hesabın var mı? giriş yap

  • herkesin teğmen olduğu dizi.

    ikinci bölümde uzman çavuşlar çıksın da görün siz.

    - bu kimin balosu yarrağımın kurma kolu? güzel karılar var mı içerde?

  • ahmet çakar: fatih terim'in konuşmasında bir kaç tane paradoks var. mesela diyor ki "siyasetçiler futbola karışmamalıdır"
    rok: hahahahahahaha bunu dedi mi gerçekten? bunu diyen fatih terim mi? yahu bu aynı benim "ekranlarda bağırmamalıyız, hep sakin olmalıyız" demem gibi bir şey hahahaha

  • sözlüğün özetini gösteren başlıklardan biri. her tip var içinde: eski video paylaşıp espri yaptığını sanan, ciddiye alıp mağara esprisi yapan, donuma sıçırtacak kadar aşırı derecede komik olan "sen misin" esprisi yapan, bunları ciddiye alıp açıklama yapan. sözlüğe gel. yazık lan bize.

  • dünyanın en şanssız, ya da isterseniz en şanslı diyebileceğiniz insanının hikayesi ufkunuza katkı yapacak emin olun.

    frane selak

    hikayemizin kahramanı 1929 doğumlu ve 87 yaşında hırvat bir müzik öğretmeni olan frane selak

    https://www.youtube.com/watch?v=gt9d-rt2zwc

    1962 yılında kahramanımız saraybosna'dan dubrovnik'e giden bir trene bindi. bu yolcuğun, onu tüm dünyaya tanıtacak olaylar zincirinin ilk halkası olduğundan habersizdi. selak'ı taşıyan tren raydan çıktı ve donmuş nehre devrildi. kazada 17 yolcu hayatını kaybederken, selak kıyıya kadar yüzerek kurtuldu. selak kazayı sadece kırık bir kol ve çiziklerle atlatmıştı.

    olaydan bir yıl sonra, selak uçakla zagreb'den rijeka'ya yolculuk etmek için uçağa bindi. gökyüzünde bir anda uçağın kapısı açıldı. hava sirkülasyonu bazı yolcuları dışarı çekti. uçaktan fırlayanlar arasında selak da vardı.

    uçak birkaç dakika sonra yere çakıldı ve 19 kişiye mezar oldu. ancak selak gözlerini açtığında hastanedeydi. şansı yaver gitmiş bir saman yığınının üzerine düşmüştü. onu orada bulup hastaneye kaldırmışlardı. bu kazayı da sadece ufak sıyrıklarla atlattı.

    1966 yılında selak'ın bindiği otobüs yoldan çıktı ve bir nehre uçtu. kazada dört kişi öldü. selak ise hafif yaralı olarak kurtuldu.

    1970 yılında selak otomobiliyle yolculuk ederken araç birden alev aldı. selak çabucak aracı durdurup kendini dışarı attı. bundan hemen sonra da araç havaya uçtu.

    1973 yılında bozuk bir benzin pompasından, selak'ın otomobilinin motoruna benzin akıttı. araç aniden alev aldı. selak bu kazadan da kurtuldu ancak saçlarının büyük bir kısmı yandı.

    1995 yılında, zagreb'de frane selak'a bir otobüs çarptı. selak bu kazayı da ufak sıyrıklarla atlattı.

    1996 yılında aracıyla bir dağ yolunda seyreden selak; döndüğü virajın ardından, bir kamyonun üzerine doğru geldiğini gördü. refleksle aracını yolun dışına yöneltti. araç yoldan çıkıp uçurumdan yuvarlanırken, selak araçtan atladı ve bir ağaca tutundu... aşağı baktığında; yaklaşık 90 metre aşağıda aracının patladığını gördü.

    selak artık kimilerine göre şansı, kimilerine göre ise şanssızlığı konusunda dünya çapında üne sahip olmuştu.

    2003 yılında selak, hayatında ilk kez piyango bileti aldı. büyük ikramiye olan, 1 milyon dolardan fazla para kazandı. talihsiz talihli kazandığı parayı iade etti sonradan.

    5 evlilik yapan selak, önceki evliliklerini başına gelen asıl felaketler olarka tanımlıyor

    selak hayat hikayesini anlatırken; "buna iki şekilde bakabilirsiniz" diyor. "ya dünyanın en şanssız insanıyım, ya da en şanslısı. ben ikincisinin doğru olduğuna inanıyorum."

    2004 yılında doritos, avustralya'da bir tv reklamında oynatmak üzere selak'a teklif götürdü. başta teklifi kabul eden selak, daha sonra fikrini değiştirdi... sidney'e uçakla gitmeyi reddetti. selak bu kararın sebebini; "şansımı test etmek istemiyorum" diyerek açıkladı!...

    kaynaklar :
    https://en.wikipedia.org/wiki/frane_selak
    http://viralscape.com/…-world-luckiest-unlucky-man/
    http://www.wisdompills.com/…-worlds-unluckiest-man/
    http://www.telegraph.co.uk/…is-lottery-fortune.html
    http://www.lottoexposed.com/…lay-about-frane-selak/
    http://www.hurriyet.com.tr/…-sansli-insani-29132661

  • inka altinlari barbaros hayrettin'e karsi

    1474 yilinda fakir bir ciftci annenin oglu olarak ispanya’da, gayrimesru sekilde, dunyaya gelen francisco pizarro, hayatin kendisine bictigi bu kaderi reddeder ve o donemde avrupalilarca yeni dunya olarak adlandirilan guney yarimkure’yi kesif icin daha genc yaslardan tum sartlarini zorlamaya baslar.

    bu macera tutkusu ile 10 kasim 1509 yilinda, guney amerika sahillerinde bir koloni kurmak icin yola cikacak olan alonso de ojeda’nin ekibine katilir. ojeda ve pizarro, tarihler 20 ocak 1510’u gosterdiginde, kendilerini, gunumuz kolombiya’sinin uraba korfezindeki san sebastain bolgesinde bulurlar, ancak, kolombiya’nin batakliklarla dolu cografyasi, tropikal iklim ve salgin hastaliklar, 300 kisinin sayisini hizla azaltir. ojeda, hem zamanla bas gosteren gida sikintisini cozmek, hem murettebat, hem de tibbi destek bulmak icin ekipten ayrilir ve komutayi pizarro’ya birakir. ojeda, elli gun icinde yardim gelmedigi takdirde pizzaro’ya, elindeki tum imkanlari kullanarak hispaniola’ya (haiti ve dominik cumhuriyeti'nin bulundugu ada) ulasmasini soyler. pizarro, geriye kalan 70 kisi ile elinden geldigince dayanir, ancak tam umudunu kesip hispaniola’ya dogru yola cikacakken, alonso de ojeda’nin asti olan martin fernandez de enciso’nun yardimi ulasir.

    zamaninda kristof kolomb’un kesiflerinden etkilenerek cografi kesiflere yelken acan ve kazandiklariyla hispaniola adasinda ciftcilik yapan vasco nunez de balboa, geriye odeyemedigi borclari yuzunden adadan surulunce, careyi, pizarro’ya yardima gitmekte olan enciso’nun gemisine kacak binmekte bulur. enciso, balboa’yi fark eder ancak namini ve sayginligini bildiginden (zira kendisi sekiz yil bolgede cirit atmistir) ses edemez. cografi bilgisinden ve durusundan dolayi, balboa’nin karizmasi gemi yardima gidene kadar gun be gun artar, hatta murettebat enciso’nun emirlerine karsi gelmeye bile baslar.

    san sebastian’a varinca, durumun vehametini goren balboa, koloninin (gerek toprak verimliligi , gerek ise yerel halkin direncinin mutemadiyen daha zayif olacagi dusuncesiyle) uraba’nin batisinda, darien’de kurulmasi gerektigini soyler. enciso, pizarro ve balboa, ojeda’nin ekibinden geride kalanlar ile darien’e dogru yola cikar. ekip, darien’e vardiginda enciso’nun murettebati kendisine karsi ayaklanir ve balboa’yi yeni lider tayin eder.

    darien’e ulastiklarinda, balboa’nin bir hususta yanildigi ortaya cikar, zira 500 kadar yerli, sef cemaco’nun onderliginde ispanyollar ile savasa hazirdi. cok sayida dusmandan ilk etapta cekinen ispanyollar , bakire meryem’in bir tezahuru olan “virgin de la antigua”ya dua eder, ve savasta basarili olmalari durumunda, bu koloniye onun ismini vereceklerini adak adarlar. ıspanyollar zor da olsa savasi kazanir, balboa sozunu tutar ve eylul 1510’de kurulan koloniye “santa maría la antigua del darién” adini verir, bu koloni, amerika anakarasinda kurulan ilk kalici kolonidir.

    pizarro, balboa ile isbirligine devam eder ve ilerleyen yillarda beraberce panama kistagi’ni (isthmus of panama) gecerler, ve pasifik okyanusuna ulasan ilk avrupalilar olurlar. gordugunu bir ic deniz zanneden balboa, buraya guney denizi anlamina gelen “mar del sur” adini verir. (elbette bundan yillar sonra, macellan, amerika kitasinin en guneyinde yer alan ve ilerde kendisiyle ayni adi tasiyacak burnu gectikten sonra, gemisinin duragan bir sekilde seyretmesinden dolayi, buraya, hem ispanyolca, hem de portekizce’de “sakin” anlamina gelen “mar pacifico” diyecek, ve dunya yuzolcumunun ucte birinin isim babasi olacakti.)

    eylul 1513’teki okyanus kesfinin ardindan bir sure daha bu bolgede kalan balboa ile pizarro 1514 yilinin baslarinda darien’e geri doner ve bu kesfini ispanya krali ferdinand’a anlatan bir mektup yazar. bu basarisindan dolayi ferdinand kendisini panama ve coiba eyaletlerine vali olarak atar, ancak bu uzun surmez, zira balboa'nin ispanya'daki dusmanlari onu hainlikle suclar ve tum valilik yetkilerini, 1514 ortalarinda darien’e gelen pedro arias da silva’ya (bilinen adiyla pedrarias) birakir.

    vali pedrarias, ilk icraatlerinden biri olarak , balboa’yi, belediye baskani gaspar de espinoza’ya tutuklatir ve hakkinda sorusturma baslatir. balboa, enciso'nun surgune gonderilmesinden ve kasif diego de nicuesa’nin da 1511’de ki olumunden sorumlu tutulur, ancak balboa bu suclamalardan beraat eder.

    ıkili arasindaki sular hicbir zaman durulmaz, pedrarias, balboa’nin suksesini ve basarilarini kiskanir ve kendisini pasifize etmek icin kiziyla bile evlendirir (ancak bu evlilik vekaletle gerceklesir, zira, pedrarias'in kizi ispanya'dadir) ancak bu dostluk en fazla iki sene surer. balboa yine bir kesifteyken, pedrarias kendisine bir mektup yazar ve apar topar onu darien’e cagirir. bu esnada, balboa’nun eski kadim dostu pizarro ile anlasan pedrarias, balboa’yi geri donus yolunda hazirliksiz sekilde kistirir ve guney denizinde baska bir devlet kuracagi suclamasiyla tutuklatir. apar topar mahkemeye cikartilan balboa'ya idam cezasi verilir. balboa, dort adami ile birlikte ocak 1519'da idam edilir.

    bugun , panama, iki okyanus arasinda onemli bir ticaret yolu olmasinda buyuk rol oynayan balboa’ya sukranlarini, adini bir cok caddeye, sokaga ve para birimine (bkz: panama balboasi) vererek sunmaktadir. ayrica ay’da bulunan bir krater de, balboa adiyla anilmaktadir.

    ancak asil hikaye bundan sonra baslar.

    sessiz, sakin ve dusundugunu hic belli etmeyen bir imaj cizen pizarro elbette bu basari(!)sinin karsiligini alir ve 1519 yilinda pedrarias tarafindan panama sehrine hakim (alcalde) olarak atanir (ancak, daha sonra, bu sehirde de yukselecek ve belediye baskani olacaktir)

    daha fazla guc ve zenginlik isteyen pizarro, 1524 yilinda, guney amerika’nin kesfi icin, rahip hernando de luque ve diego de almagro ile bir ortaklik kurar. hatta bu ortakliga “empresa del levante” adini bile verirler. bu ortaklikta, pizarro; askerlere komuta edecek, almagro; asker ve gida temininden sorumlu olacak , rahip luque ise finansal destek saglayacaktir. kasim 1524’te ilk kesif ekibi yola cikar. pizarro, malzemelerinin azalmasiyla inci adasinda ikmal icin durur. kendilerine yardim eden-yemek veren dost yerlilerin altinlarini calarak, kesiflerine devam ederler ve ilk seferinde ancak ekvador'a kadar ilerleyebilirler, bu geri donus esnasinda, biru nehrinden esinlenerek, gordukleri guney topraklarina "peru" adini verirler.

    pedrarias, pizarro'nun kesiflerine devam etmesine izin vermez. pizarro bunun ustune 1528 yilinda, guney amerika'dan ayrilarak, ispanya'ya doner ve burada 5. charles'a peru'nun daha fazla arastirilmasi ve kesfedilmesi icin bir dilekce verir. pizarro'nun heyecanindan ve tecrubelerinden etkilenen 5. charles, pizarro'ya izin vermekle kalmaz, ayni zamanda onu (panama'nin guneyinde yer alan) yeni kastilya eyaletine vali ve kaptan olarak atar.

    pizarro, 1530 yilinda panama'ya doner ve 1531 yilinin ocak ayinda peru'ya yelken acar. 180 murettebat ve 37 at ile peru sinirlarina ulasan pizarro, gunumuzde (ekvador sinirina oldukca yakin olan) san miguel de piura'da kamp kurar.

    pizarro, donemin inka hukumdari atahualpa ile bir gorusme talep eder. uzun sure direnen atahualpa, toplantidan once bir ajanini ispanyollari kesif icin gonderir ve 180 kadar asker ile sayilari yuz bile etmeyen atlardan olusan ordudan korkulacak bir sey olmadigini dusunur ve 80.000 kisilik ordusu ile cajamarca'da pizarro'yu beklemeye baslar. pizarro, cajamarca'nin hemen yakinindaki bir tepede ordusuyla kamp kuran atahualpa'yi pusuya dusurur. ispanyollar sadece bir saat icinde 5.000 inka askerini katleder. inka ordusunun buyuk bir kismi orada olurken , bir kismi da panik icinde kacar. bu esnada tek bir ispanyol askeri bile olmez.

    pizarro, atahualpa'yi hiristiyanligi kabul etmesi icin tutsak eder. atahualpa kabul etmez ve ispanyollar ile inkalar arasinda yillar surecek olan savas baslamis olur. 1533 yilina gelindiginde, ispanyollar bu sure zarfinda hem inka ordusunu, hem de inka uygarligini neredeyse yok eder. pizarro, atahualpa'yi yakilarak olume mahkum eder. atahualpa, yakilmamak icin tutsak edildigi oda kadar altin ve odanin iki kati kadar gumus teklif eder, cunku inkalar, "eger beden yakilirsa, ruhun, olumden sonra yasamadigina" inanmaktaydilar. ispanyollar, ancak hiristiyanligi secerse bunun mumkun olacagini soylerler, atahualpa bunun ustune hiristiyan olur, vaftiz edilir ve francisco atahualpa adini alir. istegi uzerine de 26 temmuz 1533'de bogularak oldurulur.

    ispanyollar baskent cuzco'ya kadar ilerler. cuzco'yu yagmalayan pizarro ve adamlari, son kalan inkalari da oldurur (az bir kismini ise kolelestirir). 1200 yilindan bu yana, bolgede egemenlik suren inka imparatorlugu sona erer.

    tum peru'yu ve inka medeniyetini yagmalayarak, cok yuklu bir ganimete sahip olan pizarro, altinlarin bir kismini 5. charles'a gonderir. bu altinlar, 1538 yilinda barbaros hayrettin pasa ile andrea doria arasinda gececek olan ve osmanli'nin bir adet dahi gemi kaybetmeyecegi preveze deniz savasini finanse etmede kullanilir.

    francisco pizarro, bir zamanlar beraber kesfe ciktigi, yol arkadasligi yaptigi diego de almagro ile iktidar savasina girer ve 1538 yilinda onu cuzco'da oldurtur.

    bundan uc sene sonra, almagro'nun oglu 2. diego de almagro, beraberindeki 20 adam ile birlikte pizarro'nun sarayini basar ve pizarro'yu kilictan gecirerek babasinin intikamini alir

    pizarro, somurgeciligin kanli tarihinin bas aktorlerinden biri olur.

    ispanyol zulmunden korunmak isteyen son inka'lar, 1450 yilinda insa edilen, ancak yuz yil kadar kullanilmayan machu picchu'ya siginarak buradaki varliklarini 1572'ye kadar devam ettirir.

    kaynaklar

    1
    2
    3
    4
    5
    6
    7

  • halktan, sokaktan kopmuş diyesim geliyor ama pek çok kişi söylemiş zaten.

    cem yılmaz muhtemelen hiç metrobüs'e binmemiş. hiç marmaray'la denizin dibinde kalıp yürümemiş. en son ne zaman tahtakale'de dolanmış bilmem. üç harfli marketlerden alışveriş yapmış mı hiç? kusura bakmayın ama türkiye'de sıradan hayatın son 20 yıldaki akışından pek bir detay yok artık esprilerinde. zaten kendi dar arkadaş grubu dışında kaç kişiyle gerçek ilişkiler kurabilir bunca servet ve şöhretle. sonuçta tükeniyor o kaynak da. ben 70'li, 80'li yıllar nostaljisi yüklü filmlerini de çok başarılı bulmuyorum. çünkü bende bir karşılığı yok.

    ha, yaşım da cem yılmaz'a yakın bu arada. nesil farkımız yok. ama hayat apayrı yerlere sürüklemiş bizi. halbuki 90'larda ben de istiklal'de fink atıyordum. aynı mizah dergilerini okuyor, aynı barlarda içiyor, aynı sınırlı medyaya maruz kalıyorduk. her şey çok güzel olacak örneğin, ne kadar bizden, sokaktan bir filmdi. ama son izlediğim ali baba filmindeki karakterler gerçek hayattakinin kötü bir kopyasından da kötü. gülünç bile değil, acınası. halbuki sokakta çok daha komiği ve sahicisi var bunların. ama cem görmemiş ki bu evrimi. en son ne zaman nalbura, elektrikçiye, iddia bayine gitmiş? gerçi gitse bile hangi seviyede ilişki kurabilir ki?

    şimdi ben yine toplu taşımadayken cem teknesiyle koyları dolanıyor. çevresinde de onlarca şakşakçı. bu saatten sonra da pek bir güncel ortak gülmecemiz olmaz herhalde.

    eski esprileri, eski filmleriyle yad edelim artık. her şey için teşekkürler.

  • adamın biri müslüman mezarlığına ölü bir köpek gömer. görenler onu, zamanın kadısına şikayet ederler. kadı adamı çağırır ve işin aslını sorar.
    adam:
    -doğrudur, öyle yaptım, çünkü köpeğin bana vasiyeti böyleydi, onun vasiyetini yerine getirdim." der.
    kadı:
    -sen bizim aklımızla alay mı ediyorsun efendi? diye çıkışır.
    adam:
    - hayır efendim, aynı zamanda kadıya da 10.000 dirhem vermemi vasiyet etti. der.
    bunu duyan kadı hemen:
    - rahmetli köpeğin ölümü bizi ziyâdesiyle üzdü. der.
    insanlar, kadının değişen bu tavrına hayret ederler.
    kadı onlara der ki:
    -"bu durum sizi hayrete düşürmesin, bu köpeğin geçmişini araştırdım, ashab-ı kehf köpeği kıtmir’in soyundan geldiğini keşfettim."

    isminde adalet olan, adalet ve kalkınma partisini kuran, adalet anlayışı yukarıdaki hikayeden ibaret olan şahsiyet.

  • devran döndüğünde en çok merak ettiklerim arasındasın

    köfte dudak seni

    demek ak partililer eziliyor öyle mi

    sen de hak savunucusu olarak bunu dilen getirdin aferin sana

    peki ak partililer neden ak partili olduğunu söylemiyor

    sen akp seçmenine mi ezik diyorsun

    yoksa seçmen yönetimden utanıyor mu demek istiyorsun

    köftem benim

    o saatin modası geçti yenisine bak bi ara o köfte dudaklarının yanında sönük kalıyor

  • deniz baykal 18 yıl boyunca chp genel başkanlığı yaptı. ne başbakan olabildi, ne cumhurbaşkanı.. tek başına iktidar olmaya yaklaşamadı bile.

    laik ve atatürkçü kesimin hayatından 18 yıl çaldı.

    kemal kılıçdaroğlu 13 yıldır chp'nin genel başkanı. ne bir seçim kazanabildi, ne başbakan olabildi ne de cumhurbaşkanı..

    laik ve atatürkçü kesimin hayatından 13 yıl çaldı.

    cumhuriyet halk partisi kapatılmalıdır.

  • "yıkılasın israil, enkazını göreyim" diyerek sosyal medyada prim yapan akp'li ibrahim güler'dir.

    link

    gazeteci metin cihan, israil'le ticarete devam eden siyasal islamcıları bir bir ortaya çıkarıyor. aynı tipler sosyal medyada israil'e lanetler yağdırıp türkiye'deki sermayenin el değiştirmesi için bir taraflarını yırtıyorlar. örneğin starbucksın hedefe konmasının nedenlerinden birisi de bu. akp'li kafe zincirleri semirmeye devam etsin diye...

  • walt disney'i ünlü eden mickey mouse hikayesi :
    1923'te walt disney ve kardeşi roy, hollywood'da küçük bir animasyon stüdyosu kurdu.
    disney, bir distribütör aracılığıyla universal pictures ile bir anlaşma yaparak bir dizi komik hayvan karikatürü hazırladı. karikatürlerden biri olan şanslı tavşan oswald, bir gecede sansasyon yarattı. oswald'ın başarısı disney'i zam istemeye teşvik etti, ancak bunun yerine distribütör oswald'ın kendisine ait olduğunu iddia etti. böylece disney issiz kaldı. hayal kırıklığına uğramış ama yılmamış disney,animatör arkadaşı ub ıwerks ile birlikte yeni bir çizgi film karakteri yazdılar : mickey mouse.
    disney ve ıwerks'in yeni karakterleri için nasıl "mickey" adını seçtiklerine dair birçok hikaye var. bir hikayeye göre, adamlar başlangıçta mortimer ismini seçmişler, fakat disney'in karısı onu ismi mickey olarak değiştirmeye ikna etmiş. mickey mouse ilk kez siyah beyaz kısa film steamboat willie'yle sahneye çıktı . steamboat willie'nin galası, animasyon tarihinde sadece karakter açısından değil, sesin tanıtımı açısından da bir dönüm noktası oldu. film sadece yedi dakika sürdü ve konusu basitti.çizgi filmin en büyük yeniliği senkronize sesti . film müziği ilk kez ekrandaki eylemlere karşılık geldi ve karakterlerin seslere ve müziğe uygun hareket etmesi sağlandı. animasyonun büyük bir kısmı muhtemelen tüm karakterleri seslendiren disney'in yakın denetimi altında ıwerks tarafından yapıldı. steamboat willie, new york city'deki galasından sonra mickey dünya çapında tanınmaya başladı. yıllar geçtikçe mickey mouse fiziksel görünümünde ve kişiliğinde birçok dönüşüm geçirdi. ilk yıllarında, haylaz ve yaramaz mickey, uzun sivri burnu, siyah gözleri, ince bacaklı ufacık vücudu ve uzun kuyruğuyla daha çok fareye benziyordu. ebeveynler, mickey'nin çizgi filmlerdeki tuhaflıkları karşısında duydukları üzüntüyü dile getirerek mickey'nin çocuklar için bir rol model olmadığından şikayetçi oldular. disney animatörü fred moore, mickey'nin fiziksel imajını ve karakterini geliştirmek için devreye girdi. değişim kademeli fakat önemliydi; mickey'nin gözleri büyütüldü ve onu daha anlamlı ve gerçekçi kılmak için gözbebekleri eklendi . kulakları daha yuvarlak ve belirgin hale geldi, burnu kısaldı ve fiziği kısa, tıknaz bir yapıya büründü.
    kaynak

    görsel

    görsel

    görsel