• akciğer kanserinden ölümünü an be an izlediğiniz, ölümünden sonraki birkaç gün sigara içemediğiniz, sonra yine kendinizi sigara içerken yakaladığınızda "ben benim a.ına koyayım" dediğiniz, 40'ı yaklaşınca yine kendi kendinize küfürler ettiğiniz ve şu son konuşmanın aklınızdan çıkmadığı kişinin ölmesidir:

    h: dede ne getireyim sana bir dahaki gelişimde? o sevdiğin peynirden getireyim mi yine?
    d: hava getir. nefes alamıyorum.
    h: dede oksijen tüpünü doldurttum yine. bak daha rahat alman lazım nefes şimdi.
    d: yok kızım, oksijen koymamışlar ona, alamıyorum oksijen falan.
    h: söz sana bir dahaki gelişimde daha iyisini getireceğim dede. *

    sana söz verdiğim o oksijen tüpünü getiremeden seni yatırmışlar, üstüne bembeyaz çarşaf örtüp bıçak koymuşlar dedem. ben sözümü tutmuştum oysa ki.
  • babanız ve amcanız üniversitede, halanız lisede iken, geçkin yaşını umursamadan evi terkedip giden, maddi manevi hiçbir destek vermeden başka bir kadınla imam nikahlıyla yaşamaya başlayan, birkaç milyarlık para için yıllar sonra daha yeni barışmış olmalarına rağmen babanızı herkesin önünde küçük düşüren "bir adam"sa ölen; ilk gördüğünüzde ortaokuldaysanız ve bir tek zil zurna sarhoş bir şekilde "sen benim torunum musun şimdi" demesiyse beyninizde yankılanan, sadece ölürken ardında bıraktığı iki tane sizden küçük gayrı meşru amcanız ve babanızın döktüğü gözyaşları yüzünden üzüldüğünüz olaydır.
  • asla unutulmayacak şey.. hele benim dedem gibi bir hastane olursa ölüm mekanı. ona bir daha su veremeyeceksiniz işte, oysa ne kadar sinir olurdunuz kalkıp kendi alsa ya derdiniz, veremeyeceksiniz işte bir daha su istemeyecek sizden.. şimdi ona suyu mezardaki sucu çocuklar pet şişelerle dökecekler, sizden bahşiş alıp gidecekler. sigarasından nefret ederdiniz dimi? sarılmazdınız bile ona sigara kokuyor diye. bir tek bayramlarda katlanırdınız ona yakın olmaya o da bayram diye. şimdi yok o el yokk. sigaraya başladınız dimi onun kokusunu arıyorsunuz çünkü nikotin koksa da dedenizdi o, sizi severdi işte...
  • akşam yemeği yenmektedir.. bir telefon.. anneye gelmektedir.. anne telefonu alır.. suratındaki ifadede pek de bir değişim yoktur.. telefonu tek bir söz söylemeden kapatır.. sofradan kalkar.. salonun bir köşesine gider.. ailenin geri kalanı arkasından bakar, çünkü yemek sırasında mutfaktan çıkması alışıldık değildir.. arkası dönüktür.. bir süre dışarıya bakar.. daha sonra balkon kapısını açar ve dışarı çıkar.. kapıyı arkasından kapatır.. önce ayakta ileri, uzaklara bakarak durur sırtı dönük öylece.. sonra dayanamaz oturur.. bir süre sonra geri döner içeri girer gözleri şişmiş kıpkırmızı olmuştur.. ve dayanamaz.. en sonunda koltuğa oturur ve hüngür hüngür ağlamaya başlar.. yanına gidilir oturulur.. dedenin hastahanede olduğu biliniyordur.. ancak geçen kötü günlere rağmen umut her zaman o güçlü kadının yüreğinde koca bir tohumdur.. ama tüm umutlar söner, tüm sözcükler biter.. içimizde kalan küçük mutluluk ateşleri de söner gider o sel gibi akıp giden gözyaşı damlalarıyla.. sonra haftalarca, aylarca annenin yoldan geçen her yaşlı adamı ona benzetmesi ve her defasında hüngür hüngür ağlamaya sanki hiç kesilmemişcesine devam etmesiyle sürüp gider..

    sanki aradan aylar, yıllar geçmedi de sanki hala çatıda ustalarla beraber çalışan, kahvede oturup, yanına gittiğimizde aynı koltuğuna oturup sırayla yanına dizilmemizi bekleyen o uzun boylu saf adamı görüyorum annem her balkona çıktığında.. sanki annem her balkona çıktığında o içeri giriveriyor yüzünden hiç düşürmediği gülümsemesiyle..
  • 2 gun once kardesıme pasam,bana da prensesım dıyecek bırının kalmaması.dedemle bırlıkte kalbımınde topraqa gomulup orda kalması.cıt cıksa uyanan daq gıbı ınsanın gomulurken eqılıp bukulmesı ve kucucuk,mınıcık bı tepkı bıle vermemesı!!...artık dayanamamak...
  • çocukluğunuzun büyük bir bölümünün geçtiği odayı ziyaret edersiniz tekrar.
    hafif bir ışık girer odaya, aralık kapıdan.
    yatağa uzanır odayı incelersiniz; ahşap tavan, ahşap dolaplar..
    içerideki odalardan eski, tanıdık sesler gelir.
    dedesiz geçen ilk bayram.
    bir tek o'nun sesi gelmez...
  • tum cocuklugunu yanlarinda gecirdigin iki tontondan anneanne anlatır:
    kucucuk bebekken, annenden uzak şehire getirip bakmaya başladık seni. başka çare yok, anne çalışacak. bir odaya çingen beşiği yaptık sana, altında da bir divan. bir gün her nedense ağlıyorsun, bebek işte. deden de oturmuş divana, o da ağlıyor. "sana n'oluyor?" diye gittim yanına, dedi ki "onun bir derdi olmasa ağlamaz, o ağlarsa ben dayanamam."

    el kadar bebeği ciddiye aldın.
    tam tanımaya başlayacaktım seni, göbeğine yerleştirecektim hayatımın da sen ne yaparsan onu örnek alacaktım, gittin. anneannem demeseydi "ağlarsan çok üzülür" diye dayanamazdım.
  • dokuz yıl önce soğuk bir bayram tatiliydi. her fırsatta kaçtığım yer olan köye, dedemin yanına gitmiştim. tatilimin son günü, evde yalnız kaldığımız bir anda dedem bana seslendi. koştum gittim, "gel dedi, yanıma otur" oturdum. kolunu attı, sarıldı, iki damla yaş düştü gözlerinden. şaşırmıştım. çerkes ihtiyarları sert olur. sert adamdı benim dedem de. neredeyse altmış yıl aynı yastığa baş koyduğu babaannem öldüğü gün bile tek damla gözyaşı görmedim ben bu adamın gözlerinde. bana yakında öleceğini, bir daha görüşemeyeceğimizi söyleyerek vedalaştı ve helalleşti benimle. o an tek düşündüğüm şey dedemin bunamaya başladığıydı ama çok geçmeden ölüm haberini aldım. ölürken bile kendini bozmadan öldü. durup dururken " oğluma (babama) haber verin, ben ölüyorum" demiş, yatmış ve ölmüş. bir daha asla ne bir bayramın tadı oldu eskisi gibi, ne de köyün. evin direği yok o öldüğünden beri ve kimse yıl 1934, ağustosunun 26'sı diye başlayan hikayeler anlatmadı bir daha. ve eminim ki dünyada bir kez daha bu kadar saygı duyacağım bir insan olmayacak.
  • belki de daha acısı iki dedenin de sen doğmadan önce vefat etmesi ,dede torun ilişkilerine imrenerek bakmak ve bu acıyı bile hissedememek ...
  • size cocukmusunuz gibi davranabilen, sizinle 10 yasinda bir cocukmusunuz gibi sakalasabilen son insanin vedasidir. gercekten de cocukluk doneminin son perdesini de kapatan bir kilometretasidir dedenin veya buyukbabanin kaybedilmesi. hayat birden daha ciddi ve sevimsiz gozukmeye baslar malesef...
hesabın var mı? giriş yap