12845 entry daha
  • burada istanbul'u gömen ezik tiplerin çoğunun hayatları boyunca doğdukları şehirden çıkmadığına eminim. ha ben de çok gezip görmedim ama isviçre, almanya, fransa, yunanistan gibi güzel ve tarihi ülkelere gitme fırsatım oldu, eğer istanbulun tamamını değil de belirli semtlerini ele alırsak bu ülkelerin şehirlerinden hiçbir eksiği yok hatta fazlası var.

    ha elbette hala mükemmel bir şehir değil, çok fazla eksiği var ama iyi bir yönetimle 10-15 sene bilemedin 20 senede çok daha farklı boyutlara geleceğine inanıyorum.
  • sevmeyenlerin defolup giderek sevenleri rahatlatacağı şehir. sabah akşam şöyle kötü böyle kötü. diğer şehirler sizi bekliyor, gidebilirsiniz.
  • takine aldığım başlıkta bu entry'de denildiği
    (#163830268) gibi sürekli bir kötüleme var. sözlükte bu başlık kadar üzüldüğüm başka başlık yok.
  • ülkenin en kötü şehirleri arasında başa oynar.

    gerçekten ibretlik 2010 sonrası hali...
  • 2000'lerin başında artık doğal sınırlarına ulaşmış, dünyanın en güzel metropollerinden biriyken, 2010'larda esenyurt, arnavutköy gibi ilçelerdeki hızlı nüfus artışıyla iyice mexico city karamsarlığına bürünen şehir.
  • notlar:

    bir minik şehir insanı olarak orta ölçekli şehirlerden sonra istanbul ile ilgili şu hissiyatı yaşadığımı farkettim:
    istanbulun kalabalık olması insanlara duyulan sempatiyi/empatiyi de öldürüyor. normalde o küçük şehirde neredeyse gördüğünüz her yüzü potansiyel bir akraba, potansiyel bir komşu sanıyorsunuz. fakat istanbul için bu geçerli değil. gördüğünüz yüzlerin bir hikayesi, bir dünyası, kendine has unique(özgün) bir karakteri olduğunu düşünmüyorsunuz. tam tersine çok fazla insana maruz kaldığınız için ve doğal olarak zihnin "çok" olan şeye karşı ilk tepkisi o şeyi kavrayabilmek için "sınıflandırma"ya itilmesi oldugundan; artık gördüğünüz yüzler her birinin kendi kategorisinin olduğu sınıflandırılmış, kategorize edilmiş birer küme veya zihinsel ağ haritasında birer düğüme denk geliyor. bu noktadan sonra hayatınızı idame etmek için insanlara "bağ kurulan, etkinlik yapılan veya eve misafir edilebilen, dost olunabilen, hayatlarına bir şekilde dahil olabildiğiniz" yaşam formlarından ziyade "tehdit unsuru ve kontrollü yaklaşılması gereken, hukuki bağımlılıklarla ilişki kurmayı tercih ettiğiniz birer birey"e dönüşüyorlar. dahası zihnin "çok ve kaotik" olana tepkisi kategorize etmek olduğu için insanları sınırlı kümelere bir diger deyişle stereotype'lara dönüştürme çabası içinde oluyoruz. kişiler iletişim dilimizde birey olsa da ekseri çoğunluk zihnimizde basitlestirilmis, genelleştirilmiş ve benzersiz(unique) kimliğinden soyutlanmış bir şekilde adeta dalga geçmeye namzet birer karikatürize edilmiş kişilik olarak yer alıyor. işte şehir demek budur. büyük şehirde iki kişi arasında devlet varken, küçük şehirlerde devletin en fazla aşiretler arasında, veya sadece vergi dairesinde, belediyede falan olabilmesinin, kişiler arasında işlerin imece usulü halledilmesinin sebebi de kanımca budur. tüm mevzu insan zihni ve onun kabaca çalışma şekli ile ilgili.
    2024.04.26.09.41

    edit:
    işbu bu düşünceler besiktas meydanında önümden geçen yüzlerce insandan sonra yeşil pijamalı bir hanımefendinin dotüne gözüm iliştiği sırada yaklaşık 0.2 saniye içinde cereyan etmiştir.

    ekleme:
    bu kalabalığın, "milyonlarca insan var kim yakalayacak aq" diyen hırsız ve "milyonlarca insan var, nerden bulacaklar aq" diyen mağdura zemin hazırlaması da cabası. kısacası nerde çokluk orda bkluk.

    not:
    tutarsızlıkla suçlanmama sebep olsa da inşa ettiğim fikirleri yıkmayı veya şekillendirmeyi severim. bu fikrin bir anti tezi veya kısmen karşıt savunması da köy yerlerindeki tecavüz, cinayet olayları olabilir. her iki gerçeklik aynı anda var olabilir ve çelişmek durumunda değiller. zaten bu notlardaki mevzu da küçük şehir övmek değil ortaya bir kontrast koymak, mümkünse zihinsel bir harita çizmektir.
  • kardeşim şehir kıyaslaması güzel ama neye, kime göre, ölçüt ne?

    ben çoğunu gördüm dünya şehirlerinin. istanbul gerçekten güzel, çekici ama kime, kimin için?

    sabahın köründe işe gitmek için yola koyulan, akşam yorgun argın eve varan bize değil. beyaz yakalıya değil. öğrenciye bir nebze, turiste kesin.

    bana çirkin bu dünyanın en güzel şehri.

    beni de çirkinleştiriyor üstelik.

    çirkin istanbul.
  • izmirlilerin kendi aralarında gevrek dediği kent.
  • ot bitmezdi memleketim diye övdüğün yerde.
    yufka arasına çökelek saranların rüyası olunca zerde,
    haritada bilmezken baban istanbul'un yeri nerede,
    kalktın göç ettin, geldin kirlettin şehrimi, ey fukara insan !

    nasıl geldiğini hatırla, ey tarhanadan doğan !
    nenenin üç eteği altına saklanmıştı örgüleri bitli anan.
    sırtında dürülmüş koyun yününden eski sidikli yorgan
    kıldan yüzün bile gözükmezdi ey evrimsiz insan !

    köyünde yoğurda kuru ekmek katıp yerdin bir zaman,
    eminönü'nde balık ekmekti belki de en büyük rüyan,
    aynaya bak; daha saçında solmamış kıpkızıl kınan,
    şimdi sarayları bile beğenmez oldun en zavalı insan !

    istanbul senin neyine, baban eşek öperdi köyde.
    plazalarda çalışırsın, koşarken herkesten önde.
    unutma ben seninle bir değilim, gitmem de aynı yönde.
    şehirlerin sultanını beğenmez oldun ey ahmak insan !

    elinde kahve bardağın, sanki onunla çıktın anandan !
    en özel günlerinde, utanırsın köylü ananla babandan.
    statü atladığını sanırsın dolarla aldığın markalardan.
    kestane gibi çıktığı yeri beğenmeyen ey kibirli insan !

    laf edersin şu şehr-i istanbul'un havasına suyuna,
    dışarı çıkınca küfürler yağdırırsın insan kalabalığına.
    senin gibiler bir an önce defolup gitse de çorak köyüne,
    nefes alsak biz kendi memleketimizde, ey gereksiz insan !

    şimdi okuyunca bu şiiri "aman bana yazmamış ki" dersin.
    içten içe kemirir köylülüğün yüreğini, kalkar beni yerersin;
    dönüp " sen nerden geldin acaba ? " diye bir de bana sorarsın.
    sen beni bırak, kendine bak; nereden geldiğini unutan insan !
  • 19 mayıstaki galatasaray fenerbahçe maçını izleyeceğim şehir. dışarıdan atkı forma falan gelicem ve iyi biliyorum ki can güvenliğim yer yer tehlikeye girecek.* yalnız her ne kadar yıllarımı geçirmiş olsam da epeydir uzak kaldım. bu yüzden kavganın gürültünün olmadığı nezih ve taksime yakın bir maç izleme yeri arayışındayım.

    bu entry amacına ulaştığında silinecektir.
39 entry daha
hesabın var mı? giriş yap