hesabın var mı? giriş yap

  • bir arkadaşın şöyle bir anısı var bununla ilgili:

    "sevgilim beni aldattı, seviyorum dedim affettim. sen şimdi bunun dırdırını çok yaparsın dedi, ayrıldı benden."

  • bir tane var arkadaşımız. 35 yaşında yedek sağ bek. ve yıllardır yedek sağ bek. ama ısrarla her antremana gidiyor.. halı saha maçlarımızda da " ben top oynuyorum", "antremanım var" diyerek kendini sakınıyor, " ben bugün ilerde oynayayım" diyor. ertesi gün maçı varmış..

    bir gün hele " çok hırsladım, amatör kumede oynadığım gibi oynayacağım" demişti... o gün yedek soyundurduk. amatörde öyle oynuyor çünkü..

  • benzeri basima geldigi icin hem uzuldugum hem de "ulan insan parasiz gider mi hadi kartin kaybolsa" diye yazara kizdigim olay. malezya'da calisiyorum, turk kredi kartlarina guvendim tayland'a gittim yalniz basima abimle bulusacagim hesapta o da istanbul'dan gelecek. kartlara guvendigim icin nakiti bol bol harciyorum. derken para biter gibi oldu dedim malezya hesabindan para cekeyim, bir taktim banka kartimi, atm hata veriyor, turk kredi kartlari, debit kartlari deniyorum onlar da hata veriyor. dedim siki tuttuk, gurbet ellerde berdus olacam ac kalacam, daga cikayim terorist mi olayim, yol kesip gasp mi edeyim, cocuk kacirip fidye mi isteyim yoksa sezonluk mango tarlalarinda mi calisayim hesabi yaparken, "abi karttan parayi cek ne kadar komisyom alirsan al yeter ki para ver" teklifini yaptim doviz burolarina lakin yavsaklar yanasmiyor yanasanlarda da calismiyor. akabinde malezya bankasini aradim megersem adamlar yurt disina acmiyormus, acarsa da belli sureligine aciyormus. dedim abi bi yardim et geberiyorum, adamlar acti sonra soktum karti para seslerini duydum yok boyle rahatlama bol bol cektim. diyecegim o ki, yalniz basiniza seyahat ediyorsan mutlaka paran olacak cepte, ister coraba sok ister gotune sok ama para olacak arkadas . cash on the table.

  • geçenlerde çalıştığım şirkette, eşi fransız vatandaşı olan bir abimizle muhabbet ederken kot kumaşının orijinal adı olan denim adının, fransa’nın nimes şehrinden geldiğini öğrendim.
    ilk olarak 17. yüzyılda, orada çalışan madenciler için üretilmiş olan kumaş; kalın ve leke göstermemesinden dolayı tercih edilirmiş ve o kumaş ile yapılan pantolonlara ise serge de nimes derlermiş. oradaki “de nimes” , “nimes şehrinden gelen” anlamına gelirmiş. sonrasında “de nimes”, “denim” olarak evrilmiş.
    bir parantez açmam gerekirse; prof dr. halil inalcık’ın tezine göre bu kumaş ilk olarak denizli ve akhisar yörelerinde üretilip, hindistan’dan gelen çivit boyası ile maviye boyanmıştı ve çiftçiler ile köylüler tarafından kullanılmaktaydı. aynı zamanda bu kumaşlar ilk defa 16. yy’da fransa’nın marsilya kentine ihrac edilmişti. tam olarak emin olmasak da; nimes ile marsilya’nın birbirine yakın olmasından dolayı meşhur denim kumaşları ilk olarak bizim ülkemizden gitmiş olabilir, bilemiyoruz. bulunduğumuz topraklarda yıllardır tekstil yapıldığı için ve bu işte gerçekten çok iyi olduğumuz için bu durum bana mantıklı geldi.

    ok devam edelim. peki bu pantolonlar dünyada nasıl meşhur oldu?

    dünyaca ünlü levi’s markasının yaratıcısı levi straus; 1850’li yıllarda çadır bezi üreticisidir. bir gün madenlerde çalışan işçilerden birinden pantolonlarının çok çabuk yırtılmasına dair bir söylem duyduktan sonra konunun üstüne gitmeye karar verir ve bir kaç çadır bezi parçasını dikerek, işçilerin 2-3 kullanmadan sonra harap olan pantolonlarına bir çözüm getirmeyi dener. yaptığı ürünler beğenilir ve kendi firmasını kurar. bu sayede amerika’da kot üretimi başlamış olur. şöyle bir ayrıntı verelim, levi fabrika’yı kurduktan sonra üretimini fransa’da ki denim kumaşından yapmaya başladı.

    denim pantolonlar o zamanlar kovboy’lar, madenciler, çiftçiler tarafından tercih ediliyordu. yüksek kademeli zengin insanlar bu pantolonları giymezlerdi.

    peki ne oldu da denim pantolonları herkes tercih etmeye başladı?

    pantolonun zengin ya da fakir tüm amerika’da meşhur olması 1950'lerde james dean'in “devlerin aşkı” (rebel without a cause) filminde bir kot pantolon giymesi ile başlar. james dean’ı bilirsiniz, genç yaşına ve kısa film kariyerine rağmen kitleleri sürüklemiştir. bu dönemden sonra pantolon ilk olarak amerikan okullarında yasaklanıyor ve o dönemde, bu giyim tarzına sahip kişiler asi, isyankar bir akım yaratıyor.

    işte işin en enteresan kısmına geldik dostlar,

    bu kumaş fransa’da denim, italya’da bludi genova’dan türeyerek “blue jean” yine amerika’da jean olarak anılıyor. peki neden biz “kot pantolon” diyoruz?

    hemen cevap vereyim “kot” aslında, bu kumaşı fransa’da keşfedip, ülkemize getiren terzi ve girişimci muhteşem kot’un soyadı.

    muhteşem kot fransa’da terzilik okuluna gitti ve o yıllarda fransa’da üretilen denim kumaşlarını çok beğeniyordu ve bu kumaşları ülkemizde üretmek istiyordu. sonrasında muhteşem kot, konu ile ilgili olarak girişimlere başladı. amerika’dan denim kumaşını üretmek için kullanılan makinelerden getirtti ve kendisinin ilk ürettiği numune pantolonu o zamanlar 3 yaşında olan oğlu aytaç kot üzerinde denedi.

    muhteşem bey bu pantolon için etibank, kömür işletmeleri gibi kurumların ihalelerine girdi. sonrasında 1958 yılında singer ile bir makine anlaşması yaparak üretime başladı. kendisi izmir fuarında yapılan anlaşmadan bir süre sonra vefat etti ve aytaç kot işleri eline aldı.

    işte “kot” markası ilk o zaman meydana geldi. aytaç kot, “kot” markasını tescilletti ve ilk olarak, karaköy necati bey caddesinde, ankara'da samanpazarı denen yerde işçi ve köylülere giyim kuşam satan dükkânlarda satılmaya başlandı.

  • birbirinden farklı yazılan o kadar çok şey var ki. tümünü harmanlayıp bu işe kalkıştığımızda çoğunun doğru olmadığını gördük. ya da lokasyondan lokasyona, doktordan doktora göre değişiyor da olabilir bilemiyorum. güncel bilgiyi paylaşayım;

    ilk olarak evleneceğiniz, ya da evlilik için izin belgesi alacağınız belediyenin nikah için hangi belgeleri istediğini internet sitelerinden veya bizzat evlendirme dairesine giderek öğrenin. buradaki kritik konu evlilik izin belgesi alınacak olan belediye. çünkü çoğu yerde esas olanın bu belediye olduğu bilgisi yazmıyor. çünkü evlilik başvurusu ikametinizin bağlı olduğu belediyenin evlendirme dairesine yapılıyor. siz farklı bir belediyede bile yapsanız belgeleri buraya teslim ediyorsunuz. dolayısıyla çiftlerden birinin ikamet ettiği belediyeye gidip hangi belgelerin gerekli olduğunu öğrenmekle işe başlamak gerekir.

    genelde vesikalık fotoğraf (sayısı değişiyordur muhtemelen), kimlik fotokopisi (yenilenme süresi 10 yılı aşmış ise kabul edilmiyor, dikkat!) ve aile hekiminden alınacak bir sağlık raporu talep ediliyor. ve tekrar ediyorum, bu belgeler ikamet edilen belediyeye sunulacak olan belgelerdir. nikahı orada yapsanız da yapmasanız da. detaya gireceğim.

    vesikalık fotoğraf ve kimlik fotokopisi işin en basit kısımları. standart şeyler zaten. bunları geçiyorum. önemli olan sağlık raporu. internette (hatta burada da yazıyordu sanırım) çiftlerin aile hekimine beraber giderek raporu alması gerektiği yazıyordu. burada önemli bir nokta var. çiftler aynı belediyeye bağlı lokasyonda yaşıyorsa ve aile hekimleri aynı ise evet bu doğru. ancak farklı belediyelere bağlı yerlerde oturuyorlarsa, aile hekimleri farklı ise herkes kendi aile hekimine gidip raporunu alacak arkadaşlar. biz bu tongaya düştük, siz düşmeyin :) ya da aile hekiminizi değiştirme hakkınız varsa o an değiştirip aynı aile hekimi ile işleminize devam edebilirsiniz. zira değişiklik işlemi çok basit. kimliği verip adres beyan edince hemen yapılıyor. hatta e-devlet üzerinden siz de yapabiliyorsunuz bunu. aile hekimi çiftin her birinden kan testi ve akciğer grafisi istiyor. kadından kan alınmıyor gibi bir durum yok yani. ya da istanbul için bu böyle bilemiyorum. hem kadın hem erkekten kan alınıyor. bu işlem aile sağlığı merkezinde yapılıyor ücretsiz olarak. akciğer grafisi için de en yakın verem savaş dispanserine yönlendiriliyorsunuz. verem savaş dispanserinde bu işlem için ücret alıyorlar. bana garip geldi ama alınıyor bu ücret. istanbul için kişi başı 30 tl ödedik biz. başka yerde ne kadardır bilemiyorum. kan testi sonuçları ertesi güne çıkıyor. isterseniz başka zaman da alabilirsiniz, sorun olmuyor. akciğer grafisi ise aynı gün öğleden sonra alınabiliyor. sonuçların hepsini aldıktan sonra aile hekimine birer adet vesikalık fotoğrafınızı veriyorsunuz. bir sıkıntı yoksa raporu yazıp size veriyor. tabi tekrar yazıyorum, herkes kendi aile hekimine gidip bu raporu alacak :) bu kısım bu kadar.

    eğer çiftlerden birinin bağlı olduğu belediyede nikahı kıyacaksanız işiniz daha basit. elinizdeki belgelerle gidip başvurunuzu yapıp nikah tarihinizi ve salonunuzu belirleyip işleminizi hallediyorsunuz. tabi bir de bu işlemin ücret kısmı var, onu da ödüyorsunuz paşa paşa. o detaylara girmiyorum. zira her belediyenin farklı ücreti oluyor. salona göre bile değişiyor ücret. neyse, başvuru alındıktan sonra işiniz bitmiş oluyor.

    eğer çift olarak nikahı farklı bir belediyede kıyacaksanız... burada işiniz biraz daha çetrefilleşiyor. bir kere yukarıda yazmış olduğum tüm süreci bağlı olduğunuz belediyelerden birinde halletmeniz lazım. tek fark izin belgesi kısmı. bağlı olduğunuz belediyenin evlendirme dairesine verdiğiniz belgeler incelenip başvuru onaylandığında size nikahı kıyacağınız belediyeye vermeniz için bir izin belgesi oluşturuyorlar. bu belge 6 ay süreyle geçerli oluyor. siz buraya sadece evrak ücreti ödüyorsunuz. cüzi bir rakam. ardından çiftlerden biri bu izin belgesi ile 6 aylık süre içerisinde nikahın kıyılacağı belediyeye gidip başvuruda bulunabiliyor. tabi yine ücreti karşılığında :)

    eğer eşiniz kendi soyadını da kullanmak istiyorsa başvuru sırasında bizzat kendisi de orada olmalı. çünkü kendisinden bir dilekçe alınıp soyadını kullanmak istediğine dair başvurusunu ıslak imzalı alıyorlar. bu konu da önemli.

    bendeki en güncel bilgi bu. yeni evlenecek çiftlere hayırlı olsun diyor, kolaylıklar diliyorum.