• 521 günlük savaşımız oldu kendisi ile babamın hastalığı münasebeti ile.

    babam dün son darbeyi vurarak nakavt etmiş bulunuyor bu illeti. tam 521 gün sonra biz dün babamızın sesini duyduk. biraz derinden, biraz titreşimli. ama hala dünyanın en karizmatik ve güvenilir sesi.

    darısı tüm şifa bekleyenlere olsun.

    (bkz: #36131389)

    (bkz: #38245486)
  • google'da arattığınızda sebepleri, türleri, tedavi yöntemleri tıbbi olarak yapılması gereken her şeye, hastanın yaşayacağı ve yapması gereken her şeye ulaşabiliyorsunuz. ancak kimse hasta yakınlarının ne yaşayacağını, ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini söylemiyor. doktorların bilgilendirmesi ise oldukça yüzeysel, sormadığınız şeylere değinmiyorlar bile. iş bu entry, gırtlak kanseri olmuş bir babanın kızı tarafından bu hastalığa yakalananların yakınlarına yardımcı olabilmek umudu ile yazılmakta olup, yaşadığımız her evrede güncellenecektir.

    öncelikle gırtlak kanseri tanısının konduğu dönemden bahsedelim. her ses kısıklığı bu meretin belirtisi olmamakla birlikte en önemli belirtisi ses kısıklığıdır. ancak benim babam da olduğu gibi ses kısıklığı yaşanmayadabilir. yutkunma zorluğu, kilo kaybı ise diğer belirtileri. gìrtlak kanserine kulak burun boğaz bölümü bakıyor. öncelikle kbb'ye gidip mr, film çektirilmeli ve ilk gidilen doktora inanıp ahlanmamalı vahlanmamalı. zira bizim gittiğimiz ilk doktor babamın birkaç hafta yaşayabileceğini söylemişti. sonuçları birden fazla doktorun görmesinde fayda var. hastalığın ilk başlarında ise; ameliyat olmadan ışın tedavisi (radyoterapi) ile tedavi edilebiliyor. ve en kolay tedavi edilebilen kanser türleri arasında yer alıyor. ancak ileri safhada ise ameliyat kaçınılmaz oluyor ve inanın çile ne demek tam anlamı ile öğreniyorsunuz. normal koşullarda çok büyük riski olan bir ameliyat değil ancak bir ay önce kalp krizi geçirmiş ise dünyanın en zor ameliyatlarından birine dönüşüyor. ortalama 4-6 saat arası süren bu ameliyat sonrası hasta gırtlağı duruma göre lenf ve troiti alınmış şekilde hayatına devam ediyor. ameliyattan birkaç gün önce hastaneye yatırılıp buhar makinesi ile bir tedavi uygulanıyor ve bu ameliyatın daha iyi geçmesini sağlıyor. ameliyattan sonraki süreçte serum ile ve burundan mama ile beslenmeye başlıyor. serum desteği olduğu için mamanın yarım şişe konması gerek. ağızdan su dahil hiçbirşey verilmemeli ayrıca tükürüğünü de yutmamalı. ( babamın oda arkadaşı ağızdan su içtiği için; önce karnı şişti, sonra yoğun bakıma gönderildi ve malesef arife günü vefat etti.)

    hergün boğazına pansuman yapılıyor. ve ameliyat öncesi yapılan buhar tedavisi devam ediyor. boğazına açılan deliğe kanül denilen bir aparat takılıyor. piyasada demir ve plastik olanı mevcut. metal alerjisi var ise kesinlikle demir olan kullanılmamalı. kanülü reçeteye yazmıyorlar ve medikalden almanız isteniyor. piyasa fiyatı 25 ile 100 lira arasında değişiyor. bilmelisiniz ki sağlık güvenceniz varsa hastane bunu karşılamak zorunda. mutlaka reçeteye yazdırıp alın. demir olanı kaynatarak plastik olanı ilaç ile temizliyorsunuz. hangisinden alırsanız 2 tane almanız gerekiyor. hergün değişimi yapılıyor. ilk başta tükürüğü bu kanülden kanlı şekilde geliyor ancak 2-3 güne kan duruyor ve temiz tükürük (?) geliyor. bu yüzden en çok ihtiyaç duyacağınız şey peçete:) bol miktarda peçete alın ve eğer gırtlak kanseri olan birini ziyarete gidiyorsanız meyve suyu, kolonya, çiçek değil peçete götürün.

    ortalama on gün içinde hastaneden taburcu oluyorsunuz. ancak her gün pansumana hastaneye gitmeniz gerekiyor. ve her gün kanül değişimi yapılıyor. serum desteği kesildiği için mamalarını bir şişe verebilirsiniz. mamasından sonra suyunu verip ilaçlarını ezip su ve şırınga ile yine burundan veriyorsunuz. burundan beslenme süreci hemen bitecek diye umutlanmayın en iyi ihtimalle bir ay sürecek. biz şu an 20. gündeyiz. her gün pansumana gidiyor, burundan besleniyor ve şırınga ile ilaç tedavisini uyguluyoruz. konuşma olayı için henüz erken. daha patoloji sonucunu alıp radyoterapi göreceğiz. bu süreçte yaşayacaklarımızı paylaşacağım ancak şunu belirtmek isterim; en büyük ilaç moral denir ya hani. işte ben bunu diyenlerin moralini sikeyim. görüşmek üzere.
  • "azıcık" uzun olduğu için okumak istemeyeceklere not; giriş bölümü sancılı, gelişme bölümü acılı, sonucu ise mutlu bitecek olan bir hikaye bizimkisi. bu hastalığı araştırıyorsanız vardır elbet bir sebebi. pes etmeyin. sanıldığı kadar güçlü bir düşman değilmiş. valla bak.

    iş bu entry (bkz: #36131389) entrynin devamı niteliğinde olup gırtlak kanserini atlatmak üzere olan bir babanın kızı tarafından bu hastalığa yakalananların yakınlarına umut olabilmek amacıyla yazılmaktadır. yaşadığımız her evrede güncelleme sözünü tutamadığım için özür dilerim. zira gerçekten zordu. yoğundu. yorucuydu...

    ilk entryde hastalığın teşhis konulma/ ameliyatı/ ameliyat sonrası pansuman tedavisi sürecinden bahsetmiştim sana hatırlarsan sözlük. ameliyat dönemi için sana çile ne demek tam anlamıyla öğreniyorsunuz demiştim ya sözlük. heh işte ben halt etmişim. meğer henüz çile denen şey ile tanışmamışız o dönemde. sana yazdığımda burundan beslemenin 20. günündeymişiz. 47 gün sürdü babacığımın burundan beslenme süreci. bu süreçte değil su içmek tükürüğünü bile yutmadı. çok sevdiği içecek olan ice tea şeftaliyi de mama torbasına koyup burnundan veriyorduk. tadını alamasa da midesine gittiğini bilmek mutlu ediyordu garibimi. 48. günde su içme denemesi yaptırdı doktorları baktılar sorun yok; "tamam" dediler "artık yoğurt, muhallebi, çorba tarzı yiyecekler yiyebilirsin." ancak burnundaki beslenme borusunu çıkarmadılar. yumuşak besinlerden yeterli proteini alamayacağı için mama takviyesi yapın dediler. ancak o gün hastaneden çıktığımızda balık yedik baba kız ayıptır söylemesi sözlük. bu arada hergün pansumana ve ilaçlarını şırınga ile vermeye devam ettik tabi. sonraki doktor muayenesinde yeme zorluğu çekmediğini söylediğimizde çıkardılar burnundan beslenme hortumunu. ve normal beslenme düzenine geri döndü. o gün bugündür çok güzel yemek yiyor maşallah. 80 kiloya ulaştı. ameliyat zamanı 58'e kadar düşmüştü be sözlük... 91 kilodan.

    patoloji raporumuz temiz çıkmadı tabi sözlük. bu yüzden radyasyon onkolojisi bölümüne yönlendirdi bizi kbb. dediler ki; (burayı büyük harfli yazılmış gibi düşün lütfen) radyoterapi süreci en fazla 1 aya biter. biz gittik radyasyon onkolojisine sözlük, çekildiğimiz tüm filmler ve yapılan/yazılan her yazıyla birlikte. arşiv bölümünde dosyamız açıldı ve bir hafta sonrasına randevu verildi. bir hafta sonra gittiğimizde ise; babam için radyoterapi kararını verecek olan doktoru 6 saat bekledikten sonra doktorun babamın yüzüne bile bakmadan verdiği karar sonucu sürecimiz başladı. babamın yüz hatlarının ölçüleri alındı. radyasyon makinesine girerken delikli bir maske takılması gerekiyor. maskenin çizim ve planlama aşaması biraz fazla sürüyor. biz sizi aradığımızda gelip tedaviye başlayacaksınız dedi doktor. aramaları 3 hafta sürdü. 3 hafta sonra gittiğimizde ise; toplamda 35 seans radyoterapi 2 seans destek amaçlı kemoterapi alacağımızı öğrendik. sonradan radyoterapimiz 30 seansa düşürüldü.

    burada bir başka paragraf açıp bilgilendireyim seni sözlük; her kanser hastalığına karşı uygulanan kemoterapi ve radyoterapi seansları aynı değil. bazı hastalar ameliyat olmadan önce de kemoterapi alıyorlar, bazıları sadece destek amaçlı alıyor, bazıları 15 seans (15 gün) radyoterapi görürken bazıları 45 seans görüyor. çoğu hastaya medikal onkoloji bölümü bakıyormuş. bunu sonradan öğrendim. bizi hiç oraya sevketmediler ancak asıl kemoterapi tedavisinin yoğun uygulandığı bölüm medikal onkoloji imiş. kemoterapinin 1 seansı 3 gün sürüyor. bildiğin serum takıyorlar sözlük. her kemoterapi görende de saç dökülmesi olmuyor bilesin(: radyoterapi ise 10-15 dk. arası sürüyor. ve etkisi yine kişiden kişiye değişiyor.

    bugün radyoterapimizde sadece üç günümüz kaldı sözlük. perşembe günü umarım ki son bulacak radyoterapi sürecimizde. ondan sonra da konuşabilmesi için bir makine takılması gerekecek. bakalım o dönemde neler yaşayacağız? okumaktan yoruldunuz mu bilemem de ben yazarken daraldım azıcık... bu hastalığa dair öğrendiğim her şeyi burada yazmaya çalışacağım. ancak bir sorunuz olursa bir mesajınız var yeşili kadar yakınız. benim birkaç hafta ömür biçilen babam iyileşiyor hergün... her yeni gün iyileştiriyor o'nu. moralinizi yüksek tutmanız mümkün değil bunu biliyorum. ancak umudunuzu yitirmeyin... her yeni gün daha çok umut olsun sizlere.
  • şekerli içeceklerle birlikte içilen sigara dumandaki nikotin ve bilumum zararlı maddelerin gırtlağa yapışma oranını arttırdığı için gırtlak kanserinin başlıca risk kaynağını oluşturuyormuş. şekerli içeceklerden sonra bir miktar su içip gırtlağınızı temizlemeden sigaranızı yakmayınız.

    (bkz: bu mesaji ben dahil listendeki herkese forwardla)
  • hayatı boyunca sigara ve içki kullanmamış, kahvehane gibi sigara bol tüketilen yerlere gitme alışkanlığı olmayan dedemin ölüm nedeni... herşeyi sigaraya bağlayan doktorun beyin amcıklaması geçirmesine neden olmuştur. nedense günümüz tıbbındaki "aha bulduk bir günah keçisi, herşeyi ona bağlayalım" beyin uyuşukluğunun son halkasıdır.

    edit: imla
  • (bkz: #38245486)

    hakkında daha ayrıntılı bilgi yapmaya vakit bulamadığım için vicdan azabı çekiyorum. ancak biliniz ki gırtlak alındıktan sonra ve radyoterapi süreci bittikten sonra konuşma aparatı (mikrofon) takılması için 6 ay geçmesi gerekiyormuş. bizim tedavimiz kasım ayında bitti. bu süreçte hastamız normal beslenebiliyor, konuşma dışındaki diğer tüm faaliyetleri normal olarak gerçekleştirebiliyor. iki ay sonra aparat takılacak diyorlar. beklemedeyiz efendim.
  • bu başlığa yazdığım yazıları bugüne kadar 2. kez okuyamadım. ve bu başlığı ne zaman son oylananlar listemde görsem yüreğim acıyor. birilerinin bizim geride bıraktığımız acıları şu an yaşıyor oluşuna çok üzülüyorum. çünkü bu başlığa gelip bir umut ışığı aramanın ne demek olduğunu çok biliyorum.

    iki buçuk yıldır tanıdığım bu hastalık için söyleyebileceğim en net bilgi; tedavisi diğer kanser türlerine nispeten kolay olan bu hastalığa yakalanan kişilerin bakımı çok zor oluyor. büyük sabır, büyük metanet, çokça dikkat, üst seviyede titizlik gerektiriyor.çünkü hastanız ameliyat sonrası (her ne kadar içine protez takılsa da) vücudunda açık bir yara ile yaşıyor. ve konuşması diğer insanlardan farklı olduğu için her ortamda çokça dikkat çekiyor.

    protez takıldıktan sonra 2 kez çok miktarda kanama bir kez de yediği yiyeceklerin boğazındaki delikten dışa fışkırması gibi bir olay yaşadık. kanamalar tahrişten ve protezin tam temizlenememesinden, ikinci yaşadığımız olaysa protezin miadının dolmasından dolayı imiş. 2. protez takıldıktan sonra herhangi bir kötü durum yaşamadık. rutin kontroller dışında yolumuz hastaneye düşmedi şükür.

    yaşadığım duygu yoğunluğu sebebiyle yazılarda yanlış bilgi vermiş olabilirim. bu yüzden sizi etkileyen bölümleri uygulamadan önce mutlaka doktora da sormanızı rica ederim.

    bir ay arayla önce kalp sonra gırtlak ameliyatı olan bir - iki hafta ömür biçilen babam iki buçuk yıldır hayatta. boğazındaki delik çocukları korkutur düşüncesi ile mesleği olan ilkokul öğretmenliği yerine halk eğitimde de olsa çalışıyor, artık önceki gibi çabuk sinirlenen, huysuz bir adam değil. hayata daha bağlı, sosyal hayatta daha aktif, hobi edinen bir adama dönüştü.

    tüm şifa bekleyenlerin bugünlerini hızlıca atlatıp, sağlıklarına kavuşmasını dilerim. yaşamak değerli, insanca yaşamak daha değerlidir. bunu anlamak için illaki babam gibi bu hastalığa yakalanmaya ya da benim gibi yakalanan kişinin yakını olmaya gerek yok. bu yüzden yaşamınızın değerini bilin...
  • girtlakla ilgili her türden rahatsızlığa bir ayvanin dörtte birinin cekirdegiyle birlikte hafif ateşte bir kaç dakika kaynatılıp suyunun sekersiz ve ılık olarak içilmesinin ciddi faydalı etkileri var. nodüller, ses teli sorunları ve gırtlak kanseri dahil. ayvanin çekirdeğindeki arsenik hepsiyle çok etkili bir şekilde savaşıyor. hızlıca sonuç aliyor. ayvayı katır kutur yavaş çiğneyip yavaş yutarak yemek de faydalı.

    yalnız hem çekirdeği hem ayvanın kendisi o kadar hızlı ve güçlü etki ediyor ki günde iki fincanda birer dilim çekirdekli ayva çayından ve günde bir dilim ayva yemekten fazlasını önermiyorum çünkü boğazda ve nodullerde ilk etapta şişkinlik yaratıp nefes alma ve yutkunma sorunları yaratabilir.

    ingiltere'deki bir çok doktor ayva- gırtlak kanseri ilişkisini biliyor ve orada yetişmeyen bu meyveyi türkiye dahil bir çok ülkeden hastaları için getirtmeye çalışıyor veya öneriyorlar.

    bu bilgilerin kaynağı gırtlak kanserini atlatan ve bu konuda bir çok araştırma yapan sevgili tiyatro oyuncusu erhan yazıcıoğlu.
  • bu lanet başlık hayatımıza 20 nisan'da girmişti. (bkz: #105758176) gece gündüz her yerde deliler gibi araştırma yapıyordum. neyin nesiymiş, tedavi yöntemleri nelerdir, nasıl bir süreç bizi bekliyor diye gece gündüz uyumadan araştırma yapıyordum. şimdi biz bu zorlu süreci atlattık ve benim de deneyimlerimi aktarıp başkalarına yardımcı olmak sözlüğe borcum oldu. sözlükte bu başlıkta da çokça girdisi bulunan ayakli gazete isimli yazar gerçekten bana en ama en çok yardımcı olan kişi oldu bu zorlu süreçte. beni sürekli aradı, her gün mesaj attı neler yapmam gerektiğini anlattı. gerçekten bu sözlüğün bana kazandırdığı ailemden bir insan oldu. bu upuzun girdiyi yazmaya başlarken onu anmadan geçemem. iyi ki var ve hep var olsun...

    babamın hikayesini uzun uzun yazmak istemiyorum. (bkz: #106703911) buradaki entrymde entry başlangıcı kısmına ilerleyerek süreci okuyabilirsiniz. okumaya üşenenler için (bu entry dünyanın en uzun entrysi bile olsa bu hastalığa yakalandıysanız veya bir yakınınız yakalandıysa mutlaka okuyacağınızı biliyorum) kısaca anlatmak gerekirse de; babam 2020 ocak'ta ilk olarak ses kısıklığından şüphelendi. ocak ayı sonunda gittiği doktor ege üniversitesi'nden randevu almamızı ve oradan parça aldırmamız gerektiğini söyledi. ege üniversitesi 40 gün sonraya gün verdi ve korona yüzünden o da iptal oldu. biz harç borç özelden parçayı aldırdık ve kötü huylu olduğunu öğrendik. 8-10 hastane gezdik devlet hastenelerinin hepsi ameliyat edemeyeceğini (elimizde kötü huylu bir tümör olduğuna dair patoloji sonucu olmasına rağmen), özel hastaneler ise en uygunu 25bin civarlarında başlayıp 100bine kadar çıkan ücretler ile ameliyat edebileceğini söylüyordu. bu sadece ameliyat ücreti tabi, ekstra ücretler dahil değil. durumumuz özele el vermiyordu ancak en sonunda talih yüzümüze güldü son gittiğimiz özel hastanedeki doktor bir devlet hastanesinde ameliyatlara tekrar başlandığını ve oraya gidebileceğimizi söyledi. orası da sağ olsunlar hemen ameliyata aldılar babamı ve operasyonu geçirdi babam.

    ameliyat ve sonrası

    başlangıçta söyleyelim. yaş, spor geçmişi, vücut zindeliği, ameliyatın türü(tüm gırtlak mı bir kısmı mı? bir kısmı bile olsa parsiyel larenjektomi'nin bir çok türü var. misal babamın olduğu suprakrikoid parsiyel larenjektomi toparlama süreci en uzun süreni) gibi etkenler ameliyat sonrası iyileşme aşamasında çok etkili oluyor. babam 20 mayıs'ta ameliyat oldu ve gırtlağının dörtte üçü aldılar. bu entryi yazdığım gün itibariyle tarih 25 şubat. 9 ay geçti ancak bir şeyler yeme içmeye başlayalı birkaç hafta oldu.

    ameliyat sonrası bizim en çok zorlandığımız kısım fiziksel değil daha çok psikolojik süreçlerdi. babam ameliyattan çıktığında boğazındaki deliği görünce çok üzülmüştü. ömrüm boyunca ağladığını görmediğim adam sürekli ağlıyordu ve onu motive etmeye çalışıyordum. bir daha boğazındaki deliğinin kapanmayacağını, aslında gırtlağının tamamının alındığını ama bizim moralini bozmaması için bir kısmını aldığımızı söylediğimizi, bir daha konuşamayacağını, annemin yanında olup ona destek olamayacağını vs düşünüp sürekli ağlıyordu.

    bana ayakli gazete adlı yazar bu süreçte en çok ihtiyaç duyacağımız şeyin havlu peçete olacağını söylediğinde aşırı derecede ilginç bulmuştum. artık hatırladıkça gülümserim... evet arkadaşlar en ama en çok ihtiyaç duyacağınız şey bu olacak gerçekten. ameliyat sonrası biz 1 ay kadar hastanede kaldık. özellikle ilk günleriniz çok ama çok uykusuz geçiyor. boğazına takılan kanül denilen aparat ile nefes alıp veriyor hasta. yutkunma eylemi gerçekleştiremediği için ve ameliyat sonrası sürekli kanamalar vs gerçekleştiği için sürekli sekresyon halinde olan hasta her öksürdüğünde hatta biraz hırıltılı nefes aldığında sizin uyanık olup o kanülü aspire (aspiratör gibi düşünün. bir sondayı aspiratör cihazına bağlayıp kanülün ucundaki balgamımsı yapıyı emip temizliyor) etmeniz gerekiyor. eğer uyuyakalır aspire etmezseniz hasta öksürür öksürür ve nefes alamayıp hayatını kaybeder.

    bunun dışında soğuk buhar veriliyor sürekli cihaz yardımıyla hastaya. ilk başlarda 24 saat boyunca saatte bir verildiği için ve başında sadece ben olduğum için geceleri bile uyurken saatte bir alarmım vardı(belki uyanamam diye 3-4 alarm koyuyordum her saate. misal 01:00, 01:01, 01:02 gibi). bu verilen buhar ile birlikte sekresyonunu daha rahat bir şekilde gerçekleştiriyor ve aspire edip onu rahatlatıyoruz. birkaç gün geçince artık geceleri 00-06 saatleri arası soğuk buhar vermiyordum ancak zaten hep bir kulağım onda. gecede bazen 8-10 kere öksürüğü tutuyor ve anında aspire ediyordum.

    ameliyattan sonraki 10. günde boğaz bölgesindeki dikişler alındı. 15.günde de boğazdaki kanül çıkarıldı ve delik kapatıldı. delik kapatıldıktan sonra babam çok seçilebilir olmasa da fısıltı halinde birazcık konuşabilmeye başlayınca morali de düzelmeye başladı. `:)` ameliyat sonrası yaklaşık 1 ay kadar hastanede kaldık. babam bir türlü yutkunarak bir şeyler yemeye başlayamadı. eve taburcu olduk ve evde burnundaki sondadan mama torbasına mamasını koyarak beslemeye devam ettik. eğer bir şey yeme-içmeye başlayamazsa onu tekrar ameliyat edip gırtlağının tamamını almak zorunda olduklarını söylediler.

    taburcu olduktan 2 hafta sonra radyasyon onkolojisine gittik ve oradaki hocamızla görüştük. babamın burnunda sonda varken radyoterapiye başlamak istemediğini söyledi. çünkü hastanın boğazına ışın uygulanacak ve oralarda ödem oluşacak. bir de oradan sonda geçerse hasta çok rahatsız olacak hem yutkunma hem konuşma güçlüğü çekecek diye. babamın midesinde delik açılarak peg adı verilen sondayla direkt mideden beslenmesini tavsiye etti. kbb doktorlarıyla görüştük ve bunun için yatış gerçekleştirildi ama her zamanki talihsizliğimiz devam ediyordu. babam 94 senesinde ameliyat olup midesinin %75'ini aldırmış bu yüzden bu işlemin riskli olduğunu söylediler. artık önümüzde çok seçenek kalmamıştı. radyoterapi almazsak tekrarlama riski çok fazlaydı. ya burnundaki sonda ile beslenecek ve bu şekilde radyoterapiye başlayacaktık ya da tekrar ameliyat olup gırtlağın tamamı alınacaktı. babamda herhalde bunun korkusunun etkisi de olacak ki tam o sırada yavaş yavaş bir şeyler yutkunmaya başladı. önce sıvı şeylerle başladı tabi ancak 2-3 hafta içinde katı şeyleri de ufak ufak yiyebilmeye başladı ve radyoterapi ile kemoterapi görmeye başladı.

    ben bu arada 1 eylül'de öğretmen olarak istanbul'a atandım ve buraya yerleşmek zorunda kaldım. tabi babam en zorlu kısımlarını atlatmıştı benimle birlikte. şimdi sadece 33 seans radyoterapi ve 4 kür* kemoterapi alması gerekiyordu. radyoterapi gerçekten çok yorucu değil radyoterapi günleri güzel geçiyordu ancak kemoterapi babamı aşırı derecede yıprattı. hatta babam 1 kür eksik aldı kemoterapiyi. doktor yeterli gördü ve daha fazla yıpratmak istemedi. babamda kemoterapi döneminde doktor tüy dökülmesi olmayacak dediyse de ense bölgesindeki saçlarda ve bıyık, çene bölgesindeki sakallarda dökülme yaşandı. kemoterapi bitiminden yaklaşık 1.5-2 ay sonra tekrar eskisi gibi oldu tabi o bölgeler.

    radyoterapi döneminde bölge çok fazla ışına maruz kaldığı için ödemler artıyor. babam yavaş yavaş yutkunma güçlüğü çekmeye başladı ve tekrar burundan sonda taktılar. ekim ayından 1 şubat'a kadar babam yine sadece sonda ile beslenmeye devam etti. 1 şubat'ta ben sömestr'da yanına gittiğimde biraz da cesaretlendirerek hastaneye gittik ve sondayı çıkarttık. artık yavaş yavaş her şeyi yiyebilmeye başladı. şu an daha çok su gibi çok berrak şeylerde veya ufak kum gibi taneli olan (mesela mercimek çorbası gibi) şeylerde yerken zorluk çekip öksürüyor. ancak eminim bir iki aya onlar da geçer.

    bu süreçte babam 72 kilodan, 58 kiloya düştü. bu vücut ağırlığının yaklaşık %20'sine denk geliyor. özellikle uzun zaman boyunca düz yatamadı sekresyonlar yüzünden (yaklaşık ilk 2 ay) ve bu da biraz kamburluk oluşturmuştu ama şimdi geçti. bunun dışında burnundaki sonda ile yaşadığında hem insanların istemsiz de olsa bakışları, nefes almakta güçlük çektirmesi, bir şey yiyememe psikolojisi de ister istemez insanı etkiliyor. şu an bütün problemleri atlattık. yediği yemeği de yavaş yavaş artırıyor hatta bu ay başı yemeğe başladığından bu yana 1 kilo aldı bile. artık tek korkumuz ilerleyen bir dönemde hastalığın tekrar etmesi. kendisi son 6 yıldır sigara içmeyen bir insan ancak ondan önce 45 sene sigara içmiş. zaten bu hastalığa yakalananlarda sigara içme hikayesi %93. bu hastalıktan sonra sigara, alkol gibi şeylerden kesinlikle uzak durulması gerekiyor. hatta başkası içerken dahi orayı terk etmeniz lazım.

    bütün bu zorlu süreçte yanımda olan ekşi sözlük aileme teşekkür ederim. bu girdiyi yazma niyetim insanların nasıl bir sürecin kendilerini beklediği hakkında fikir sahibi olmaları. bana ulaşmak ve sorularını sormak isteyen arkadaşlar için mesaj kutum hep açık. istedikleri zaman bana ulaşabilirler. umarım kimsenin okumak zorunda kalmayacağı bir entry olur. herkese sağlıklı günler diliyorum.
  • ilk semptomlari kisilan ve bir turlu geri gelmek bilmeyen ses, gecmeyen bogaz agrisi (zaten gecmek bilmeyen seylerden killanmak gerekir), bogazda ele gelen bir parca bulunmasidir.

    her ses kisilmasi girtlak kanseri olmadigi gibi bu kanser nerdeyse bunlarin hicbirini gostermden de ilerleyebilir.

    ilginctir sigaranin bu kanserin olusumunda ve hizlandirmasindaki etki bilinmese uzun seneler boyu alkol tuketiminin de ayni sekilde etkisi olmasi pek bilinmeyen bisidir.

    ayrica tedavi yontemlerinin %90'inin ses kutusunun tamaminin alinmasi olmasi, bu dertten muzdarip olmus bogazindaki aletten konusan birinin derhal sigarayi birakmasina, lifli besinlere cafeinsiz kahvelere velhasili kelam saglikli hayata yonelmesine neden olmustur, evet, kendimden biliyorum.
hesabın var mı? giriş yap