ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
27 mayıs 2015 fenerbahçe ülker galatasaray lh maçı
-
maç öncesi "neden olmasın?" diyen galatasaraylılar vardı. neden olsun? neden olsun lan? kadro planlaman yanlış, oyuncularının paralarını ödememişsin takımının yarısı sene içinde kaçmış gitmiş, basketbolun karanlık yüzü olan koçun kah oyuncusunu tokatlamış, kah uluslararası krize neden olmuş, yenilmez armada zannettiğin takım el'de averaj takımı olmuş, ligde desen 15 g 15 m ile son anda play-off'lara kalabilmiş. karşı taraf tam aksine her şeyin doğrusunu yapmış, avrupa'nın en iyi koçuna sahip, kendi salonu var, belli bir oyun sistemi var, oly'lere, barca'lara, cska'lara kafa tutmuş f4 yapmış, o kargaşada bir de lig lideri olmuş. neden olsun lan? bu kadar mı ucuz bu kadar mı emeksiz bu memlekette işler? azıcık haddinizi bilin arkadaş ya. ha bir de efes'e gözünüz gibi bakın, önümüzdeki yıllarda tıpkı eski günlerde olduğu destekleyeceğiniz ilk takımınız o olacak çünkü.
avrupa yakası
-
burhan altıntop'un fight club' a yaptığı göndermelerle yarmış, olayı bitirmiş dizi.
--- spoiler ---
burhan altıntop: naber concon? nassın gülüm? nooldu beni bulamadın mı? nhahhah ha! ara tara tırım tırıs yok nhahhhaah...
karşı balkondaki komşu: nerde oturuyosun lan sen? ismin ne senin?
ba: beni bulamazsın gulüm, ben aslında yoğum.
kbk: ne diyosun sen ya?
ba: ben aslında yaşamıyorum, ben senin süper egonum. anladın mı? egoist.
kbk: hasta mısın sen ya?
ba: ben aslında yoğum. bence sen ruh hastasısın, şizofrensin. kendi hayalindeki yarattığın bir kahramanla kavga ediyosun. bimediğin tanımadığın bir adamla, hayalindeki adamla muabbet ediyosun. ben aslında yooğğum. yooğğuum.
--- spoiler ---
yıllar sonra gelen edit: izlemek için
facebook'un kişi arama geçmişini saklaması
-
öncelikle (bkz: #31432431)
profilini kimler gezmiş gör uygulaması değil, şaka hiç değil. evet, hangi tarihte kimi aramışsınız çatır çatır saklamışlar. neyse ki bunu yaparken o listeyi silme imkanı sağlamış düşünceli arkadaşlar. benim arama listemin baskaları tarafından görüldüğünü düşünmek bile istemiyorum. kırılmadık kemiğim kalmazdı herhalde.
edit: gizlilik ayarları -> hareketler dökümünü kullan-> soldaki menüde fotoğraflar, yorumlar, beğenmeler kısmında "daha fazla"ya basarak daha çok secenek getiriyoruz ve onların arasında en altta "ara" sekmesini tıkladığınızda bu verilere ulaşabiliyorsunuz.
çaklıt mı çoklıt mı sorunsalı
-
dogrusu tabii ki cikileta'dir.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"annem mesajlarımı gördü amk ne demek dedi.. bende dedimki a'cayip m'era'k ettim demek dedim.. bugün mesaj atmış: nerdesin amk"
hem dolandırıcı hem hırsız ve serbest dolaşıyorlar
-
ahahahaha, lan zaytung sandım değilmiş. olaya bak:
"aracını sattığı kişiler tarafından dolandırılan imam azmi koç’un “hem dolandırıcı hem hırsız hem de serbest dolaşıyorlar” sözü, “cumhurbaşkanı’na hakaret” zannedilip şikayet edildi. hakkında soruşturma açılan koç, savunması alınmadan meslekten atıldı."
link
emin olamadım iyi baktım
not: başlığı kırpmak zorunda kaldım biraz.
telefon şakaları
-
-456 buyrun.
-istanbulda oturan japon bir arkadaşımın telefon numarasını öğrenebilir miyim??
-tabi buyrun-
-yoshimitsu tabakasan
-kodlar mısınız acaba
-tabi. şimdi bi kare var içinde güneş gibi birşey var.......
trt'de staj yapmak
-
sabah servise bindiginizde arkanizda bruce willis ve mel gibson in muhabbet ettigini zannedebileceginiz eylem
kitap okuyamamak
-
bir süredir bende de olmuş olan ama giderek de kurtulmaya başladığım sıkıntı.
sonra bunu kendime dert edip çevreme de sorduğumda hemen hemen bütün arkadaşlarımdan da aynı sorundan muzdarip olduklarını duydum.
hemfikir olduğumuz konu akıllı telefonların insanlarda ciddi ciddi konsantrasyon sorunu yarattıkları.
bunu fark etmek ve sorunu çözmeyi istemek çok önemli.
ben kısa bir sürede bu sorunu çözmeye başladım.
nasıl mı?
akıllı telefonumda facebook uygulamasını kaldırdım. daha doğrusu facebook'tan çıktım.
biraz rahatlama oldu zihnimde. bir arkadaşım ise facebook'a her baktığından sonra çıkış yaparak bu sorunu çözmüş. "her seferinde tekrar tekrar şifre girmenin zorluğuna katlanmamak adına günde ancak bir kere giriş yapıyorum,eskiden her dakika facebook'a bakmak için elim telefona giderdi" diyor.
bir haftadır telefonu yanıbaşımda tutmuyorum. çünkü telefon cidden fiziksel alışkanlığa da yol açıyor,sigara alışkanlığı olan insanlarda elin istemeden ağza gitmesi gibi, el telefona gidiyor çünkü.
telefonu artık yanımda tutmuyorum. bu da bir ölçüde beni rahatlattı.
dün babamdan evlerinde bulunan akılsız telefonu aldım. sim kart olayını çözer çözmez onu kullanmaya başlayacağım.
bu sabah bunun ilk adımı olarak, telefonumdan whatsapp , instagram gibi uygulamaları da kaldırdım.
telefonu artık sadece konuşma ve sms amacı ile kullanacağım. çünkü gerçekten akıllı telefonlar insanın aklını alıyor.
eline ne geçti diye soracak olursanız, söyleyeyim, bu hafta yeniden kitap okumaya başladım. aklıma telefon gelmeden ve elim telefona gitmeden çok ciddi iki belgeseli izledim. (bkz: samsara) (bkz: baraka)
sanırım doğru yoldayım.
edit: bkz eklemesi
ankara'da ulaşımın 24 saat olması
-
vay arkadaş. oy kaybı baya yüksek sanırım, atatürk sevgisi ile başlayıp devam eden, o saatte anca sarhoşlar gezer diyenlerden nerelere geldik, yakında 22:00 sonrası alkol satışının da önünü açarlar bunlar.
yatay mimari
-
mucize sanılan dandik reçete.
eğer abd'deki gibi geniş ve kıraç boşluklarınız varsa, otomobil ve yakıt ucuzsa hobi olarak düşünebilirsiniz. ama bunu tr'de uygulamaya kalkarsanız şunlarla karşılaşırsınız:
- daha geniş alanda imar uygularsınız.
- tarım alanları, hatta orman alanlarına yayılmanız gerekir.
- su, kanalizasyon, elektrik, doğalgaz, fiberoptik altyapıya daha fazla kamusal kaynak ayırırsınız. hizmetlerin birim fiyatı artar, verimsizleşir, niteliği düşer.
- toplu ulaşım da verimsiz olur (uzun mesafede seyrek nüfuslu duraklar). otomobil kullanmanız gerekir. yakıt tüketimi artar.
- her konutu ayrı ısıtıp soğutursunuz. enerji tüketimi artar.
- çim yapmak için herkes gübreye, pestisidlere asılır. su ve toprak kirliliği oluşur.
peki bunun çaresi dikey mimari mi ? hayır. bunun çaresi doğru mimari.
topoğrafyaya, toprak niteliğine, orman örtüsüne, nüfusa, gelir düzeyine, iklim koşullarına göre oluşturulmuş bir mimari anlayışı.
ülkemizde mimar="müteahitin istediği standart projeyi çizip söve ve alu profil ile süsleyen görevli" maalesef. (mimarları suçlamıyorum; onların da bu işten mutsuz olduğuna eminim.) bu koşullar altında doğru mimariye ulaşmak bir hayli zor.
volkan demirel
-
toplu taşıma aracında bacağını 180 derece açan adam bu. dolmuş tıka basa doluyken sağ şeritten 5 km/saat ile giden minübüsçü bu. yollar babasının tarlasıymış gibi fink atan taksici bu. yolda yürürken omuz atıp "önüne baksana lan" diyen adam bu. sıra numarası almadan "yoo bör şöy sorocom yoo" diyen adam bu. her sorunu parasıyla yahut iri cüssesiyle çözeceğini zanneden adamın ta kendisi. parası olmasaydı iri cüssesine güvenirdi. bugün gözüne kestirip tartaklamaya çalıştığı yarı boyundaki sabri sarıoğlu gibi bir vücudu olsaydı cebinde taşıdığı emanete güvenirdi. bu tip egosu boyundan kat be kat büyük adamların boylarının da uzun olması çekilmez bir dert gibi gözüküyor. volkan için yapılacak bir şey yok artık galiba. bu yaştan sonra karakterini törpüleyebileceğini düşünmüyorum. maç boyunca takındığı kışkırtıcı tavrı anlamak mümkün değil. kendisi tam anlamıyla, paranın, hırsın, dev egonun tanımı. her gün bu tip insanlarla karşılaşıyoruz. yan yana yürüyoruz. aynı binalara giriyoruz. volkan ile aynı ortamda bulunma ihtimalimin epeyi düşük olmasına inanın şu an çok seviniyorum.