46 entry daha
  • herhangi bir yorum yapmamayi tercih ederek sözü kendisine birakiyorum. buyrun bakalim kendisi anlatsin:

    (radikal cumartesi, 07.08.2004)

    uma thurman'la yaşananlar
    "ayrıyız, büyük ihtimalle de boşanacağız. (boşanma işlemleri hâlâ sürüyor.) hayatımın en üzüntülü ve ısdırap dolu dönemiydi. aldatma nedeniyle boşanacağımıza ilişkin haberler canımı sıkıyor. sorunlarımız bu kadar basit olsaydı, hâlâ birlikte olurduk. basın işe burnunu sokmadan çok daha önce biz uma'yla büyük sorunlar yaşamaya başlamıştık. son iki yıl, yani oğlumuzun doğumu, ardından uma'nın kendini işe adaması ve seyahatleri, benim beklentilerim ve isteklerimle çakışınca evliliğimiz krize girdi. onu inanılmaz derecede seviyorum ve hep seveceğim. bana sevgilerin en büyüğünü yaşattı. insanın aklını başından alacak kadar güzel, zeki, çok iyi bir anne ve çok yetenekli bir oyuncu. hayatımın yedi yılını birlikte geçirdiğim mükemmel bir insan. ilişkimizde kaybolup giden aşk değildi. gündelik yaşamın detayları bizi tüketti ve eğlencemizi söndürdü. benim kişiliğimin ve ruhumun kökleri ona duyduğum aşkın içinde oluştu ve bu kayıp içimde çok büyük bir krize neden oldu. hayat boyu bir arada olan insanların bizden daha mutlu olduklarına inanıyorum. bizim gibi, güzelliklerle donanmış insanların bir yolunu bulup da tatminsiz olmaları ne kadar üzücü. dedikleri gibi, para mutluluğu satın alamıyor ve bu dünyada gerçek olan her şey çok basit ve derin. dedikodu basını ve parıltılı fotoğraflar da gerçek değil. bize gelince, biz birbirini derinden seven, ama hayatlarını paylaşmanın sağlıklı bir yolunu bulamayan iki kişiyiz. benim için büyük bir sürpriz oldu, aslında. insanlar bencil ve hırslı oldukları için ya da birbirlerini sevmedikleri için boşanırlar sanırdım. uma ve ben evliliğimiz için çok çaba harcadık. elimizden gelen her şeyi yaptık, birbirimizi sevdik, hayatlarımızı yazdık ve bu dünyaya mucizevi iki çocuk getirdik. her şeye yeniden başlamam gerekse, seve seve başlardım. uma'nın hayatına çok iyi bir şekilde devam edeceğini biliyorum. o öyle birisi. sorunumuzun, bizim bilemedeğimiz bir çözümü olup olmadığını da hep merak edeceğim. ama işin iyi yanı, birbirimize saygı duyuyoruz ve çocuklarımızı en iyi şekilde ve sevgiyle büyütmenin bir yolunu bulacağız.

    'siz bu kadını aldatır mıydınız?'
    önce derginin kapağını gördüm ve uma'nın çok güzel olduğunu düşündüm. çok mutlu bir günümdeydim, yeni bir oyuna başlamıştım. o gece de uma'yı göreceğim için, dergiyi bir karıştırayım, ona da resimlerinin ne kadar güzel olduğunu söylerim, dedim. sayfayı açtım, başlığı gördüm ve hemen dergiyi kapattım, ellerim titremeye başladı. kendimi b.k gibi hissettim. ne olursa olsun, kazanamayacağımı anladım. bir de kendimi kibirli sanırdım. hiçbir şeyin yoldan çıkacağını düşünmezdim. her şeyi halledebileceğime inanırdım. uma'yla birlikte her şeyin üstesinden gelebileceğimizi, herkes gibi olmayacağımızı düşünürdük. özel hayatımızı kendimize saklayacağımızı. oysa güzel şeyler hiçbir zaman haber değeri taşımıyor.

    basın işi kötüleştiriyor mu?
    yazılıp çizilenlerin yüzde 98'i gerçeğin yakınından bile geçmiyor. bu basın meselesini düşünüyorum da... mesela kanada'da küçük bir kasabada yaşadığımı farzedelim, kuaförde insanların karınızdan ve sizden söz etmeleri ne kadar sinir bozucudur: "cuma gecesi o kızla kırıştırdı, karısıyla araları bozuk şimdi." bu, trafik kazası olduğunda insanların arabalarını durdurup olayı izlemeleri gibi bir şey. uma'yla benim gibi insanlar için de, biraz abartılmış olmakla birlikte aynı durum söz konusu işte. en ufak bir fikri olmayanlar bile konuşuyor. yolda gördüğüm herkese, 'anlatılanlar hiç de doğru değil,' diye haykırmak için dayanılmaz bir istek duyuyorum. bir yandan da kendimi scarlet letter /kırmızı leke'deki hester prynne gibi hissediyorum. 'bakın, işte bu, karısını aldattı,' diyor gibi herkes. ama uma kimseye ihanet nedeniyle ayrıldığımızı söylemedi. evliliğimizde neler olup bittiğini bir tek uma ve ben biliyoruz; bu hep de böyle kalacak. uma'yla benim, dramatik birtakım hikayeler uydurulmadan sessiz sedasız ayrılmamız söz konusu bile değildi.

    sonuçta kötülenen taraf olmak
    çok kötü. ama şunu da söyleyeyim, uma kötüleneceğine ben kötüleneyim. tuhaf bir şekilde uma adına mutluyum. çok iyi idare ediyor. durum yeterince kötü olsa da, daha kötü senaryoları hayal edebiliyorum. evliliğimiz sorunluydu ama sonuçta kimseyi ilgilendirmez. bu açıklamaları yapmamın nedeni de bir biçimde konuşmak istemem. çocuklarımın, annelerini ne kadar sevdiğimi bilmelerini ve basında sözü edilenlerin saçma olduğunu anlamalarını istiyorum. biraz tuhaf bir biçimde de olsa çocuklarımın, anne ve babalarının arasındaki aşkın çok değerli olduğunu ve rüyalarının gerçek olduğunu bilmelerini istiyorum.

    evlilik kurtarılabilir mi?
    bilmiyorum. sanmıyorum. galiba bu benim hayatımın gelmiş geçmiş en kötü dönemi. 10 kiloya yakın verdim. domuz gibi yiyorum ama o kadar huzursuzum ki, yediğim gidiyor. 13 yaşındayken hayatın çok zor olduğunu sanıyordum. 24 yaşında da öyle. küçükken bana 'yaş ilerledikçe her şey iyiye gidiyor. 20'lerindeyken çok daha iyi olacak,' dediklerini hatırlıyorum. ama 20'lerim de çok zor geçti. bir yetişkin gibi davranmaya çalışıyorsunuz ama yetişkin değilsiniz. kızlarla yatıyorsunuz, faturalarınızı kendiniz ödüyorsunuz falan ama yine de daha olmadığınızı hissediyorsunuz. ancak çocuklarınız olunca yetişkin olduğunuzu anlıyorsunuz. birdenbire sorumluluk sahibi oluyorsunuz, hayatınızda önceliği sizin istekleriniz almıyor artık, bu da çok garip bir durum. şimdi 33 yaşındayım ve kendimi enkaz gibi hissediyorum. eğer 40'larım da insanların dediği gibi 'iyi olacaksa', o zaman intihari olacağım herhalde.

    arkadaşlar destek oldu mu?
    evet, oldular. üstelik umduklarım değil. kriz dönemlerinin ilginç yanı, hayatta neyin önemli, neyin önemsiz olduğunun listesini yapmanız. benim durumumda, liste kendiliğinden oluştu. içinde yalnızca iki isim olsa bile. komik bulduğum şey de, bu insanlar her gün konuştuğum insanlar bile değiller. durgun sular derin oluyormuş.

    başka neyin yardımı oldu?
    cash'in. yani paranın değil de, şarkıcının. (johnny cash'in soyadı 'nakit para' anlamına geliyor.) boşanıyorsanız, tüm sorularınızın cevabını cash'in şarkılarında bulabilirsiniz. sanki johnny cash sizi anlıyor gibi hissediyorsunuz onu dinlerken. johnny cash anlıyorsa isa da anlıyordur. isa anlıyorsa, büyükbabanız da anlıyordur ve o anlıyorsa sizi, affedildiniz demektir."
88 entry daha
hesabın var mı? giriş yap