1595 entry daha
  • yokluğu, yaratmaya bahane olarak kullanmak.

    göçmen ve işçi emeklisi olan babamın maddi gücü pek yoktu. ben zaten dört yaşımdaki halimle maddiyat ne onu bile bilmezdim. babam evdeki beşinci çocuk olan bana her istediğimde oyuncak alamazdı, ama doğrudan isteğimi reddetmek yerine derdi ki "gel beraber yapalım bir tane". bu beni oyuncak almaktan daha çok mutlu ederdi. ondandır ki bu dediğine her zaman tav olmuşumdur.

    bunu dediğinde eskişehir şimşek sokak'taki evimizin bahçesinin arka tarafındaki ufak atölyeye gider, büyükçe bir tahta parçası seçerdik. babam bir kurşunkalemle o tahtayı nerelerinden keseceğini işaretler, mengeneye o tahtayı sıkıştırır, kah bir testereyle, kah bir bıçakla o çizdiği şekli verecek şekilde kabaca keserdi. sonra bana "sen de al eğeyi köşelerini yuvarlat bakalım" derdi. dört yaşımdaki becerim ne kadarsa eğeyle üstünde gidip gelir biraz bir şeyler yapmış hissederdim. sonra onları muntazaman zımparalardık. nihayetinde o düzgün parçaları tutkalla birleştirirdik. olurdu sana boeing 727, olurdu sana f-4.

    uçakların hangi model olduğunu nasıl anlayacağımı da babam yaparken anlatırdı: boeing 727'nin arka kanatları gövdeye değil dikey sabilizeye bağlıydı, öyle yapıştırırdık. f-4'ün ise motorları gövdesinin yanında olur ve kuyrukta değil daha içerde biterdi, onu da o şekilde keserdik. öyle ince ayrıntılara dikkat edilmiş ama eninde sonunda kaba saba tahta oyuncaklar yapardık. ortaya çıkana hayran kalırdım. yaptığımızın kusursuzluğuna değil, sıfırdan gerçek bir şey yapmış olmamıza. buna katkıda bulunduğum için biraz da kendimle gurur duyardım. o oyuncağın kıymeti daha fazla olurdu. sonra ben o yaptıklarımızı alır, yan komşunun çocuklarıyla paylaşırdım. o yıllarda pek araba geçmeyen şimşek sokak'ın ortasında bağıra çağıra, ellerimizde babamla yaptığımız oyuncaklar, koşturup dururduk, ta ki güneş batmaya yüz tutana ve evlerden "hadi eve akşam oldu" çağrıları gelene kadar.

    birkaç yıl sonra o evden bir apartman dairesine taşındık. kolayda bir atölye olmadığından da o beraber oyuncak yapmalar bitti. ben de okula başlamıştım zaten. ancak o yıllarda yokluğu yeni bir şeyler yaratmak için bahane olarak kullanma ve hayal ettiğin bir şeyi yoktan ortaya çıkarabilme beni yüzlerce oyuncakla oynamaktan çok daha fazla kamçılamış, ufkumu açmıştı.

    çocukluğum tam gaz devam ederken elbette oyuncaklarla oynamaya ve yeni oyuncaklar istemeye devam ettim. sadece farklı olarak çok sıkıldıysam ve o esnada başka imkanım yoksa da kendime "elimdekilerle ne yaratabilirim?" diye sormayı akıl etmeye başladım. sıkıntımı çizim yaparak, kağıttan ve kartondan oyuncaklar yaparak aştım, sonunda da bilgisayar başında yazılımlar geliştirerek. bunu yapmaktan çok daha fazla keyif aldım. babamın bana öğrettiği sonsuz şey arasında en kıymetlisi budur. çocukluğumun en kıymetli anıları arasında da şimşek sokak'taki o evin atölyesinde birlikte tahta oyuncaklar yaptığımız zamanlar vardır.

    hvala ti baba*.
1385 entry daha
hesabın var mı? giriş yap