hesabın var mı? giriş yap

  • hakkını savunmaya çalışan üniversite öğrencisi, maden işçisi veya çevreci mi ki polis müdahale etsin? ne kadar da düşüncesizsiniz!?

  • 1976 yılında dünyanın en büyük 17. ekonomisiydik
    1979 yılında 16. büyük ekonomi olduk
    1980 yılında askeri darbe sebebiyle 20. sıraya geriledik
    1990 yılında 18. sıraya yükseldik
    1993 yılında 17. sıradaydık
    2000 yılında 18. sıradaydık
    2007 yılında 17. sıradaydık
    2015 yılında 18. sıradayız

    ak parti'yi hep beraber tebrik ediyoruz. büyük başarı göstermişler. allah'ın kekoları.

  • ekonominin dengesi bozulduğunda ((bkz: enflasyon) , (bkz: deflasyon) , (bkz: stagflasyon)) devletlerin ekonomiyi dengeye getirmek için 2 ana yolu vardır.
    bunlar a)para politikası b)maliye politikası

    merkez bankasınında faiz oranlarını artırması da daraltıcı bir para politikasıdır.
    faiz arttırımı yapan merkez bankası aslında şunu amaçlar.bana borç verin ben de yüksek faizle size geri ödeme yapacağım. insanlar ve bankalarda getirisi yüksek olduğu için devlete borç verirler.böylece insaların yani piyasanın elindeki türk lirası azaldığı için türk lirası değerleniyor.

    şayet amerikan merkez bankası fed faiz arttırısa doların piyasadaki bulunurluğu azalacağı için değeri türk lirası karşısında yükselecektir. geçmişe baktığımızda fed'in faiz artırımında sonra türk merkez bankası da çoğu zaman aynı yolu seçerek faiz oranını arttırarak dengeyi sağlamaya çalışmıştır. oysa ki bu yaklaşımın çok da doğru olmadığını biliyoruz.

    faiz arttırıyla;
    -şirketler borç faizlerini ödemek için,yatırımlarını kısar.
    -insanlar yatırımcı pozisyondansa harcamamayıp biriktirme yolunu seçerler.
    -halihazırda borcu olanlar daha büyük bir borcun altına girerler.
    -enflasyon artışına sebeb olabilir.
    -iş kurmak isteyenler parasının tutup,tasarruf yoluna girerler.bankaya vadeli hesapta paralarını koyduklarında daha yüksek,risksiz,emeksiz getiri sağlayacaklarını düşünürler.yani faiz nasılsa garanti diyerek faizli mevduat hesaplarına yüklenirler.bu da sanayi ve ekonominin yavaşlamasına sebebiyet verir. dolaylı yoldan enflasyonu da yükseltir.
    -bankadan kredi alanlar zor duruma düşerler.

    mesela türk merkez bankasını ele alalım. türk merkez bankasının faiz artırımı türk ekonomisini zora sokar.borçları artan faizle ödemek zorunda kalıcaktır.aynı şekilde bu dünyadaki tüm merkezbankaları için geçerlidir.

    devletler faiz arttırarak ülkeden para çıkışını engellemeye çalışır.mesela fed'in faiz arttırımıyla para abd piyasalarına akacağından, brezilya türkiye güney afrika gibi gelişmekte olan piyasalar zor durumda kalır.

  • entrylerde gördüğüm kadarıyla en büyük çelişki hesap konusunda ortaya çıkıyor. naçizane bir tavsiye de benden olsun:
    asıl mesele buluşmayı kimin ayarladığı. yemeğe çıkmayı siz teklif ettiyseniz ve ilk buluşmaysa lütfen hesabı ödeyin. pahalı yerlerde kasmaya gerek yok. özgün, küçük, pahalı olmayan ama lezzetli bir yer bulabilirsiniz eminim. hesabı kızın olmadığı bir anda ödemeniz daha hoş, fakat olur da kız tuvalete falan gitmediyse yapacak bir şey yok. bu noktada kızı da tartmış olursunuz böylece. kız hesabı ödemeyi teklif ediyorsa, birlikte ödeyelim* gibisinden bir şeyler söylediyse ya da tuvaletten dönünce "ya neden ödedin hesabı oldu mu şimdi" dediyse tamamdır!

    işte o noktada hamlenizi yapın ve "ne var canım sen de bana yemekten sonra kahve ısmarlarsın."veya "bir ara şu anlattığın yemekten/tatlıdan yaparsın bana." derseniz iş bitmiştir. hem kibarca hesabı ödemiş hem de ikinci buluşmanın ayağını (belki de onun evinde) yapmış oluyorsunuz.

    telefon mevzusu önemli. allah aşkına kızla buluşunca oynayıp durmayın şu telefonla, sessize alın gitsin.

    son olarak mümkünse soğan/sarımsak yemeyin. ilişkiniz rayına oturunca yaparsınız onu. yoksa kızda "demek ki bu gece öpüşme ihtimali yok." fikrini baştan uyandırırsınız. o ihtimal olsa bile kendi ellerinizle yok etmiş olursunuz.

    edit:imla

  • daha önceki entrymde belirttigim gibi bugun yayinlanan ön rapora göre uçak, birgen air kazasi gibi gösterge hatasi sebebiyle kafasi karisan pilotlarin yanlis komutlariyla "stall" olmus, düsmüstür.

    gerekli izinden sonra irtifa kazanmaya baslayan uçagin hizi dogal olarak yavaslamaya baslamasi lazimken kaptan pilot, uçagin kendi göstergelerinde tam tersi hizlandigini gormus. bu kaptan pilot gostergesine bagli olan pitot tupunun arizasini gosteriyor. bu sirada yardimci pilotun gostergeleri dogru calisiyormus. bu ariza sonrasi pilotlarin iki seçenegi bulunuyordu:

    1. yardimci pilotun gostergelerini baz alarak yavaslayan uçagin havada durabilecek minimum hizinin altinda düsmemesi, yani uçagin "stall" olmamasi için güç vermek

    2. kaptan pilotun hatali gostergesini baz alip uçagin hizini dengelemeye çalismak.

    nitekim ikinci durumu, yani pilotun hatali gostergesinden kaynaklanan asiri hizi engellemek için bir karar almislar. bu kararin anlasilabilir yani eger bir uçak kaydedebilecegi maksimum hizin uzerine geçerse uçak “overspeed” alarmi verir ve bu hiz uçagin havada parçalanmasina sebep olabilir. ıki hiz gostergesini karsilastirip, daha normal olan hizin yavaslamakta olan yardimci pilot gostergesi oldugunu da dusunebilirlerdi. ancak bu durumda pilotlari suçlamak bence biraz haksizlik olur.
    tahminimce pilotlar iki uyariyi birden duydular. “stall” uyarisi ve “overspeed” uyarisi. yani uçak "hizin cok dusuk duseceksin" diyor, ayni zamanda da "hizin çok yuksek parçalanacaksin" diyor. bu durumu hayal edebilmek ve bu durumda nasil bir tepki vereceginizi dusunmek çok zor. hayatinizin en onemli kararini bir iki saniye içerisinde vermeniz gerektigini soyleyen zit uyarilar pilotlarin kafasini karistirmis olmali. bu uyari sonrasi uçagi “overspeed” durumundan kurtarmaya karar verince kaptan pilot, uçagin burnunu daha da yukariya kaldirdi. bu hareketin amaci "overspeed" uyarisi sonrasi uçagi yavaslatmak.
    uçagi yavaslatma istemesiyle birlikte, pilotlar uçagin burnunu havaya kaldirinca asiri hiz belirten kaptan pilot hiz gostergesinin bu duruma nasil karsilik verecegini gormek istemis olabilir. söyle ki uçak bu durumda hala anormal degerler veriyorsa kaptan pilot kendi hiz gostergesinin hatali oldugundan emin olacak ve kesin olarak yardimci pilotun gostergesini baz alip uçagi hizlandiracaktı. ama ön raporlara göre kaptan pilot "51 kez" burnu kaldirmaya calismis. tam raporu bilmeden neden bu kadar israrli bir sekilde stall olana kadar burun kaldirmalarini aciklayabilmek bence zor.
    bu olay sonrasinda ise uçak beklenen hizin altina dusmus ve stall olmustur. uçak havadan tamamen kontrolsuz bir sekilde düsüp, parçalanmaya baslamis.
    tam raporu bilmedigimiz için bundan sonrasini öngörmek zor ancak bildigimiz tek sey stalldan kurtulamamislar, ve uçak maalesef bu sefer düserken “overspeed” olmus. bu sebepten dolayi uçagin kuyrugu ve motor parçalari havadayken parçalanmis.

    edit 1:
    - olay air france kazasindan cok birgen air kazasina benziyor. bu kazanin birgen air kazasindan tek farki sanirim irtifa. air france kazasina su acidan benzememekte: air france kazasinda yardimci pilot yerden izin almadan ve diger yardimci pilota söylemeden uçagin burnunu anlamsiz bir sekilde havaya kaldirmis, stall olana kadar ve hatta sonrasinda bile uçagin burnunu havada tutmustur. uçak açisini kaybetmeden duserken diger pilotlar uçagin neden "stall" oldugunu anlamaya calisir, yardimci pilot uçagin burnunu havaya kaldirdigini soyler, ama çok geçtir.

  • türkiye’nin nasıl yönetildiğini gösteren basit örneklerden sadece bir tanesi.

    bir tarafta insanlar sadece para harcasın diye havalandırmanın sürekli içerdeki havayı çevirip çevirip verdiği avm’lere gitmek serbest iken;

    bu sıcaklarda püfür püfür deniz havasını alabileceğin sahiller yasaktır.
    pikniği yasakla , mangalı yasakla ama avm’ler açıkken sahilde yürümeyi neden yasaklıyorsun?

    işin en traji komik tarafı ise tuzla marina , pendik marina gibi sahil kenarına kurulan avm’lere gitmek serbest

    neyse ben daha bir şey demiyorum

  • 20.000 tl lik oyun bilgisayarım var rtx 2080

    piyasadaki bütün popüler oyunlara sahibim

    0 zevk alıyorum hiçbir oyunu oynayasım gelmiyor

    sanırım bizden geçmiş yaş 32 malak gibi yatıyorum şu an daha zevkli

  • "kürt oğlu kürdüm seni burada yaşatmam"diyor adam. şırnak'ta değil hem de. balıkesir akçay'da. türkiye'nin 30 sene sonrası için önemli veriler içeren bir haber.

  • kapitalizm ve onun politik iktidarının narsist bir kişilik olan albert'te simgelendiği düzenin altında ezilen insanların temsilcisi konumunda, karısı georgina vardır. georgina kurtuluşu, zor koşullardaki (soğuk depo ve çürümüş yiyecekler ortamı) kaçamak buluşmalarda yavaş yavaş daha yakından tanıdığı devrimci düşüncenin simgesi entellektüel aşığının izinden giderek bulabileceğini görecektir. her ne kadar işletmenin sahibi albert gibi görünse de asıl sahip üretimden gelen gücünü kullanmayı bilen aşçıdır.
    ezilen insanları temsil eden georgina (devrimci önderlik) albert'e karşı mücadele için işçi sınıfını temsil eden aşçıya gittiğinde aşçı bu görevi kabul ederken onurlu bir duruş sergileyip karşılığında ne kadının vücudunu ne de parayı kabul etmeyecektir...

    kadın aşçıya aşığımla ilişkime dair ne gördün diye sorarken "benim gördüklerim sizin benim görmeme izin verdiğiniz kadardı" diyerek bilinç düzeyini ortaya koyar.

    politik anlamda sermaye temsilcisi patron albert ortada henüz bir şey yokken dahi devrimciliği simgeleyen "aşığı" "burada kitap okunmaz" diyerek taciz etmekte ama aynı acımasız patron albert, baş aşçıya karşı o kadar pervasız olamamaktadır. çünkü o mekan ve o mekan sayesinde sürdürdüğü yaşam nitelikli aşçının yani işçi sınıfının varlığıyla mümkündür. patron ne kadar kızıyor olsa da aşçı kendi varlığı için de o denli vazgeçilmezdir. durumun kötüye gittiğini fark eden albert her şeye rağmen georgina'nın kalmasını isteyecektir. georgina varlık sebebidir çünkü.

    kanlı bir şekilde yok edilen aşık küllerinden yeniden doğacak ve beklenen intikamın alınmasında baş rolü oynayacaktır...

    hırsız kim? bu soruya yanıt olarak verilen ismin (albert) bu niteliğinin anlatımı filmde eksik kalmış. thatcher dönemi ingiltere'sinden yola çıkarak dolaylı bir eleştiri ve baş kaldırıyı simgeleyen film, bununla sınırlı kalmadan evrensel, güçlü politik mesajlar veriyor.

    ingiliz ekonomi politiğini simgeleyen lokantada geçen öyküde fransız düşününü yemekler simgelemekte.

    ımdb ye göre restoranın yemek bölümü koridoru ve tuvaletleri sırasıyla sindirimin aşamalarını temsil etmektedir. aynı zamanda mekan farklılıkları üreten tüketen, yani sınıflar ayrımını da ortaya koymaktayken garaj tehdidi üretimden kopuk rantçı sermayeyi anlatır.
    farklı anlatımıyla dikkat çekici olan film türü sevenler için başyapıt sevmeyenler için kayda değer bir deneysel çalışma olarak kalmayı hak ediyor...

    bu kadar kapalı bir anlatımla ortaya çıkan ürün hizmet ettiği amaca ne denli yararlı oluyor diye düşününce filmin değeri azılıyor?! yoksa çoğalıyor mu? :)

    renkler de birçok şeyi simgelemektedir. her şeyi ben mi açıklayacağım onları da siz bulun:)