hesabın var mı? giriş yap

  • çok enteresan, sanki başörtüyü takmayınca benimsediği düşünceleri de bir kenarda bırakacakmış gibi düşünülüyor herhalde.

    başörtülü bir hakime başörtüsü takmadan da ayrımcılık yapacaksa eğer yapar, başörtüsü takmayınca tarafsız başörtüsü takınca yanlı olmayacak birdenbire. insanların kıyafetlerini engelleyerek zihinlerini değiştiremezsiniz bunu hala anlamadınız mı?

    eğer bir korkunuz varsa yargının kişiselleştirilmesinin önüne nasıl geçilir, gittikçe çarpıklaşan adalet sistemi nasıl rayına oturur, kanunlar dindar, deist, ateist, zengin, fakir ayrımı olmadan nasıl herkesi birey olarak değerlendirip eşit ele alır bunlara kafa yorun. lütfen başörtüsüyle uğraşıp akp’nin ekmeğine yağ sürmeyin, başörtülü arkadaşlara tek çıkış kapıları akp imiş gibi hissettirmeyin.

  • değerini ötekine bağlayan insanların daha sık yaşadığı bir durum.

    iyi hissetmek için başkasının onayına ihtiyaç duyan insan sıklıkla kendinden feragat eder. hayır demekte zorlanır, hayatını başkalarının arzusuna göre şekillendirir.

    elbette, insan sosyal bir varlık. dünyayla bağımızı insanlar üzerinden kuruyoruz. münzevi bir yaşam sürmek marifet değil. insan insanla zenginleşir ve yatışır. bu ilişkilerde ortaya konulan nezaket, kadirşinaslık, saygı birer erdem ve güzellik. ancak bunları, bir başkası için kendi arzunuzu bir kenara koymakla karıştırmamak gerekli.

    arzunuzdan koparsanız kendinizden koparsınız. süreğen olarak ötekine göre şekillenirseniz, özgürlüğünüzü ve özsaygınızı zamanla yitirirsiniz. öyle bir an gelir ki aynaya bakınca kim olduğunuzu tanıyamaz hâle gelirsiniz.

    kendini sevmeyen birini, başka kim sevebilir? kendini değerli görmeyen birine, başka kim değer verir?

    bu hayatta herkesi olduğu gibi sevip, değer verecek birisi var. en karanlık yanlarımız bile, bizi olduğumuz gibi seven biri için güzel olabilir. ama önce kendinizi, aydınlık ve karanlık yönlerinizle, güçlü yanlarınız ve zaaflarınızla sevip, değerli bulmayı öğrenmeniz gerekli. bunu yapmayı öğrenince ve aynaya bakıp gülümseyince, karşınızdakiler de size gülümseyecek.

  • artık 14 ve 12 yaşına gelmeye yaklaşmış ergenler olan ege ve ilay hakkında anlatacak pek bir şey bulamıyorum. yani herkes kendi odasında takılıyor, ben de ikinci ergenliğimi yaşıyor gibiyim. evde kimse tv izlemediği için ortak alanları pek kullanmıyoruz. sonra ben çok çalışıyorum, ben işteyken babaannelerine gidip yemek yiyorlar. şükür uzun zamandır bozmadığımız bir pazar takılmacası var... onda da ya pizza yiyoruz, ya kova tavuk ya da burger king falan sipariş ediyoruz. işte o pazar geleneğinde bitmeyen bir geyik dönüyor. bebekliklerinden beri anadan çok oyun ablası gibi bir ilişkimiz olduğu için duyacaklarınızı yadırgamayınız, farklı hayatlar ve değer yargıları var bu dünyada...

    romica: eee, dökülün bakalım, haftanın dedikodusu?
    ege: ne olsun işte, babamla adaya falan gittik, fotoğraf makinasında sevgilisinin fotoğraflarını gördüm.
    ilay: özel hayat?!
    romica: (içinden: özel değil bu, genel bu genel) nasıl fotoğraflar?
    ege: anne ya nasıl fotoğraflar olacak, kıvırcık saçlı bir kadının fotoğrafları işte...
    romica: heee, ok
    ege: eee sende var mı haberler?
    romica: ne gibi haberler?
    ege: açılım maçılım?
    romica: ne tür bir açılım?
    ege: manita durumları?
    romica: yok... şimdilik
    ilay: aman iyi olmasın
    romica: neden yavrucuğum? turşumu mu kurmaya karar verdiniz?
    ilay: yani şimdi ne gerek var, değil mi?
    romica: niye len? ben insan değil miyim? sevmeye sevilmeye ihtiyacım yok mu benim?
    ilay: ay biz varız, bizi sev, biz de seni severiz olur biter işte temiz temiz!
    romica: tamam, hay hay! ömrünüzün sonuna kadar benimle yaşarsınız, yanınıza yaklaşanı vururum iki kaşının ortasından.
    ege: yani tabii olmaz öyle ama delikanlının seçiminde bizim de bir söz hakkımız olur. bakalım gözüm tutacak mı? kızı verecek miyim falan...
    ilay: bas annemin feminist damarına!
    romica: oldu çocuğum, herhangi bir özel sipariş?
    ege: dedeme benzesin
    romica: yaşlı mı olsun?
    ege: yok mizacı diyorum
    romica: her şeyin en iyisini bilen ve hafiften asabi?
    ege: yok ya iyi yemek yapsın, biraz da zengin olsun
    romica: mizaç böyle bir şey mi?
    ege: heee, değil. bana benzesin o zaman, yakışıklı, yaratıcı, zeki...
    romica: narsist?
    ilay: egeist!
    ege: yani hediyeler konusunda senden biraz daha yaratıcı olsun, insana ikinci yaş günü hediyesi olarak ilay mı verilir? anca harf oyunlu espriler yapıyor
    ilay: ben de seni seviyorum.
    romica: sende manita durumları ne alemde? onu da mı teog sonrasına erteledin?
    ege: ya sinir oluyorum böyle sen her şeyi bildiğinde...
    romica: ben senin ciğerini okur, aklını alırım
    ege: ne düşünüyorum şimdi?
    ilay: pizza!
    ege: doğru...
    romica: nasıl len?
    ege: bilmiyorum, ilay hep tutturuyor ne düşündüğümü...
    ilay: ne zaman aklından bir şey geçir desek pizza düşünüyor, çok yaratıcı ya...

  • boşlukta bir cisim sabit dursaydı haber değeri olurdu, dönmesinde şaşırılacak bir şey yok.

    tanım: boşlukta duran bir cisme etkiyen çok küçük bir kuvvet bile onun dönmeye başlaması için yeterlidir. bu kuvvet bir uzay cisminin çarpmasından da meydana gelebilir, yüzeyindeki girinti çıkıntıların yerçekiminde neden olduğu küçük farklılıklardan da.

    edit: dünyada sürtünmeli ortam olduğu için cisimlerin hareketsiz durmasına alışığız. zira sürtünme kuvveti sürekli harekete ters yönde kuvvet uygulayarak cisimleri durduruyor. ancak uzayda böyle bir kuvvet yok.