hesabın var mı? giriş yap

  • gecenin kör bir vakti vefatını öğrendiğim babam, evin küçük bir odasında soğuk beton üzerinde yatıyor. beyaz bir örtüye sarınmış, kefen değil. dudağının kenarında bir tebessüm var, hala aklımda... her daim çatılmış kaşları ve kesmeye kıyamadığı sakalları yok. yanakları kırmızı. sanki her an olduğu yerden kalkıp "öğlene ne yiyeceğiz" diyecekmiş gibi, uyuyor gibi, şekerleme yapıyor gibi yüzüne bakınca. ama kımıldamıyor, konuşmuyor, susuyor.

    odanın kapısından bakıyorum. o yerde yatıyor ben onu izliyorum. hala bir rüyanın içindeyim gibi hissediyorum. biri beni dürtüp uyandırsın istiyorum. orda bekliyorum. çatılmış kaşları gevşemiş, dudağının kenarındaki tebessüm büyüyor gibi baktıkça.

    birileri omzuma dokunup dostça gelip geçiyor. kapıya dayanıyorum hala, bir yere dayanmam lazım, yıkılırım yoksa...

    hastalandığımız zamanlarda "durun ben sizi bir terletirim bişeyciğiniz kalmaz" diyen babam, buz gibi yatıyor. yanına sığışmak istiyorum. usulca yaklaşıyorum. elimi tereddütlü. korku değil bu, onun öldüğü gerçeği ile yüzleşmek. hani filmlerde görürüz ya öyle işte, dokunmakla, dokunmamak arasında kalıyorum. gözlerimi kapatıp elimi yüzünde gezdiriyorum. hala sıcak... bembeyaz, pırıl pırıl parlayan saçlarına dokunuyorum. bir ölüye dokunmak gibi değil bu. ölü gibi değil, ölmüş gibi değil. gözlerimi açıp saçlarını düzeltiyorum, kaşlarını. o kesmeye kıyamadığı sakallarından arta kalanları seviyorum. belki yaşarken sevemediğim kadar çok seviyorum babamı. o yatıyor, ben ağlıyorum. usulca çekiyorum elimi, elimde onun sıcaklığı, içimde ölümünün soğukluğu... ılık ılık ağlıyorum...

  • rizespor taraftarının haklı isyanı. ağların yırtık olması kuşku uyandırıcı. gollerin bazıları değil, neredeyse bütünü usulsüz. ayı gibi vuruyorlar toplara.

  • geçmişe gitmeyi özleyen bir insan değilim. mutlaka anılacak çok güzel şeyler var oraya ait, istenmeyen kötü anılar gibi. ben daha iyi bir geleceği 89'a dönmeye yeğlerim. öyle de olmalı. ne var ki, şimdiki an o günün hayal kurulan geleceği olmaktan çok uzak. hayıflanılan şey galiba daha çok bu. insanlar geçmişe bu anlamda özlem duymuyorlar aslında, korkulu gelecek tasvirlerinden, ümitsizlikten geriye çekiliyorlar. bizim geleceğimiz nasıl olmalıydı? özgürlük ve adalet tüm topluma yayılabilirdi. yoksa, nema problema.

  • türkiye'dir. rte hangi okulun hangi bölümünü bitirdi, kaç sene okudu belli değil. yarın bir gün cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında o kerameti kendinden menkul diplomanın sayılıp sayılmayacağı da meçhul. gerçi sayılmaması durumunda yaşanacaklar gözümün önüne geliyor :

    seevggilii kardeşlerim. buunnlaar benim diploma-ma-mı geçersiz saydılar. benim cumhurbaşkanı olmamı haaaazmede-me-diler. o kooooltukta bir imam hatipli görmek istemediler. işte buunlar hep cehape zihniyeti. bunlar dağdaki çobanla benim oyum bir olamaz diyen insanlar. bunlar önceki seçimde de abdullah kardeşim için de 367 diye ucube bir kural uydurmuşlardı. ama inşa-allah halkımız bunlara cevabını her zaman olduğu gibi yine sandıkta verecektir. camileri ahıra çeviren, ezanı türkçeleştiren bu zihniyete teslim olmayacağız. bu gibi kısıtlamaların önüne geçeceğiz, cumhurbaşkanlığı seçilme şartlarını toptan kaldıracağız, herkes muhtar adayı olur gibi cumhurbaşkanlığına aday olacak. bunun olabileceğini daha önce tahayyül edebilir miydiniz ? işte değerli kardeşlerim bunu ancak ak parti yapabilirdi.

  • metroda o kadar insanın ortasında bıçakla bir kadına saldırabilecek cesareti kendinde bulabilen bir kişinin mutlaka daha önce de vukuatları vardır.

    sorun şurada: böyle potansiyel katilleri cezalandırmayan ve aramızda dolaştıranlar o koltuklarında neden oturuyor?

    bu arada kadına da helal olsun, hiç korkmadı.

  • chernobyl santralinde patlamadan sonra çatıyı temizlerken yere düşen işçinin akıbetinden bile daha kötü sonuçlar verebilecek elim olay.

    düşüncesi bile korkunç.