hesabın var mı? giriş yap

  • önden edit: yazının görseller ile desteklenmiş versiyonuna blog sayfamızdan ulaşabilirsiniz. bu yazıyı hazırlayarak bizlere kazandıran blog (bkz: historeal) ve sözlükte çaylak olan arkadaşımız @taktik stratejik ve operatif'e teşekkürü bir borç bilirim.

    ***giriş ve molotof kokteylinin genel yapısı***

    molotof kokteyli, el yapımı (improvised/doğaçlama) üretilen silahlar sınıflandırmasına dahil olduğu için haliyle standart bir üretim çıktısı değil ve bu yüzden net bir içerik listesi oluşturmak zor. genel olarak yakıt ve bu yakıtı yoğunlaştıran/yapıştıran bir katkı içeriyor. bu katkının amacı, yakıtın fırlatılan yüzeye yapışmasını/sıvaşmasını sağlamak ve akıp gitmesine engel olmaktır. bu şekilde yakıt ilgili yüzeyde kalarak yanmaya devam eder ve hasar vermeyi sürdürür.

    molotof kokteylleri, günümüzde genelde kötü, aptal adamlar ve terör örgütleri tarafından kullanılıyor. bense bu yazıda ikinci dünya savaşı'nda tanklar üzerine olan etkisi hakkında bilgi vermeye çalışacağım. muharebe sahasının belki de en etkili özelliklerini bir arada taşıyan aracının, bir şişe yanıcı sıvı karşısında aciz kalması beni bunun nasıl gerçekleşebileceği üzerine araştırma yapmaya itti ve buradan yola çıkarak genel hatları ile bir araştırma yaptım. kısaca belirtmek gerekirse, kokteylin o dönemde muharebe sahasındaki tesiri zırha zarar vermek üzerine değil, daha çok kritik yerlere sızmak ve bu yolla bir şeylerin görevini yerine getirmesine engel olmak üzerine şekilleniyor.

    ***molotof kokteylinin sahadaki etkisi ve kullanım şekilleri***

    günümüz şartlarında, tankın üzerinde öyle kendi kendine yanan bir sıvının modern donanımlara sahip bir metal kütlesini etkisiz hale getirmesi açıkçası pek mümkün görünmüyor. bu durum, modern tanklar, onların modern donanımları ve tasarımları için geçerlidir fakat ikinci dünya savaşı'nda kullanan tanklarda bu durum tam tersiydi çünkü o zamanlar doğru yere atılan bir molotof kokteyli, maliyet/etki açısından oldukça verimli sonuçlar doğurabiliyordu. bunun nasıl gerçekleştiğine ilişkin muhtemel senaryoları şöyle sıralayabiliriz:

    sürücünün veya diğer mürettabatın çevreyi görmesini sağlayan bölmeye/periskoba gelen bir molotof kokteyli, yanma süresi boyunca görüşe mani olabilir. içeriden dışarıyı gözetlemeyi sağlayan diğer görüş bölmeleri için de aynı etki ve olumsuzluk geçerli. ikinci dünya savaşı'ndaki tank sürücüleri, dışarıyı ortalama olarak aşağıdaki fotoğraftaki kadar görür.

    ikinci dünya savaşı dönemine ait tanklar, muntazam bir biçimde sızdırmaz hale getirilmediği veya zamanla bu özelliğini kaybettiği için zırhların veya başka donanımların ek/birleşme yerleri ve açılıp kapanabilen bölmeler, molotof kokteylinin içeri sızması için güzel birer nokta sunuyor. kokteyl, bu gibi bölmelerden sızarak, dışarıya göre daha hassas olan iç donanımları yakarak veya bu donanımları olması gerekenden daha yüksek bir sıcaklığa çıkararak zarar verebiliyor. bu saydıklarımız her ne kadar mümkün görünse de, aslında hedeflenen gerçek etkinin biraz daha dışında az etkili ve şansa kalmış durumlar, yine de işe yaramaz denilemez çünkü bazen tank sürücünün ve tank komutanın görüşüne mani olmak, tankı başka silahlarla vurmayı veya tanka yakından hasar verebilecek taktiklerin uygulanması için tanka yaklaşmayı oldukça kolaylaştırabilir.

    o dönemki talimnameler (field manuel) ve istihbarat bültenleri (intelligence bulletin), molotof kokteylinin genel olarak tankın arka tarafına atıldığını ve atılması gerektiğini söylüyor. çünkü:

    -tanka arkadan yaklaşmak, önden yaklaşmaktan çok daha kolay ve güvenli.

    -tankın arkası, önüne göre zırh ve donanım yönünden çok daha zayıf.

    tankın arkasındaki bu zırh zayıflığı, molotof kokteyline belirgin bir avantaj sağlamaz çünkü molotof kokteyli yapısı ve kullanım amacı itibariyle daha çok donanım zayıflığından faydalanır. motor bölmesi/ızgarası ve hava alığı(air intake), tam olarak arkada veya arkaya yakın noktalarda bulunur, yani burada molotof kokteylinin tesir edebileceği değerli güvenlik açıkları vardır. aşağıdaki fotoğraflarda sırası ile rus t-60 ve amerikan m4 sherman tanklarının arkasını ve ızgara yapısını görebilirsiniz.

    motor bölmesinden ve ızgarasından içeri doğru sızan bir kokteyl, motor çevresinde yangın çıkarabilir, motora yakın olan diğer donanımlarda ciddi hasar ve arıza oluşturabilir.

    tankın hava alığının üzerine isabet eden kokteyl, yandığı sürece boyunca bulunduğu noktadaki havayı tükettiği için motorun hava yakıt karışımını sekteye uğratır. bu durum motorun hava kıtlığına girmesine sebep olur yani motor yanmayı/çalışmayı sürdürecek kadar temiz hava temin edemediği için çalışmayı durdurur. tank çok mühim bir özelliği olan hareketliliğini kaybeder. bu sonuç, tankı ve içindekileri öldürmese veya tam olarak tankı tahrip etmese bile tankın hareket kabiliyetini öldürür. hareketsizlik, yeni molotof kokteylleri ve gerçek tanksavar (antitank) silahları için tankı çok daha kolay bir hedef haline getirir.

    mürettebatın tanka girip çıkmak için kullandığı kapakların tam kapanmaması, açık kalması veya tam sızdırmaz şekilde kapatılamaması gibi olumsuzluklar, molotof kokteyllerinin bu noktalardan tankın içine sızmasına ve doğrudan tank mürettebatına ve tanka zarar vermesine neden olabilir.

    eğer düşmanın molotof kokteyllerine hedef olmuş bir tankın içindeki mürettebat ve çevredeki diğer destek unsurları, tankın dışındaki yanmanın bitmesini beklemez, yeni molotof kokteyllerinin aynı bölgelere gelmesine mani olamaz, o esnada da mürettebat paniğe kapılır ve dışarı çıkmaya çalışırsa, yani çıkış kapağını açarsa, sonuçta molotof kokteyli kazanmış, tank ve mürettebatı da kaybetmiş olur.

    yazının başında her ne kadar tankın bir molotof kokteyli karşısında aciz kaldığını belirtsek de, gerçekte bir tankı etkisiz hale getirmek için doğru noktalara oldukça fazla molotof kokteyli atmak gerekebilir ve bu durum tanka oldukça yaklaşmayı veya tankın size yaklaşmasına müsade etmenizi gerektirebilir. bazen de aşağıdaki fotoğraflardaki gibi tek veya çok kişilik kazılmış siper tarzı çukurlarda kamufle olup, tankın yakınınızdan geçmesini beklersiniz ve tank, menzilinize girdiği zaman molotof kokteyllerini atmaya başlarsınız. bu tür çukurlarda hareket alanınız çok rahat ve yeterli olmadığı için isabetli atışlar yapmanın oldukça güç olduğunu belirtmekte fayda var. aynı zaman da molotof kokteyli atmakla görevlendirilmiş askerlerin karşılaştığı düşman tankının zayıf noktaları hakkında bilgi sahibi olması gerekir yani asker, karşısındaki tank modeline göre görüş bölmelerinin/yarıklarının, periskopların, hava alıklarının, motor bölmesi ve ızgarasının nerede olduğunu bilmelidir ki, umulan etki için atışlarını bu noktalara yoğunlaştırabilmelidir.

    elbette modern tankları yazının bütününde bahsettiğimiz bu olumsuz senaryolara karşı büyük oranda tenzih edebiliriz çünkü bu senaryolara karşı yangın söndürücüler ve hava alıklarına/motor bölmesine dışarıdan etkinin zorlaştırılması gibi ciddi ve modern birçok karşı önlem alınmıştır ama modern tankların çevreyi görüntülemek ve atış sistemleri için veri toplayan elektro/optik sensörleri olur, parıl parıl tankın önünde parlayan lensler. onların üzerine molotof kokteyli atılsa ne olur veya modern savaşın şartlarında böyle bir şeyi yapabilecek menzile girmek mümkün müdür?

    bu yazı ile ilgili ileri bir okuma yapmak adına, ikinci dünya savaşı'nda alman ordusunun düşman tanklarını bir çeşit yakın muharebe ile nasıl imha etmeye çalıştığını şuradaki yazıdan okuyabilirsiniz: ikinci dünya savaşı'nda alman tanksavar taktikleri

  • hayattaki en büyük arzularımdan birisi şudur: bir gün tek başıma bir anket yapmak istiyorum. türkiye'yi il il gezip çocuklarla konuşacağım. bakalım en sevdikleri şarkıcı yonca evcimik mi... yeter lan. bu yonca evcimik'in yıllardan beri "beni en çok çocuklar seviyor, çocuklar bayılıyor bana, yoncimik'im ben zaten, bebeğim de çıktı, alıp oynuyorlar, fankulübümün çatısı çocuklar, çocuklar beni dinlemeden yemek yemiyormuş, kasetimi alan çocuklar erken konuşuyormuş, çocuklar beni çok seviyor, çocuklar bana bayılıyor, zaten beni çok seviyorlar, en çok beni seviyorlarmış, yonca abla diyorlar bana, çocuklar şöyle, çocuklar böyle..." demesinden fenalık geldi. gidip konuşacağım yarınımızın teminatları çocuklarımızla... diyeceğim ki böyle böyle diyor bu, hakikaten böyle böyle mi?

    yoncimik'in bu iddiasını araştırmaktır benim arzum, evet. bu araştırmanın hemen ardından bir başka araştırmaya girişmek istiyorum: jean claude van damme'ın alnındaki şişliğin nedeni ne? ilk filmlerinde "herhalde filmi çekerken darbe aldı van dam" diye düşünüyordum. ama adam toruna torbaya karıştı, alnındaki o pinpon topu büyüklüğündeki şişkinlik aynen duruyor. sebebi ne acaba? gerçekten merak ediyorum.

    üçüncü araştırma konum da şu olacak: izel 'i her görüşlerinde ya da izel'in herhangi bir parçasını her duyduklarında "izel yıllardır bir çare bulamadı şu cildine, aslında sesi de kendi de çok güzel, parası da var belli, ama çare bulamadı bir türlü kızcağız... demek ki bu kızın cildinin tedavisi zor" şeklinde geyik çevirenlerin ruhsal dünyalarını çözümlemek.

    son araştırma konum ise başlığımızda gizli. annemiz neden elektronik eşyaları dinlendirmek istiyor? sebep ekonomik gerekçelerse bunu neden açıkça söylemiyor bize? neden aşağıdaki diyaloğu yaşıyoruz?

    - oğlum kapat hadi şu bilgisayarını biraz...

    - bi' dakka bi' işim var.

    - oğlum kapat hadi, kaç saatir açık dinlensin biraz...

    - ya dur anne bi' dakka

    - kapat dinlensin... senin de gözün dinlenir...

    bilgisayar dinlense ne olur, dinlenmese ne olur? illa bir dinlendirme tutkusu. bilgisayar... o olmadı, gözümüz. illa dinlendirecekler. ha keza televizyonda da aynı şey. "kapat da biraz dinlensin televizyon"... şimdi bu nedir allahaşkına? televizyona duyulan bu şefkat, bu merhamet nedir? gerçekten anlaşılmaz bir tutku. ha şimdi bazılarınız çıkıp elektronik eşyaları dinlendirmek annelere özgü bir durum değil... bazı tv kumandalarında sleep tuşu var, yani mantık aslında aynı baboli derse; onlara da derim ki o televizyonu o kumandayı yapanların da bir annesi olduğunu unutmayın.

    unutmayalım ki bir soni'nin, bir toşiba'nın, bir elci'nin, bir filips'in, bir simens'in de annesi vardı ve bugün kumandamızda sleep tuşu varsa, bu büyük ihtimalle, bu televizyonu-kumandayı üretenlerin annesi yüzünden olmuştur. e sen adama iki de bir "toşiba oğlum kapat şu televizyonu da dinlensin biraz" dersen o da televizyon yaptığında, kumanda yaptığında oraya o sleep tuşunu koyar... haklı mı? bence haklı. delirttiniz çünkü...

  • latince bilmediğinden kaynaklanır. yahut da eczacilik ilminden pek cakmiyordur. rahmetli dedelerimizi birakalim beyler. osmanlica yerine latinceyi ve eczaciliga yakin bir dersi liselerde zorunlu hale getirmek rahmetli dedelerimizi sevindirir. lutfen duyarli olalim.

  • edit: değerli dostumuz anlaşılan biraz hırpalanmış. çünkü biz oturduğumuz yerden yargılamayı o kadar çok severiz ki... kendisi bana ulaşıp aşağıdaki sözleri paylaşmamı rica etti.

    "güzel mesajlarınız için teşekkür ederim. aslında bizim niyetimiz mahalli olarak yetkili kişilere ulaşmaktı. video çekilmesini hiç istemedim, sadece bir sayfa röportaj verelim dedim ama gazeteci büyüğüm çok ısrar etti. ben de onu kıramadım. bunun bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştik. bir iki şeye cevap vermek istiyorum:
    1. asla iyi bir akademisyen olduğumu iddia etmedim. sıradan bir elektrik mühendisiyim. yalnızca iyi bir gözlemci olduğumu düşünüyorum.
    2. bilimadamı değilim, sadece araştırmacıyım. yaptığımız işler de öyle atomu parçalamak filan değil. diğer çoğu akademisyenin yaptığı gibi excel de grafik çiziyoruz.
    3. ülkemizde çok değerli hocalarımız var. memur zihniyeti derken onları asla kastetmedim. kimleri kastettiğim az çok belli.

    bugün bana gelen bazı mesajlar şunlar:
    -israyil dölü
    -ermeni dölü
    -fetöcü pezevenk
    -ilgi mi istiyorsun lan köpek..
    vs...

    arkadaşlar benim ünlü olmak, takipçi toplamak gibi bir niyetim yok. yazarlardan bir tanesi postdokların geçim sıkıntısı çektiğini söylemiş. evet kıt kanaat geçiniyoruz. o yüzden ne avukat tutacak ne de bu işlerle uğraşacak param yok. sizlerden ve sözlük idaresinden ricam bu başlığı ve benim adıma olan diğer başlığı silmeniz.
    röportajı verdiğim için çok pişmanım. o kadar huzursuzum ki bugün işe bile gidemedim. lütfen bu isteğimi yerine getirin.
    şimdiden çok teşekkürler."

    adam yıllarca okumuş etmiş kendini geliştirmiş. enerji alanında ogretim gorevlisi olarak calisiyor. şimdi yurt dışında önemli üniversitelerde bir yerlere gelmiş, çalışmalar yapıyor. bir yandan da milli kimliğini ön plana alıp ülkesinin de büyük sorunu olan enerji alanındaki avrupa çalışmalarına katılımı için çabalıyor ama gel gör ki destek yok. izlerken ülkenin haline içim acıdı. zaten bildiğimiz şeyler ama işte duyunca insan yine de üzülüyor.

    edit 2: arkadaşlar ben video linkini yaşanan üzücü hadiseler üzerine kaldiriyorum. elimden gelen bu oluyor. başlığı açarken bu kadar saçma bir noktaya gelebileceğini tahmin etmemiştim. yahu adamı irdelemeyi bırakın da söyledikleri doğru mu yanlış mı bir düşünün. ülkenin eğitim sistemi saçmalamış durumdayken bu sözler ne kadar uzak gelebilir.