hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • “neden amazon” sorusunun cevabı niteliğinde bir rezalet. ülkemizde boykot kültürü gelişmedikçe böyle rezaletlerle karşılaşmaya devam edeceğiz.

    edit: "hepsiburada satıcı değilse, hepsiburada'nın suçu yok" denmiş, gülmek istedim ama gülemedim. hepsiburada, müşterilerine internet üzerinden alışveriş hizmeti sunan bir şirket olarak, tedarik zinciri güvenliği kapsamında müşterilerine karşı sorumludur. "biz sorumlu değiliz" vb. ifadelerin hukuki olarak karşılığı yoktur. hepsiburada'yı nasdaq gibi bir borsaya taşıyan, müşterilerinin hepsiburada altındaki satıcılara değil hepsiburada markasına güvenmesidir. böyle küçük ama mide bulandırıcı konularda müşterilerini satıcılarla başbaşa bırakırsa, yarın o müşterileri çok arar.

    edit2: amazon'da da benzer problemleryaşayanlardan çokça mesaj aldım. ben kendi tecrübelerimden hareketle yorum yaptım. zamanında almanya amazon'dan bir ürün sipariş etmiştim, sıkıntılı olduğunu bildirdim. bir gün sonra yenisini gönderdiler ve eskisinin de bende kalmasını istediler.

    edit3: pazar yerlerinin "sorumluluk reddi" yaptığı ve benzer durumlarda mahkemelerin satıcıyı sorumlu tuttuğuna dair birkaç mesaj aldım. nalet olsun böyle düzene!

  • diyanet işleri başkanı 84 milyonu falan temsil etmez.

    zamanında dini konuların devlet kontrolünde olmasını sağlamak için kurulan bir kurumun başkanıdır.

    her kurum ve kişi eleştirilebilir - dalga geçilebilir. hakaret sınırı aşılmadığı sürece.

    hiçbir kişi, diyanet işleri başkanı dahil kutsal falan değildir.

  • sıcacık detayların saklı olduğu, sıcacık bir "detayları farkedebilme" filmi.

    "bugün aslında dündü ve bugün aslında yarın" diye söze başlıyor ve ekliyor;

    her gün aynı güne uyandığını hissettiğin olmuyor mu hiç? aynı rutinleri yaşarken bulmuyor musun kendini? zaman geçip gidiyor, daha doğrusu bir türlü geçmiyor, ve sen çoğu zaman memnun değilsin belki de? tekdüzelikten şikayet ediyorsun, sıkışmış hissediyorsun kendini her gün tekrarlanan bu günde. çünkü farkedemiyorsun, sıradan bir günün içine sıkışıp kalmış ufak ayrıntıları, keyfini süremiyorsun inceliklerin, yürüyüp geçiyorsun yanlarından. fransızca mı öğrenmek istiyorsun, öğren. piyano mu çalmak istiyorsun, durma çal. buzdan heykel mi yapmak istiyorsun, senindir. denemek istediğin, öğrenmek istediğin, görmek istediğin, yapmak istediğin, söylemek istediğin ne varsa bu gününün içinde olabilir, sen istersen.

    sen aynı günü defalarca yaşarken, zamanın bir türlü geçip gitmediğini düşünürken, sürekli farklı birşeyler istediğini söyleyip dururken, zaman aslında geçip gidiyor. köşe başında saklı duran deja vu'ları, küçük ayrıntıları, farklı renkleri yaşadığın bu güne katmak için, onları sadece mutfakta ararsan eğer yanılabilirsin, bilesin.

    phil: do you ever have déjà vu, mrs. lancaster?
    mrs. lancaster: i don't think so, but i could check with the kitchen.

  • "be hey dürzü,
    ne ararsın aşure ile aramda
    sen kimsin ki fasülyeyi sorarsın?
    hakikaten gözün yoksa hamurda
    sütlü tatlıya niye nohut sorarsın?

    nohut, fasülye yiyorsam sana ne.
    yoksa sana bir zararım, yerim.
    ikimiz de gelsek herhangi bir özsüte,
    ben seviyosam aşuremi yer giderim

    tatlı krizinde mümkün müdür seçmek
    yatıp kalkıp aşureye dua et.
    senin gibi dürzülerin yüzünden,
    tatlıdan da soğuyacak bu millet

    tatlı krizindeki hali sakın unutma
    aşureye dil uzatma sebepsiz
    annen yine tatlı yapardı ama
    içinde ne var bilemezdin şerefsiz"

  • edit: (bkz: hadi bilgi yarışması dolandırıcılık rezaleti) bunu da buraya koyayım da belki birkaç kişiye fazladan ulaşır, sizi her platformda rezil edicem türkcell ve şürekası.. insanları dolandırmak neymiş görün, çiftlikbank bile sizden iyiydi be!

    bu arada pejmürde etmek ne diye sormuşlar

    pejmürde etmek: kazanamadığı belediyeleri kayyum yoluyla teröre destek verdi bahanesi ile ele geçirme işi...

    hadi et la...
    valla et... et de bak bi daha ki seçimde barajı geçebiliyor musunuz görelim hadi!

    çırpının bakalım nereye kadar çırpınacaksınız, ders almıyor da adam... bu söylemlere belediyeleri komple kaybettiler, şimdi kayyumlar ile geri alırız zannediyor, e genel seçimlerde ne yapacaksın?

    böyle devam et arkadaş, hiç bozma, bence görevden de al gücün yetiyorsa imamoğlunu, al da kendi ellerinle 2023 e cumhurbaşkanını tayin et ;)

  • açılın ben süleymancıyım. şaka şaka sadece bir dönem yurtlarında kalmış ve kendilerinden soğumuş birisiyim. yazacaklarımı dikkatle okuyunuz. 1 gram abartma veya yalan yoktur.

    orta 1e giderken ergenliğe adımımı atmış ve asi bir çocuk olmaya başlamıştım. bu sebeple evde peder beyle şiddetli geçimsizlik baş göstermeye başladı. peder de annem de 5 vakit namazında, muhafazakar ama iyi iyetli insanlardır. evdeki bu geçimsizlik nedeniyle kasabamızdaki tek kuran kursu olan süleymancı yurduna biraz da kendi isteğimle gittim. annem de dinini öğrenir hem diyerek yazdırdı.

    evdeki o kavga ortamından kurtulduğum için ilk zamanlar çok mutluydum. sınıf arkadaşlarımdan bazıları da yurttaydı ve eğlenceli olacağını hissediyordum. sonra işin hiç de öyle olmadığını fark ettim. şimdi detaylara geçiyorum.

    yıl 1997-98. o dönemin parasıyla ailemden aylık 100 mark alırlardı. bak bir de döviz kurundan anlaşma var:) benim peder ve anneye zaten din de evde ne var ne yok sana verir o derece.

    yurdun temizlik, yemek işleri, bahçe temiziliği gibi günlük işleri sırayla öğrencilere yaptırılır. tuvalet temizlersin, bulaşık yıkarsın. mıntıka temizliğine çıkarsın. yemin ederim askeri düzen. ha bir de gece nöbetleri olurdu. yatakhanede ve giriş kapısında olmak üzere 2 nöbetçi olurdu. gece 1-3, 3-5 nöbetleri. düşünsene yaşın 12-13 ve gecenin bir yarısı uyandrılıp koskoca yurdun giriş katında tek başına nöbettesin. iyi aklımı kaçırmamışım amk. korkardık, hepimiz korkardık. ama kurallar o kadar netti ki uymama ihtimalin yoktu. kurallara uymazsan mükafatın dayaktı. zaten oraya gelen çocukların geneli ailesinin zoruyla geldiği için yediği dayağı şikayet edebileceği birileri de olmuyor. babana "baba beni dövüyorlar" desen, "dinini öğrenmek için biraz dayaktan birşey çıkmaz" cevabı banko yani. bırakılırken de eti senin kemiği benim diye bırakılıyorsun zaten.

    bakın ben hala müsümanım. bu şerefsizlere rağmen dinimden soğumadım. 5 vakit olmasa da bazen cumaları bazen de eserse vakit namazları kılarım. ancak buradan çıkıp dinden soğuyan veya farklı psikolojik problemler yaşayan çok çocuk gördüm. yediğin dayağın haddi hesabı yok. aslında uslu durup, sadece kuran okur, namaz kılar, dediklerini yaparsan kılına zarar gelmez. ancak ergeniz be abi. o yaşta uslu durmak mümkün mü? oyun çağındasın. sadece 1 tane iyi hocamız vardı, hiç dövmezdi hatta döven diğer hocaları da uyarırdı ama nafile. o adama tüm haklerımı helal ediyorum, diğerleri ile de zamanı gelince hesaplaşırız inşallah.

    neyse devam edeyim. bunların evleri genelde yurdun yanındaki lojmanımsı yerlerdir. kira vermezler, yurt parsından geçinirler. karıları evlerinde yemek yapmaz, yurdun yemeklerinden evlere servis yapılır ordan nemalanır. kırsal kesimde bunların siyasi ve dini destekçileri vardır. tarikatın reklamı yapılır, mesela kurbanda bunlar adına deri falan toplanır paralar yine cukka. elbette elektrik, su vs. gibi giderler için de para lazım ama o kadar çok yardım alınır ki, cebe kalmaması mümkün değil.

    orta 3e geldiğimde canıma tak etti, yağmurlu bir günde arka bahçeden kaçtım. eve gittim annemler yok. hava soğuk olduğu için tekrar yurda dönmek zorunda kaldım ve efsane dayak yedim hocalardan. soğudum o gün. çünkü orada kalırsam ya hoca bıçaklayacaktım, yada kendime bişey yapacaktım. dayanamadım babamlara beni almalarını söyledim. zaten son 3 ay falan kalmıştı aldılar.

    lise ve sonrasında bir daha hiç süleymancı yüzü görmedim. kapı komşumuz bunların müritlerinden bir üfürükçüdür. bazen bize misafirliğe gelir, geldiğinde evi terk ederim. ben tüm tarikatlardan nefret ediyorum. sülo, feto, abdo bu ne birader? dinini yaşayacaksan rehber belli.

    içlerinde iyi insanlar elbet vardır ama ben o yaşta o kadar disiplini ve dayağı kaldıramadım arkadaşlar. ben o yurda gitmeden önce dışadönük, sosyal, hiperaktif bir çocuktum; o yurttan çıktığımda içe kapanık, ağzından cımbızla laf alınan bir morona dönüşmüştüm. allah biliyor neler çektiğimi. siz siz olun din eğitimi vereceğim diye çocuklarınızı bu şiddet yuvalarına kaptırmayın. ya evde kendiniz öğretin yada güvendiğiniz birisinden yardım alın.

    edit: düzeltme