• birisi karşımda oturup “birey”den bahsettiğinde yani kendi kararlarını kendisi alabilen bir insanı kastettiğinde, kendi hayatını yaratmaya meyleden; birilerinin kendisini şekillendirmesine, layık görüldüğü yere, kendini içinde bulduğu duruma, düzene ve dünyaya ses çıkartan ve yeri geldi mi bunları yıkıp geçen; iliklerine işlemiş sayısız batıldan arınmış ve başarıyla büyülenen arketip tapıcılıktan yakasını kurtarmış; devleti sonraya bıraktım, onu bilinçsizce şekillendirmeye çalışmaktan kendisini alamayan ana babaya dahi tabi ve kul olma kültürüyle yetişmiş olmayı bunca içselleştirdikleri ve fakat genlerine biteviye işlemiş şark kurnazlıklarını her fırsatta sinsice sergileyebilmekle ruhani bir tatmin yaşadıkları, kendilerini yetiştirmenin ve geliştirmeye çalışmanın önemini nadiren ama ancak yeterince aşağılandıklarında ve biskim olmadıkları yüzlerine vurulduğunda kavrayabildikleri için hiddetlenen; ola ki yüklerini tutmuşlarsa, onları, duyarlılığı ve empatiyi bırakıp burnu havada gezmeyi, hiç kimseyi beğenmeyip münhasıran şekilci ve şablonculuklarını daimi olarak çekinmeden sergilemeleri dolayısıyla budalaca cüretlerinden ötürü sinmeden yargılayabilen; her canlıya, âna, olaya ve hakikate her şeyi biliyor ve anlıyor ve çözmüş gibi yaklaşmanın egoyu şövalyeleştiren bir refleks olduğu şu ülkede ikiyüzlü olmanın kaçınılmaz olduğu bir toplumu barındırdığı için, “ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol” gibi bir sözün kutsalmışçasına benimsendiği, ekmeğin paylaşımının, paylaşmaya dair alegorik bir kavrayışı simgelediğinin idrak edilemediği, hatta bir metatarif, kulluğun ikonik simgesi olarak özümsenerek kimi zaman övünce bile dönüşecek biçimde gayet sözü geçtiği gibi ‘ekmeği paylaşmak’ olarak algılandığı, kavramların sadece indirgenerek, basitleştirilerek ve kutsallaştırılarak anlaşılabildiği buralarda kendini var etmeye çalışmanın zorluğunu bildiği için ötekinin dilinden anlamaya, elinden tutmaya, onun için de mücadele etmeye çalışan; çağın kaçınılmaz bir gereği olarak kitleleri kendi içlerine kapatan ekonomik bencilliğe teslim olmuş, mütemadiyen ve bilinçsizce üreyen ve tek iyi becerdiği şey üremek olan, kendi hayat kalitesini ve dolayısıyla toplumun hayat kalitesini yükseltmekten aciz, halen ilkel içgüdülerinin hayatına yön verdiği ve bunun sonucu olarak karşılaştığı bütün zorlukları yaradan dediği ve şükrettiği metafizik bir bilincin sınaması olarak gören devasa bir halka karşın şu ortamda ürememeyi, paylaşmayı, sırtlanmayı deneyen ve evvela kendine, kendisi kadar da ötekilere inanan; zayıf olduğu için hep mahcup, yeniye yabancı ve eskiyle varolduğu için hep eskide yaşayan ve bununla övünen, son sürat öteki yaratabildiği halde ötekinden ölesiye korkan ve yabancıya yabancı, sığınma desturuyla büyüyüp hep çaresizliğe, minnetle güçlüye sığınan ve yakınmayı bir kültür olarak nesilden nesile aktaran insanlarla dopdolu şu garip memlekette birey olmanın aile, toplum ve devlet tarafından hem anlamının bilinmediği, hem öğretilmediği, hem de hiç desteklenmediği, bilakis ayıplandığı buralarda “birey”i telaffuz eden kişinin ne kastettiğini anlamakta hayli zorlanıyor ve kendisini nasıl da kolayca her şeyden sıyırarak “birey”liğe yakınlaştırdığını şaşkınlıkla izlerken buluyor ve kendime, özellikle türkiye’de bireyin ötesine bir türlü geçemediği ve kurtulamadığı mekanik/stereotip tasarımını nasıl olup da yok saydığına, göremediğine, sezemediğine üzülürken rastlayıp bir efes ekstra sipariş ediyorum izninizle.
  • her gun yasanan gundelik hayatta bireyin aciklamasini yapmak herne kadar zor olsa da, birey esittir toplum zihniyeti dogru degildir. zira toplum denen seyi bireyler yaratir ama bireyi toplum yaratir mi sorusu daha onemlidir. dusunceyi ureten, hisseden, yaratici veya yikici olan bireydir, toplum degil. sosyal cevresinden herhalikarda etkilenir tabi ki, ahlak anlayisi, etik, tabular..vs. onun yaraticiliginin bir parcasidir. 'but whatever each individual takes from society will be used by him in his own unique way-with his special senses, his bio-chemical make up, his pyhsique and temperament and nobody else's.' der aldous huxley. (brand new world revisited, p.143)
  • birey olabilmek önemlidir, çünkü insan, doğası gereği ilk aşamada bağımlılık'tan bağımsız'lığa daha sonra ise bağımsızlıktan karşılıklı bağımlılığa geçer. başka bir deyimle, bağımsız olamamış, yani birey olmayı becerememiş kişilerin, bir anda "toplum üyesi" "aile üyesi" "ekip üyesi" olmasını bekleyemezsiniz.
  • birey kendi özerkliğinin bilincinde ve bunu yaşayan insandır. bazı düşünceler vücut dediğimiz somut sınırların aslında bir yanılsama olduğunu, kainatın bir olduğunu söyler. fakat balık suda olduğunu bilmez misali, özerkliğini tanıyamamış kişi daha geniş bir birliği de anlayamaz. çünkü insan aklı ancak birini diğerine bakarak tanımlar yani dualite kurarak tanır. günümüzde çoğu insan içinde yaşadığı toplumun, grubun içinde ona verilen sıfatlar çerçevesinde hayata bakan insan "genişletilmiş bir bencillik" içinde yaşamaktadır. kendini kariyer, ideolojik çerçeve, ırk, ulus veya din ile tanımlayan insan, birlik bilinci seviyesine çıkmıyor, birliği kendi varlığını kanıtlayabilmek için "ben" e indirgiyordur. bir diğer uç ise bunları tamamen yok saymak ve biyolojik ve sosyal varlığını tamamen yadsımaktır. taraf tutmak ve seçmek dengeyi sağlamak ve varlıkları korumak adınadır.
    birey olabilmiş insanın duyguları ve benlik anlayışı değişkendir. yerine göre sert, katı, şefkatli ve yumuşak heyecanlı ya da sakin olabilir. öğretmen veya öğrenci, yönetici ya da yönetilen, atılgan ya da çekingen olabilir. dengeyi koruyabilmek adına düşünebildiği en geniş çerçevedeki varlıklara saygı duyarak bir tarafı ya da ötekini tercih eder. birey olabilmiş insan ne zaman savaşacağını ya da ne zaman çekip gideceğini bilir. sadece akıl veya sadece duygu ile bir şeye bağlanıp onu sonsuza kadar fanatik bir şekilde savunmaz. önüne her çıkan durumu ve olayı değerlendirebilme yetisine sahiptir. değerlendirme sonucu uyum sağlar ya da değiştirmeye çabalar. bir kitleyi, sistemi veya toplu bir gücü karşısına almanın zaman kaybından başka bir şey getirmeyeceğini bildiği halde insanların kendi bireyliklerini fark edebilmeleri ve sonucunda insanlığın ortak paydalarında bir araya gelmelerini sağlamak için her insana teker teker önem verir.

    kısacası ne ağaçları sayarken ormanı kaçırır ne de ormana bakarken ağaçlardan meydana geldiğini unutur.
  • devletten, idealden, sistemden ve düzenden üstün olmasına rağmen yüzyıllarca araç olarak kullanılmış ancak liberal politikalarla amaç haline dönüşecek toplumun en küçüğü ama değerlisidir. kişisel görüşüme göre; devletler uzun vadede olduğu gibi kısa vadede de bireye dönecek birey odaklı politikalar izlemelidir. bireylerin mutluluğu ve ihtiyaçları hemen ve o an karşılanmalıdır. bireyin ödev ve sorumluluklarının hakka dönmesi daha verimli olmalıdır. ideal devletin ve devlet düzenin yolu sanırım buradan geçiyor. bakalım ben böyle günleri görebilecek miyim?
  • demokratik dürbünle bakıldığında sadece bi reydirler ve temsili demokrasi temsilinde figürandırlar. susarlar ve sustukça rol sırası onlara gelir ; sufle verenleri boldur ama diyalogları yoktur.gözalabildiğine uzanan step düzlüklerinde sürüler halinde dolaşan , arkadaşlarını aslan yerken mal mal bakan zebralardır.daima john malkoviç maskesiyle guy fawkes oynarlar. pek tekil ve pek tikeldirler ama tekin değildirler, tümdengeldikleri için tümevarmaları zordur, önermenin birilerdir fikrimce.
  • hochschule frankfurt hogwarts'ta horkheimer hoca hep söylerdi. "tarihte birey'in ilk örneği yunanli kahramanlardir!" çok tartişmişliğimiz vardir. birey liberal bir soyutlamadir diye direnmişliğim vardir. ama yanilmişim, kabul ediyorum şimdi. ama o da birey kavramini, devlet kavramiyla beraber düşünmekten hiç vazgeçmedi kardeşim. kendini devletin, ordunun, kentin dişinda tanimlayan ve bunu gösteren yunanli kahramanin, paris'in, helena'nin, akhileus'un, herkül'ün avrupa tarihi boyunca doğup yaşayan tüm bireylerin atası olduğuna inandi. avrupali cesaretiyle, asyali zekasini anadolu topraklarinda yanyana gelmiş gibi düşünen platon'un yani başinda bir yerde durmaya devam etti. uygarliği helen kökenlere bağlamakta israr eden, hegelden çok renana sadik kalan bu garipliği hiç anlamadim be abi.. ama simdi anliyorum sanki. dedim ya yanilmişim. dram'in ve trajedinin kahramanini, bugünkü kahramansiz insanliğin, en basit kahramanliklari bile bir komedi haline getiren bu boktan, kahramanlara katlanamayan dünyanin içinde bir yerde görmek, devlet'e takmayan bu kahramani tarihle ve felsefeyle bağlamak onu mutlu etti. umursamadan bağlaniyorum bu fikre. çünkü gelişmiş birey, gelişmiş toplumun ürünü değildir. ve artik birey olmak için kahraman olmak gerek. bu yüzden emniyet şeridinden giden tüm kahraman arabalara selam ederim. emniyeti umursamadiklari için..

    egosantrik edit: afili düşünmüş müyüm hocam..
  • izlenmekte, kan revan..

    http://i.imgur.com/gtwm0.jpg (bkz: sarkis paçacı)
  • olmak için çaba sarf ettiğim. babamın her seferinde yakasından yakaladığı. eşcinselse evden atılacak olan. bira içince iğrenç, sevişince ahlaksız. kukla. kaybedersen aramaya çık. senin.
  • tc'de evli değilsen kadın olarak birey değilsin.
    tarlan, araban vs yoksa erkek olarak birey değilsin.
hesabın var mı? giriş yap