ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
joel meyerowitz
-
konulara - tek bir konuya odaklanmazdı- bir gözlemci edasıyla yaklaşması ve bu şekilde belgelemesi en büyük özelliğiydi bence. bunu da bresson'un ortaya attığı decisive moment kavramını reddetmesiyle sağladı diyebiliriz. esas kullandığı kamera bir leica'ydı, fakat o değişik formatlarla deneyler de yaptı. örneğin cape code fotoğrafları large format ile kaydedilirken, 9/11'de ground zero'da çektiği fotoğraflar hem büyük format hem de orta format dijital kareler içeriyor.
bana sorarsanız, kendisi fotoğraflarında estetikten çok içerik, anlam ve gözleme önem vermişti. farklı bir mizah anlayışı var, ne ingiliz fotorğafçıalr gibi direkt ve belirgin, daha çok detaylarda gizli. fotoğraflarını detaylı incelersiniz ve oz aman farkedersiniz bu mizahı, misal; pariste çektiği yere düşmüş adam , burdaki mizah bir insanın yere düşmesi değil, burdaki miza, o düşen adamın çevresinde olanlar, kimsenin aldırmayışı ve hatta üzerinden atlayıp günlük hayatlarına devam etmeleri, ya da vitrindeki kaplan fotoğrafındaki vitrindeki kaplan, sırtında levha olan evsiz adam ve hemen yanında duran arkası dönük iyi giyimli köpek... görsel katmanlar kadar anlamsal katmanlar üzerine de çalışması bence en önemli özelliği.
genel fotoğraflarını incelediğinizde belki görsel olarak diğer fotoğrafçıların gerisinde kalabiliyor ilk bakışta, ama anlatmak istediği şeyi yakaladığınız noktada ne kadar büyük bir fotoğrafçı olduğunu anlayacaksınız. bu bağlamda bütün incelediğim fotoğrafçılar arasında en iyi gözlemci diyebilirim kendisi için.
fotoğrafı, özellikle de sokak fotoğrafçılığını anlatması, o şirrsel ses tonu ve sözcükleri. bu nedenle de modern fotoğrafçılığı anlatan her belgeselde kendisi geçiyor, kendisi anlatıyor fotoğrafın anlamını. ve onun kadar da iyi anlatan başka birisi yok diyebilirim. kendisi için fotoğraf filozofu tanımı yapsam çok da abartmış olmam.
kendisiyle tanıştıktan sonra fotoğrafa bakışım büyük ölçüde değişmişti. o güne kadar "if your pictures are not good enough, you're not close enough" yaklaşımını benimsemişken, aslında güzel karelerin yaklaşmadan da hatta daha da geriye giderek bile çekilebileceğini anladım.
kendisi eki bir grafik ta sarımcısı, hatta işini gücünü bırakıp fotoğrafı seçmesi enteresan ve bana sorucak olursanız abartılmış bir hikaye, fakat grafik tasarım altyapsını, bir çok büyük format fotoğrafında görebiliyorsunuz. açıkçası bu fotoğraflar bana çok bir şey ifade etmiyorlar ama gene de bakış açısını daha net algılamam konusunda net bir tablo koyuyorlar ortaya.
sokak, belgesel ve portre fotoğrafçılığı ile ilgilenen herkesin kesinlikle takip etmesi gereken bir isim. fotoğrafa gerçek anlamda büyük katkıları olmuş...
bugüne kadar kurulmuş en güzel soru cümlesi
-
belediyenin önündeki fışkiyeyi kim kırdı?!
bacaklarını açmasan olmaz mıydı
-
sapık bir hakimin beyanatı.
neyse ki olay kanada'da gerçekleşmiş ve bu hakim göklere çıkarılmak yerine meslekten men edilmiştir.
türkiye'de kendisi gibi onlarcası cb önünde olmayan cübbe düğmesini iliklemekte.
kızına saldıran sokak köpeklerini öldüren baba
-
yapması gerekeni yapmıştır.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
on yaşındaki yeğen'e gülerek :
- şştt tükkan açık kalmış.
- olsun, içerde çırak var.
dumur.
cia'den erdoğana seni gezi parkına gömeriz tehdidi
-
allah'tan arada "öncelikle, türk insanı gerçekten de farkındalığı yüksek bir kitledir. " cümlesine rastladım hızlıca geçerken. yoksa bütün yazıyı okumak zorunda kalacaktım.
yanlışlıkla çocuk parçalayan pitbull
-
manyaklar tarafından uğrunda imza kampanyası başlatılan vahşi yaratık.
"sevgili köpeğim kaos bir çocuğu kaza eseri ısırdı. o oyun oynadığını sanıyordu sadece. çocuk salıncaktaydı ve kaos onunla birlikte sallanmak istedi. sonuç olarak çocuğun bacağına birkaç dikiş atıldı. şimdi, çocuğun ebeveynleri köpeğimin ölmesini istiyorlar."
çocuğun bacağa dikiş atılmış ama önemli değil, pitbullcuk salıncağa binmek istemiş :((
tutunamayanlar'ın 43 tl olması
-
(bkz: alınamayanlar)
çalışan kadınların mutsuz olması
-
evet mutsuz oluyorlar. çevremde çalışıp da mutlu olan tek bir kadın yok. aslında çalışıp da mutlu olan erkek de yok. demek ki çalışan kimse mutlu değil. evet. ama işin kötüsü çalışmayanlar da mutlu değil.