hesabın var mı? giriş yap

  • dünyada eşi benzeri görülmemiş mülteci istilasını bomboş komik argümanlarla savunan bir insandır. bir zamanlar yaşadığı ülkenin insanları çin' den düşük asgari ücrete talim edip, üniversite gençleri asgari ücretin yarısına iş bulamayıp sürünürken, toplumsal yıkımı iliklerine kadar hissederken eşi benzeri görülmemiş bir saçmalıkla karşı karşıyayken ve bundan dolayı senelerdir tek yapabildiği çaresizce şikayet etmek olan halka karşı yukardan yukardan şımarıkça konuşup hümanizm dersi veriyor. komedi argümanlar sunuyor.

    kendisinin yaşadığı abd' nin yaptığı işgaller ortadayken türkiye' nin suriye politikası sonucu bu durumu yaşamak zorunda olduğunu söylüyor. ab' nin yunanistan' ın diğer ülkelerin yaptıklarını politikalarını eleştirmeyip yıllardır binbir dert içinde olan tükenmiş bir halkın 6-7 milyon mülteciyi sırtında taşımasını es geçip politik şov yapıyor. sınır güvenliği kalmamışken, şu an dünyanın en berbat ülkelerinde bile olmayan düzensizlikle akına uğrayan bir ülke varken hala bu insanların gelenleri canı istemediği için istemediğini düşünüyor.

    ve acıdır ki insanlar bu bağnazlara laf anlatmaya çalışıyor. her şeyin farkındalar.

    edit:özür dilemiş bu da bir şeydir en azından. zaten düşüncesindense bu hassas konudaki üslubu kötüydü. içip içip de çok yazmamak lazım demek ki.

  • kuralları olmayan bi' cin. "he he üç harfliler he, tabii" deyip lapss diye çarpıyor. sürprizli bi' cin. evet.

  • var böyle bir şey. hangi diziyi açarsanız açın (izlemeniz şart değil) kesinlikle abartılı bir zenginlik mevcut. her dizide en az bir (havuzlu) villa, bir iş merkezi/holding, birkaç iş adamı/kadını, lüks otomobiller, lüks hayatlar...

    abi, biz sıdıka, mahallenin muhtarları, bizimkiler, perihan abla, çiçek taksi gibi gündelik hayatta sıkça görebileceğimiz yaşamları ele alan dizilerle büyüdük ama son yıllarda belki de 2000'lerden sonra lüks hayat sürekli bilinçaltımıza itelenir oldu. bu dizilerde yoksul bir iki karakteri o yaşamın ortasına bırakıp hikâyeyi buna göre yürütüyorlar. genelde bu tipler de tüm zengin hayat önündeki engelleri alt eder, onlardan biriyle evlenip, kendisi de o zenginliğin bir parçası olur. doğu'da töreden kaçıp istanbul'da zengin iş adamlarının kucağına düşerler, batı'da kızın biri tam da bu zenginliğin içindeki adamın oğluna vurulur, üniversitede bitirmiş biri hemen bu holdinglerde iş bulur ve ne hikmetse patrona aşık olur... apartmanda yaşayan kimse mi yok aranızda amk ya! bi' biz miyiz fakir?

    lan, sıdıka'da evin içinde bir odun sobası vardı ve sıdıka annesiyle karşılıklı çamaşırları katlarken muhabbet ederdi; odasında bir ütü masası yer alırdı; kanepelerinin üstüne serili danteller mevcuttu. şimdiki diziler halkın yaşamından bu kadar uzakken bu kadar popüler olup reyting alabilmeleri tamamen fakir halkın o yaşama özentisinden başka bir şey olmasa gerek. neredeyse orta ya da alt tabakanın yaşamını ele alan dizi mevcut değil. sırlar dünyası filan vardı gerçi.*

  • mahalle maçında öyle karambol olsa, mahallenin büyüğü elimizden topu alır "skerim sizin oynıycanız topu lan" derdi... "öyle karambole maç mı olur, herkes mevkiini bilecek! kaleci sen ne skimi arıyon orda" diye de azar çekerdi...

  • kendisi hem dopingci hem de sahtekardir. ama hangisinde digerinden iyi karar veremedim. ikisinde de baya saglam yani. kronolojik bir sirayla yasadigi olaylari uzunca yaziyorum, bilmeyenler de ogrenmis olur. bu entry de sozluk kapanana kadar insanlar icin bilgi kaynagi olur.

    - 2004 senesinde kan testlerinde dopinge rastlandigi icin 2 sene ceza aldi. savunmasinda, bunu kendisine antrenorunun vitamin diye verdigini ve bilgisiz oldugunu soyledi.

    - 2010-2012 arasindaki surecte, duzenli alinan kan orneklerinin incelemeleri sonucu kan degerlerinde anormallikler saptandi.

    - iaaf (uluslararasi atletizm federasyonu) baskaninin akrabalari, alptekine 2012 senesinde bu bilgiyi verdi ve iceriden onu korumaya calisma sozu karsiliginda 650 bin euro istedi. ucrette anlasamadilar.

    - 2012 londra olimpiyatlarinda, alptekin altin madalya kazandi. yaptigi aciklamalari filan hepimiz biliyoruz, bu igrenclikleri tekrar edip midenizi bulandirmayayim.

    - alptekin, kanunlara gore altin madalyasi icin 500 bin euro kazanacakti. bu parayi duyan pislige batmis iaaf baskani tekrar harekete gecti ve aslidan daha az bir miktara tekrar anlasma talep etti. asli teklifi kabul etti ve ön odeme olarak 35 bin euro verdi.

    - bu odemeden sonra asli 2010-2012 arasindaki kan degerlerinin hasir alti edilecegini dusunuyordu. ama oyle olmadi. iaaf'deki bazi durust insanlar aslinin kan testlerini acikladi, doping yaptigini iddia etti ve turkiye atletizm federasyonundan (taf) asliyi cezalandirmalarini istedi.

    - taf, asliyi cezalandirmadi! doping yapmadigina hukmetti. kan testlerini hice saydi. bu asamada aslinin hani o "basbakanim"cimlarinin ise yaradigini ve taf adli orgutun olimpik altin madalyasini dopinge "kurban" vermemeye calistigini goruyoruz.

    - bunun uzerine pislige batmis iaaf baskaninin oglu tekrar devreye girdi. aslidan tekrar para istedi, karsiliginda da taf'in kararina itiraz etmemesi konusunda iaaf baskani olan babasini ikna edecegini soyledi.

    - ancak oyle olmadi, ve iaaf turkiye atletizm federasyonunun kararina itiraz etti. cas kurulusuna (bilmeyenler icin cas avrupada bulunan ust duzey cozumlenememis davalarin gorusuldugu bir spor mahkemesi) dava acti iaaf. istegi de aslinin turkiye'nin "veremedigi" cezayi almasini saglamakti. sanirim asli'nin baskanlarina yedirdigi ve is bitince yedirmeyi teklif ettigi paralar ise yaramamisti!

    - asli cakir alptekin, dava surecini uzattikca uzatti. ama sonunda 2015 senesinde koseye sikisti. haziran ayinda gorulecek ve kaybedecegini anladigi davadan once, iaaf ile anlasma(!!!) yoluna gitti.

    - anlasmalarina gore, asli cakir alptekin doping yaptigini ve 2010-2012 arasinda kazandigi butun madalyalari ve odulleri geri vermeyi kabul ediyordu. buna 2012 londra altini da dahildi. buna karsilik, doping cezasi da ömur boyu menden 8 seneye indiriliyordu. dava 2015'te sonuclandigi halde, 2013'ten beri yarisamadigi icin 2021'de bitecekti cezasi.

    - biz, buraya kadar pek bir sey bilmiyorduk. bundan sonra ceza aciklandi ve medya calkalanmaya basladi. asli da facebook yoluyla bir aciklama yaparak aslinda temiz oldugunu, bunun ulkemize oynanan bir oyun oldugunu soyledi. iaaf ile doping yaptigini kabul ettigi anlasma metni internette erisime acik bir halde duruyordu, ama asli turk halkini aptal yerine koyup doping yapmadigini soyluyordu! isin kotusu, kendisine destek mesajlari yagiyordu! ona destek olduklarini, saglam durmasini ve isin pesini birakmamasini soyleyen yuzlerce kisi vardi! dahasi ve en acisi da, atakoydeki asli cakir alptekin adi verilen atletizm pistinde ismi hala duruyordu. hatta 2 sene daha durmaya devam edecekti.

    - asli, bu surecten 1 sene sonra, 2016 yilinda iaaf ile tekrar masaya oturdu. bu sefer amaci, bu surec ile ilgili bildigi butun seyleri anlatarak cezasini daha da indirtmekti. oyle de oldu, aslinin verdigi "degerli bilgiler" sayesinde cezasi 5 sene daha azaltilarak kaldirildi. 2016 rio olimpiyatlarina bile katilma sansi dogdu.

    - bu durumdan sonra, asli uluslararasi bir yaris kostu - avrupa kros sampiyonasi. dereceye giremedi.

    - sonrasinda ise bu sene turkiye'deki ilk yarisini kostu. ancak bu yaris sonucunda verdigi idrar orneginde tekrar dopinge rastlandi. 3. kere doping yaptigi ortaya cikti ve turkiye atletizm federasyonu da artik mecburen doping yapan atletini korumaya gucu yetmedigi icin asliya omur boyu ceza verdi. bu atletizm ve turkiye icin iyi bir haber, cunku asli bundan sonra dopingli cikamayacak!

    olay budur. zaman akisinda yer yer tarih hatalari olabilir, kusura bakmayiniz. bahsettigim iaaf ve cas raporlari, hatta aslinin kendini sucsuz olarak lanse etmeye calistigi tbmm savunmasina kadar her sey internette duruyor, bir dakika icinde ulasabilirsiniz.

    not: doping konusunda nispeten yeni olan arkadaslar icin bir ek aciklama yaziyorum. aslinin turkiye medyasina yaptigi en buyuk savunmasi, "hicbir testte dopingli cikmadim" idi. kendini bu sekilde aklamaya calisiyordu.

    eskiden atletler sadece yarislardan sonra test edilirdi. idrar orneklerinde doping varsa sucluydu, yoksa sucsuzdu. ancak doping teknolojileri ve yontemleri ilerledi. yaris sonrasinda idrarda gorunmesi pek muhtemel olan testosteron veya steroid ilaclarinin yerine, atletler artik "kan dopingi" olarak adlandirilan baska bir yontem kullanmaya basladi.

    soyle dusunun. atletimizin hedefledigi bir yaris olsun, diyelim ki 1 sene sonraya. bu sene boyunca hep antrenman yapacak ve ara ara daha kucuk yarislara katilacak. atletler bu "ara" ve "test yapilmayan" donemde doping yapmaya basladilar. vucutta oksijen tasiyan kan hucreleri ne kadar fazla sayida olursa, atletler kosarken o kadar gec yorulup daha iyi performans verebiliyorlar. bunu saglamak icin de atletler genelde yuksek irtifalara cikarak calisirlar. biyolojik mekanizmasi detaylarina girmeyecegim, ancak bu cok zorlu bir istir, ve de uzun sure daglarda idman yapinca bile cok az yukselir bu oksijen seviyeniz (bkz: hematokrit). ancak bazi atletler de, bu yontemi kullanmaz (veya yeterli bulmaz). onlar bu kan hucre seviyelerini sentetik ilaclarla arttirirlar. ama bunu da yarismalar yokken yaparlar. boylece idrar testi de olmadigi icin kimse onlarin bu sentetik maddeleri kullandigini goremez. daha da "guzeli", atletlerin kan seviyeleri yaristan sonra olculdugu zaman cok yuksek bir kan hucre degeri bulunsa bile, hicbir doping test yetkilisi onlarin bunu kendi cabalarinin sonucunda basarmadigini iddia edemez, sonucta belki de 1 sene boyunca her gun inanilmaz idman yapmistir o atlet.

    asli, elvan, gamze bulut gibi atletlerin cok hosuna giden bir gelismeydi bu. ancak doping gelisiyorsa onunla mucadele de gelisiyordu. bu durumun farkina varan wada, 2010'dan sonra atletlere "nerede olduklarini soyleme zorunlulugu" getirdi. niye mi? cunku onlara surpriz ziyaretler yapacaklardi. 1 sene boyunca yarismasa da, o atletin duzenli olarak kan testleri alinarak kan hucre seviyeleri karsilastirilacakti. ve 1 sene boyunca her gun inanilmaz calisarak ancak azar azar arttirabileceginiz bu degerler, kisa sureler icerisinde buyuk degismeler gosteriyorsa, o atletin bu degerleri "sentetik" bir sekilde yukselttigi anlasilacakti. ve oyle de oldu - atletler bu yonteme oylesine guvenmisti ki, birkac sene once wada her 7 atletten birinin doping yaptigini acikladi. her 7 atletten biri. bazi ulkeler, atletizmde su ana kadar kirilan butun dunya rekorlarinin sifirlanmasini bile istediler. asli ve gamzenin bir-iki bitirdigi yarista ilk 9 sirada bitirenlerin 6'si doping yuzunden diskalifiye edildi. dahasi, iaaf'nin kirli oyunlari gun yuzune cikti, ve baskani devrildi. yuzlerce atletin doping kullandigini para karsiligi gizledikleri ortaya cikti. buradan yayilan dalga ile de rusyanin anti-doping laboratuvarlarinin hile yaptigi tespit edildi, rus atletler uluslararasi yarislardan banlandi, rus doping ajanslari kapatildi. ve su anda hala, 2012 londra olimpiyatlarindaki kadinlar 1500 m finali tarihin gelmis gecmis en kirli yarisi olarak aniliyor. "en iyi" olamadilar bizimkiler ama "en kirli" olmayi basardilar. gerci butun bunlara ragmen asli cakir alptekin'i 5 sene boyunca korumaya devam etti turk yetkililer, asli da din edebiyati yaparak, karanlik lobiler turkiye basarisiz olsun istiyor diyerek vatan haini olmasi gereken bir durumda "haksizliga ugramis dini butun turk milli kadin atlet" profilini oynadi. anti-doping laboratuvarinda o oyuna izin vermiyorlar neyseki.

    umarim atletlerimizin bundan sonraki dusuncesi daha da yeni bir teknik bularak doping kontrollerini atlatma degil, daha cok calisarak elinden geldigini durustce yapmak olur. en azindan durustce yarismis olursunuz. biz de sizi ayakta alkislariz (yazar burada sozlukte son zamanlarda iyice azan "basarisizligi linç edelim" kültürünün hosuna gitmedigini de ifade etmek istiyor).