hesabın var mı? giriş yap

  • 24 şubat 1836'da, teksas'ın etrafı, meksikalı santa anna'nın kontrolü altındaki ordu tarafından sarılmıştı. teksas'ı koruyan kuvvetin başında ise william barret travis adında ibir komutan vardı. teksas'ın kendi birliklerinin de santa anna'nın ordusunun üstesinden gelecek sayı üstünlüğüne sahip olmadığının farkındaydı.

    bu şartlar altında yapabileceği tek bir şey vardı: yardım çağrısı.

    travis, destek kuvvet talepli bu mektubu, "the people of texas and te all americans in the world" diyerek teksas halkına ve dünyadaki tüm amerikalılara ithaf etti, bununla da kalmadı mektubu death and victorydiye imzaladı. daha sonra işbu mektup bu ad ile anılacaktı.

    mektubun muazzam bir etkisi oldu ve durumun aciliyeti büyük bir farkındalık yarattı. öyle ki, mektuba cevaben gonzales'ten 32 adam geldi 1 mart 1836'da.

    mektup kulaktan kulağa önce new orleans'a, oradan boston ve new york city'e yayıldı. zira, birleşik devletler sınırından yüzlerce mil uzaklıktaki alamo'dan, washington dc'den birçok vatandaş bölgeyi korumak amacıyla, bölge düşmeden önce, 6 martta, yetiştiler.

    söz konusu mektubun bu denli etki yaratmasının nedeni travis'in kelimlerein gücünü anlamış olmasıdır. travis mektubu yazarken dünyadaki tüm amerikalıları adres göstermiştir. bu kelimeler vatan aşkını alevlendirmek için özellikle seçilmiş kelimelerdi ve travis tüm amerikalıları kendi davası olan teksas etrafında topladı.

    kısa bir mektup ile teksas devrimini, tiranlığa karşı amerikan özgürlük savaşına çevirdi.

    teksas'ta, gönüllülerin çoğu harekete geçti, sam houston'ordusu 21 nisan 1836'da santa anna ordusu üzerinde büyük bir zafer kazandı. bu bozgun ile teksas cumhuriyeti doğdu ve on yıl sonra meksika savaşına neden olacak
    olaylar zinciri başladı.

    birleşik devletlerin bu zaferi amerikanın doğusunu da batısını da tek bir millet altında topladı.

    sonuç olarak, travis tarafından yazılan death and victory, amerika'nın ve dünyanın kaderini şekillendiren mektup oldu.

    mektubun aslı şu şekildedir:

    commandancy of the alamo
    bejar, feby. 24, 1836
    to the people of texas & all americans in the world

    fellow citizens & compatriots

    ı am besieged, by a thousand or more of the mexicans under santa anna ı have sustained a continual bombardment & cannonade for 24 hours & have not lost a man the enemy has demanded a surrender at discretion, otherwise, the garrison are to be put to the sword, if the fort is taken ı have answered the demand with a cannon shot, & our flag still waves proudly from the walls ı shall never surrender or retreat. then, ı call on you in the name of liberty, of patriotism & everything dear to the american character, to come to our aid, with all dispatch the enemy is receiving reinforcements daily & will no doubt increase to three or four thousand in four or five days. if this call is neglected, i am determined to sustain myself as long as possible & die like a soldier who never forgets what is due to his own honor & that of his country victory or death

    william barret travis,

    lt. col. comdt.
    p.s. the lord is on our side. when the enemy appeared in sight we had not three bushels of corn. we have since found in deserted houses 80 or 90 bushels and got into the walls 20 or 30 head of beeves. travis

  • bu sendroma adını veren olay 1973 yılında stockholm'deki başarısız bir soygun girişimi sonucu ortaya cıkmıştır. kreditbanken isimli bir bankayı soymaya kalkan soyguncular kuşatılınca bankada bulunan 4 kişiyi rehin almışlar ve altı gün boyunca direnmişlerdir. altı günü sonunda polis operasyonu sırasında rehineler kurtarılmaya aktif olarak direnmişlerdir. daha sonra ise soyguncular aleyhine tanıklık etmeyede yanaşmamışlardır hatta para toplayıp savunmalarına yardımcı olmuşlardır. bu olaydan sonra psikolojide benzer rehine-rehinci olaylarındaki yakınlaşmaları tanımlamak için kulanılan bir deyim haline gelmiştir.

  • şüphesiz burada bir çoğumuzun küçüklüğünü beraber geçirdiği şeker, herkesin ayrı mutluluğu anısı olmuştur, benim kabusumda bir başlangıçtı. şöyle;

    bir gün yumiyum almak için babamın cebinden para çalmıştım. bir kaç tane yumiyum aldim geldim eve annemle babam mutfakta bekliyor. annem aynen şöyle;

    a: oğlum babanın cebinden sen mi çaldın parayı?
    o: yumiyum çekti aney canım uyuyordunuz almaya gittim.
    b: sen benim cebimden para çalıp yumiyum almaya utanmiyormusun?

    ulan sanki hidrojen bombası aldık altı üstü yumiyum lan bebeyim daha ben. ama işte sarpa sardi babam beni abiler'e vermeye karar verdi. ulan sırf yumiyum yedim diye dinsiz imansız olduğum kanısınamı vardı ne yaptı bilmiyorum cebinden para çalıp bira alsam "babaaaa sana bira aldım" reaksiyonu; oo ne güzel aslan oğlum olurdu. ama yumiyum alınca dinsiz imansız ateist kanısına vardı. neyseki abiler maceram kısa sürdü adamlar tahammul edemediler fazla bana artık sen hafız oldun diyip yollamışlardı. ama hayat bana birşey öğretti, 8 yaşındaysanız yumiyum almak gerçekten zordu..

  • öncelikle:

    (bkz: bekledik bunu çok bekledik) !!

    beni müthiş heyecanlandıran oyun. inşallah beklentileri boşa çıkarmaz. cepten 3 defa bitirdiğim gameboy versiyonu sarmıyor artık.

    şimdi koca adam olup iş güç sahibi olduysak da o kendini pikachu sanıp damdan atlayan velet yüzünden tam da charizard'ın laf dinlediği bölümde yayından kaldırıldığı için hevesimiz kursağımızda kalmıştı. unutursak kalbimiz kurusun!

  • tomris tamer (henüz tomris uyar değilken yani) ülkü tamer'le evliyken aşık oluyor cemal süreya'ya. ikisi de evli aslında. sonra ikisi de ayrılıyor eşlerinden ve birlikte oluyorlar. yaklaşık üç yıl sürüyor bu aşk. o dönemin edebiyat çevrelerine göre de, aşk ki ne aşk hani.
    tomris uyar çok sağlam bir kadın. sizin aklınıza kadın gibi kadın dendiğinde kim gelir bilmem ama benim aklıma gelen üç isimden biridir kendisi. özgür, zeki, cesur, sosyal, komik, dilinin kemiği olmayan, okuyan, yazan, eleştiren bir kadın. hakkında en sevmediğim tanım ikinci yeni'nin gelinidir. (zaten türkçe'deki en çirkin kelimelerden biri de "gelin" bence. ne saçma sapan bir kelime)
    aşık olunacak kadınmış ki, ülkemizin sayılı edebiyatçı ve yazarları (ülkü tamer, cemal süreya, turgut uyar, edip cansever) kendisine aşık olmuş. ve muhakkak hepinizin hayatına dokunmuş en az bir tane şiirin/şarkının öznesi olmuş.

    cemal bey pek seviyor tomris hanımı. her akşam koşa koşa eve geliyor. tomris uyar o günleri şöyle anlatıyor;
    "evine bağlı, evinde olmayı seven bir adam -akşamları eve biraz geç gel yahu, bir erkek hiç dolaşmaz mı- dedim. ertesi gün altıyı çeyrek geçe geldi, sonraki gün altı buçuk. normalde altıda gelirdi. bir gün toz aldım, bezi silkelemek için pencereden eğildim ki kapının önünde oturmuş saatin dolmasını bekliyor" (şu tatlışlığa bakar mısınız?)
    tabi bu hikayeden tomris hanımın biraz otoriter olduğu anlamını da çıkarabiliriz. haliyle biraz fırtınalı bir ilişki yaşanıyor. bir ayrılıklarından sonra cemal süreya şu satırları yazıyor "daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin!" (bana biri bunu yazsa, allahhhh allahhh nidalarıyla zafer turuna çıkardım.)

    ama gelin görün ki bu ilişkiyi bitiren de cemal süreya oluyor. bu konuyla ilgili tomris uyar şöyle diyor:
    "beni bıraktı ama rahat edemedi. ona göre bana sahip olunamazdı. senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikayen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim, benim ağzımdan kimse duymayacak, dedi ve doğrusu hiç yazmadı."

    şimdi gelelim asıl konuya. cemal süreya'nın söylediği gibi, tomris uyar için bir daha hiç yazmaması aşk acısını atlattığından mı, yoksa ölene kadar atlatamadığından mı?*

  • -alo aşkım napıyosun
    +sağol hayatım iyiyim, evde televizyon seyrediyorum. sen napıosun?
    -sen de karı gibi ne oturuyorsun evde anlamıyorum ki...
    +birazdan çıkacam zaten arkadaşlarla ya
    -kim kim?
    +ercan, kamil, ufuk, behzat...
    -kesin bi bok yiyeceksiniz erkek erkeğe siz. ne yapmaya nereye gidiyorsunuz bu saatte?
    +kızlar da var hayatım
    -ne işin var ben yokken kızların arasında senin ha???
    +yok öyle değil hayatım, yani bizim arkadaşların sevgilileri falan, boşta kız yok yani
    -o daha kötü ya, ne işin var onlar çift sen tek..
    +onlar sorun etmiyor ki...
    -sen niye etmiyorsun?
    +lan ben niye edeyim?
    -hoşuna gidiyor galiba...
    +sende gel...
    -ben gelemem!
    +lan o zaman ne yapayım.. manyak mısın?!
    -ne biçim konuşuyorsun sen yaaa? kavga çıkarmakta üstüne yok! nereye gidersen git, beni ilgilendirmez...
    +tamam o zaman
    -nereye gidiyorsun?
    +allah belamı versin, bi yere gitmiyorum evde oturacam..
    -otur zaten evde karı gibi
    +.....
    -sana diyorum orda mısın?