• konser çıkışı enselerine birer şaplak atıp, "gelin lan size birer bira ısmarlayayım" samimiyetinde yaklaşmak istediğim grup; öyle de bi sevimliler.
    iki kere canlı performanslarını izledim; rasmus* girişte cd'lerini lp'lerini falan satar, casper* bardan içkisini alıp ortalıkta dolaşır, mads* sahne kurulumuna yardım eder falan. adeta bir sempatiklik, bir içimizden biri olma durumları.

    hep böyle minnoş kalmalarını diliyorum; ki bak gece gece bana içinde "-oş"lu kelime geçen entry yazdırdılar, o kadar da ileri gittim.*
  • bunlar da sakin sakin ödevinizi yaparken dinlediğiniz ama canlı performanslarında devleşen, kişiye ananıskiii dedirten gruplardan. yahu o ne ritim duygusu, o ne güzel vokal, o ne şirin seyirciyle ilişkilerdir casper clausen. rasmuuus! diye çığıran türk kızını ters köşe yaptın tebrikler. üstelik ironik hipster bıyığını da kesmişsin, çok yakışmış. konserden sonra daha bir sevdim sizi eftercrew, müziğinizin tadı da dimağımda kaldı. nasip kısmet bir sonraki istanbul konseri veyahut avrupa turnesinin başka bir ayağı diyorum.
  • hissiyat dolu tripper gece gunduzumu serinletmekte, tasiyip tasiyamadigimizdan bir turlu emin olamadigimiz hisler yagdirmakta uzerlerimize. hep geride bir sey birakmis gibi. albumde de 4. sarki olan prey and predator hangi delige kacacagimi sasirtmistir bir sure bana. "i save you, i save you", ve baska ne dedigini kestiremedigim insan sesleri tirmalar beynimin yuzeyini. bir de ozelllikle epilepsi hastalarinin izlememesi gereken, muhtesem bir klibe sahip olduguna dair bir seyler okudum, hemen insin bu klip.

    efterklang ise "gurultu sonrasi" anlamina geliyormus direkt cevirince. ote anlamlari ise yankilanma veya hatirlayis oluyor. tripper'daki bazi sarkilarin ise hana ile iliskisi kurulmus ki ikisinin de gonlumdeki yeri ayri olmasina ragmen ben pek bi benzerlik sezemedim.
  • bitmesine 2 şarkı kala albümlerinin, bu albüm sonrasında ne yapacağım dedirten, insanı etkileyen gruplardan birisi. kuzeyin soğukluğuyla rüzgarlar estiriyor.
    elbette günün pazar olması ve pineklenmesi de işin içinde.
    başka bir pazar grubuyla (yani pazar günü) karşılaşıncaya kadar pazar günü grupları adlı programımız bu grupla sürecek..
  • bunların şimdi prey and predator diye bir şarkısı var-- sen söyle ben yazayım-- bir şarkı bu kadar vespertine + homogenic olur. albümleri karıştırmışlar kek hamuru yapar gibi. alla alla ne enteresandı.
  • "gecenin ikisinde goz yaslari ve sarki soyleme istegi."

    tripper'dan swarming bu hissiyati yaratmistir bende. albumlerinin tamamini bir anda dinlesem ne yapacagimi bilemedigim, bu yuzden ruhsal durumuma gore ayri zaman araliklarinda kulak pasimi silmek icin teker teker dinledigim sarkilari besteleyen kopenhag'li grup.
  • bena tekrar gitme duygusunu yaşatan, kuzeyin en sıcak grubu...tekrar gelin; tekrar sarılalım ve tekrar bakışalım gerekirse. bir tak! da benden.
  • babylon konseri hakikaten gittiğim, onları izlediğim için şanslı hissettiğim bir konser oldu. konser ortamında sigaraya çıkmayı, şuursuzca dolaşmayı -biliyoruz sosyal çevre turu- ve dedikoduyu bırakın, sizin de hoşunuza gidecek.

    konser harikaydı, neden? çünkü efenim orada sahnede olmayı gerçekten sevdiklerine emin olduğum 7 kişiyle tanıştık o gece. çok heyecanlı ve coşkulu görünüyorlardı.

    vakti zamanında bir vesileyle büyük bir yük gemisine yük yüklenmesini (kısa devre-müdür müdür müdür) tam da kaptan köşkünden izleme, muhtar gibi ellerimi arkamda kavuşturup etrafta özgürce dolaşabilme şansına sahip olmuştum. onlarca kişi çalışıyordu orada, onlarca gemi adamı canla başla. aylarca o gemide yol alacaklardı bunlar, çok uzaklara gidecek sevdiklerinden kopacaklardı. gitmeye yakın bu anlarda daha, ait oldukları bu yer, bir elmanın kurtlarıymışcasına sarmıştı onları. ve le inne, yani diyor kii, orada tuhaf, hüzünlü ve coşkulu bir duyguya kapılmıştım. belki karıncaları izlesem de aynısı olurdu. "çalışma" ve buna kendini adama durumunu takdirden kesinlikle değil, hem onların bu çalışma duygusundan bağımsız sanki doğaya ait halleri hem de o insanların dikkatle yapıp da ortaya çıkardıkları görkemli şeyden etkilenmiştim, bir an ağlayasım gelmişti.

    işte efterklang sahnedeki halleriyle bana konseri izlerken o coşkulu duygulanmayı yaşattı. o kadar güzel bir araya gelmişler, o kadar heyecanlı ve yaptıklarını seviyorlar ki, dinlemek bir yana izlemek harikaymış.

    ayrıca konserde başka heyecanlar da vardı.rasmus stolberg'in birinci kattaki bir yükseklikten faydalanarak ikinci kata tırmanma teşebbüsü üst katın demirlerinde iran kedisi gibi asılı kalması ihtimaliyle bana korku dolu anlar yaşattı mesela. allahım dedim, nolur olmasın böyle bir şey dedim, rasmus'u çok sevdim ben dedim ve kolundan tutup çekmek için çok uzaktayım dedim. ama noldu, rasmus tırmandı, seyircinin el çırpışına katılarak ve sırıtarak üst katı tavaf etti, beni mest etti, embesil gibi sırıtmama yol açtı ve tekrar sahneye koştu. (ve ben orda bir an için ortaokul yıllarıma dönmüş olabilirim, "aiyy baksana, bu tarafa doğru geliyyyoooee!" kadar yaklaştı çünkü, düşünsene yani alt katta sahnedeydi taa nerdeydi sen nerdesin. cevaplayayım; babylon'da en baba yer üst kat sahne karşısı demir korkuluğun en önü, ki burası sarı dolmuşlarda arka koltuk en sağa denk düşer.)

    bütün bu atraksiyonlarından da anlaşılacağı gibi gecenin yıldızı rasmus stolberg'ti, şahsi fikrim. mirador'da sergilediği ba-ra-ra-raaa'sını bi parça görmek için bkz.`http://www.youtube.com/…hq-8klfbqv0&feature=related` . bu size bir şeyler anlatacaktır kendisi hakkında.

    efterklang başlığına avşa'da arazi çevirir gibi rasmus stolberg'i dikiverdim ama konser coşkusu için gerçekten etkili bir simaydı. elbette diğerleri de öyleydi ama ön sıralardan bir kızın bu bıyıklıdan makas aldığını söylersem herhalde mevzuyu anlatmış olurum. rasmus buraya yerleşsin, üniforma giydirip dönem dizisinde inzibat yapıcam ben onu.

    konsere dönersek, sessizlik rica ettikleri şarkıda oluşan o sessizliğin ortasında çıkan tek gürültü hişş hişşşş işgüzarlarıydı, karanlıkta tespit edemedim kendilerini, edebilseydim kafalarına kola şişesi atacaktım. dayağı hakediyorlar. ancak efterklang üyeleri bile bir şeye güldüler bu sürecin sonunda, rahatladım ben de.

    yine gelseler konserleri izlenir, mümkünse başka bir ülkede bir yere gidilmişse eğer, konserleri aranır taranır denk getirilirse çok sevinilir bir çokgüzelsesli grup.
  • 27 kasım 2010 istanbul konserleri sonrasında, grubun mihmandırlığını yapan pek sevgili yakın bir arkadaşım sayesinde tanışma fırsatı bulduğum grup. grup elemanlarının konser sonrası biraz dinlenmek, biraz da eğlenmek için bir yerlerde içme isteğinde bulunmaları sonucu, peyote'ye gidip birkaç saat muhabbetten sonra hepsini alıp cihangir'deki roma merdivenlerine götürdük. giderken de içki almayi ihmal etmedik tabi. roma merdivenlerinde oturup istanbul'un tadini çıkardıktan sonra biraz aşağıdaki parka gidip çocuklar gibi eğlendik. tüm grup elemanlarının ayrı ayrı pek sevimli olduğunu söylemeden edemeyeceğim ama özellikle casper'in (vokal) ve thomas'ın (davul) kendilerine özgü ayrı bir sevimlilikleri var.
    şimdi ise helsinki'deyim ve vincent moon'un çektiği 50 dakikalık efterklang'ın an island filmini dün korjaamo diye bir mekanda izledim. harikaydı. gülümsetti. filmin içindeki mutluluk tüm salona geçti. müziklerle coştum. gerçekten aslında ne kadar güzel yaşadığımı yeniden fark ettim. efterklang'a teşekkür ettim bu masalı paylaştıkları için. şimdi ise gördüm ki 29 mart'ta da arka oda'da gösterilecekmiş. kimse kaçırmasın, herkes izlesin. izlesin ki herkes gülümsesin günün geri kalanında.
  • 9-10 ocak'ta salon iksv'de konserleri var.
hesabın var mı? giriş yap