ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
okulda birlikte kız erkek oturmanın yasaklanması
-
neler olmuştu?
bahar şenlikleri kaldırıldı. kızlı erkekli pikniği polis dağıttı. kızlı erkekli lise gezisine soruşturma açıldı. kızlı erkekli evlere baskın düzenlendi, çocuğun biri sevgilisinin evinde basılmıştı da polisten kaçarken camdan atlayıp öldü. konser alanının ortasına mescit dikildi. gece 10'dan sonra içki almak yasaklandı. gece 12'den sonra müzikli eğlenceler yasaklandı. 90'ların dizilerindeki içki sahneleri kesildi. kapalı kadınlar için dikilen eteklerin boyu uzatıldı. başörtüsü orta öğretimde serbest hale geldi. devlet başkanı ekonomiyi din kuralları ile yönettiğini ilan etti.
o sırada memleketin en ünlü medresesinin efsane profesörü ne diyordu hatırlayalım? görsel
cumhuriyet'in "tehlikenin farkında mısınız" demesi üzerine kendini aydın diye pazarlayanlar ne diyordu? görsel
cumhuriyet düşmanlığının sonu budur.
nagehan üretim merkezinin (akademinin) atatürk'e ve kemalizme sallamadan tez yazamamasının sonu budur.
görsel
edit: kız-erkek arasında çekim olur diyerek savunulan gericilik. siz kafayı yemişsiniz. ben konya'da okudum. ilkokul-lise hep karışık oturduk. kadın ve erkek toplumda bir arada yaşar. kötü gözle bakmamayı, insanların kendi halinde yaşayabilmesini erken yaşta normalleştirebilir insan. çocukların aklına kız-erkek ayrı oturmak gerektiğini sokmak ne demek?
görünmez olunca ilk yapılacak şey
-
yalnızca iki kişinin bulunduğu bir ortama gidip osurmak.
yaran fıkralar
-
doğu illerindeki bir ağanın en büyük zevki, kar üzerine çişiyle imzasını atmakmış.
bu nedenle kar yağmaya başladığı andan itibaren köyde hayvanlar dahil hiç kimse sokağa çıkamazmış.
kar biraz kalınlaşınca, ağa sırtına kurkunu giyer ve koy meydanına gelirmiş.
yanında da en yakın yardımcısı haso. ağa sırtını köye doğru döner sonra sorarmış:
“-ula hasso, ahali bakiy mi?”
hasso yanıtverirmiş:
“-evet ağam, hepisi de bir olmuş, pencerelerden bakir.”
ağa çişiyle karin üzerine imzasını atarmış, “abdullah cizrelioğlu” sonrada bir nokta koyarmış ve sorarmış:
“-hala bakirler mi lo?”
“-he ağam, hem bakirler hem de çılgın gibim alkışlirler.”
her sene ayni tören sürermiş. aradan 7 yıl geçmiş. ağa yine kar tuttuktan sonra çıkmış koy meydanına.
sormuş hasso’ya:
“-ahali bakir mi?”
“-he ağam bakirler, kopekler, kediler bile camdadir.
ağa adini yazmaya başlamış “abdullah” diye. “cizreli” demiş ki, kalakalmış, çünkü yas gereği prostat.
halka rezil olmak var..alçak sesle hasso’ya sormuş:
“-bakirler mi?”
“-he ağam bakirler de, sen ne diye durdin ki ogle?
ağa çaresiz
“-ula gel yanıma, arkanı don ahaliye, tamamla sunu.” diye emretmiş.
hasso bir an durmuş, sonra çişini yapmaya hazırlanmış ve ağanın
kulağına eğilmiş :
“-ağam..” demiş haso..,
“-kırk yıldir kafama vurdin salak dedin, sırtima vurdun aptal dedin. he bu kulun okumayı yazmayı sökemedi ki, ucunu tut da yazının devamını sen yaz…
yanımızdakileri eğitmezsek, tutacağımız gün yakındır.
alternatif şirin baba şirine diyalogları
-
-şirin baba, güçlü şirin yeşil oldu!
-sarılık geçiriyo normaldir.
28 temmuz 2021 tunç soyer mülteci yorumu
-
bu da izmir'in melih bulusu.
polis bariyerini aşıp ayasofya'ya koşan güruh
-
hafta içi işinde gücünde olan insanların ödediği vergilerin sırtından geçinen, ne kadar asalak tip varsa hepsi orada.
şeytan taşlama taşının parayla satılması
-
böyle bir şey, şeytanın bile aklına gelmezdi.
ne gidicem lan eve yatarım ben ofiste
-
ömrüm çürüdü levent trafiğinde
şimdi yola çıksam, varışım gecenin köründe
zaten geri döneceğim on saat içinde
ne gidicem lan eve yatarım ben ofiste
ya da gideyim bari lan
benim evim bağdat caddesinde
ne güzel otobüsümüzdün sen 500t
güzergahının uzunluğu 62 kilometre
oksijensiz solunumu öğrendim senin içinde
ne gidicem lan eve yatarım ben ofiste
ya da gideyim bari lan
benim evim bağdat caddesinde
dünyanın en kısa mutluluk hikayesi
-
telefon çalar
-efendim anne
+akşama yemeğe geç kalma
-ne yemek yaptın
+senin sevdiğinden
çaykur'un yaklaşık 268 milyon lira zarar etmesi
-
kim yönetiyor bu koyduğumunun şirketlerini, nasıl becerebiliyorsunuz zarar etmeyi yahu.
en temel zekayla, kahvede bardak çay satan kahveci bile bu işten para kazanabiliyorken, koca koca fabrikaları kimler yönetiyor da, hakikaten milli içeceğimiz olan ve en fakirinden en zenginine neredeyse herkesin günde 3-5 bardak tükettiği çaydan nasıl zarar edebiliyorsunuz? delireceğim yemin ederim yahu.
fremdschaemen
-
alm. "bir başkasının hal, tavır ve davranışlarından ötürü utanç duymak" manasına gelen şükela bir tanım.