hesabın var mı? giriş yap

  • dünyada ilk kimyasal silah ms 256 yılında, tabiki ortadoğu’da -suriye sınırları içinde kalan- dura europos adlı roma şehrini ele geçirmek isteyen pers ordusu ile roma ordusu arasında kullanıldı.

    persliler şehir surlarının altında tüneller kazmış. romalılar da onları durdurmak için kendi tünellerini kazmış. ancak persliler tarihin belgelenmiş ilk kimyasal silah saldırılarından birini düzenleyerek kükürtle katranı yakmışlar. böylece açığa çıkan kükürt dioksit gazı 20 roma askerinin ölümüne yol açmış.

    "doğu suriye çölündeki dura (şimdiki dura-europos) kale kentinin altındaki dar bir tünelde, şehri pers imparatorluğu'ndan koruyan 20 roma askerini 1930'larda bulan arkeologlar bir tünel çöküşünde öldüklerini varsaydılar, ancak leicester üniversitesi'nden arkeolog simon james, kimyasal savaşın kurbanları olarak daha alışılmadık bir ölümle karşılaştıklarını tespit etti.

    ms 256 civarında, güçlü, genişleyen pers imparatorluğu'nun kuvvetleri roma kalesini kuşatır. şehrin dış duvarını yıkmak için tüneller kazarlar, romalılar ise onları durdurmak için karşı tüneller kazarlar. arkeolojik siteyi bir suç mahalliymiş gibi yeniden inceleyen simon james, askerlerin cesetlerinin roma ve pers tünellerinin birleştiği yere kasten yığıldığını farkeder. görünüşe göre persliler düşmanlarının cesetlerini bir barikat olarak kullanmışlardı. fakat persliler bu kadar karanlık ve kapalı bir alanda nasıl bu kadar çok roma askerini öldürebilmişti. simon james'e göre "persliler, romalıların tünel kazacağını biliyorlardı ve onlar için ölümcül bir sürpriz hazırladılar"

    tüneldeki kimyasal kalıntılara ve kükürt kristallerine dayanarak, perslilerin zift ve kükürt mangalları hazırladığı ve romalılar geçerken onları yaktığı sonucuna vardı. ortaya çıkan kükürt dioksit bulutu, askerleri saniyeler içinde öldürüyordu, tek kaçışları karanlık, dar alanda arkalarındaki arkadaşları tarafından engellenmişti. tünelde tek bir pers askeri de vardı. james, "yangını çıkaran adamın o olduğuna inanıyorum" diyor. "uygun şekilde yandığından emin olmak için çok uzun süre oyalandı, sonra kendisi de dumanlara boğuldu."

    savunma duvarı yıkılmasa da, sonunda persliler dura'daki herkesi öldürdü veya sınır dışı etti ve şehri harabeye çevirerek terk etti. simon james, "cesetler muhtemelen, ikinci derece de olsa, kimyasal savaşının en eski arkeolojik kanıtlarını oluşturuyor" demiştir."

    şehrin önemi, ilk kilisenin burada olması. olaya, tarihte ortadoğu’da kartların ilk kez yeniden dağıtılması olayı diyebiliriz.

    kaynak: amerika arkeoloji enstitüsü (2009)

  • büyük bir sirketin üst düzey yöneticilerinden biri bir gün new york üzerinde balonla dolasmaya cikar. aksilik bu ya, pusulasini asagiya düsürür ve kaybolur. inmek icin uygun bir yer ararken bir gökdelenin tepesinde sigara icen bir adam görür ve alcalir:

    "pardon. ben neredeyim acaba?" diye sorar.
    "yerden 500 feet yükseklikte bir balonun icindesin" der adam.
    yönetici sinirlenir:
    "sen mühendissin degil mi?" diye sorar.
    "evet." der adam. "nereden bildin?"
    "cünkü basim belada ve sana bir soru soruyorum. verdigin cevap 100% dogru fakat hic bir isime yaramiyor."
    "sen de yöneticisin degil mi?"
    "evet sen nereden bildin?"
    "cünkü yerden 500 feet yükseklikte bir balonun icinde kaybolmussun, pusulan yok, berbat durumdasin. fakat bu simdi benim sucum oldu."

  • çok fena girişeceğim bazılarına... yemin olsun... arkadaş nedir bu histerik şovlar. kör göze parmağım misali kendini merkeze koymalar. vallaha bunalttınız lan. alıcam hepinizi doldurucam kamyonun kasasına, bırakıcam romen sınırına... alttan bol ego pompalamalı, "ekşi sözlüğün en gereksiz yazarı benim" gibi gereksiz ironili bi dolu entry. canlı yayında arkadan kameraya el sallayan adam gibi. öyle izansız öyle densiz. tipler de hep aynı ha...

    tamam lan en feminist, en demokrat, en ince fikirli, en esprili sensin. biri sana bir şey diyemez. derse kankalarını toplar berbat esprilerinizle eleştiren adamı darlarsınız. en uç fikirlere temelsiz sahip çıkıp "gördün mü ne kadar da hoşgörülü" dedirtmek için tüm sözlüğü peşinize takarsınız. yılmaz morgül gibi; evet öyleyim öyleyim... hepiniz sözlükte kompleksli birer canavara dönüşürsünüz. noluyo lan. ne bu ukalalık, ne bu prenses havaları...

    yetti ulan zulmünüz. ama sizi kız nicki başlıklarında görülen şirinlik kumkumasına vesile olan erkekler şımarttı. onlara ver edecem zümsüğü. idneler... yeter ulan...

  • 110 dakikalık, 2003 yapımı film.

    6 / 10.

    robert drewe romanı uyarlaması yapım pazar günü için ayırdığım "western" kontenjanında kendine yer buldu. yönetmen gregor jordan yer yer pastorel tadlar yakalamış olsa da, film genelinde avustralya atmosferi yerine (doğal olarak) irlanda atmosferini hissettiğimizi söylemek mümkün.

    oyunculuklar ise genel olarak iyi, heath ledger karakterine yeterince emek vermiş görünürken naomi watts'ı ise son derece doğal ve şirine halde karşımızda buluyoruz. orlando bloom, joel edgerton kimyaları da güzel.

    uyarlama bir biyografi olarak, değişik bir western tadında da denenebilir.

    her eve imdb

  • adı milli, dağıttığı para ise euro.

    bunlar birkaç sene önce artık sözleşmeleri vs. euro olarak değil, tl olarak yapacağız şovu yapıyordu.

    her şey şov. gelinen noktaya bak

    yerli ve milli teknik direktöre euro ile sözleşme
    yerli ve milli futbolculara euro ile prim

    yerli ve milli para birimi euro. neden tl değil de euro be kardeşim. her yerde yerli ve millilik şovu yapıyordunuz. bari yaptığınız şovun arkasında durun

    edit: geç de olsa tff'den yalanlama gelmiş inşallah daha önceki prim mevzusu gibi olmaz