• hegel, ‘ ferd şahıs olarak her şeyini daha iyi bir şahsiyet olan devlete terk etmelidir ‘ diyen ve her daim kuvvet ile sistemin destekçisi olmuş alman filozofudur. eleştiri için çok uğraş gerekmez.
  • birincisi, konu ilber ortaylı-celal şengör ikilisinin fatih altaylı ile yaptığı sohbette geçiyor.
    ikincisi, yorumların tam o bölümü almanca; almanca bilmeyenin anlaması mümkün değil. iki elitist, narsist sadece kendilerinin anlayacağı şekilde sohbet ediyor. bol kahkahalı demeye gerek var mı, bilmem.
    üçüncüsü, onların ifadeleriyle hegel "salak bile değil, şarlatan"mış.
    "kant'dan sonra gelen orjinal kişi schopenhauer" miş.
    özle kızdım ki, terbiyem bozuk olsa neler söylerdim.
    ülkenin aydınlarına bak, felsefeci deyince "orjinal"liğe göre sınıflıyorlar. bir filozofa layık gördükleri yakıştırmalar akıl alır gibi değil.
    hegel, kant'ı bile eleştiren insandır, diyalektik mantığın kurucusudur ama siz diyalektiğe "tü kaka" demek isterseniz, hegel'e de "şarlatan" dersiniz tabii. sağ cenahta yer almak böyle bir şeydir.

    aslında şengör ve ortaylı'ya çok yakışmış.
  • ulan amma mesele yapmışsınız kaç sayfa. hegel'i eleştirmeyen mi var amk? apo bile çoktan aştı geçti yav (bkz: hegel'i de aştım)
  • hegel i eleştirmek öyle kolay bir icraat değildir. hegel’den sonra, ciddi bir biçimde felsefe yapmak artık olanaklı da değildir. çünkü kendisi felsefi düşünceye nihai formunu vermiştir desek yanlış olmaz. (bkz: jean hyppolite) dediği gibi “onun spekülatif düşüncesi felsefenin tam da özünü damıtan “filozofların sonuncusu”dur. “
  • başlığın hala entry girilecek kadar güncel olması üzerine görüşlerimi yazayım dedim.
    celal şengör'ün hegel eleştirisi bir kenara, söylediklerini daha kibar bir dille marx çoktan söylemiştir. işin esas kötü yanı şengör gibilerin, popper gibi egemenlik fetişisti belirlenemezcilerin kuyruğuna takılıp marksizm'i, hegel'in dogmatikliğiyle aynı kefede görmesidir.
    arkadaşlar marx, hegel'in aksine dogmatik değil, genellemecidir. ikisinin arasında kum tanesiyle dağ kadar fark vardır. doktora tezinde marx, rastlantısallıkla ilgili fikirlerini anlatırken tamamen dogmatizme karşıdır. aynı şey, kutsal aile'de tarihin insanları değil, insanların tarihi yazdığıyla ilgili kısım için de geçerlidir. tarih nedir'deki bir alıntıda marx'ın determinizm düşmanlığıyla ilgili başka bir dizesiyle karşılaşmıştım: 'farklı nedenler ve olgular, farklı zaman ve mekanlarda öngörülemez sonuçlar verebilirler.' lakin bunların hiçbiri tarihin öğreticiliğini reddetmemiz, yüksek ihtimalli sonuçlara dair 'kehanetlerde bulunmamamız' için bir neden değildir.
    wef, oxfam gibi sosyoekonomiyle ilgili yıllık raporlara bir göz atıp marx'ın sosyoekonomik çıkarımları ve bilim felsefesiyle karşılaştırınız. artı değer, yedek emekçi ordusu, orta sınıfın tasfiyesi, gelir dağılımı adaletsizliği.. körü körüne liberalizme bağlanmış şengör gibiler dışında benzerliğe şaşırmayacak insan yoktur. fakat söylediği herşeyin doğru olduğunu iddia etmek marksizm'in doğasına aykırıdır. marksist diyalektikte olgular ve olayların yadsınmasının bir sonu yoktur, buna marx'ın kendi fikirleri de dahildir. zaten marx'ı 'tutarlı ve mantıklı bir şekilde' en çok eleştirenler, marksist'lerdir. marx'ın her söylediğine katılan, felsefesinin bazı noktalarının yanlış veya eksik olduğunu kabul etmeyen marksist'i siyanürle arasanız bulamazsınız.
  • sebebi şu videoda bahsettiği "birbirini nakzeden iki önerme ile başka bir önermenin birleşiminden istediğin sonucu çıkarabilirsin" mantığını felsefesinde istediği sonuca varabilmek için gönlünün keyfine göre kullanması, yani bir bakıma matematik bilmemesi yahut bildiği halde şarlatanlık yapmasıdır.

    şengör videoda "bunu zaten matematikçiler biliyor" dediği için matematikçilerin ne bildiğini açıklamaya çalışma gereksinimi duydum. işsiz misin diye mesaj atmayın çünkü işim bu.

    başlayalım:

    şengör'ün videoda bahsettiği bu olaya matematikte hepdoğru (totoloji) ya da hepyanlış denir ve gerçekten de bu tür önermelerle gönlümüzün keyfi nasıl bir sonuç isterse öyle bir sonuç bulmamız mümkündür.

    öncelikle önermeler mantığı bilmeyenlerin bertrand russell'ın papa olduğunu kanıtlaması yazısından konu hakkında yüzeysel de olsa fikir sahibi olmasını şiddetle öneriyorum. önermeler mantığına hakim olanlar ise yazıyı hiç okumadan devam edebilir.

    şimdi diyelim ki totoloji, yani her zaman doğru olan bir önerme yaratmak istiyoruz.

    bunun için basitçe q = ( p v p' ) şeklinde bir q önermesi, yani celal şengör'ün tabiriyle birbirini nakzeden iki ifadenin birleştirildiği bir önerme tanımlarız.

    bu durumda q önermesinin değeri p önermesinin ne olduğuna bakılmaksızın her zaman, ama her zaman doğru olur. buna totoloji denir.

    eğer biz her zaman doğru olan bir önerme yerine her zaman yanlış olan bir önerme oluşturmak istersek de basitçe q önermesinin değili olan q' önermesini, yani de morgan yasası gereği p' ^ p önermesini kullanmış oluruz.

    eğer biz q önermesini gönlümüzün keyfine göre herhangi bir önerme ile veya bağlacı ile birleştirirsek bu iki önermenin birleşmesinden ortaya çıkan üçüncü önermenin daima doğru olacağından emin olabiliriz.

    örneğin r = ( q v p ) durumunda r önermesinin p ne olursa olsun doğru olacağını biliriz.

    bu durumda basit bir totoloji tekniğinden yola çıkılarak oluşturulmuş bir önerme kullanarak ciltlerce felsefe kitabı inşa edebiliriz ve biz bu kitabı totoloji üzerine inşa ettiğimizden dolayı ne dersek diyelim dediğimiz şeyin doğru olduğunu öne sürebiliriz.

    yani mesela hegel = ( q v r v t v y v u v ı... ) şeklinde sonsuza kadar gidebiliriz ve hegel önermesi her zaman ama her zaman doğru olur çünkü zaten q önermesi totoloji olduğundan her zaman doğrudur.

    "iki önermeyi neden veya bağlacıyla bağlıyoruz, onun yerine ve bağlacıyla bağlayalım işte, zaten hegel ve bağlacıyla bağlıyor" diyenler olacaktır.

    bunun sebebi tüm önermelerin bir normal önermeye eşdeğer olması ve normal önermelerin de tümel asal önermelerin veya bağlacı ile birleştirilmesinden ibaret olmasıdır.

    bunun ne anlama geldiğini kavrayabilmek için normal önerme ve tümel asal önerme dediğimiz şeyleri açıklamamız gerekir.

    tümel asal önerme dediğimiz şeyler matematiksel açıdan tutarlı, yani mantıksal çelişkilere ve paradokslara izin vermeyecek biçimde inşa edilen önermelerdir. bir önermenin çelişki içermemesi için totoloji ve hepyanlış içermemesi gerekir. bunun yolu şu şekildedir:

    n bir doğal sayı ve her i = 1,2,3,....n için q(i) ya bir temel önerme ya da bir temel önermenin değili olsun. ayrıca herhangi bir temel önermenin hem q(i) hem de q(j) önermelerinde aynı anda bulunmadığını varsayalım. yani i değerlerinden herhangi biri ile j değerlerinden herhangi biri aynı olamaz. bu durumda q(1) ^ q(2) ^ q(3) ^... q(n) önermesi tümel asal önerme olur.

    bu durumda bir tümel asal önerme iki eş temel önermeyi yahut herhangi bir önermenin hem kendisini hem de değilini, kısaca totoloji veya hepyanlış içermez.

    yani mesela p(1) ^ p(1) bir tümel asal önerme değildir.

    aynı şekilde p(1) ^ p(1)' de bir tümel asal önerme değildir.

    tümel asal önermeleri q(1) ^ q(2) ^ q(3) ^... q(n) şeklinde tanımladığımız için p(1) v p(2) önermesi de bir tümel asal önerme olamaz.

    bu durumda herhangi bir tümel asal önermenin değerini her durumda doğru yapabilmek için tek koşul tüm önermelerin doğru olmasıdır. yani siz mantıklı bir sonuca varmak isterseniz birbiri üzerine inşa ettiğiniz hiçbir önermenin değeri yanlış olmamalıdır. çünkü tümel asal önermelerin yapısı gereği eğer tek bir yanlış önermeniz bile olursa bütün sisteminiz çöker ve siz saçmalamış olursunuz.

    bu şekilde herhangi bir önerme doğru diye o önermeden istediğimiz sonucu çıkaramayız ve yabancıların "mathematical rigour" dedikleri üstün keskinlikte çelişkisiz önermelerle hareket etmek zorunda kalırız.

    normal önerme dediğimiz şeyler de şu şekilde tanımlanır:

    birbirinden farklı tümel asal önermelerin birbirleriyle veya bağlacı ile birleştirilmesiyle oluşan önermeye normal önerme denir.

    bu durumda şu sonuca varırız:

    eğer bir normal önermenin doğru olmasını istiyorsak o önermeyi oluşturan bütün tümel asal önermelerden tek bir tanesi bile doğru olsa normal önermemiz doğru kabul edilir.

    normal önermeler matematiksel açıdan tutarlı önermelerdir çünkü veya bağlacı aslında "bu önermelerin içinden en az biri doğruysa genel önerme doğrudur " demekten ibarettir. eğer o şeylerin içlerinden biri bile doğru değilse önermemizin değeri yanlış, biri bile doğruysa da doğru olur.

    örnek:

    a = 1
    q=1
    p=0
    r=0

    bu durumda d(a) = ( d(q) v d(p) v d(r) ) dediğimiz zaman "a önermesinin değeri q önermesinin, p önermesinin ve r önermesinin değerlerinden en az bir tanesine eşittir" demiş oluruz ve bu doğrudur çünkü a önermesinin değeri q önermesinin değerine eşittir.

    şimdi celal şengör'ün hegel'e salak demesinin sebebine gelelim.

    hegel şengör ve popper'e göre salaktır çünkü hegel normal önermelerin totoloji içerebileceğini iddia eder ve normal önermeler totoloji içeremez çünkü normal önermeler tümel asal önermelerin veya bağlacıyla birleşmesinden oluşur. eğer normal önermeler totoloji içerirse bu tümel asal önermelerden en azından bir tanesinin totoloji olduğu anlamına gelir, ki bu tanım gereği mümkün değildir. şengör'ün tabiriyle zırvadır.

    peki hegel'in normal önermelerin totoloji içerebileceğini iddia ettiği nereden çıktı?

    çünkü zaten her önerme aslında bir normal önermeye eşdeğerdir. yani eğer herhangi bir önerme ortaya atıyorsak mutlaka ve mutlaka değer çizelgesi bu önermeninki ile tamamen aynı olan ve tümel asal önermelerden oluşmuş başka bir önerme de bulunmak zorundadır. bu durumda eğer birbirini nakzeden iki ifadenin birleşiminden, yani totolojiden yola çıkar ve bunun üzerine her haltı doğru olan bir felsefe inşa edersek, bu durumda değer çizelgesi bu felsefe ile tamamen aynı olan bir normal önerme de bulunmak zorundadır.

    yani basitçe hegel'in mantığına göre bizim canımız neyin doğru olmasını isterse o doğrudur.

    mesela canımız zfc aksiyomatik sistemince 2+2=8 denklemi doğru olsun isterse o zaman 2+2=8 doğru olur.

    evet, o cilt cilt kitaplar bu kadar saçma bir mantık üzerine kurulu işte.

    neden?

    çünkü mantığın ne olduğunu bilmeden mantıksal çıkarım yaparsak saçmalıklar üzerine kolaylıkla ciltlerce kitap yazabiliriz.

    peki neden her mantıksal önerme için o önerme ile eşdeğer çizelgeye sahip bir normal önerme bulunur?

    bu saatte onun kanıtını burada açıklamaya üşendiğim için direkt olarak ali nesin'in önermeler mantığı isimli kitabından kanıtın görselini bırakıyorum.

    birinci sayfa

    ikinci sayfa

    dipnot: matematikte teorem ve kanıtlarda kullanılan totolojiler, yani daima doğru kabul edilen şeyler vardır ve bu şeylere "aksiyom" denir. biz aslında matematiği aksiyomlar üzerinden inşa ederiz ancak bu aksiyomlar aşırı derecede basit, tamamen sağduyu ve mantık ile oluşturulmuş, kişinin perspektifiyle ilişkili olmayan şeylerdir. yani siz eğer felsefe yapacaksanız kendi görüşünüzü destekleyebilmek için ortaya aksiyom atıp bu aksiyom üzerinden sonuçlara vararak gerçeklik budur diyemezsiniz çünkü eğer ortaya aksiyom atıp gerçeklik budur derseniz yaptığınız şey felsefe değil din, ortaya aksiyom atıp bu aksiyom neticesinde şu sonuçlara varılabilir derseniz de yaptığınız şey yine felsefe değil matematik olur. yani hegel'in totolojilerini aksiyom kabul edersek yine aynı mantıkla gerçeklik dediğimiz şeyin hegel'in keyfi ne isterse o olacağını kabul etmiş oluruz.
  • ancak celal şengör ve şengöri tarikatı müritleri gibi bilimsel yöntemi gökten inmiş ayet zanneden tiplerin haklı bulacağı türden bir eleştiri. e bu şeyh şengör'ün esin kaynağını da biliyoruz, bir başka bilimsel yöntem fetişisti karl popper'den başkası değil.

    pozitivizmin ve bilimsel yöntem dayatmasının az okuyan ve az düşünen dimağlara en büyük zararı da bu oldu işte, adamlar her boku indirgemeci düşünüyorlar ve "iki farklı önermeden istediğin sonuç nasıl çıkıyor hacıt" falan gibi yüzeysel sorularla geliyorlar. sen hayatta her x yaptığında y sonucunu mu alıyorsun kardeşim? mesela birine "annene selam söyle" dediğin zaman seni öldürmeye kalkıyor, öbürü ise gülüp geçiyor değil mi? niye böyle oluyor peki? açıklayalım:

    1) insan rasyonel değil irrasyonel ve tinsel bir varlıktır, aklından çok duygularıyla hareket eder. dolayısıyla descartes'ın rasyonalizminden ilham alarak yaptığınız mantıksal açıklamaların ezici çoğunluğu çöptür çünkü sizin mantıksal önermeleriniz insanların duygularını hesaba katamaz, bir ölçüde katmayı başarsa bile önermeler arasında daima nedensellik bağı arar. hadi bir avrupalı'nın bunu anlayamamasını anlarım ama bu kıtlıkta bile erdoğan'a %40'a yakın oy vermesi muhtemel bir ülkede bunu nasıl anlayamıyorsunuz? insan o kadar rasyonel bir varlıksa doktor yıllardır bu seçim sonuçları ne?

    (bkz: schrödinger'in kedisi)

    2) pozitivizmin en büyük sıçışı bilimdeki paradigma kavramıyla çelişki içinde oluşudur çünkü pozitivistlerin kutsadığı bilimsel yöntemin bize kesin ve değişmez doğruları her şartta vereceğine dair bir kanıtımız yok. yani yarın daha geçerli bir metot bulursak geçmişte dünya merkezli evren teorisinin bir anda çökmesi gibi pozitivizmin bilimsel yöntemi de bir anda çöküşe geçebilir. bu konularda daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler kuhn, feyerabend gibi düşünürlere göz atsalar iyi ederler ki o bilgisinden sual olunmayan celal şengör efendi kuhn'un tek bir kitabını dahi okumadığını kendisi ifade etmiştir. belli oluyor zaten okumadığı da.

    (bkz: paradigma)

    3) ortamda bir sosyal bilimci varken sosyal bilimlere ait konuları salt matematiksel bir bakış açısı kullanarak açıklamaya çalışmayın, belki nezaketinden dolayı size bir şey demez ama derse girdiğinde öğrencilerine sizi anlatıp güler. ha belki de nezaketli davranmayıp size hücum eder ve öğrencilerine bu konudan hiç bahsetmez, orasını bilemeyiz çünkü canımız neyi istiyorsa o doğrudur değil mi kehkehkeh
  • sözler köşkü adlı bir youtube kanalında 2-3 günde bir "allah neden var, çünkü allah var..." gibi argümanlarla evrim teorisi çökertiliyor. celal şengör'ün kafası da aynı. ömrünün son yıllarında olur da iman ederse bu kanalda safsatalarına devam edebilir.

    buradaki sıkıntı hegel'ı eleştirmesi değil, okumadan eleştirmesi. argümanlarını -çoğu zaman adını vermeden- kullandığı popper hakkında da benzer görüşler yaygın.

    şengör'ün kendince "çökerttiği" felsefenin hegel'a ait olmadığı şurada basitçe anlatılmış, yorumlarla birlikte okunası meraklıları için:

    http://thinkclassical.blogspot.com/…antithesis.html
  • sorun şu ki, celal şengör hegel'in felsefesini eleştirip marx'ın da kendi felsefesini olduğu gibi bunun üzerine inşa ettiğini sanıyor. oysa marx'ın ortaya koyduğu diyalektik materyalizm, hegel'in felsefesinin üzerine değil, hegel'in felsefesinin eleştirisi üzerine inşa edilmiştir.

    doğru düzgün okumadan bilmeden, peşin hükümlülükle birşeyleri eleştirmek işte bu yarı cahillik insanları böyle salak durumuna düşürüyor...
hesabın var mı? giriş yap