hesabın var mı? giriş yap

  • firmanın 3 senede toplam ödediği vergi, maaşlı bir çalışanın 1 senelik ödediği verginin büyük ihtimal yarısı..

    öğrenmek ve anlamak için soruyorum. patiswiss veya farklı firmalar nasıl oluyor da dünyanın parasını kazanırken iş vergiye gelince sokaktaki simitçiden, asgari ücretli herhangi birinden bile daha az vergi ödüyorlar?

    ne yapıyorlar? evlerine aldıkları çorabı bile şirket yatırımı olarak mı gösteriyorlar? ya da ev, araba, arsa alıp bunları şirket gideri gibi mi gösteriyorlar?

    sayın şimşek ,

    esnafların iban'a istedikleri paraları takip etmeye gelene kadar öncesinde böyle kurumların vergi matrah doğrulamasını yapmak daha kritik değil midir?

  • adolf hitler otomobilleri severdi —arabaların, trenlerin aksine özgün iradenin araçları olduğunu söylerdi— ama yalnız mercedes markasına bir bağlılığı vardı.

    bu saplantısı erken yaşlarda başlamıştı. hitler, 34 yaşında ilk mercedes'ine sahipti. kırmızı benz'ini 8 kasım 1923 gecesi münih'teki buergerbraukeller'e —daha sonra birahane darbesi olarak bilinecek— başarısız darbeyi gerçekleştirmek için sürüyordu.

    vatana ihanet suçlamasına rağmen, yumuşak başlı bir yargıç bu avusturyalıyı sadece beş yıla mahkum etti —ve bunun sadece sekiz ay 19 gününü yatacaktı—.

    landsberg hapishanesinde (geleneksel anlamda bir hapishane demek hayli güç) hitler, aşırı sağcı havadislerini gür kaşlı sekreter rudolf hess'e dikte ederken, pencereden dışarıdaki kırsala hayranlık duyuyor ve richard wagner'in hitler sevdalısı gelini winifred wagner'in gönderdiği cömert ikramları hüpletiyordu.

    hitler'in göze çarpan hapishane kompozisyonları arasında mein kampf'ın ilk cildi ve ayrıca münih'teki mercedes-benz satış temsilcisi jakob werlin'e yazdığı bir mektup vardır.

    13 eylül 1924 tarihli bu rica mektubunda hitler, yeni bir mercedes satın alma arzusundan bahseder:

    “şu anki ihtiyaçlarımı karşılayacak bir benz 11/40 veya daha güçlü bir motor ile 16/50.”
    karar vermekte zorlanıyormuş. 16/50'nin yüksek rpm değerlerinin daha fazla mekanik problem çıkarabileceğinden endişeleniyormuş. “her iki üç yılda bir yeni araba alamam” diye de eklemiş. tercih ettiği renk griymiş ve "telli jant" istiyormuş :)

    ayrıca werlin'den ayrıcalıklı muamele de istemiş. satın alma işlemi için muhtemelen bir kredi alması gerekeceğini, serbest bırakıldığında birçok mahkeme masrafı ile uğraşmak zorunda kalacağını ve bu masrafların tüylerini diken diken ettiğini yazmış.

    “şu anda zor durumda kalmama neden olan şey, çalışmalarım için yapılacak büyük ödemenin aralık ortasına kadar gerçekleşmeyecek olması. bu yüzden bir kredi veya avans istemeye mecbur kalıyorum.”

    mektupta hitler werlin'den, kendisine nasıl bir indirim yapabileceklerini merkeze sormasını istemiş. hatta özellikle bir 11/40'a göz koymuş: "her halükarda, geleceğim netlik kazanana kadar lütfen münih garajınızdaki gri arabayı benim için ayırınız" diye yazmış.

    hitler arabasını alır ve ödemesi, o sırada yeni filizlenmekte olan nasyonal sosyalist parti'nin düşük bütçesinden yapılır. ama görünen o ki kendisi için ayrılmasını istediği gri araba olmamıştır. onun yerine siyah ve yepyeni bir 16/50, 1924 noel'inden dört gün önce, landsberg hapishanesinin ön kapısına hitler'i almak için park eder. çok sayıda kişi şöförün de bizzat jakob werlin olduğunu söylemiş ama werlin ailesi bunu reddetmiş. hitler çıkarken telli jantlı yeni mercedes'iyle şimdi ananızı laciverte boyadım temalı fotoğrafını da çektirmeyi ihmal etmemiş. renklendirilmişi.
    şu fotoğrafı da sonradan gördüm. fotoğrafı çekildiği yerin günümüzdeki hali: görsel

    ilginç şekilde yukardaki fotoğraf da gelişigüzel çekilmemiş. fotoğrafı çeken heinrich hoffman hitler'in salıverilişini almanya'ya ve dünyaya görkemli bir şekilde duyurmak ister. zincirlerini koparmış bir hitler ve yepyeni bir mercedes... arkada görünen büyük tarihi kapının da hapishane ile ilgisi yoktur. aslında burası, hapishaneden bir kilometre ötedeki, eski landsberg şehrinin güney girişidir.

    o gün direksiyonda kim vardı bilinmez ama werlin ve hitler daha sonra çok yakın dost olacaklardır. sonraki yıllarda werlin, hitler'in berchtesgaden'deki dağ evi berghof'un müdavimlerinden olacak ve üst düzey nazi yetkililerine abartılı indirimlerle ama fazla göz önünde bulunmadan mercedes-benz otomobiller ayarlayacaktır. —werlin'in çocuklarının bugün bile hala almanya'da bir mercedes bayisi bulunmaktaymış.—

    hitler'in mercedes sevdasını esas derinleştirecek olan ise çok belirgin bir olaydır.

    13 mart 1930 perşembe günü öğleden sonrası, hitler, parti için bir miting alanı olarak kullanmayı planladığı nürnberg'in güneydoğusundaki luitpoldhain'den dönerken otomobili bir magirus kamyonu ile çarpışır.

    o sırada arka koltukta oturmakta olan otto wagener olayı şöyle anımsıyor: “kamyonun şasisi ve yayları mercedes'imize girmiş olmalı ve onu çaprazlama yaklaşık yirmi metrelik bir mesafe boyunca, sokağın köşesine kadar sürüklemiş ve ancak sol tekerleklerimiz kaldırıma değdiğinde durabilmişiz”.

    kamyon ivmesini kaybetmeseymiş, —daha sonra pek çok kişinin keşke diyeceği— almanya'nın gelecekteki şansölyesini ezip geçecekmiş.

    hitler bu olayda hayatı için şansa değil, mercedes-benz'e teşekkür eder.

    hitler daha sonra bu olayı şurekasına şöyle anlatacaktır: “diğer araba tamamen mahvoldu, benimkinde ise sadece tamponlar ve marşpiye hasar gördü. işte o an hayatımın geri kalanında sadece mercedes kullanmaya karar verdim.” onun şansına tam da savaş öncesinde mercedes, o zamana kadarki en iyi savaş öncesi otomobili üretmeye hazırlanıyordur.

    1938'de mercedes-benz, dünyanın en büyük, en lüks limuzininin üretimine başlar. o zaman için korkutucu bir güce —ve uğursuz bir güzelliğe— sahip bu makinenin adı "grosser 770k model 150 offener tourenwagen"dir. 230 beygir güç ile 4,5 tonluk ağırlığına rağmen saatte 190 km hıza ulaşabiliyordu ki o zaman için hayli yüksekti. 610 cm uzunluğunda ve 213 cm genişliğindeki bu canavar terazide neredeyse 5 tonu buluyordu. otomobil, 6 mm'lik zemin zırhı, 3 mm'lik sertleştirilmiş kapı zırhı ve 40 mm'lik kurşun geçirmez cam ile zırhlandırılmıştı. kaz tüyü dolgulu deri koltuklara sahipti ve luger tabancaları için gizli bölmelerle donatılmıştı. otomobil sanki naziler için özel üretiliyordu. hatta hitler'e tahsis edilmek üzere üretilenlerde aracın sağ tarafı, hitler ayağa kalktığında daha uzun görünsün diye 13 cm yükseltilmiş bir zemine sahipti.

    hitler mercedes'i o kadar seviyordu ki, 1939'da, nazi almanyası, sovyetler birliği ile saldırmazlık paktı imzaladığında, joseph stalin'e süper şarjlı bir mercedes roadster hediye etmişti. saldırmazlık paktı 1941'de almanya'nın sovyetler birliği'ni işgaliyle ortadan kalkınca, stalin arabayı artık görmek istemez ve generallerinden birine verir. araba savaştan sağ çıkar ve isveç'te bir adama satılır. o da ikinci dünya savaşı'ndan sonra bir amerikalıya satar. arabanın nihayetinde arizona'da ortaya çıktığı söyleniyor ama bu gerçekten o araba mı o da kesin değil.

    hitler 770k modelinden de kankalarına hediye etmeyi çok seviyormuş. rumen mareşal ion antonescu'ya, benito mussolini'ye, francisco franco'ya, finlandiyalı mareşal carl gustaf emil mannerheim 'a ve çekoslovakya'dan emil hacha'ya bu arabadan hediye etmiş.

    arşidük franz ferdinand'ın 1914'te saraybosna'da üstü açık bir arabada öldürülmesi, hitler'i geçit törenlerinde gösteriş yapmadığı sürece her zaman kapalı mercedes-benz sedan arabaları kullanma konusunda etkilemiş gibi görünüyor. bu önlem general reinhard heydrich'in 1942'de prag'da üstü açık bir arabada öldürülmesinden sonra kendini iyice gösterir ve olaydan sonra hitler 20 adet zırhlı mercedes-benz 540k sedan araba siparişi verir. aslında hitler o sırada ağır zırhlı limuzinlere zaten çoktan geçmiştir ve daha önce iki adet daha 770k modelin siparişini vermişti. almanya'daki maiyeti için toplam beş adet 770k'ya sahipti. bu 770k model otomobillerden çok azı savaştan sağlam kurtulabilmiş. bunlardan ikisi de amerika birleşik devletleri'ndeymiş.

    kaynaklar:
    https://militaryhistorynow.com/…ith-mercedes-limos/
    https://nationalinterest.org/…-mercedes-benz-164922
    https://www.seattletimes.com/…on-hitlers-jail-time/
    https://en.wikipedia.org/wiki/mercedes-benz_770
    https://www.theguardian.com/…er-mercedes-war-trophy

  • bunun cevabı artık giderek belirginleşiyor: hiçbir zaman. bu pandeminin bitmeyeceği anlamına gelmiyor elbet ama o da yakın bir tarihte pek mümkün değil. öncelikle bu konuda kesinlikle uzman değilim ama her gün aşı etkinliği vs. dair birkaç araştırmayı doğrudan kaynağından okuyor, konuya dair yeni haberlerin hiçbirini kaçırmıyorum. benim öngörüm pandeminin iyimser bir tahminle 2024-2025'ten önce bitmeyeceği yönünde. pandeminin bitmesi daha etkin bir aşının ortaya çıkmasına ve aşı üretiminin aşıyı geliştiren ülkelerden dünya geneline kayarak yerinde üretim sistemine geçilmesiyle mümkün olacak.

    dünya genelinde yaygın aşılamaya geçilmesiyle başlayan iyimser havanın üstüne maalesef gölge düşmeye başladı. dsö'nün şimdiye kadarki en tehlikeli varyant olarak nitelendirdiği delta ve delta plus'ın giderek baskın varyant olmasıyla alakalı bir durum bu. 14 haziran itibariyle ingiltere'de delta varyantı kaynaklı tespit edilen 73 ölümden 26'sının iki doz aşılandığı ve son dozdan bu yana iki hafta geçtiği görülüyor. 28 haziran itibariyle full aşılı (biontech veya astrazeneca) olmalarına rağmen ölenlerin oranının arttığı görülüyor (50/117). aşılar tabii ki tamamen etkisiz demek değil bu hatta baya etkililer. ölenlerin hiçbiri 50 yaş altında değil mesela. bu iyi haber olsa da şu anda piyasada bulunan aşıların özellikle yaşlılarda delta varyantı söz konusu olduğunda ciddi bir koruma sağladığını söylemek kolay değil.

    bu durumda tüm hızına rağmen aşılamanın delta varyantını sendeleteceği ama alt edemeyeceğini/edemediğini söyleyebiliriz. hindistan'daki yoğun nüfus ve tedbirsizlik virüsün çok sayıda konakta mutasyona uğramasına sebep oldu ve aşılama hızı bunu tolere edemedi. dolayısıyla ben bu tren şimdilik kaçtı diye düşünüyorum umarım yanılırım. nüfusun çok ciddi bir kısmını tamamen aşılamış ülkelerde bile vakalar yükselişte. iyi haber, hastaneye yatışlar ve ölümlerde vaka sayısına benzer bir artış henüz söz konusu değil.

    türkiye özelinde bakacak olursak, yeni bir pikin kapıda beklediğini düşünüyorum. geçen sene olduğu gibi bayram sonrasında vaka sayılarının tekrar artış trendine girmesi kaçınılmaz. evet, bu sene koz olarak elimizde ciddi bir aşılanmış nüfus var ama büyük çoğunluğu tek dozla sınırlı. 18 yaş üstü nüfusun sadece 4'te 1'i tam aşılı ve bunun ciddi bir kısmı da delta'ya karşı etkinlik verisinin bulunmadığı sinovac (ceo sadece etkili olduğunu söylemekle yetindi). bu gidişat sonbaharla birlikte turizm sezonunun sonunda tedbirlerin ve kısıtlamaların yeniden hayatımıza girmesi demek. bu kesinlikle istediğim bir durum değil ama bu şartlarda görünen köy hissine sahip olduğumu söylemeliyim. tek umut aşıdan kaçma ihtimali görece yüksek varyantların türkiye'de baskın hale gelmemesi ve çift doz aşılamanın yetişkin nüfusta %60 üstüne 1 ay gibi bir zamanda en geç ağustos başında çıkabilmesi.

    buradan şu sonuca ulaşmak mümkün: henüz kesinleşmese de virüsün dünya genelinde aşılama hızını alt etmesi çok olası. hatta yeni varyantların türemesi ve yayılması, bu varyantların virüsten kaçma oranlarının daha yüksek olması daha da olası. dolayısıyla daha etkin aşılar bulunana ve aşı tedariği sorunu yerelde üretimle çözülene kadar her sene bir iki pik görmeye devam edeceğiz bence. bu da muhtemelen 2024-2025'e kadar sürecek. keşke sürmese.

    edit: dün açıklanan 50 yaş üstüne üçüncü doz hakkı (biontech tercih edilmeli) ve 2. dozların 2 hafta erkene çekilmesi son derece güzel bir gelişme. yeni olası pikin önünü kesebilmesi olası. yeter ki halkımız aşısını vurulsun.

    edit: bu 3 temmuz tarihli habere göre aşılamanın varyantların gerisinde kaldığı resmileşiyor. delta artık 98 ülkede.

  • "evli erkek abazanligi der susarım" dedikten sonra 2 cilt kendini öven suserları görmemize neden olan durum.

  • sanırsın bali çekiyor, tiner kokluyor, bonzai içiyor. herif zaten bu işin zirvesinde abicim. mümkünse o bize ulaşsın. arabamın muayenesi geldi, cepte para yok. az biraz yardımcı olsun. boşuna mı yürüdük o yollarda, boşuna mı ıslandık yağan yağmurda...