83 entry daha
  • bekleyişi, unutuşu, unutmak istemeyişi, hafızayı ve en genel ve büyülü haliyle de geçmişi düşünürken aklıma geldi marquez'in romanı. benim için bu romanın anlamı tek bir ana kavuşmak ve o anın içinde sonsuzluğa uzanmak için tüm yaşamını harcamayı göze almış birinin hikayesiydi, florentino ariza'nın. o tek bir an için tüm yaşam boyunca beklemek, hep o anı beklemek yani, sanki bir hastalık gibi, aşk hastalığı denilebilir ya da unutamama hastalığı. ama bir yandan da tüm yaşamını o anın beklentisiyle yaşamasaydı florentino, nasıl bir yaşamı olacaktı acaba?

    acaba unutamamak bir seçim mi sorusunu doğuruyor bu bende. yani belirsizliği içinde yaşamlarımızın akıp gidiyor oluşuna katlanamadığımız için mi tek bir beklenti yaratıp o beklentinin öznesine, bizim içinse o mükemmel nesneye tutunarak belirsizliği "gelecek mi gelmeyecek mi?" ikilemine indirgiyoruz?

    fermina daza'nın, doktor urbino'nun ve diğerlerinin yaşamları akıp giderken florentino ariza'nın yaşamı sanki gençliğinde fermina tarafından geri çevrildiği o anlarda kalmış da sonrasında yaşıyor olma hissinin yerini bekliyor olma hissi almış gibi. tüm bir yaşam yitirilen ve yeniden kavuşmak için beklenen tek bir andan ibaretse yitirilenle yeniden bulunan arasındaki aradaki yaşama ne oluyor sorusunu düşünüyorum. galiba florentino ariza gibi bazı insanlar yaşamamak için aşık oluyorlar ya da aşık oldukça yaşayabiliyorlar.

    eminim ki florentino için yılları heba olmamıştı. mektuplar yazarken, fermina'yı beklerken, o tek bir anın yeniden gerçekleşeceği zamanı beklerken hiç de mutsuz ya da kaygılı olduğunu zannetmiyorum onun. başka bir zamanda yaşıyor gibi geliyor bana. aşık olmanın, beklenti içinde olmanın ve umut etmenin zamanı sanki bu. gerçekliğin zamanından daha farklı bir zamansallık biçimi. bu zaman florentino'nun kontrol edebildiği bir zaman değildi de sanki onu içine almış ve sürükleyen bir zamandı, dünyaya katlanmasını sağlayan bir zamansallıktı ya da yaşama moduydu. çünkü bu bekleyişin ve hayal etmenin zamanı dışında düşünemiyorum florentino'yu. sanki beklenti içinde olmanın zamanı tarafından esir alınmış gibi de.

    fermina'yı unutsa tutunabileceği başka bir yaşam damarı olmayacağından ürküyordu belki de florentino. belki de unutmamak yeni şeyler yaşamamak adına geliştirdiğimiz savunma biçimlerimizden biridir. belki de beklenti hali yaşamın belirsizliğine karşı bir panzehirdir icat ettiğimiz.
hesabın var mı? giriş yap