

    _

    motor (güç ünitesi):

    altı bileşenden oluşan güç ünitelerinde (pu) bir içten yanmalı motor (ıce), turbo şarj (tc), kinetik enerji depolama birimi (mgu-k), motor jeneratör birimi-ısı (mgu-h), enerji deposu yani piller (es) ve kontrol elektroniği (ce) bulunur.

    yönetmelikler takımlara motor için 12 milyon euro (10,34 milyon sterlin) izin verirken içerisinde bulunan bileşenler yüzünden hiçbir takım bu yönetmeliğe uy(a)mamaktadır.

    motor: maliyet: 18,32 milyon dolar (12,92 milyon sterlin)

    _

    vites kutusu:

    formula 1 araçları 8 ileri ve 1 geri vitesli yarı otomatik vites kutusuna sahiptir. tüm formula 1 araçlarında 0.05 saniyede ve kesintisiz olarak vites değiştirmeye yarayan sıralı bir sistem bulunur. bazı markalar diğerlerinden şanzıman temin ederken bazıları kendi şanzımanlarını üretmektedir.

    maliyet: 354.000 dolar (250.000 sterlin)

    _

    yakıt tankı:

    formula 1 yakıt depoları neredeyse yok edilemez ve poliüretan ile kevlardan yapılmıştır. sürücü koltuklarının arkasında bulunur ve yüksek hız ve ivme gibi ekstrem koşullarda yakıt akışını devam ettirecek tasarımdadır.

    maliyet: 31.000 dolar (22.000 sterlin)

    _

    direksiyon simidi:

    formula 1 direksiyonları karbon fiberden yapılmıştır ve kauçuk tutma yerleri vardır. her biri takımların ihtiyaçlarına göre şekillendirebileceği 20 düğme ve 9 tane döner anahtar içerecek şekilde standart hale getirilmiştir.

    maliyet: 50.000 dolar (35.000 sterlin)

    _

    hidrolikler:

    formula 1 araçlarının dokuz alt sistemini çalıştıran hidrolikler olmadan araçların çalışması mümkün değildir. bu hidrolikler; hidrolik direksiyon, debriyaj, vites, geri vites, diferansiyel, frenler, drs sistemi, gaz kelebeği, giriş valfleri, turbo wastegate (turbo basıncını dengeler) sistemlerini çalıştırır.

    maliyet: 170.000 dolar (123.000 sterlin)

    _

    fren diski ve balataları:

    soğutma deliklerinin ne kadar karmaşık olduğuna bağlı olarak bir fren diski 2000 dolar (1420 sterlin) ile 3000 dolar (2120 sterlin) arasında tutabilir. balataların her biri ise 780 dolardır. (550 sterlin)

    kaliperlerin her biri yaklaşık 5600 dolar (4000 sterlin, sıvı basıncı oluşturmak için kullanılan ana silindirlerin her biri 5400 dolar (3800 sterlin), diski aksa tutan disk çanlarının maliyeti 2800 dolar (2.000 sterlin), gaz ve fren pedallarının maliyeti ise 7000 sterlinin biraz üzerindedir.

    maliyet: 78.000 dolar (55.000 sterlin)

    _

    lastikler:

    optimum tur sayısı ve performans için geliştirilen pirelli lastiklerin lastik başına maliyeti 600 euro’dur. (520 sterlin)

    maliyet: set başına 3000 $ (2080 sterlin)

    _

    ek maliyetler: tekerlek yatakları, şasi kablolama tezgâhları, tahrik milleri vs. yaklaşık 51.000 dolar (36.000 sterlin) tutmaktadır.

    _

    formula 1 aracının (yaklaşık) toplam maliyeti: 20.62 milyon dolar (14.58 milyon sterlin) ya da 9 kasım 2021 kuru try/usd kuru ile hesaplarsak 178.775.400 tl’dir.

    kaynak

  • çok konuşan ama bir türlü restoranın adını ve konumunu söylemeyen anne.

    söylesin de kapsama alanımızdaysa gidip elin eniğinin zırıltısını dırıltısını dinlemeden huzur içinde bir yemek yiyelim.