hesabın var mı? giriş yap

  • evet şimdi "bonco yopolmomoolı yatıyoolar" ergenlerini sırayla izleyelim.

    bak düşük zekalı, anlayacağın gibi anlatayım; üniversitedeki bir profesör hocadan doçentine, hastanede muayeneye gittiğin doktorundan, ameliyat için kendini emanet ettiğin cerrahına, kolluk güçlerinden itfaiyesine herkesi ilgilendiriyor bu mesele, paşam memuru ptt'de memuriyetle sınırlayan bir dünyası var çünkü, tabi gel gör ki o adamlar da ne kafa patlatıyor senin imza ve okuma yazma bilmeyen dede ve ninelerinin işlerine, yüz yüze günde 25 dakika konuşmadığı çocuğuna 6 saat emanet ettiği öğretmene de ne yapıyor diyor bu adam sonuçta.

    sen sanıyor musun bu ülkede 500-600 dolara profesör-doçent akademisyenleri, cerrahları, diş doktorlarını tutabileceksin? ama yok paşam masa başı memuruna kinlendiği için bu adamlar da mutsuz edilmeli.

    memur ekibi bu zammı haketmiyor görüşünü sadece "memursen" üyelikleri sebebi ile savunursanız hak veririm o kadar, bu sarı sendika yetkili olduğu müddetçe kimse gün yüzü göremeyecek.

    bir akademisyen olarak söylüyorum, bu sene 2 makalem yayınlandı, 2 sunumum var fakat gel gör ki polonya'daki bir garson kadar maaş alamıyoruz, daha önce de yazdım; makale, dergi bunlar karın doyurmuyor artık kur, coin, endeks takip eder olduk "yok olan" maaşlarımız yüzünden.

  • öncelikle ne için makyaj yaptığınızı bilin, cilt tipinizi bilin, sakın ama sakın fondöten gibi ürünleri adını sanını bilmediğiniz tezgahtan 3-5 liraya almayın. cilsinizi temiz tutmayı öğrenin.

    cildinizi dengelemediğiniz sürece ne yaparsanız yapın o makyaj yapay duracaktır ve 1-2 saat gibi bir sürede kendini imha edecektir.

    günlük makyaj, resmi makyaj ve gecemakyajı birbirinden farklıdır zaman dilimine göre makyaj yapın.

    __günlük makyaj__

    en güzeli hiç makyaj yapmamaktır ama illa da makyaj yapıcam diyorsanız okumaya devam edin.

    - yüzünüzü temizleyin.

    -fondöten sürmeyin!!!

    - sivilce, göz altı torbası gibi problemleriniz var ise eğer ince bir tabaka halinde cilt renkine uygun bir sıvı kapatıcı uygulayın bu bölgelere.

    - göz makyajını abartmayın. siyah kalem yada eyeliner kullanabilirsiniz göz içine çekmeyi 5 yaşındaki çocuk bile biliyor zaten ama şunu unutmayın siayh kalem kullanırken eğer göz renginiz siyaha yakın ve gözleriniz nispeten büyük değilse göz içine çekiler kalem gözleri küçük gösterecektir. bunu engellemek içinde göz içine beyaz yada krem tonlarında bir kalem, kirpik diplerine siyah kalem uygulanabilir. en rahat uygulama şekli kalemi neredeyse yüzünüze paralel tutup ufak ufak karalamaktır 1-2 milim her darbede. üst göz kapağına da sürecekseniz eğer bana en rahat gelen yöntem olarak, gözü kapatıp hafif kenarlardan şakaklarınıza doğru çekerek göz kalemi yada eye linerı gene ufak darbelerle kirpik dibine sürmeyi tavsiye edebilirim.

    - isteğe bağlı olarak hafif tonlarda göz farı sürün ama koyu mavi yeşil gibi tonları gözünüze boca etmeyin göz kapağınızdaki çizgiye kadar sürmeniz yeterli.

    - göz kalemini bozduysanız üstünden hafifçe geçin.

    - mascara sürmek alışkanlık ister, öncelikle kirpiği üst trafından doğru boyayın böylece kirpik uçlarına daha rahat ulaşacaksınız. sonra elinizi hafifçe sağa sola kaydırarak ve fırçayı döndürerek kirpiklerinizi alttan doğru boyayın. bu işlemi yaparken bir de gözlerinizi hızlıca açıp kaparsanız kıvrık ve birbirine yapışmamış kirpikleriniz olur.

    - allık bir makyajın olmazsa olmazıdır. en doğal ton kişinin doğal dudak rengidir allık için şeftali tonlarına pek bulaşmanızı tavsiye etmem hem bir şekilde dişlerinizi sarı gösteriyorlar. fırçanızı allığa sürdükten sonra hafifçe üfleyin. dudaklarınızı büzünoluşan çukurluğun üst tarafından doğru kulak hızasından yanağınıza doğru sürün. mümkünse gün ışığında yapın bu işlemiki ne kadar sürdüğünüzü rahatça görün.

    - son olarak ruj, natural bir pembe yada parlatıcı sürün, dışa taşırmayın dudakları 100 metre öteden köfte gibi gösterebilir ama yakından iğrenç gözükür. fırçayla ve dudak ortasından bşlayarak sürmeniz daha iyi sonuç verecektir. peçeteyi öperek rujun fazlasını silmeyin, ruju piç etmeyin.

    __resmi makyaj__

    işe giderken, toplantıya falan katılırken yapcağınız makyaj.

    - yüzünüzü temizleyin

    - su bazlı bir nemlendirici sürün.

    - kapatıcıyı uygulayın.

    - fondöten sürün. bunu yaparken de öncelikle fondöteninizi iyi seçin ten rengi, teninizden 1 ton açık yada 1 ton koyu uygulayın. sürerken de ince bir tabaka halinde ve elinizle daireler çizerek uygulayın. saça değmeden alındaki saç dibini. şakakların kulakla birleştiği yeri ve çene altınızı unutmayın.

    - fırça yardımıyla pudra uygulayın hafifçe. köpük fondöten kullandıysanız eğer bu adımı atlayabilirsiniz.

    - göz makyajını yapın. far olarak gri ya da kahverengitonlarını abartmadan kullanabilirsiniz.

    - mascarayı sürün, isteğe bağlı olarak kirpik kıvırıcı kullanın yalnız bu nanenin kirpiklei kırdığını da unutmayın.

    - allık sürün.

    - dudak kalemimi ile dudak çerçevesinden bir hat çizin. hafifçe dudak ortasına doğru da sürün. parmağınız yardımıyla dışarı taşırmadan dudak kalemini dağıtın, üstüne abartı olmayan bir kırmızı tonunda ruj sürün. isteğe bağlı olarak alt dudağın ortasına parlatıcı sürebilirsiniz.

    __gece makyajı__

    ana olaylar gene aynı nemlendirme fondöten allık pudra falan. burda önemli olan nokta renkler.

    - hem dudaklarınız hem gözünüzü iddialı bir şekilde boyamayın. ikisiden birini seçin gözleri seçtiyseniz eğer kıyafetinize uygun koyu renk bir göz farı kullanabilirseniz. dudaklar içinse parlatıcı yada çok hafi tonda bir ruj kullanabilirsiniz. isteğe bağlı olarak dudak renginde yakın tonda kalemde kullanılabilir.

    - dudakları seçtiyseniz. istediğiniz gibi koyu, parlak vs iddialı renkleri kullanabilirsiniz dudak kaleminin unutmayın ama. gözler içinse hafif bir makyaj yapın.

    - alternatif olarak ise özenli bir resmi makyaj yapılarak da gece makyajı yapılabilir. ışıltılı allık kullanmak gibi eklentiler yapılabilir.

    -

  • ----------
    hatay'da başına gelen gaz kapsülü ile hayatını kaybetteiği söylenen genç. umarım bir hata vardır.
    10.09.2013 01:17 limon kimyon zorro
    -------

    sırf densizin biri çıkıp hatırasını benim üzerimden kirletmesin diye şuraya yazdığım iki satırı on kere değiştirdim. hissettiğim acıyı bile tarif etmiyorum ki adını kullanıp ajitasyon yapıyor demesinler. varsın ben susayım delikanlı kardeşim, nasılsa senin adın özgürlükle beraber anılacak bundan sonra.

    yakında hepimiz unutulacağız, sen hep hatırlanacaksın.

    bir anlamı olur mu bilmiyorum ama seni anmak için bugün taksim'e yürüyeceğim.

    --------
    doğumgünü olan 17 şubatta adına açılacak kütüphane ile ilgili detaylar için bakınız.

  • ya ben de bu türk taraftarını anlamıyorum, on takımlı sikko litvanya liginden kalkmış gelmiş adamlar kısıtlı imkanlarıyla bizim kısıtları pek geniş takımımız ile eşleşmeyi başarmış, her iki turda da çirkeflik etmeden, ellerinden gelen mücadeleyi göstermiş ve elenmiş yollarına gitmek üzere ve sayıca takımdan daha az olan taraftarını selamlamaya gitmiş tribüne, neyini ıslıklıyor neyini yuhluyorsun lan bu adamların. alkışla sen de işte eve mutlu gitsin herkes, ki düşmanın değil senden eksilen bir şey yok, o adamların hayatının unutmayacağı gecelerinden birine ortaksın. yemin ediyorum hıyarlarla bir arada yaşamaktan bıktım ya

  • buradaki asıl sorun türkçe bilmeyen insanların vatandaş olması değildir.

    asıl sorun, sadece bir kişinin istediği olsun diye bu kadar insana vatandaşlık verilmesidir.

  • katarlı kamal saleh al mana'nın sahibi olduğu boheme ınvestment gmbh tarafından işletlen mc donalds türkiye’nin akıl almaz fiyatlarıdır. amerika birleşik devletlerinin standart kampanyasız cheeseburger fiyatı 1,49$ dan satılırken. mc donalds türkiye aynı ürünü 74 tl veya bugünün kuruyla 2,74$ a satmaktadır. peki hangi kalemden dolayı fiyatlar daha yüksek? kira mı? personel mi? ürün maliyeti mi? hepsinin türkiye’de daha düşük olduğunu biliyoruz. ama fırsatçı katar’lıların bu memleketin adamını söğüşlemesine tabiki kimse birşey demeyecektir.

  • albümü dinledikçe favoriler ve pek de favori olmayanlar olarak ayrılmaya başladı zaten. çıkış parçası olarak seçilen hey, ma içinde çok güzel anlar barındıran hem ikinci albümün şarkılarının yapısını kullanması ve bir önceki albümün etkilerini taşıyan tam sentez bir şarkı olmuş. bu nedenle çıkış şarkısı olarak seçilmesi manidar bence. vurmalılar bu albümdeki diğer bir çok şarkıda olduğu gibi inanılmaz güzel aranje edilmiş.

    şunu söylemeliyim albümün düzenleme, kayıt işi tam bir usta işi olmuş. ilk veya üçüncü albüm gibi justin vernon'un kişisel bir projesi gibi durmaktan ziyade çok daha grup albümü olmuş bu nedenle. albümün bir yarısı elektronik örenklerle bezeli şarkılar (ki kimi ritmler olduka ucuz geliyor kulağa), diğer yarısı da zaten şekline katkıda bulundukların 2000'ler folk/indie müziğine yakın duruyor.

    benim sorunum şu son iki albüm ile ilgili olarak; her nekadar içinizde müzik dehası bir adam olsa da, herkes herşeyi çok iyi veya çığır açıcı bir şekilde yapamaz. bu yapmak istediğinizi frank ocean, james blake hatta kanye west epey iyi bir şekilde önümüze koydular, bunların üzerine çıkamayacaksanız, yeni bir şey getirmeyecekseniz bu toprakta debelenmenin anlamı var mı emin değilim.

    albümü isimlere bakmadan bütün halinde dinlediğim için şarkı şarkı yorumu sonraya bırakmak istiyorum ama her ne kadar memnuniyetsiz gibi yazsam da albümü beğendiğimi ama maalesef yılın en iyi albümlerinden biri olmayacağını şahsi fikrim olarak söyleyebilirim. ama tüm bunların yanında naeem diye bir şarkı yapmış bu adamlar; uzun süredir dinlediğim en güzel şarkılardan biri. nefis tek kelimeyle. imi, faith, hey ma, salem çok beğendiğim şarkılar ama naaem bambaşka olmuş. isminin hakkını vermiş.

  • cem yılmaz, cmylmz diamond elite platinum plus adlı son stand up gösterisinde bu karşılaştırmayı bizzat yapmış.

    harfi harfine olmasa da akılda kaldığı kadarıyla aktarmaya çalışırsam şöyle;
    "... ata bursa'da büyümüş, üniversiteyi istanbul'da okumuş, genç yaşından itibaren benden çok daha fazla yer görmüş, farklı farklı illerde yaşamış, daha çok insan tanımış, gözlemlemiş ve çözmüş, halkın içinden gelmiş ve halkın içinde olan bir adam. benden çok daha fazla anısı var. tespitlerini ve esprilerini bu birikiminden çıkarıyor. 'eyva eyva be ya' diye aldı yürüdü bir sürü film yaptı. ben istanbul sarıyer'de* doğdum büyüdüm, istanbul'da okudum, çevrem belliydi ve hep o çevrede yaşadım, dışına çıkmadım hiç. sadece karadeniz'de bir yere film çekmeye gitmiştim o kadar..." ... gibi bir açıklama yaptıktan sonra bölge insanıyla ilgili birkaç espri ve şive taklidiyle bağladı mevzuyu.

    özetle "konfor alanı" muhabbetine değindi. konfor alanından çıkmayan, hayatı boyunca sadece konforlu alanlarda dolanan bir insanın kendi rahatını düşünmesi aslında akıllıca gibi görünüyor, ancak bu rahatlık her zaman ultra süper çıkış plus bir başarı grafiğini garantilemiyor ne yazık ki. cem yılmaz da bunu biliyor ve aksini iddia etmiyor zaten. cmylmz diamond elite platinum plus başlığında on yüz milyon sözlükçünün yaza yaza bitiremediği eleştirileri, cem yılmaz özeleştiri şeklinde şovuna güzelce serpiştiriyor. hatta hayat boyu konfor alanında yaşamış olmasıyla tatlı tatlı övünerek yapıyor bunu, övünürken sözlerini değil mimiklerini kullanıyor.

    özeleştiri zekice bir taktik. gerçekçi özeleştiri yapabilen insan, dışardan gelen eleştirilerden olumlu ya da olumsuz yönde zerre etkilenmez. şaşırmaz, alınmaz, bozulmaz, "aa bak ben bunu hiç düşünememiştim dur hemen düzelteyim, kendimi geliştireyim" falan demez, anca malzeme olarak kullanır, tespit ve espri çıkarır. cem yılmaz'ın "çok da ş'apmayan" tavrı bundan kaynaklanıyor. ata demirer'in kendi kilosu üstünden yaptığı fiks espriler de bu taktiğe dayanıyor.

    "ata demirer gazinosu" adlı son şovuna bakılırsa ata demirer yıllara yenilmemiş görünüyor. çoluk çocuk derdi yok. gençken zayıf olup da yaşlandıkça kilo almış ve değişmiş biri değil. her gösterisinde çocukluktan beri kilolu oluşunu anlatır ve espri malzemesi yapar zaten. hayata dair gerçeklerden biri de şudur; ergenliğinde, gençliğinde karşı cinsten ilgi, pohpoh, müsamaha görmemiş ve dolayısıyla buna alışmamış kişiler yaşlandıklarında yoksunluk hissetmez ve negatif ruhsal değişim yaşamaz. ata demirer'de de bu stabilite hissediliyor. adamın modunda hiç değişiklik yok. metin akpınar üstadı da anarak onun yaptığını yapıyor ve sahnede sesiyle, müzik bilgisiyle yardırıyor.
    metin akpınar da devekuşu kabare'de yeri gelince bir şarkı patlatır ve seyirciyi ayağa kaldırırdı. "alo galaksi taksi araba yok" dedikten sonra çaayelinden öteyee diye başlardı mesela... ata demirer de bu taktiği daha büyük bir destekle, arkaya taşkın sabah orkestrasını alarak uygulamış, çok da iyi etmiş. üç bej saat iyi eğlendirdi be ya...

    edit: cem yılmaz'ın doğup büyüdüğü semt sarıyer değil samatya imiş. düzeltme için mesaj butoncuğumu yeşillendiren yazarlara teşekkür ederim.

  • bir de böyle heryerde bayrak açmıyorlar mı çok ilginç adamlar bunlar çok.

    madem ülkeni çok seviyordun neden kaçtın? her şeyi geçtim bunlar çok garipler, utanma desen yok. rahatlıkla takılıyorlar. ne desem bilemedim, bildiğin işgal ediyor adamlar gittikleri yeri.

  • ''gökyüzüne bakan fotoğraflı parti liderlerine sesleniyorum: biz aşağıdayız... ''