• filmin başlığına yazan bir çok yazarın filmi hemen hemen hiç anlamadığını, muhtemelen de bir çoğunun bu yüzden filmi sevmediğini söylerek iddialı bir şekilde gireyim entry'ye. ama bu kötü bir şey değil, hatta tam aksine.

    aklımda kalan noktalarla birazını açıklayayım filmin;

    --- spoiler ---

    adamın baştaki tepkisizliğinin nedeni yaşadığı travmanın ağırlığı, arkadaşlar.
    hiç bir hissetmedim dediğinde değil, trenin acil yardım frenini çekmesiyle ifade ediyor adam kendini. "pain is so big you feel nothing at all" diye bir şarkı sözü var, hatırlayın.

    adamın beyaz yakalı bunalımından çok da muzdarip olduğunu hiç düşünmüyorum, bazı arkadaşların tespit ettiği gibi, belki çok az. yani işe git gel, ne kadar anlamsız şeklinde kendini gösteren yalandan varoluş bunalımı tribinde değil bu kardeş. muhtemelen filmin sonunda iyileştiğinde işine de dönebilir. tabi biraz daha az sahte bir insan olarak. bütün o sokaklarda delirmeler, kendi olmak filan da değil. tamamiyle çaresiz bir tutunma çabası.

    acıyı neden mutlulukla karşıladığını da ilk yazdığım paragrafa bağlayıverin, adam acı da olsa bir şeyler hissedebildiği için mutlu oluyor. çünkü o kadar ağır bir uyuşma hali içindeki (doktora gidiyor hatta bunun için) hissedebildiği her hangi bir duygu hayatta olduğunu hatırlatıyor.

    cenaze evindeki çocuklara bakışı da bir şeyler ifade ediyor, emin olun. ölümü yenebilen çok basit bir şey var: çocukların neşesi. karusel fikrinin yeşerdiği sahne orası mesela. finalde çocuklarla koşarken ölümü ve kederini yeniyor adam.

    ha bi de: sırf karımı sevmiyordum dedi diye karısını sevmediğine de inanmayın. karuselde dönerken kızaran gözlerde görebilirsiniz sevgisini.

    --- spoiler ---
    ama en nihayetinde, filmi izledikten sonra "e bu ne amk, ne biçim film bu " filan diyorsanız bilin ki şanslısınız.

    bazı şeyleri anlamamak iyidir bence.
  • herkes yasını / acısını /hesaplaşmasını kendince yaşar .... bazen beklenen tepkiyi vermediği için o insanı yargılar kendince laftalarsınız ...

    yapmayın izleyin. sevmediğini düşündüğü eşinin üzerinden hayatla / kendi hayatıyla / eşiyle hesaplaşmasını her şeyi yeniden yapmak için yıkması gereken adamın hikayesini jake gyllenhaalin etkileyici oyunculuğundan izleyin ... hani bu adamın oynaması için yazılmış gibi duran bu filmi izleyin ..
  • ilaç gibi film.

    --- spoiler ---

    karakterimizin parçaladığı tüm o şeyler geçmişiydi, kişiliğiydi hatta ruhuydu. istediği hayatı hiçbir zaman yaşayamamış olan bir adamdı, daha doğrusu istediği bir hayat bile yoktu. camus' nun yabancı' sındaki 'meursault' karakteri gibi biriydi aslında. şimdiye kadarki hayatını üzerine inşa ettiği kadın (çok istekli olmasa dahi), birdenbire ölünce, kendini, yaşamı, doğayı hatta tözü bir bebek gibi tanımaya başladı.

    sonunda ise acı çekerek büyüdü, güçlendi. kısacası; çürümüş benliğini yıkarak ruhunu yeniden inşa etti.

    --- spoiler ---

    edit : yeni fark ettim; karakter gelişimi -katharsis-, peter weir şaheseri fearless filminde, jeff bridges' in canlandırdığı karakterinkine çok benziyor.
  • jake gyllenhaal'ın herkesin ortasında dans ederek yürüdüğü sahneleri efsane olan film. insanı özgürleşmek hususunda cesaretlendiriyor.
  • 'alakasız yerlerde ıstırap çekmek ıstırabı ikiye katlar. bir mezar başında ağlamak
    çok daha makuldür, kimse neden diye sormaz.' cümlesini hatırlatan film.

    gerçekten çok başarılı ve nedense hissiyat olarak sen aydınlatırsın geceyi
    filmini izlediğim zamanki duygulara sürükledi beni.

    --- spoiler ---

    dünyaya, kendi evliliğine, aynı yatağı paylaştığı karısına bile yabancı
    ayıp olmasın diye evlenmiş, ayıp olmasın diye yaşayan, ayıp olmasın diye duş alan,
    spor yapan, sabah erkenden kalkıp işe giden, kalbinin yarısı çingene güveleri
    tarafından yendiği için bir şeyler hissetmesi gereken yerlerde hiçbir şey hissetmeyen
    bir adamın, yani bizim, çoğumuzun yaşadığı ezbere hayatların güzel bir anlatımı.

    tren sahnesinde 'karımı sevmedim hiç, öldüğüne bile üzülemedim.' dediğinde
    adamın 'peki o zaman ne hissediyorsun?' sorusuna imdat frenini çekip treni
    durdurarak cevap vermesi harikaydı.
    ve içindeki yıkımı somut hale getirip azıcık da olsa hissedebilmek için ne bulursa
    parçalara ayırması ve evini paramparça etmesi de.

    onca insana yaklaşıp hayatının bir parçası olmaya çalışırken çoğu zaman
    kendi hayatımızın bile kenarında durmaktan, dışında kalmaktan kurtulamıyoruz.
    ve giderek her şeye yabancı olmaktan başka bir şey de gelmiyor elimizden.
    çünkü ne hayatı istediğimiz yerde durdurup istediğimiz yerden devam edebileceğimiz
    bir imdat freni var elimizde ne de her şeyi yerle bir edip gidecek cesaretimiz.

    'bazı nedenlerden dolayı her şey bir metafor haline geldi.
    metafor! metafor!
    ben o sökülmüş ağacım. dur biraz ben o ağacı söken fırtınayım.
    ben, alçak basınçlı sistemle çarpışan soğuk hava kitlesiyim.'

    --- spoiler ---

    la bohéme
  • ''bazen en iyi çıkış yolu, içinden geçmektir'' sözünü anımsatan filmdir. müthiş..
  • karısının ölümüyle birlikte hayatındaki her şeyi yıkarak yeniden inşaa etmeye çalışan bir adamın hayatını anlatan film.

    --- spoiler ---

    burada benim dikkatimi çeken ise sevmediğini düşündüğü kadının aslında hayatına nasıl nüfus etmiş olduğunu gördüğü oldu. her anına.

    --- spoiler ---
  • "filme dair hiçbir şey okumadan git izle" tavsiyesi üzerine izlemiş bulunduğum film. bunun üzerine bir merakla gidip izlenilen filmdeki davis karakterinin karbon kopyam olduğunu farkedince tavsiye de karşılığını bulmuş oldu. son zamalarda izlediğim en iyi filmlerden biri olmakla beraber bana kendimle ilgili farkında olmadığım bazı şeyleri de göstermiş oldu. bu sebeple filmde emeği geçen herkese teşekkür edelim hep beraber şimdi. teşekkürler emeği geçenler (alkış).

    --- spoiler ---

    asıl mevzu da... nasıl tarif edilir... anlaşılmak istersin ya anlaşılamazsın. ya da yanlış anlaşılırsın. zaten anlatamazsın da. bunun bir şekilde anlatıldığını izlemek ve kendini orada görmek hüzünle karışık garip bir mutluluk veriyor.

    bi de izmir folkart towers'ı uzaktan her görüşümde içinden roketatar mermisi sallamak geçen biri olarak(elbette bu isteği doğuran tek bina bu değil) son sahne top noktasıydı ve orada bitti.

    edit: ayrıca velete silah verip çelik yeleğine ateş ettirmesi, "suprise me" demesi ve o acıdan keyif alması fight club'a gönderme.

    --- spoiler ---
  • en sonunda güzel bir film izledim hissini bende uyandıran yapım. kaydettim, tekrar izleyeceğim.
  • şöyle bir replik barındıran filmdir:"artık kimse atlı karınca istemiyor. varsa yoksa ters dönen, herkesi kusturan eğlence trenleri."
hesabın var mı? giriş yap