34 entry daha
  • bu lanet başlık hayatımıza 20 nisan'da girmişti. (bkz: #105758176) gece gündüz her yerde deliler gibi araştırma yapıyordum. neyin nesiymiş, tedavi yöntemleri nelerdir, nasıl bir süreç bizi bekliyor diye gece gündüz uyumadan araştırma yapıyordum. şimdi biz bu zorlu süreci atlattık ve benim de deneyimlerimi aktarıp başkalarına yardımcı olmak sözlüğe borcum oldu. sözlükte bu başlıkta da çokça girdisi bulunan ayakli gazete isimli yazar gerçekten bana en ama en çok yardımcı olan kişi oldu bu zorlu süreçte. beni sürekli aradı, her gün mesaj attı neler yapmam gerektiğini anlattı. gerçekten bu sözlüğün bana kazandırdığı ailemden bir insan oldu. bu upuzun girdiyi yazmaya başlarken onu anmadan geçemem. iyi ki var ve hep var olsun...

    babamın hikayesini uzun uzun yazmak istemiyorum. (bkz: #106703911) buradaki entrymde entry başlangıcı kısmına ilerleyerek süreci okuyabilirsiniz. okumaya üşenenler için (bu entry dünyanın en uzun entrysi bile olsa bu hastalığa yakalandıysanız veya bir yakınınız yakalandıysa mutlaka okuyacağınızı biliyorum) kısaca anlatmak gerekirse de; babam 2020 ocak'ta ilk olarak ses kısıklığından şüphelendi. ocak ayı sonunda gittiği doktor ege üniversitesi'nden randevu almamızı ve oradan parça aldırmamız gerektiğini söyledi. ege üniversitesi 40 gün sonraya gün verdi ve korona yüzünden o da iptal oldu. biz harç borç özelden parçayı aldırdık ve kötü huylu olduğunu öğrendik. 8-10 hastane gezdik devlet hastenelerinin hepsi ameliyat edemeyeceğini (elimizde kötü huylu bir tümör olduğuna dair patoloji sonucu olmasına rağmen), özel hastaneler ise en uygunu 25bin civarlarında başlayıp 100bine kadar çıkan ücretler ile ameliyat edebileceğini söylüyordu. bu sadece ameliyat ücreti tabi, ekstra ücretler dahil değil. durumumuz özele el vermiyordu ancak en sonunda talih yüzümüze güldü son gittiğimiz özel hastanedeki doktor bir devlet hastanesinde ameliyatlara tekrar başlandığını ve oraya gidebileceğimizi söyledi. orası da sağ olsunlar hemen ameliyata aldılar babamı ve operasyonu geçirdi babam.

    ameliyat ve sonrası

    başlangıçta söyleyelim. yaş, spor geçmişi, vücut zindeliği, ameliyatın türü(tüm gırtlak mı bir kısmı mı? bir kısmı bile olsa parsiyel larenjektomi'nin bir çok türü var. misal babamın olduğu suprakrikoid parsiyel larenjektomi toparlama süreci en uzun süreni) gibi etkenler ameliyat sonrası iyileşme aşamasında çok etkili oluyor. babam 20 mayıs'ta ameliyat oldu ve gırtlağının dörtte üçü aldılar. bu entryi yazdığım gün itibariyle tarih 25 şubat. 9 ay geçti ancak bir şeyler yeme içmeye başlayalı birkaç hafta oldu.

    ameliyat sonrası bizim en çok zorlandığımız kısım fiziksel değil daha çok psikolojik süreçlerdi. babam ameliyattan çıktığında boğazındaki deliği görünce çok üzülmüştü. ömrüm boyunca ağladığını görmediğim adam sürekli ağlıyordu ve onu motive etmeye çalışıyordum. bir daha boğazındaki deliğinin kapanmayacağını, aslında gırtlağının tamamının alındığını ama bizim moralini bozmaması için bir kısmını aldığımızı söylediğimizi, bir daha konuşamayacağını, annemin yanında olup ona destek olamayacağını vs düşünüp sürekli ağlıyordu.

    bana ayakli gazete adlı yazar bu süreçte en çok ihtiyaç duyacağımız şeyin havlu peçete olacağını söylediğinde aşırı derecede ilginç bulmuştum. artık hatırladıkça gülümserim... evet arkadaşlar en ama en çok ihtiyaç duyacağınız şey bu olacak gerçekten. ameliyat sonrası biz 1 ay kadar hastanede kaldık. özellikle ilk günleriniz çok ama çok uykusuz geçiyor. boğazına takılan kanül denilen aparat ile nefes alıp veriyor hasta. yutkunma eylemi gerçekleştiremediği için ve ameliyat sonrası sürekli kanamalar vs gerçekleştiği için sürekli sekresyon halinde olan hasta her öksürdüğünde hatta biraz hırıltılı nefes aldığında sizin uyanık olup o kanülü aspire (aspiratör gibi düşünün. bir sondayı aspiratör cihazına bağlayıp kanülün ucundaki balgamımsı yapıyı emip temizliyor) etmeniz gerekiyor. eğer uyuyakalır aspire etmezseniz hasta öksürür öksürür ve nefes alamayıp hayatını kaybeder.

    bunun dışında soğuk buhar veriliyor sürekli cihaz yardımıyla hastaya. ilk başlarda 24 saat boyunca saatte bir verildiği için ve başında sadece ben olduğum için geceleri bile uyurken saatte bir alarmım vardı(belki uyanamam diye 3-4 alarm koyuyordum her saate. misal 01:00, 01:01, 01:02 gibi). bu verilen buhar ile birlikte sekresyonunu daha rahat bir şekilde gerçekleştiriyor ve aspire edip onu rahatlatıyoruz. birkaç gün geçince artık geceleri 00-06 saatleri arası soğuk buhar vermiyordum ancak zaten hep bir kulağım onda. gecede bazen 8-10 kere öksürüğü tutuyor ve anında aspire ediyordum.

    ameliyattan sonraki 10. günde boğaz bölgesindeki dikişler alındı. 15.günde de boğazdaki kanül çıkarıldı ve delik kapatıldı. delik kapatıldıktan sonra babam çok seçilebilir olmasa da fısıltı halinde birazcık konuşabilmeye başlayınca morali de düzelmeye başladı. `:)` ameliyat sonrası yaklaşık 1 ay kadar hastanede kaldık. babam bir türlü yutkunarak bir şeyler yemeye başlayamadı. eve taburcu olduk ve evde burnundaki sondadan mama torbasına mamasını koyarak beslemeye devam ettik. eğer bir şey yeme-içmeye başlayamazsa onu tekrar ameliyat edip gırtlağının tamamını almak zorunda olduklarını söylediler.

    taburcu olduktan 2 hafta sonra radyasyon onkolojisine gittik ve oradaki hocamızla görüştük. babamın burnunda sonda varken radyoterapiye başlamak istemediğini söyledi. çünkü hastanın boğazına ışın uygulanacak ve oralarda ödem oluşacak. bir de oradan sonda geçerse hasta çok rahatsız olacak hem yutkunma hem konuşma güçlüğü çekecek diye. babamın midesinde delik açılarak peg adı verilen sondayla direkt mideden beslenmesini tavsiye etti. kbb doktorlarıyla görüştük ve bunun için yatış gerçekleştirildi ama her zamanki talihsizliğimiz devam ediyordu. babam 94 senesinde ameliyat olup midesinin %75'ini aldırmış bu yüzden bu işlemin riskli olduğunu söylediler. artık önümüzde çok seçenek kalmamıştı. radyoterapi almazsak tekrarlama riski çok fazlaydı. ya burnundaki sonda ile beslenecek ve bu şekilde radyoterapiye başlayacaktık ya da tekrar ameliyat olup gırtlağın tamamı alınacaktı. babamda herhalde bunun korkusunun etkisi de olacak ki tam o sırada yavaş yavaş bir şeyler yutkunmaya başladı. önce sıvı şeylerle başladı tabi ancak 2-3 hafta içinde katı şeyleri de ufak ufak yiyebilmeye başladı ve radyoterapi ile kemoterapi görmeye başladı.

    ben bu arada 1 eylül'de öğretmen olarak istanbul'a atandım ve buraya yerleşmek zorunda kaldım. tabi babam en zorlu kısımlarını atlatmıştı benimle birlikte. şimdi sadece 33 seans radyoterapi ve 4 kür* kemoterapi alması gerekiyordu. radyoterapi gerçekten çok yorucu değil radyoterapi günleri güzel geçiyordu ancak kemoterapi babamı aşırı derecede yıprattı. hatta babam 1 kür eksik aldı kemoterapiyi. doktor yeterli gördü ve daha fazla yıpratmak istemedi. babamda kemoterapi döneminde doktor tüy dökülmesi olmayacak dediyse de ense bölgesindeki saçlarda ve bıyık, çene bölgesindeki sakallarda dökülme yaşandı. kemoterapi bitiminden yaklaşık 1.5-2 ay sonra tekrar eskisi gibi oldu tabi o bölgeler.

    radyoterapi döneminde bölge çok fazla ışına maruz kaldığı için ödemler artıyor. babam yavaş yavaş yutkunma güçlüğü çekmeye başladı ve tekrar burundan sonda taktılar. ekim ayından 1 şubat'a kadar babam yine sadece sonda ile beslenmeye devam etti. 1 şubat'ta ben sömestr'da yanına gittiğimde biraz da cesaretlendirerek hastaneye gittik ve sondayı çıkarttık. artık yavaş yavaş her şeyi yiyebilmeye başladı. şu an daha çok su gibi çok berrak şeylerde veya ufak kum gibi taneli olan (mesela mercimek çorbası gibi) şeylerde yerken zorluk çekip öksürüyor. ancak eminim bir iki aya onlar da geçer.

    bu süreçte babam 72 kilodan, 58 kiloya düştü. bu vücut ağırlığının yaklaşık %20'sine denk geliyor. özellikle uzun zaman boyunca düz yatamadı sekresyonlar yüzünden (yaklaşık ilk 2 ay) ve bu da biraz kamburluk oluşturmuştu ama şimdi geçti. bunun dışında burnundaki sonda ile yaşadığında hem insanların istemsiz de olsa bakışları, nefes almakta güçlük çektirmesi, bir şey yiyememe psikolojisi de ister istemez insanı etkiliyor. şu an bütün problemleri atlattık. yediği yemeği de yavaş yavaş artırıyor hatta bu ay başı yemeğe başladığından bu yana 1 kilo aldı bile. artık tek korkumuz ilerleyen bir dönemde hastalığın tekrar etmesi. kendisi son 6 yıldır sigara içmeyen bir insan ancak ondan önce 45 sene sigara içmiş. zaten bu hastalığa yakalananlarda sigara içme hikayesi %93. bu hastalıktan sonra sigara, alkol gibi şeylerden kesinlikle uzak durulması gerekiyor. hatta başkası içerken dahi orayı terk etmeniz lazım.

    bütün bu zorlu süreçte yanımda olan ekşi sözlük aileme teşekkür ederim. bu girdiyi yazma niyetim insanların nasıl bir sürecin kendilerini beklediği hakkında fikir sahibi olmaları. bana ulaşmak ve sorularını sormak isteyen arkadaşlar için mesaj kutum hep açık. istedikleri zaman bana ulaşabilirler. umarım kimsenin okumak zorunda kalmayacağı bir entry olur. herkese sağlıklı günler diliyorum.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap