3725 entry daha
  • yakın bir zaman önce bi nevi persona non grata konumuna düştüğüm için muhtemelen hayatım boyunca tekrar sınırlarından giremeyeceğim, girersem de en fazla cemal kaşıkçı formatında çıkabileceğim ülke. hoş, vaktiyle göreceğimi gördüm ama insan düşününce bir tuhaf oluyor.

    bugün bu mevzuyu bir arkadaşla konuşurken komünist partiden konu açıldı. şöyle bir düşündüm de çin'in kendine has yapısı ve nüfus yoğunluğundan ötürü tarih boyunca uygun yönetim şekli ve despot olmayan yönetici sıkıntısı yaşadıklarını fark ettim. imparatorluk dönemini geçtim. son asırda dahi eline kan bulaşmamış tek bir yönetici çıkmamış içlerinden.

    yani başlarına ne geldiyse dalyarak yöneticilerinden gelmiş. asıl ilginç olan bunlardan hiç ders çıkaramamış olmaları. hala aynı oksimoronluk tam gaz devam ediyor. dünya tarihi çılgın krallar ve diktatörler ile dolu. her büyük imparatorluğa çeşitli zalim liderler gelmiştir lakin bunun sıklığı nedense çin'de çok daha yüksek. özellikle son yüzyılda mao zedong tarihe despotluğunun yanı sıra geri zekalılığı ile damga vurmuştur. bugün çin'de bir kesim tarafından hala rahmetle anılması, sağa sola resimlerinin asılıyor olması öyle absürt ki kelimeler kifayetsiz kalır.

    bu adamın yaptığı o kadar çok aptallık var ki "lan nasıl yani?" demekten kendimi alamıyorum. sistematik katliamlarını, azınlıklara çektirdiklerini bir yana koyalım. yüzde yüz moronluktan ötürü yarattığı kıtlıklarla halkını aynı yüzyılda iki kere açlığa mahkum bırakmasına diyecek söz bulamıyorum. bu konular kendi başlığında veya burada bir kaç kere yazılmış olabilir. bu entry bir tür potpori olduğu için yazarların affına sığınarak tekrar değineceğim.

    artık hangi danışmanı bu salağı ikna ettiyse, 1960'lı yılların başında dört zararlının imhası adında bir proje başlatıyor. iddasına göre büyük çin atılımı ile birlikte tarımda devrim yaşanacaktı. propaganda metinlerini ve mao'nun konuşmalarını dinleseniz aklınız çıkar. lan bir insan bu salak saçma vaatlere nasıl inanabilir dersiniz. lozan'ın gizli maddeleri bunların yanında hava cıva kalır. mesela; çin'in bir ütopya, dünya üzerinde bir cennet olacağını vaat ediyor. çiftçilikte yapılacak yeni atılımlarla o kadar çok gıda üreteceklermiş ki çin, sonsuza dek herhangi bir gıda sorunu yaşamayacak, aksine bütün dünyaya gıda ihraç edecek diyor. demesine göre yiyecekler ücretsiz dağıtılacak. çok ama nizami çalışmak insanları sağlıklı yapacak ve doktorlar kısa sürede işsiz kalacak. işçiler bereket bolluğundan makinelerin başında uyuyakalacak, vatandaşlar uçan arabalarla seyahat edecek şeklinde uzayıp gidiyor vaatleri.

    sonra ne mi oluyor? yukarıda bahsettiğim dört zararlının imhası planı devreye alınıyor. ülkedeki tüm fare, sinek, sivrisinek ve serçelerin ortadan kaldırılması emrediliyor. ilkokul öğrencilerinden oluşturulan ekiplerle birlikte tüm halk, bu canlılara karşı organize bir temizlik kampanyasına katılıyor. çocuklar kuş yuvaları ve yumurtaları tek tek bulup eziyor, sürekli tencere tavalara vuran, davullarla zurnalarla gezen ekipler kuşları yere kondurmuyor. korkudan ve sürekli uçmanın getirdiği yorgunluktan telef ediliyorlar.

    neticesinde bu dönemde sadece serçeler değil neredeyse çin'deki tüm kuş nüfusu yok oluyor. kuşların yokluğu çekirge ve diğer tarla zararlıları nüfusunda patlama yarattığı için çiftçiler haşereleri öldürmeye odaklanıyorlar. o kadar çok kimyasal kullanıyorlar ki toprak kullanılamaz hale geliyor ve tüm bu yaşananlar, tarımsal üretimin 1960'larda komple çökmesine neden oluyor. resmi rakamlara göre 30-40 milyon aralığında insanın açlıktan ölmesiyle sonuçlanan bu akıl mantık dışı kampanya insan eliyle yapılmış en büyük felaket olarak tarihe geçiyor.

    şurada konuya dair video görüntüleri var: https://youtu.be/ojomuwldg18

    bir kıtlık bitmeden diğerine geçiş yapmaları ise halkın en büyül felaketi oluyor. komünist yönetimin ilk yılları kırsal kesime önemli gelişmeler sağlamış olsa da büyük atılımla birlikte endüstriyel hedefler ağır basıyor ve ciddi hatalara yol açıyor. mao'nun çelik üretiminde ingiltere'yi geçme dangalaklığı yüzünden tüm çiftçilerin ellerindeki her türlü metal araç ve gereci eritip devlete teslim etmeleri isteniyor. gel gelelim her türlü alaşımdan mamül bok gibi kalitesiz metal yığınları devletin işine yaramadığı gibi aletlerinden yoksun kalan çiftçiler yine aç kalıyor, ve yine milyonlar bağıra bağıra can veriyor. ülkede yamyamlık baş gösteriyor. sırtı güneş gören her canlıyı yiyebilirsiniz mottosu da işte tam bu dönemde başlıyor. solucandan köpeğe kadar ne varsa soyunu tüketiyorlar. büyük atılıma dair en meşhur posterlerden birisi ahanda şu ama sonuç; ne buğday ne çelik, mao reyiz götümüz delik.

    işte o büyük vaatlerle başlayan büyük atılım da böylece sona erdi lakin mao bu süreçte boş durmadı. meşhur kültür devriminin az öncesinde yüz çiçek kampanyası adında bir proje başlattı. bana sorarsanız bu proje tamamıyla bir çinli kurnazlığı örneğidir. açtığı merkezler ve okullarda herkesin fikirlerini dinleyeceğiz, azınlıklar ve karşıt görüşte olan insanlar kitaplarını yazmaya devam etsinler diyor. uygurlar ve tibetliler başta olmak üzere bir çok kitle bu tuzağa düşüyor. gelen ferahlamayla patır patır yazıp çizmeye, düşüncelerini paylaşmaya başlıyorlar. sonrasında ne olduğunu az çok tahmin ediyorsunuzdur. toplamda yarım milyon insan düşünce suçlusu olarak infaz ediliyor. bazı tarihçilere göre mao başta infaz istemiyordu fakat karşıtların çokluğundan korkarak böyle bir emir vermiş. bunun yalan olduğunu tartışmanın tabi ki manası yok. hitler'in yahudileri öldürme planı yoktu kadar saçma bir iddia.

    japon istilası sonrası iç savaş, muhaliflerin ve azınlıkların infazları, yapay kıtlıklar derken günümüz türkiye nüfusu kadar insan öldürdü vicdansız pezevenk. ikinci dünya savaşına dahil olan bütün ülkelerin kaybettiği insan sayısından daha fazlasını kimsenin tavuğuna kışt demediği bir dönemde gerçekleştirebilmek için sadece salak ve despot olmak yeterli değil ama benim de kelime haznemde de druma uygun bir sözcük yok.

    sayesinde bu kıtlık dönemleri çin halkını paranoyak etti. o neden bugün gelecek kaygısının tavan olduğu ülkelerin en başında geliyorlar. şu an kazandığı paranın yarısına yakınını biriktiren tek halk konumundalar. akarken doldurmak adeta genlerine işlemiş. özellikle mao sonrası iyice ayyuka çıkmış. devletin kendisi de bizzat aynı reflekslere sahip. gelecek kaygısı ile elde imkan varken her şeyin en büyüğünü en fazlasını yapma hastalığına tutuldular. bu hızlı dönüşümün mimarı da tarihte daha silik bir karakter olan deng şiaoping. kendi döneminde shenzhen'i hong kong yakınlarında etrafı pirinç tarlalarıyla kaplı, 1980'lerde 70 bin nüfuslu bir balıkçı kasabasıyken günümüzde bir çekim merkezine dönüştürmüştür.

    başlattığı reformist denemelerin yapılacağı yerlerden biri olarak burayı seçmiş ve piyasa kapitalizmini başlatarak çin'in ilk özel ekonomik bölgesi ilan etmiştir. işsizlik ve ekonomik durgunluğu düzeltmek, ayrıca hazine kaynaklarını arttırmak amacıyla başlatılan uygulama, hong kong işletmeleri ve yabancıların yatırımlarını özellikle dövizi buraya çekmiştir. sonunda diğer bölgelere yayılan bu girişim tahminlerin ötesinde sonuçlanarak çin'in kaderini değiştirmiştir. gel gelelim o da gider ayak tiananmen meydanı olaylarının mimarı olmuş, ya da bu olaylar onun gidişini hızlandırmıştır. öncesinde daha kgb tarzı yöntemlerle işini görürken tiananmen'de kontrolü kaybetmiştir. yine de mao'nun gaddarlık seviyesinin çok altındadır.

    çin'in mao sonrası deng dönemi ve doksanlı yıllarda başlayan reformlarla başarılı oldukları bir çok konu olduğu muhakkak. başarı derken üretim ve ekonomiden bahsediyorum. yoksa insan hakları konusunda deng döneminden daha geriye düştüler. özellikle türkiye'nin nedense hep zarar ettiği yap-işlet-devret sistemi çin'de kusursuz şekilde işlemektedir. mesela zhejiang yerel yönetimi, devletten alamadığı mali desteği hong kong borsasından elde ettiği karla sağlamış ve her otoyolu kendi maliyetini karşılayan birer şirket gibi düzenlemiştir. bu durum dünyanın faklı yerlerinden yeni yatırımları bölgeye çekmektedir. halkın cebinden bir kuruş çıkmadan böylesine bir altyapı kurulmuş ve bu sayede yerel yönetim 30 milyar dolar gelir elde etmiştir.

    yalnız otokratik liderler tahmin edilemezler. hitler'in yıkılmış bir ülkeyi ışık hızıyla ayağa kaldırıp, daha hızlı şekilde yerlere çalması gibi diğer diktatörler de ülkelerin kaderlerini çok kısa sürelerde çok farklı yönlere sürükleyebilirler. bir de schopenhauer'in dediği gibi kendinde akıl olmayanı akılla yönetemezsin. halkı koyuna çevirdikten sonra değnekten başka yöntemle kontrol edilemiyor hale geliyor insanlar. bugün, çin'in geldiği nokta da aşağı yukarı aynı.

    şi cinping, bindiği eşeği bilen bir diktatör fakat genetik mirasını mao'dan almış gibi görünüyor. bize mantıksız görünen bir sürü salak saçma hamlesi göreceli olarak kabul edilebilir lakin kurduğu sistem yüzünden çin'i hiç yaşamadıkları yeni felaketlere sürükleyecek gibi duruyor. özellikle abd ile tutuştuğu sidik yarışı yüzünden çin'in parçalara bölünmesi şu gidişatla hiç de ütopik görünmüyor. 2022 senesinin nisan ayında koca şangay'ı tam karantinaya aldırdı. toplam karantinadaki insan sayısı türkiye nüfusunun iki katı kadar. gıda dağıtımı hem organizasyon hataları hem de yolsuzluktan ötürü sağlıklı şekilde yapılamıyor. neredeyse iki haftadır sokağa çıkanı pata küte döverek evlere tıkıyor, balkondan açız diye bağıranlara plastik mermiyle ateş ediyorlar.

    bir de bu herifin hareketlerinin aslında türkmenbaşı veya kim jong-un'dan zerre farkı yok. bu başlıkta daha önce bir entryde değinmiştim. çinlilerin zencilere dair moronluk ötesi inanışları var. amerikan ırkçısının rüyasında dahi göremeyeceği sebeplerden ötürü zencilere ırkçılık yapıyor, en kötü zenofobik davranıyorlar. şi cinping de istisna değil. adamın gezdiği yerlerin yakınında zenci varsa karakollara topluyorlar. okul ziyareti ise zenci öğrencileri yurtlara kilitliyorlar. öyle bir geri zekalılık seviyesi. winnie the pooh'a benziyor dedikleri için çizgi filmi ülkede yasaklamakla kalmadı, konuyla dalga geçen south park'da yasaklandı. hem de öyle bir yasaklama ki arama motorlarında dahi sonuç vermiyor. sanki bu yapımlar hiç var olmamışcasına yasaklandı çin'de.

    göreve geldiği dönemde iki büyük pandemiyi dünyadan saklamaya çalıştı. covid dünyanın dört bir yanına dağıldıktan aylar sonra açıklama yaptı. konuyu duyurmak isteyen doktorundan muhabirine herkesi aileleriyle birlikte yok etti. dünya sağlık örgütünü parmağında oynattı. çin virüsü ismini koydurmadı. insandan insana bulaşmıyor yalanlarını söyletti. kendi ülkesinde milyonlar ölmesine rağmen tonla yalan veri yayınlattı. halkını karantina adı altında evlerine zorla hapsederek kapılarını kaynaklattı. virüsten ölmeyen açlıktan öldü. kendi götüne acımayan başkasının götüne acır mı? acımadı tabi ki. uygurlar başta olmak üzere batıdaki bütün müslüman azınlıkları kamplara kapattı. bu ölüm kamplarında yaşanan acıların mao döneminden zerre farkı yok.

    şimdi bu kadar anlattıktan sonra sözlükte bu adamların başlıklarına bakıyorum. ciddi ciddi şu devirde mao savunan insanlar var. demek ki milyonlarca insanı salt salaklığından ötürü öldürsen bile yeterince propaganda yaparsan veya komünist olursan bir şekilde saygıyla anılabiliyorsun. sorsan feminist, insan hakları savunucusu, vatan sever geçinen tiplerin yılmaz güney seviciliği yapması kadar eğreti. gerçi iki model de aynı sebepten ötürü saygı duyuyor bunlara.

    mao başlığından sonra bir de tayvan'ın kurucusu çan kay şek başlığına baktım. davası için azınlıklarla birlikte mao ve komünizm ile savaşmış, yanındaki halkını açta açıkta bırakmamış, yaşadığı süre boyunca sürekli çin halkı için gelişimi ve moderniteyi savunmuş adama yanar döner demişler. hele bir tanesi var ki beni benden alıyor. şurada yıllarca fütursuzca kapitalizm boklamış, bize atatürk milliyetçiliğini komünist penceresinden anlatmaya çalışan şuursuzu hatırlarsınız. herif şu an küfrettiği abd'de uber şoförlüğü yapıyor. bu nasıl bir ironi amk. küçümsemiyorum. bilakis bokladığı sisteme sevinerek çark olmasına gülüyorum. eskiden türke türkçülük nedir anlatırken bugün oradan terörist güzelleyen tweetler atmasını acıyarak, tiksinerek izliyorum.

    koca çin, yükselişe mao ve komünizmden sıyrıldıktan sonra batının ekonomik doktrinleri kopyalayarak geçmiş. mao dönemi halk sersefil, ellerinden bütün alet edevatı alınmış halde açlıktan gözü dönmüş bir şekilde komşusunun çocuğunu kesip yerken, tayvan, kendi yarı iletken endüstrisini kurmuştu. tsmc kurulduğu vakitler çin bırak işlemciyi, daha plastik leğen dahi üretemiyordu. sonra milyonları öldüren, ülkesini ortaçağa döndüren mao, ulu marksist lider. iç savaşta diretmemiş, gidip modern ülkesini kurup dünyaya adapte eden çan kay şek, aptal milliyetçi ve yanar döner her devrin adamı oluyor.

    ben bunlara sadece bir umut sarıkaya karikatürü ile cevap verebilirim; amına koduklarım sizi! tarih, ekonomi bilmez, gayrı safi milli hasıla bilmezler sizi!
795 entry daha
hesabın var mı? giriş yap