hesabın var mı? giriş yap

  • sana ne yarram isterse mayoyla gezer diye cevaplanabilecek trol tespiti. bakın yüz yıl etkili koymuş atam üretim hala devam ediyor

  • sosyolojide, toplumsal yapıya toplumsal eylem karşısında öncelik veren yaklaşımları anlatmak için kullanılmaktadır. 1960' ların sonu 1970'lerin başında popüler hale gelmiştir. sosyolojideki etkisi levi strauss'un, michel foucault'un , lacan'ın , althusser'in çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır.

    yapısalcılığın temeli, toplumsal gerçekliğin değişen görünümlerinin ardında yatan temel yapıları görebileceğimiz görüşü bulunmaktadır.

    bize kesin, normal veya doğal görünen şeyler, temeldeki yapısal biçimin ürettiği bir sürecin sonucudur.

    bireyler toplumsal ilişkilerin bir ürünüdür. burada merkezileşmiş bir benlik anlayışı vardır. özne ölmüştür.

    yapısalcı görüşte evrimsel bir tarih anlayışından uzaklaşılmıştır. süreksiz ve radikal değişikliklerle ayırt edilen bir tarih anlayışı kabul edilmiştir. bu ise strauss'un artzamanlılık ile eş zamanlılık arasında yaptığı ayrıma dayanmaktadır. artzamanlılık farkında olduğumuz değişimleri ifade eder. değişmezlik eşzamanlılık üzerinde yaşanır. kapitalizmin temel yapısı hep aynıdır. görünüşteki toplumsal değişimi bu değişmeyen yapının etkilediği ileri sürülebilir. toplum tipinin değişmesi ise temel yapıda çok daha radikal bir kaymaya sebep olabilecektir.

  • - ben ne dersem "leyim" de taaam mı..

    + taaam

    - feyyaz

    + leyim

    - tanju

    + leyim

    - hami

    + leyim

    - ehehehehehe hamileyim dedin hamileyim dedin, garı oldun artık garı oldun.

    hayvan gibi gülüyorduk lan ciddi ciddi.

  • rezalet puanım 10000/10.

    net sözlükte okuduğum en büyük rezalet.

    umarım adalet* yerini bulur. gündemde kalması gereken rezalet

  • türkiye'nin en iyi lisesinin kapatılması talebi. sebebi neydi? sebebi futboldu. sdfghhjjjkhahaha

    edit: gsl'li değilim.

  • bundan 4 sene kadar önce -tabi daha, genciz anarşiğiz o zamanlar- bakanlıklar civarında bir arkadaşla yürüyordum. yolun kenarında kırmızı plakalı siyah mercedes vardı. içi dolu mercedes'in önünde ve arkasında da birer tane ford mondeo polis aracı bekliyordu. polislerin dalgınlığından faydalanıp mercedes'e yanaştım ve kapısını açtım. daha fazla ilerleyemeden "hop hişş ne oluyor??" sesleri arasında durduruldum:

    - arkadaşım ne yapıyorsun kör müsün?
    + pardon babamın da aynı böyle süper pahalı bir mercedesi var da karıştırdım.
    - nasıl aynı? bakan mı baban?
    + yok yok, yetim hakkı yiyor babam. ancak öyle alabildik.

    tekrar düşündüm de, iyi kurtulmuşum. bakanın melul bakışları ve "bırakın gitsin" cümleleri arasında, arkadaşımla birlikte günbatımına doğru iyi uzaklaşabilmişim.

  • millet iran olacağız diye boku bokuna tırsıyor, ben tutucu bir iç anadolu kentine dönmekten korkuyorum. (zaten bence daha kötü)

    kent çarşısındaki lisede müdür muavinliği yaptığı için hürmet gören bıyıklı merkez sağ kodamanı deyince, aklımda direkt bülent arınç canlanıyor artık mesela.

    öfff, ne rezalet bir şey şu türk-islam sentezi. birinden birini olmayaydınız keşke ağa.