8 entry daha
  • başlık nasıl okunduklarına değinmek için açılmış anlamları da çok karıştırıldığından ona değineyim ben de. throughout eklenmemiş ama en fazla through ve throughout karıştırılıyor bu yüzden onu da ekleyeyim.

    through: (bir şeyin) içinden, arasından, bir ucundan diğer ucuna anlamı verileceği zaman tercih edilebilir. mesela:

    +++ "the train went through the tunnel."

    yani trenin tünelin bir ucundan diğer ucuna hareket ettiğini belirtmek için through kullanmak uygun olur. bu mekansal durumlardaki kullanımı. bir başkası için:

    +++ "i walked through the park."

    zamansal durumlar için kullanılacaksa bir başka örnek üzerinden anlatalım:

    "the sale goes through the end of june."

    anlaşılan satışın haziran ayı sonuna kadar devam edeceği, dikkat edilmesi gereken nokta başlangıç tarihiyle ilgili bilgi yok, yani belli bir zaman periyodundan bahsedilmiyor.

    throughout: boyunca, her tarafına, baştan başa anlamlarına gelir bu kelime de. through'da farklı olarak, throughout'u bir şeyin veya yerin her bir noktasını/tarafını belirtmek istediğinizde kullanmanız uygun olur. mesela:

    +++ "there were pretty flowers throughout the park."

    park boyunca etrafın çiçeklerle kaplı olduğunu belirttiniz. veya başka bir örnek:

    +++ "people throughout the united states have wonderful accents."

    örnekte görüldüğü gibi geniş bir kara parçası boyunca yaşayan insanları belirtirken kullanılabilir. bunlar mekansal örneklerdi, zaman belirtmek istendiğinde through'un aksine başlangıç ve bitiş noktası belli bir dönemi/periyodu belirtirken kullanılabilir. mesela:

    +++ "he struggled throughout his high school career."

    örnekte görüleceği üzere "lise kariyeri boyunca" devam eden bir durumu belirtmek için throughout kullanıldı.

    through ve throughout'un mekansal kullanımda nasıl değişiklik göstereceğini anlamak için net bir örnek:

    +++ "i drove through the city."
    +++ "i searched for a barber shop throughout the city."

    ilk cümlede şehre girildiği, belli bir yol izlendiği ve çıkıldığı izlenimi veriyor. diğer cümlede ise şehirde bir berber dükkanı bulmak için her tarafının dolaşıldığı anlaşılıyor.

    tough: güçlü, kolayca kırılmaz/zayıflatılmaz.

    +++ "these toys are made from tough plastic."

    though: -e karşın, olduğu halde.

    +++ "my house was not empty though i was gone."

    thought: düşünce, fikir, görüş, kanı.

    +++ "let me have your thoughts on that report by friday."
hesabın var mı? giriş yap