• fatih sultan mehmet gibi bir padişahın cenazesinin bir odada unutulup kokmasına neden olunması.
  • atatürk son zamanlarında inönü'yü hiç sevmezdi.
  • mısır ve ölüm

    sıklıkla mısır kültürünün, ölümü ve mumyalar ve mezarlar gibi ölümle bağlantılı her şeyi bir saplantı haline getirdiği düşünülür. aslında bu görüş, mısır'da yapılan arkeolojik keşiflerin büyük kısmının mezarlarla ilgili kontekslerde yapılmış olmasından kaynaklanır. mısır'ın bildiğimiz sanatı, mezarlarında muhafaza edilendir. bilinen metinlerin büyük kısmı, mezarların duvarlarına veya mezarların içinde papirüs lere yazılanlardır. ancak eski mısırlıların, ruhun bedeni tamamıyla terk etmediğine inanıp bedenin gömülmesine özel bir özen gösterdiği de doğrudur.

    - mumyalama süreci

    mumyalama sürecinin amacı, ölünün ruhu yargılandıktan sonra bedeninde yaşamaya devam edebilsin diye kurutma yoluyla bedenin muhafaza edilmesidir.
    çeşitli mumyalama yöntemleri söz konusudur: en yoksullar için bedenin çölün kuru kumlarına gömülmesi öngörülür, en maliyetli ve karmaşık yöntemlerin en yaygın olanı ise 28. hanedan döneminde uygulanandır. bu yöntemde ilk aşamada bedenden organlar ve beden sıvıları alınır. alınan ilk organ beyindir; sol burun deliğinden sokulan ince uzun çubuklarla küçük parçalara ayrılıp kafatasından çıkarılır. böylece boşaltılan kafatası, bakterilerin oluşumunu engelleyen reçine ile doldurulur.
    beyinden sonra iç organlar, karnın alt kısmının sol tarafında açılan bir kesikten çıkarılır. bedenin sol tarafı, ruhun merkezi ve diriliş açısından elzem sayılan, bundan dolayı da yerinde bırakılan tek organ olan "kalbi" bulundurduğu için ritüeller açısından önemli sayılır.
    beden temizlendikten sonra sodyum karbonat ile doldurulur ve örtülür, böylece geriye kalan sıvılar da özümsenir. kurutma süreci için gerekli olan "40 gün" geçince ikinci aşamaya geçilir. keten kumaş, talaş ve tarçın veya mür gibi güzel kokulu maddeler ile doldurulan beden, yeniden kısmen esnek olmasını sağlayan 7 kutsal yağ ile yağlanır ve bedeni dezenfekte etmenin yanı sıra renkli bir görünüm veren reçine ile kaplanır.
    bu noktada "mumya" neredeyse hazırdır, geriye bir tek, sayısız tılsımlar içeren keten şeritlere sarılması, dualar okunması ve tütsü yakılması kalır.
    bu sürecin süresi değişkendir ama ideal olarak, osiris ile bir tutulan sothis / sirius yıldızının gökyüzünden kaybolduğu döneme tekabül eden "70 gün" içerisinde sonuçlanır.

    - gömülme

    mumya hazır olunca, ritüeli yerine getiren rahiplerle, ölünün yeni hayatında ihtiyacı olacağı maddeleri getiren akrabalarının katıldığı cenaze töreni için bir kızağın üzerine konur. mezara ulaşıldığında et, ekmek, bira ve şaraptan oluşan "cenaze şöleni" başlamadan önce varis, rahiplerin yardımıyla "ağzın açılması töreni"ni yerine getirir: ölüyü öte dünya yolculuğuna hazırlamayı amaçlayan metinler okunarak ve çeşitli kutsal objeler ölünün gözlerine, burnuna, kulaklarına, ağzına ve yüzüne değdirilerek, duyuları yeniden canlandırılır.
    mezarlıklar güneşin battığı nil nehri'nin batı yakasında yer alır. en kutsal mezarlık alanları arasında osiris'in gizemleri'nin kutlandığı, ölümüyle dirilişinin temsil edildiği abidos ile aşağı ve yukarı mısır'ı birleştiren djeser (mö 2630-2610) ve mimarı imhotep'in gömüldüğü sakkara vardır.

    - mezar eşyaları

    mezarların içerisinde, ölünün öte dünyadaki yeni hayatında lazım olacak olan eşyalar başta olmak üzere, yiyecek, içecek, giysi, mücevher, kozmetik, silahlar, boş zamanı geçirmek için aletler ve kutsal metinler gibi çeşitli objeler yerleştirilir.
    mumya genelde ahşap, ama bazen de keramik veya keten kumaş katmanlarının yapıştırıcı ve alçıyla karışımından elde edilen kartonajdan yapılan bir tabuta konur.
    ölünün yanında kaymaktaşından yontulmuş, ölünün mumyalanmış iç organlarını içeren kaplar vardır. ramses döneminden itibaren bu kapların kapakları horus'un dört oğlu şeklinde yapılır ve her biri; insan biçimli (karaciğer), babun biçimli (akciğerler), çakal biçimli (mide) ve şahin biçimli (bağırsaklar) olmak üzere farklı bir organ içerir.
    28. hanedandan itibaren mezarlara, bazıları ölüyü temsil eden çeşitli heykelcikler de konur; bazılarının gerektiğinde ruh için bedenin yerini alabileceği, diğerlerinin de öte dünyada olası ağır işleri gerçekleştirebileceği düşünülür.

    - mezar resimleri

    mezarların yüzeyini sıklıkla kaplayan resimler bir yandan ölüye yeni hayatında rehberlik yapmaya yarar, diğer yandan onun alışkın olduğu dünyayı sembolik olarak yeniden yaratmayı ve ruhu yeni evinde rahat hissettirmeyi amaçlar.

    en çok rastlanan resimlerden biri, kalbin tartılması ile ilgili olandır: ölü, anubis tarafından tartıya doğru götürülür ve burada kalbi, tartının diğer kefesine konan bir tüy ile simgelenen maat, yani "doğru düzen" ile kıyaslanır. katiplerin, bilgeliğin ve adaletin tanrısı thot çıkan sonucu, osiris'in başkanlık ettiği bir mahkeme karşısında kaydeder. tartının altında, tartılmanın sonucu olumsuz çıktığı takdirde kalbi yiyecek olan bir canavar yer alır. genelde bu sahnenin etrafında bulunan yazılı formüller, sonucun olumsuz olması durumunda ölüye kendini temize çıkarmak ve masumiyetini ispatlamak için ne demesi gerektiğine dair talimatlardır.

    konuya dair daha fazla bilgi almak isteyenlere umberto eco editörlüğünde hazırlanmış " antik yakın doğu" adlı kitabı tavsiye ediyorum.
  • size m.ö. 3. yüzyılda gerçekleşen ve pek bilinmeyen bir tarihi olay olan "eratosthenes'in dünya'nın çapını ölçmesi" olayını anlatayım.

    eratosthenes, m.ö. 276-194 yılları arasında yaşamış olan antik yunan bilgini ve kütüphaneci olarak bilinir. aynı zamanda coğrafyacı, matematikçi ve astronomdu. o dönemde, insanlar dünya'nın şekli hakkında farklı görüşlere sahipti ve çoğu insan düz olduğuna inanıyordu. ancak eratosthenes, dünya'nın yuvarlak olduğuna inanan bir grup bilim insanından biriydi ve bu teoriyi kanıtlamak için oldukça ilginç bir yöntem buldu.

    m.ö. 240 yılında, eratosthenes, günün en yüksek noktasında güneş ışınlarının bir kuyunun dibine tam olarak düştüğü ve bu sayede kuyunun diplerindeki suyun aydınlatıldığı siena (bugünkü aswan, mısır) şehrindeki bir gözlem yapmıştı. bu olay, sadece güneş'in tepede olduğu zaman gerçekleşiyordu ve eratosthenes bunun, dünya'nın yuvarlak olduğuna dair bir kanıt olduğunu düşündü.

    eratosthenes, bu gözlemi kullanarak dünya'nın çapını hesaplamak için şu yöntemi izledi: o dönemde, siena ve iskenderiye arasındaki mesafe yaklaşık 5.000 stadyum (yaklaşık 800 km) olarak biliniyordu. eratosthenes, iskenderiye'de de günün en yüksek noktasında yapılan gözlemlerle, güneş ışınlarının açısını ölçtü ve yaklaşık 7.2 derece buldu.

    eratosthenes, bu açı ve iki şehir arasındaki mesafeyi kullanarak basit bir orantı kurdu ve dünya'nın çevresini hesaplamak için şu formülü uyguladı:

    çevre = (360 derece / 7.2 derece) x 5.000 stadyum

    bu hesaplamalar sonucunda, eratosthenes dünya'nın çevresini yaklaşık olarak 39.375 kilometre olarak buldu. bu değer, bugünkü bilinen değer olan 40.075 kilometreye oldukça yakındır.

    eratosthenes'in dünya'nın çapını ölçmesi olayı, tarih boyunca önemli bir başarı olarak kabul edilir. bu keşif, antik çağda bilim ve matematiğin ne kadar ileri düzeyde olduğunu gösteren ve bugünkü bilimsel yöntemlerin temelini atan bir örnek olarak kabul edilir. eratosthenes, bu hesaplamaları kullanarak hem dünya'nın yuvarlak olduğunu hem de çevresinin yaklaşık değerini doğrulamıştır.

    ancak bu olay, tarihin tozlu sayfalarında kalmış ve genellikle göz ardı edilmiştir. eratosthenes'in bu başarısı, insanların antik çağda elde ettiği bilimsel ve matematiksel başarıları anlamalarına yardımcı olabilir. özellikle dikkate değer olan şey, eratosthenes'in sınırlı araçlar ve teknolojiyle bu kadar doğru bir tahmin yapabilmesidir.

    eratosthenes'in dünya'nın çapını ölçmesi, antik bilim tarihinin şaşırtıcı ve pek bilinmeyen bir olayıdır. bu olay, bilimin tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir ve günümüzde dahi bilimsel yöntemlerin temelini atmıştır.
  • m.ö. 2-3 yy antik roma'da 40-50 bin civarı 7-8 katlı olabilen apartmanların bulunması. (bkz: insula)

    günümüzdeki gibi genelikle yoksul ve orta gelirin yaşadığı; ulaşım ve tesisat sıkıntılarından dolayı (tuvaletler alt katta bulunurmuş) üst katların daha ucuz olduğu yapılarmış. bu yapılar, taş, tuğla ve ahşap gibi malzemeler kullanılarak inşa edilmişler. çoğu insula'nın yapımı sırasında, güvenlik ve sağlık konuları göz ardı edilmiş ve birçok kez yangın, çökme ve diğer felaketler yaşanıyormuş.

    kısaca, arada 2 bin yıldan fazla geçmiş ama aslında gündelik yaşamımız o zamandan çok da farklı değilmiş.

    insula
  • entry'e konu muzik ektedir

    "selahattin eyyibinin yeğeni aslan yürekli rişarın kız kardeşine karşi" isimli besteyi yapsa yapsa ancak barış manço yapardı.

    önemli tarihi bilgi için de arastırınız.

    selahattin eyyübi kim?
    rişar kim?
    kiz kardesi ne alaka?
    yegeni olarak neden itiraz etti?

    risar ingiltere kralı ama fransiz. savaslardan dolayi neredeyse ingiltere'de yasayamamiş, rodos sovalyeleri ile mucadelesi, bir cocuk tarafindan ölduruluyor ama bizim konumuz 3. hacli savasları

    bazi kaynaklara göre selahattin ile risar'in kiz kardesi evlenmek arifesinde. selahattin de risar da bu evlilige razi. ama risar'in kiz kardesi istemiyor. kibris'ta rodos sovalyelerinin devreye girdigi yaziliyor. vs vs vs.

    sadece dusunun, bu evlilik olsaydi dunya tarihi degisirdi.

    baris manco'nun beste yapmasi ve hayati da daha baska ilginc bir konu.

    edit: imla
  • türkiye’nin tarihi, pek çok ilginç olaya tanıklık etmiştir. bu olaylardan biri de laleye ilişkindir. lale, bugün dünyanın pek çok yerinde yetişen güzel bir çiçektir. ancak laleyi dünyaya tanıtan ülke türkiye’dir.

    lalenin kökeni tam olarak bilinmemektedir. bazı kaynaklar orta asya’dan geldiğini söylerken, bazıları da iran veya anadolu’dan geldiğini iddia ederler. fakat kesin olan şu ki, osmanlılar laleye büyük bir ilgi duymuştur. osmanlı sarayında lale yetiştiriciliği yapılır, bahçelerde laleler açardı. lale, osmanlı kültüründe zarafet ve ihtişamın simgesiydi.

    osmanlılar laleyi avrupa’ya tanıtmışlardır. 16. yüzyılın ortalarında süleyman kanuni’nin sarayına gelen flaman elçisi ogier ghiselin de busbecq, laleyi görür ve çok beğenir. sonra laleyi hollanda’ya götürür ve orada yetiştirmeye başlar.

    lale, hollanda’da büyük bir ilgi görür ve kısa sürede moda olur. lale soğanları çok değerli hale gelir ve bir süre sonra lale çılgınlığı başlar. lale ticareti büyük bir ekonomik faaliyet olur ve fiyatlar altınla yarışır. lale soğanlarına yatırım yapanlar zengin olur, ama lale soğanlarına borçlananlar da çok olur. fakat 1637 yılında lale balonu patlar ve fiyatlar çöker. bu da büyük bir krize yol açar. lale ticareti yapanlar iflas eder lale soğanlarına borçlananlar mahkemeye düşer, lale soğanlarına sahip olanlar ise elindeki değersiz soğanlara bakakalır.

    lale ise türkiye’de önemli bir simge olarak devamlılığını sürdürüyor. özellikle 18. yüzyılda yaşanan lale devri’nde lale kültürü zirveye ulaşmıştır. bu dönemde osmanlı sanatı ve edebiyatı, mimarisi ve bahçeciliği laleden ilham almıştır. lale motifleri resimlerde, şiirlerde, camilerde ve saraylarda kullanılmıştır. bugün de istanbul’da her yıl nisan ayında lale festivali düzenlenmektedir. bu festivalde milyonlarca lale şehrin parklarını, bahçelerini ve meydanlarını süslemektedir.

    ibb bu yıl da, 2023 yılı lale festivali kapsamında, 1-30 nisan tarihleri arasında emirgan korusu, gülhane parkı, sultanahmet meydanı, göztepe 60. yıl parkı ve hidiv korusu'nu rengarenk lalelerle süsledi
  • akhenaton

    akhenaton, mısır tarihinin en tartışmalı karakterlerinden biri.
    kimilerine göre barışçıl vizyona sahip bir firavun ve tektanrıcılığın öncüsü, kimilerine göreyse fanatik bir totaliter ve benmerkezciliği hat safhada bir "deli".

    akhenaton'a dair muhtelif görüşlerin bu denli farklılık göstermesinin sebebi ise bu zatı muhteremin gerçekleştirdiği "dini reform" kisvesi altındaki büyük siyasi değişim.

    akhenaton icraatları ile, "geleneklerden kopuş" başlığıyla da ifade edebileceğimiz döneminde, inancın ve idarenin birbirinden bağımsız düşünülemeyeceği bir zaman aralığında (mö 14. yüzyıl), tabiri caizse bir devrimci edasıyla toplum tarafından yüzyıllardır kanıksanmış, "tabu" olarak dile getirebileceğimiz değerleri temellerinden sarsmıştır.
    nitekim ölümünün akabinde, yarattığı ve her şeyin merkezine koyduğu aton kültünün ve dahi saltanatının hatırasının yok edilmesi için, sahip oldukları ölçüsüz güçlerine son vermek istediği amon rahipleri ellerinden geleni yapmışlar ve görece muvaffak olmuşlardır.

    akhenaton, hiksos hanedanın ardılı olan ve aşağı ile yukarı mısır'ı tekrar birleştirip "yeni krallık" dönemini başlatan tebli 18. hanedana mensuptur. büyük kardeşi thutmosis , babası 3. amenhotep 'den önce ölünce, ilk olarak bir süre babasıyla beraber akabinde ise tek başına yaklaşık 18 yıl boyunca (mö 1353-1331) mısır'ı yönetir.
    aslına bakılırsa mısır'da yeni krallık dönemindeki (amarna dönemi) birtakım ideolojik ve dini unsurlardaki değişiklikler, akhenaton'un babası 3. amenhotep'in iktidarında haddi zatında başlamış bulunmaktadır. "firavun kültürünün olgunluk dönemi" olarak niteleyebileceğimiz bu zaman aralığında mısır, o dönemin diğer "büyük güçleri" olan mitanni, hatti, babil ve assur gibi devletler ile son derece dinamik bir diplomatik faaliyet içerisindedir. (bkz: amarna mektupları)
    geçmişte özellikle coğrafi konumundan mütevellit, bulunduğu bölgedeki diğer devletlere nazaran daha izole bir devlet ve toplum yapısında sahip olan mısır'ın siyasi hayatındaki bu devinim, inanç sistemine de yansır ve yüzeysel olarak zaman içerisinde "değişmez" olarak sunulan firavun kültürü içerisinde sıklıkla "devrim" olarak yorumlanan yeni bir ideoloji ortaya çıkar, yani aton kültü.

    babasının vefatının akabinde iktidarı tek başına eline geçiren akhenaton, saltanatının 5. senesinde, halefi zamanında temelleri atılmış olan bu yeni doktrinin özelliklerini belirleme yoluna koyulur. ilk olarak, "amon'un hoşnut olduğu" anlamına gelen 4. amenhotep ismini bırakır ve "aton'un hizmetkarı" anlamına gelen meşhur akhenaton ismini alır. aynı yıl geleneksel çok tanrılı mısır dinini yasaklayan devrimci firavunumuz, tek tanrılı aten dinini devletin resmi dini olarak kabul eder.
    bu değişimin öngördüğü daha sert politikalar doğrultusunda geleneksel tapınaklar kapatılır ve kadim tanrıların adları, hatta "tanrı" kelimesinin çoğul versiyonu anıtlardan silinir. firavun ile tanrı aton arasındaki ilişki, propaganda amaçlı bir devlet siyaseti olarak ön plana çıkarılır. yeni doktrinin gücü, öte dünyada ölülerin kralı olan osiris gibi mısır düşüncesinde kök salmış unsurların kalkması üzerinde de belirleyici olur. yine firavun ile tanrısının arasındaki "özel ilişkiyi" vurgulamak adına ve aralarındaki somut bağın bir işareti olarak akhetaton (aton'un ufku anlamına gelir, günümüzde orta mısır'daki amarna şehri) kurulur ve başkent teb'den buraya taşınır. yeni başkentte inşa edilen yapılarda kraliyet ailesi ve özellikle güzelliği ile dillere destan olmuş, isminin yankıları günümüze kadar ulaşan firavunun karısı nefertiti; yeni ikonografik modeller olarak ortaya çıkar.
    söz konusu yeni tasvirlerin en çarpıcı özelliği ise firavunun eskisi gibi tanrısal bir durağanlıkla değil, daha çok "gerçekçi" şekilde çizilmesidir. firavunun geleneksel sahneler dışında, yemek yerken, karısını öperken ya da bir törene başkanlık ederken resmedilmesi mısır'da akhenaton'un gerçekleştirmeye çalıştığı köklü değişimin kilometre taşlarından biri olan "sanatın dinden ayrılması" gibi radikal ve mühim bir olgunun işaretidir. daha önceki firavun tasvirlerini niteleyen sade zarafet yerini neredeyse "grotesk" hale gelen güçlü bir karakterizasyona ve maniyerizme bırakır. figürlerin bedenleri artık tek eksen üzerinde değildir ve uzun boyunları vardır. elmacık kemikleri ve çeneler çıkıntılı, dudaklar etli ve gözler badem şeklindedir. karın ve kalça bölgesi geniş, omuzlar dar ve göğüsler büyüktür. vücut uzuvları incedir ve bir "orantısızlık" söz konusudur. burada amaç muhtemelen gerçekleri tasvir etmek yerine eserleri yoluyla firavunun siyasi-dini devrimini görselleştirmektir.

    akhenaton'un 18 yıla yakın iktidarı boyunca yaratmaya çalıştığı "yeni mısır" fikri, özellikle eski din ve düzenin temsilcileri olan amon rahiplerinin kışkırtmalarının da etkisiyle muhafazakar hüviyetteki toplum tarafından benimsenmez. saltanatının son yılları ziyadesiyle karanlıktır. ölümünün ardından üvey kardeşi smenkhara bir süreliğine iktidara gelir ancak bu durum kısa sürer. mö 1333'te akhenaton'un nefertiti'den olan oğlu meşhur "çocuk kral" tutankhamon yönetimi ele alır ve kraliyet sarayını memphis'e taşır. eski geleneksel dine dönüşü teşvik edici birtakım politikalar uygular. ancak onun da genç yaştaki ölümü (18 yaşında), 18. hanedanın ve ideolojisinin sonu olur. 18. hanedanın son kralı, hanedan soyundan bir prensesle evliliği ve teb rahiplerinin desteği ile tahta çıkan horemheb adlı bir subaydır. horemheb döneminde akhenaton ismi devlet kayıtlarına "düşman" olarak geçer ve 19. yüzyılda howard carter ve ekibi tarafından keşfedilene dek yaklaşık 3000 yıl boyunca tarih sahnesinden silinir.

    akhenaton ve icraatları hakkında daha fazla bilgi almak isteyenlere erik hornung'dan mısır tarihi, jean vercoutter'dan eski mısır, herodot'tan tarih ve umberto eco'dan antik yakın doğu adlı kitapları tavsiye ediyorum.
  • cihan imparatoru koskoca kanuni sultan süleyman, hayatı boyunca hiç domates, patates ve mısır tadamadan ölmüştür.
  • 1.dünya savaşında çanakkalede bizlerle beraber savaşan ileride nazi diye anılacak olan ünlü nazi generalleri var(tarihler 2.dünya savaşını gösterince bunlardan ikisi müttefiklere okyanusu ve gökyüzünü dar eden nazi deniz kuvvetleri ve nazi hava kuvvetleri komutanı olacak )
hesabın var mı? giriş yap