hesabın var mı? giriş yap

  • ateist zaten huzurludur. tekerleme söylemesine gerek yok. ha öbür dünya diye bir şeye inanamaz ve kendisini cennet bahçelerinin beklemediğini de bilir. zaten öldükten sonra bilinç diye bir şey yoktur tıpkı doğmadan önce olduğu gibi. sıkıntı yok yani. huzur bulmanın inançla alakası yoktur. kişinin beklentileriyle veya bulunduğu konumla yetinmesiyle alakalıdır.

  • bir düğündeyiz, ben de nikah şahidiyim. nikah için adım anons edildi, yerimden kalktım, imzayı atıp , kız arkadaşımın yanına döndüm.

    - ya bizim orada bir baklavacı var, baklavaları çok güzel.
    + ?!?!?!
    - ne oldu? sana da getirmiştim bir ara. hatırladın mı?
    + az önce arkadaşının nikah şahidiydin. aklına bu mu geldi?
    - evet, ne var ki bunda?
    + yani sence bir gariplik yok?
    - yok, niye bir gariplik olsun?
    + off off, allah aşkına, nereden geldi aklına? baklava da yok masada.
    - nikah memuru bizim playstationcı abiye benziyor.
    + eee?
    - o abinin karşısında da, bu baklavacı var.
    + offf. neyse haberi olmasın çocuğun. sonra "nikahımda canı sıkılmış" diye düşünür.

    2 ay sonra

    - oğlum senin nikahta benim aklıma bizim baklavacı geldi len?!
    + oğlum benim de aklıma bisikletçi ibo geldi len?!
    - ahahaha.

  • kaldırıldığı hastanede yaşam mücadelesi veren tek kişi, tek hasta. hastanede yatan geri kalan herkes oraya tatile gelmiş belliki.

    okuduklarımdan anladığım kadarıyla aynı katta bulunan hastaların refakatçileri dışarı çıkartılıyor (tehlike arzettikleri için), hastaların cep telefonlarına el koyuluyor, hatta ve hatta -abartılmamışsa şayet- hastaların kapıları dışardan kitleniyor. çok normal, çünkü o insanlar oraya tedavi olmak için değil hastanenin otel hizmetinden faydalanmaya gelmişler. hastalar ibrahim tatlıses için bu kadar tehlikeli bulunurken, hastanenin içi ana baba günü gibi. bütün ünlüler bir koridora toplanmışlar sanki, durumu iyiymiş çığlığı, aman durumu kötüye gidiyormuş çığlığı.. onlar, hasta ibrahim tatlıses için duydukları endişeden ne yaptıklarını bilmiyorlar, diğerlerine saygı göstermeyi düşünecek kadar kafaları yerinde değil. zaten onlar ünlü. kimse hesap soramaz, kimse onlara lütfen burada beklemeyin, şurada bekleyin diyemez. onların telefonlarından dışarıya bilgi sızamaz, onlar tehlike arzedemez.

    aynı katta odasına kapatılmış refakatçisiz hastayla o kalabalıkta kim ilgilenebilmiş, "bu ne gürültü uyuyamıyorum" dediğinde hangi şık cevap verilmiş çok merak ediyorum.

  • gelirken pasaportla mı girdiler ki sınırdışı edilecekleri zaman pasaport'a ihtiyaç olsun diye sordurandır.

  • eveeeet evdeysek ve nezaketli olmak zorunda kalmadıysak,
    -önce kuyruğunu sağa sola doğru döndürüp çıkarıyoruz.
    - kuyruğu ters çevirip altındaki bölüm bölüm olan kıkırdağımsı ince yerlerini kenarından çıt çıt makasla keserek çıkarıyoruz.
    -bir bıçak yardımıyla kabukla etin birleştiği yere doğru yavaşça giriyoruz, kabuğa doğru hafifçe bastırarak bıçağı ilerliyoruz.
    -kuyruğun sonuna gelindiğinde bıçağımızı hafifçe yukarı doğru itip kuyruktaki löp eti cumburlop elimize alıyoruz.
    -bacaklarınıda aynı şekilde döndürüp vücuttan hunharca söküyoruz.
    - bacağın üstüne düz bir şekilde çizgi çekiyoruz bıçak veya sivri bir şeyle, sonra ordan çıt çıt karton keser gibi makasla kesmeye başlıyoruz.

    not:ben gövde kısmını yemiyorum, ayrıyeten kuyruktaki eti yemeden önce ince bir bağırsak var sanıyorum kablo gibi onuda ayıklarım.

    keşke bu vatanımın her insanı rahatlıkla yengeç, ıstakoz vs. gibi egzotik duran ama eti çok lezzetli olan şeyleri her istediğinde sofrasında bulabilse...