81 entry daha
  • murat belge kendi alanında *belgeli* *saygın* *akademik* veya herhangi bir sıfatla anılabilir bir kişidir, muhakkak ki onu kendi alanıyla yargılamak ne benim ne de başkasının görevi olabilir, fakat konu üzerine uzun uzun araştırma ve derin analizlerde bulunmamış birisi murat belge dahi olsa eleştirilebilir, ortaya konan fikirleri *ister burada yazarlarla tartışmaya tenezzül etsin veya etmesin bu benim sorunum değil ben kişilerle uğraşmam, bizzat konuya eğilirim.* hatta mezun olduğum lise bile *kaldı ki evvela bilgece (!) yaklaşırcasına, gülümseyerek olgunca tavır takınırken, birden kapasitesi gereğince (darlık durumu) saldırmaya başlayanlara, hala ve hala ion-yunan çatışması üzerine fikir beyan edemeyecek olduğundan üsluba ve hatta benim mezun olduğum liseve eğitim sistemi üzerinden beni eleştirmeye kalkanlara karşı* savunmam için beni bekleyebilir. görüldüğü üzre bir kişiyle değil, birçoğuyla bir savaşa girişiyorum. maalesef azınlıkta kalan görüş benimkisi. maalesef herkes ve her şey her türlü eleştirilebilecekken, tutarsızca istedikleri yöne çekemediklerinde saldırganlaşara karşı hala ve hala konunun özüyle alakalı bilgi vermeye çalışan yine benim. öyle tutarsızlar ki; önce "neden bu kadar akademik bir entiri giriyorsun? bunun yeri burası mı?" diye eleştiriyorlar, benden cevap alamadıklarında, üslubumu ve metodumu ancak benim ayarlayabileceğimi anladıklarında bu sefer metodumun "demek ki alıntılar yanlış, mantık zinciri kopuk.." şeklinde eleştirilebilmesi durumunu söz konusu edebiliyorlar. niye? çünkü cevabı çok basit konunun özüyle zerre alakaları yok, okumamışlar. ion-yunan çatışması üzerine tezlerden bahsediyorum, adam bana çıkıyor kenan evren lisesi diyor, ben burada türkiye'de humanizma tartışmaları'na değiniyorum, kaynak vererek en uç künyesine kadar veriyorum adam bana perseus sitesinden bahsediyor ki o perseus'un zerre alakası yok konumuzla.
    ben biliyordum başıma gelecekleri, okumadıkları için konunun özünden sapıp, ya çok kötü butonunu aşındıracaklarını (evet murat belge hakkında girdiğim tüm entiriler zamanın ötesine gitmiş) ya da abuk sabuk, kılla yünle uğraşacaklarını. bakalım ben mi uydurmuşum, yoksa bana metot öğretmeye kalkan konunun özüne fakirler mi saptırmış anlayalım.

    bakın nokta'daki haber şöyle -ki entirilerimde sağlam kaynak vermeme rağmen, algı zayıflığından sanırım, derginin mi yoksa benim ifadem mi hala anlaşılamamış, oysa entiriye bakınca anlaşılıyor. kaldı ki beni diğer o yoz milliyetçilerle bir tutamayacaklarından gerek üslubum gerekse metodumdan ötürü beni yabana atamayacaklarından gidip de mezun olduğum liseyi ve gördüklerini görmezlikten gelip, yazdıklarıma kör gii yaklaşıp başka yerlere çekerek konuyu; eğitim sistemini falan işe katabilirlerdi, öyle de oldu.-;

    bakın nokta dergisinde şöyle geçiyor:

    "şimdiye dek yazılanlar arasında en sert eleştiri prof. murat belge'den geldi. birikim dergisinin ekim sayısında halikarnas balıkçısı'nın romanlarını analiz eden belge, okurlarının bugüne kadar sadece 'hümanist' yanıyla tanıdığı halikarnas balıkçısı için 'ırkçı' ve 'milliyetçi' sıfatlarını kullanmaktan çekinmiyor. belge, tespitini balıkçı'nın romanlarından yaptığı alıntılara ve o alıntılara uyguladığı metin analizlerine dayandırıyor."

    okumadınız değil mi ben yazdım diye? o halde tekrar;

    "şimdiye dek yazılanlar arasında en sert eleştiri prof. murat belge'den geldi. birikim dergisinin ekim sayısında halikarnas balıkçısı'nın romanlarını analiz eden belge, okurlarının bugüne kadar sadece 'hümanist' yanıyla tanıdığı halikarnas balıkçısı için 'ırkçı' ve 'milliyetçi' sıfatlarını kullanmaktan çekinmiyor. belge, tespitini balıkçı'nın romanlarından yaptığı alıntılara ve o alıntılara uyguladığı metin analizlerine dayandırıyor."

    bakın çok net. "romanlarından yaptığı alıntılara ve o alıntılara uyguladığı metin analizlerine" ifadesi ortada. murat belge bu haberin yanlışlığını bildirdi mi? yoksa teyit etti mi? eğer benim bilgim dışımda bu haberdeki ifadelerin kendisine ait olmadığını, birikim 'deki makalesinde yer alan sözlerinin çarpıtıldığını bildirmişse o ayrı. ama böyle bir şey yoksa, bu ifadeleriin söylediği gibi; h.b. den bahsederken "ırkçı ve milliyetçi" ifadelerini kullanabiliyorsa; o halde benim verdiğim cevaplarda ne türden bir sorun var anlamış değilim. işte ben ona cevap vermişim zaten.

    '..halikarnas balıkçısı için rahatlıkla 'ırkçı' diyebilen murat belge, sabahattin eyuboğlu, azra erhat, vedat günyol veya melih cevdet anday gibi isimler için daha temkinli. belgesiz, bu yazarların daha çok kemalist-milliyetçi yanlarıyla öne çıktığını vurguluyor. hümanizmi savunan arkadaşlarının halikarnas balıkçısı'nı eleştirmeme nedenlerine ise ilginç bir yaklaşım getiriyor: "bu yazarlar adeta bir tapınma içindeler. e, bir şeye tapınıyorsan o tapındığın şeyin nebileri (peygamberleri) vardır. işte o nebinin de cevat şakir oiduğu anlaşılıyor. yoksa çok mümkün değil ki benim cevat şakir'le ilgili görüp rahatsız olduğum özelliklerinden onlar habersiz olsun. ama birini nebi kabul ettin mi, o zaman herhalde onun kusurlarını da görmüyorsun." '

    bu ifadeyi olduğu gibi kullandığım olmuş, sadece nasıl ki h.b.'den ırkçı şeklinde bahsetmekten çekinmiyor murat belge ben de ondan bahsederken murat belgesiz diye bahsetmekten kendimi alamamışım. ne var bunda?

    murat belge ile yapılan söyleşide ise şunları söylemiş bay belge!

    "şahsi tanışıklığınız oldu mu onlarla?" sorusuna bakın nasıl cevap vermiş:

    "hayır, ama halikarnas balıkçısı'nı tanıyanlarla tanıştım. onu tanıyanlar da zaten yücelterek anlatırlar. fakat halikarnas balıkçısı'nın bu romanları neden yazdığını da düşünmüyor değilim. acaba para kazanmaya ihtiyacı vardı da popüler roman yazmak durumunda mı kaldı, yoksa hakikaten ruhundan geçenleri mi yansıtıyor? korkarım ikincisi geçerli. o zaman da demek ki, ruhundan çok iyi şeyler geçmiyormuş."

    h.b. nın ruhundan çok iyi şeyler geçmediğini söylüyor mu murat belge? yani aşırı milliyetçilik duygularını kastediyor. zira söyleşinin bütününde, kendisinin milliyetçi olmadığını ve bizzat haberin de özü olan "humanist olarak bildiğimiz mavi anadoluculuk akımının aslında milliyetçi olduğu" durumu göz önünde tutulunca çok net ki, murat belge h.b. nin ruhundan iyi şeyler geçmediğini söylerken; milliyetçiliğini kastediyor. hatta ileri gidiyor.

    "peki, erhat ve eyuboğlu'nda milliyetçi veya ırkçı sayılabilecek yönler var mı?" sorusuna şöyle cevap veriyor: "önce genel bir şey söyleyeyim: bu tür sözleri erken söyleyen kişi bildiğim kadarıyla cevat şakir'dir. cevat şakir de bunu ağır bir milliyetçilik dozuyla söylemiş görünüyor. onu izleyen, ondan daha genç olan insanlar da ona bu yolu açıyorlar. hani bu kelimelerle olmasa da ona "aramızda ilk öten horoz sensin" der gibi bir saygı gösteriyorlar. onların daha kemalist olduğunu söylemek mümkün. eyuboğlu ve erhat öyleydi. aslında marksist olan melih cevdet de marksist olarak kemalizm'e olabileceği kadar yakın bir yerde dururdu. bu durumunun özellikle yaşlandıkça daha fazla öne çıktığını söylemek de mümkün. makalelerinde vardı hep bu. şimdi bu anadolu, ortadoğu, yakın doğu, buralarda yetişmiş, serpilmiş inançlar, medeniyetler, mitolojiler vs içinde "biz aslında bunların yoğurduğu insanlar olmalıyız" bilinci vardı. bu bence çok yanlış bir tez de değil. ama bu öncüllerden yola çıkıp atatürk'ün tamamen akıl dışı, bilim dışı olan güneş dil teorisi, uygarlıklar, oklar, orta asya gibi teorilerini sanki olabilecek rasyonel bir temele oturtmak gibi bir iş yapıyorlar. ********yani kemalizm'i rasyonalize etmek gibi bir iş yapıyorlar.********* bununla belki en az ilgisi olan cevat şakir, bu genel alanda ilk konuşan olduğu için işin içinde. marksist olarak buna en uzak görünen melih cevdet de sonuçta bu medeniyetlerle bir bağ kurmanın önemine inandığı için gene bu çevrede. ama bunun merkezinde bir "kemalizm'i rasyonelleştirelim arkadaşlar kampanyası" diyebileceğimiz de bir şey yatıyor. eyuboğlu kardeşleri, azra erhat'ı falan bu grup içinde değerlendiriyorum. tabii azra erhat'ın bir de cevat şakir'le başka türlü yakınlığı var. mesela bir hayranlığı söz konusu."

    burada murat belge, h.b.'yi dışarda bırakmakla birlikte, diğer isimleri "kemalizm'i rasyonalize etmek gibi bir iş yapıyorlar." diyerek tanımlıyor. murat belge 'nin kemalizmden anladığı salt güneş-dil teorisi ise o başka, kaldı ki öyle olsa bile h.b. ve diğer sayılan isimlerin teorilerinin güneş dil teorisiyle bir alakası yok. ve ben adım gibi eminim hala ve hala balıkçı'nın özellikle üzerinde durduğu, eleştirilebilir olan ion-yunan çatışması ve yunan'a karşılık ion medeniyetinin mevzubahis edilmesi durumu yine tartışılmayacak. niye? çünkü onların okuduğu murat belge'nin o makalesini bile okumadan oturup burada savunmasını yapıyorlar. zira o makaleye bakınca görecekler ki; murat belge, roman karakterlerinden yola çıkarak, h.b.'nin denemelerinde özellikle üzerinde durduğu anadolu medeniyetini ön plana alma fikrini eleştirerek, kendisini bir nevi travmatik bir mengenede savunmaya çalışan bol bilgili taraftarlarını da tuzağa düşürmüştür. zira kaç kere yazdım bilmiyorum, yeniden yazıyorum; h.b. ve başkaları, herkes eleştirilebilir olmakla birlikte, azra erhat 'ın bile yer yer balıkçı'nın tezlerine getirdiği eleştirilerden bahsettim. her ne kadar azra erhat 'ın ve diğerlerinin h.b. ye peygamber gibi tapındığını ilan etmesine rağmen bay belge!

    "bu tür sözleri erken söyleyen kişi bildiğim kadarıyla cevat şakir'dir. cevat şakir de bunu ağır bir milliyetçilik dozuyla söylemiş görünüyor. onu izleyen, ondan daha genç olan insanlar da ona bu yolu açıyorlar. hani bu kelimelerle olmasa da ona "aramızda ilk öten horoz sensin" der gibi bir saygı gösteriyorlar. "

    yine söz konusu yazıda geçen bir başka ifade şöyle: "..humanizmi savunan arkadaşlarının halikarnas balıkçısı'nı eleştirmeme nedenlerine ise ilginç bir yaklaşım getiriyor (murat belge): 'bu yazarlar adeta bir tapınma içindeler. e bir şeye tapınıyorsan o tapındığın şeyin nebileri vardır. işte o nebinin de cevat şakir olduğu anlaşılıyor. yoksa çok mümkün değil ki, benim cevat şakir 'le ilgili görüp rahatsız olduğum özelliklerden onlar habersiz olsun.' " (kaynak: nokta dergisi, aynı sayı, sf: 21) bakın azra erhat 'ın salt düşün yazıları'nda bile tonla eleştirisini entirilerimde verdim daha ne yapayım, murat belge 'nin bu eleştirileri okumamış olmasını kanıtlayabilmek için? ya da buradaki taraftarlarının gözünü açabilmek için? daha ne yapayım size, kitap kitap, satır satır kaynak veriyorum, bilgi veriyorum yine de tatmin olunmuyorsa ben ne yapayım daha?

    kaldı ki; tansu açık'ın "türkiye'de humanizma tartısmaları" adlı makalesi üzerinden ben de hb'ye yönelik eleştirileri yazmış biriyim. herhangi bir taraf olmadan, salt bilgisizlikle yapılan saldırıları def ediyorum; buyrunuz misal şöyle bir eleştiri gelebildi mi vedat günyol 'a;

    "vedat günyol’la birlikte kuracakları ufuklar dergisi, yükün büyük bölümünü omuzladığı yücel dergisi , türkçe yazın, çeviri eleştirmenliği, aralarında ingilizce’den ilk shakespeare çevirlerinin de bulunduğu çok sayıda çeviri, iki oyun verimli, kısa yaşamına sığdırdıklarındandır; v. günyol’un ilk türk hümanisti diye nitelendirdiği o. burian’ın kaynakçası için (özerdim 1958). dergide daha önce de konuyla ilgili yazılar çıkmıştır. fevzi muhip’in “neo-humanisme” ile başlayan (1935) ne önceli ne de ardılı bulunan üç yazısını recep peker’in devrimin resmi kuramını yapma denemesiyle birlikte düşünürsek anlayabiliriz, buna ek olarak i. tarih kongresi’nde ortaya atılan tarih anlayışını (örneğin “türko-sümero-hün kültürü” ) sindirilmemiş bir felsefe tarihi bilgisiyle harmanlayıp hamaset dolu bir ulusal hümanizm felsefesi öne sürdüğü görülür. p. desfosses’in “humanisme hakkında birkaç düşünce” (1938) yazısı o sıralarda “humanizma” sözünün en geniş anlamıyla “kahramanca, duyusal, totaliter, sürü” gibi çeşit çeşit siyasal insan anlayışlarını niteleyecek biçimde alabildiğine gevşek , rastgele kullanılabildiğini gösteriyor; bu yoldaki kullanıma bir diğer örnek saffettin pınar’dan gelir (1940) yenidendoğuş konusundaki kalıp yargıları yineleyip neo-humanizma ile “avrupa medeniyetinin ortasındaki, totaliter rejimlerin despotisminden kurtulmak ihtiyacından ” sözeder. "

    ama yok, o ruhu tatmamış olanlar, konunun özünden sapıp üslupla, şununla bununla beni suçlayanlar, murat belge ismi altında bunu yaptıklarını unutmamalılar.

    not: ayrıca böylesi bir entiri giriyorum, daha yarım dakika olmadan "haksızsın ibne" türünde mesajlar alabiliyorum. yahu bir okuyun önce sonra de diyeceğini. ve ben öyle linçle veya hakaretle üstesinden gelinecek biri değilim. bilgi heyecandır, merak insanı ayakta tutandır. bu merak ve heyecan olduğu sürece herkesle her yerde savaşırım, fikirlerim kapışır, bilinsin de.

    not2: bundan sonra şu bilinsin: anladım ki idrak problemli insanlara seslenirken bir şeyi tekrar tekrar yazmamın hiçbir manası yok. o halde çok net; bu tartışmayı sürdüreceğim!! sırf böyle senenin 365 gününde de demokrasiden, insan haklarından söz edip de karşı bir fikir geldiğinde tahammül edemeyen insanlar canları estiğinde istediklerini ezemeyeceklerini anlasınlar, öğrensinler diye bu tartışmayı sürdüreceğim!! ama bu okuyamayan, hala ve hala yazılarında ion-yunan karşıtlığına değinemeyen çocuklara tepki koyacağım, bundan sonra bu konuda yazacaklarım demagojik ifadeler olacaktır. sırf meydanın boş olmadığını anlasınlar!! sırf çok kötü butonuyla beni yıldıramayacaklarını anlasınlar! sırf canları istediğinde hayatları boyunca zerre dalmadıkları bir alanda atıp tutmaktan men edilsinler diye! demagoji mi? kralını göreceksiniz! bilgi mi, bu entirileri boş yere girmedim.

    ayrıca mesajlarına cevap yazmadığım için sinirlenen tiplerin bana çemkirmeleri de umrumda değil. kötüleyin işte daha ne.
915 entry daha
hesabın var mı? giriş yap