hesabın var mı? giriş yap

  • yetenekleri ve kapasitesi normal süresinden daha geç ortaya çıkan kişi için kullanılan terim. sporda david beckham buna güzel bir örnek teşkil edebilir.

    genelde bu çocuklar veya adolesanlar, akranlarına göre daha yavaş becerilerini geliştirir fakat belli süreden sonra diğerlerini geçebilirler.

    öğretmenleri tarafından zamanında "adam olmaz bu çocuk" denilen pek çok dahi görülmüştür. thomas edison, albert einstein, fizikçi richard feynman ve edward teller, neuroscientist, steven pinker bunların en ünlüleridir.

    ekstrem örnekleri arasında, 70 yaşından sonra resim konusunda ünlenen grandma moses ve 83 yaşında resim yapmaya başlayıp bu konuda ünlenen bill traylor bulunmaktadır.

    zıttı durumlar için, "child prodigy" terimi kullanılmaktadır.

    öğretmenlerin çocukları değerlendirirken dikkat etmesi gereken konulardan biri bu sonradan açılma olayıdır.

  • ah sizin derdiniz dert midir, benim derdim yanında?

    çıktığım ilk kızdı, ilk ve son randevumuz oldu...

    danışman göreviyle midir, bodyguard niyetiyle midir bilmem, yanında çam yarması gibi bi kızla çıkageldi. davet benden gelmişti, serde de centilmenlik var, hayatta hesabı ödetmem ama bu üçüncü şahıs yoktu ki gündemde? bütçe desen kısıtlı, finans nanay o günlerde...

    sonradan öğreniyorum yemek işini halletmişler; benimle buluşmadan önce ikisi kadıköy’ün ara sokaklarından birinde bişeyler atıştırmak istemişler, abla da orda dört tane kıymalı gözlemeyi gömmüş. yarasın.

    ama yaramamış işte... biz oturduk kafeye, bişeyler içtik, lakin iki lafın belini kırmak ne mümkün? abla devamlı karnını tutup inliyor. ben o an gözleme olayından bihaberim, regl sancısı diyorlar bana. abla gözlerimin önünde boncuk boncuk terliyor, titreme de var hafiften, durum iyi değil...

    derken bi hışım kalkıp tuvaletin yer aldığı ikinci kata yöneliyor, fakat döner merdivenin metal basamağına attığı ilk adımla beraber tökezleyip düşüyor ve düştüğü yerde bildiğin altına sıçıyor abla.

    çıkmaya çalıştığım kızla kafeden çıkıyoruz, karşı sokağa geçip cebimdeki son parayla alış veriş yapıyoruz, uygun bi don seçip ablaya getiriyoruz. özürler, kusura bakmalar, mahcup oldumlar... ya gözleme dokundular, ya açık ayran bozdular...

    ne demek canım diyorum, insanlık hali. apar topar vedalaşıyoruz çıkmaya çalıştığım kızla, artık kafam nasıl allak bullak olduysa bilek güreşi tutuşu gibi bi tokalaşmayla ayrılıyorum mekandan. bir daha ne o beni arıyor, ne ben onu soruyorum...

  • yetişmiş elemana hala çırak maaşı verenlerin şikayet konusu.
    adı üstünde ,yetişmiş. hakkı neyse ver ki kalsın,kusura bakmayacaksın,kimse hayrına çalışmıyor.

  • çocuk doktoru ise pedagoji eğitimi de vardır diye umuyorum, ama yine de doğru iletişim mi bir şey diyemeyeceğim.

    ancak sirozun 3.safhasına gelmiş bir hasta için ailenin öncelikli endişesi çocuğun ağlaması ise 13 yaşında çocuğun 98 kiloya nasıl geldiğini anlamak zor değil.

    muhtemelen teselli için daha da tatlı yediriyorlardır. asiymiş ve söz dinlemiyormuş ya...

  • o zaman ilk türklerden olan asya hunlarına saygı gereği, seçmeli olarak da; hunca öğretilsin...

    nasıl olsa modern çağda ikisi de işe yaramayacak. bari "asıl" atalarımızın dilini öğrenelim.

    ek olarak : hunca diye bir dil olmadığını, onun yerine göktürkçe olması gerektiği söyleyen arkadaşlar da sonuna kadar haklı.

  • ciddi bir postpartum depression türüdür. doğumdan sonraki ilk 3 ay içinde ortaya çıkar. anne gerçeklikle bağlantısını kaybeder, gaipten sesler duymaya, halusinasyonlar görmeye, etrafındaki eşyaları, insanları olduklarından farklı algılamaya başlar. halusinasyon olayı diğer belirtilere göre daha seyrek rastlanan bir durumdur. diğer semptomları insomnia, kendini ajite olmuş hisetme, kızgınlık ve bu hislere bağlı tehlikeli boyutlara varabilecek davranışlardır. bu rahatsızlığa yakalanan anne acil tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyar. bu durumda sıklıkla karşılaşılan olay annenin tedavi amaçlı bir hastaneye yatırılmasıdır. çünkü kendine veya etrafındakilere zarar verme riski söz konusudur.