101 entry daha
  • bir devrin kapanmasına işaret eder.
    her ölüm erkendir de, insan dedesine ölümü hiç konduramaz.
    hep ailenin başında olacakmış gibi, tekrar dinlediğinizi istemsiz biçimde hissettirdiğiniz için kimi zaman yarım bıraktığı aynı hikayeleri ellinci kez aynı şevkle ve neşeyle anlatacakmış gibi gelir.
    sabredip bir kez daha aynı hikayeyi dinlesen ölür müydün be akıncıbeyi? bak, artık anlatacak bir deden kalmadı...

    ________________________________________________________

    yazdıklarımın yukarıdaki bölümü kenarda bekliyordu. ancak beni tatmin etmediğini fark ettim. dedemi hayli trajik bir şekilde kaybettim. oldukça kişisel ve kolay üzülen arkadaşları olumsuz etkileyebilecek bir öykü var dedemin ölümünün ardında. müsadenizle paylaşacağım.

    3 ay kadar önce yoğun karın ağrısı ve yeme düzensizliği ile dedemi hastaneye kaldırdık. yapılan uzun süreli ve ayrıntılı tetkikler sonucunda lenfoma kanseri olduğu ortaya çıktı. üstelik 2 yıldır sürekli doktor doktor gezmemize rağmen bu oluşum fark edilmemiş ve metastaz yaparak karın boşluğu, pankreas ve kemik iliklerine de sıçramıştı.

    doktorunun isteği ile bu durumu kendisine söylemedik. 80 yaşında bir insana "kanserle mücadele et!", "haydi, yapabilirsin!" demenin pek faydası olmayacağı düşüncesindeydi doktorumuz. şahsi düşüncem de bu yönde. nihayetinde, doktorumuzun tavsiyesiyle dedeme ağır bir ülser yarası olduğu, bunun kansere dönüşmemesi için kemoterapi görmesi gerektiği yalanını söyledik.

    dedem bir kaza sonucunda reo altında kalan bir askeri kurtarmak için şoföre manevra yaptırırken kendisi de aynı aracın altında kaldığı için ağır iç kanama geçirmiş, iç organ kaybetmiş ve sonrasında da malülen emekliye ayrılmış bir istihkam astsubayıydı.

    türk silahlı kuvvetleri, sanat enstitüsü mezunu böylesine yetişmiş bir personeli kaybetmek istemediğinden, 1 yıl yatıp sayısız ameliyatlar geçirdikten sonra çıktığı hastanede iken kendisine sivil memur olmak isteyip istemeyeceğini sormuş. dedem de onur duyacağını söyleyerek astsubay olarak başladığı hayata sivil memur olarak yine türk silahlı kuvvetleri'nde devam etmiş. en sonunda da kara kuvvetleri komutanlığı karargahından ikinci kez emekli olmuş.

    varmak istediğim nokta, dedem cahil bir insan değildi ve kemoterapi gören bir kişinin ülser olamayacağını biliyordu. dönüp de baktığımda biz onu idare ettiğimizi sanırken aslında onun bizi idare ettiğini, masum yalanımızı bizi üzmemek adına yutmuş göründüğünü düşünüyorum.

    kemoterapi süreci hayli sancılı oldu. istanbul'da yaşayan annem gelip dedemlere yerleşti. ankara'da yaşayan dayım, yengem, teyzem, eniştem sürekli koşuşturmaktaydılar. sorun midede olduğu için yemek yemekte çok zorlanan dedem serumlarla ve sıvı vitaminli mamalarla ayakta tutuldu. ancak koca çınara bu durum çok ağır geliyordu. kaçınılmaz bir şekilde içine girdiği depresyon son zamanlarda iyice ağırlaşmış, dedem hayata dair her şeyden elini eteğini çekmişti. gazete okumuyor, televizyon izlemiyor, fenerbahçe'yi bile sormuyordu.

    geceleri sessiz sessiz ağlamaları başlamıştı. başında kalan, annem, dayım, teyzem, yengem veya eniştem oluyor, dedemin bu hali onları da depresyona sokuyordu. ancak, allahı var, hepsi mükemmel rol yaptılar, hepimiz mükemmel rol yaptık. dedemin yanında asla umutsuz laflar etmedik, hep geleceğe dair konuştuk. sonradan dayımın söylediğine göre doktoru 6 aydan kısa bir süresi kaldığını söylemişti ama yine de biz umudu sürdürdük. ailemizin temel direği bizi hep ona destek olurken hatırlasın istedik.

    üçüncü kemoterapi kürünü aldığında vücut ağırlığının %25'inden fazlasını kaybetmişti. yemek yemesi daha iyi durumdaydı ama kilo aldıramıyorduk. kemoterapi sonrasında ortaya çıkacak sıkıntıları atlatabilmesi için mutlaka bol miktarda su içmesi gerekiyordu ama çok istemesine rağmen içmeyi başaramıyor, ısrar ettiğimizde midesinin kaldıramadığını söylüyordu. o dönemde belki kullandığı xanax'ın da etkisiyle halusinasyonlar görmeye başladı. 20 gün kadar önce anneme ve dayıma "beni çağırıyorlar" dediğini ben sonradan öğrendim. bir kaç kere de yattığı odadaki cama doğru gidip hamle yapmaya kalkışmış, ancak annem, dayım ve kendisi de alzheimer hastası olan anneannem engellemişler. bu noktadan itibaren yattığı odada 24 saat usulü nöbete başlandı. nedense kendisinden hep gece bir delilik yapması bekleniyordu.

    ancak geçtiğimiz cuma günü (14 kasım 2008) dedem, gündüz vakti, saat 12 sularında anneannemin bir dakikalığına mutfağa gitmesini fırsat bilip salonunun camını açmış ve dördüncü kattan aşağıya düşmüş... veyahut atlamış.

    atladı mı, yoksa yoğun bir şekilde yaşadığı tansiyon düşüklüğü o anda kendisini mi buldu da bilincini kaybedip düştü bilemiyoruz, ama sonuçta 4 kat süren bir uçuş sonrası dedem beton zemine çakılmış ve oracıkta canını teslim etmiş.

    akabinde karşı apartmandan yerde yaşlı bir adamın yattığını görenlerin yan komşuya haber vermeleri, onun gelip bizimkilere durumu aktarması, annemin, anneannemin ve yengemin uçarcasına merdivenlerden inmeleri ve yerde kanlar içinde yatan dedemi görmeleri... buradan sonrasını anlatmak çok zor... ambulanslar, acil servis, dayımı alıp mesaiden uçarak hastaneye gitmem ve acilde sinir krizi geçiren annemi toparlamaya çalışmam, başaramayıp tavsiye edilmemesine rağmen sakinleştirici bir iğne yaptırtmam...

    olay sonrasında özellikle o anda evde olan üç kişide sürekli bir kendini suçlama hali...
    anneannemde baş gösteren "ben de kendimi atacağım" söylemleri...
    duyarsız komşuların ağzında sakız olan "intihar eden dede" lafları...

    bu durum ailemiz için çok büyük bir travma oldu. özellikle dedemi yerde kanlar için yatar halde gören annem, anneannem ve yengemi nasıl toparlayacağımızı bilemiyorum. pazartesi gününden itibaren psikolojik yardım almaya başladık. ancak acı henüz çok taze olduğu için henüz bir farkını görebilmiş değiliz. nihayetinde anti-depresan yazmaktan öteye gidebilen bir psikiyatrist olmadı.

    çok uzadı, farkındayım... ancak biraz da kişisel tarihçeme not düşmek istedim. bunlar unutulsun istemiyorum. acı geçecek ama sızı hep kalacak.

    karmakarışık duygular içindeyim.
    eğer düştüyse kısa bir süre sonra başlıyacak tarifsiz ağrı ve acılardan kurtulduğu için dedem adına seviniyorum.
    eğer atladı ise de bu müthiş cesaret isteyen kararına saygı duymaktan başka elimden gelen bir şey yok. intihar son derece kişisel bir karşı koyuş, hayat ve acılara son derece kişisel bir "siktir" çekiş. insanın en temel güdüsü olan yaşama isteğine böylesine cesaret dolu bir şekilde karşı gelebilmek bence yürek ister. dedemde de bu yürek varmış... ancak bu düşüncemi da kimseyle paylaşamıyorum çünkü intiharı yücelttiğimi düşünerek kendileri de aynı yolu seçmeye yeltenebilecek derecede travma geçirmiş aile bireylerim var artık...

    sonuç olarak tek dileğim, dedemin hayatının son döneminde bulamadığı huzuru artık bulabilmiş olması.
    zaman herşeyin ilacı ve ben olaydan 6 gün sonra bunu fark edebilecek düzeye gelmiş bulunuyorum... acı ve hüzün yavaş yavaş geçiyor...

    dedemden geriye, elli kez anlattığı komik anıları; terbiye sınırlarından dışarı asla çıkmayan fıkraları; eşine, bütün çocuklarına, bütün torunlarına, tanıdığı-tanımadığı herkese hala "siz" diye hitap etmesi; o eski istanbul beyefendisi tavırları ve daimi kibarlığı; kemoterapiye giderken bile pijama giymeyi reddedip üzerinden çıkarmadığı takım elbisesi; sürekli eleştirse de canı gibi sevdiği fenerbahçesi; atatürk ve türk silahlı kuvvetleri sevgisi; her yaz tatilinde yanına kalmaya gittiğimizde ablamı ve beni önce anıtkabire sonra gençlik parkına götürmesi; salata yaparken kestiği salatalık uçlarını bizi güldürmek için alnına yapıştırması; braun marka 1970 model makinesiyle traş olurken yanına gittiğimde makinenin yan tarafını yanaklarıma sürterek "traş olduğuna göre sen de artık erkek oldun" diyerek gülmesi; beraber geçirilen 1980 dönemi yılbaşı gecelerinde ne yapıp edip masaya gelmesini sağladığı yerli anamur muzları; ben hala beceremezken şu yaşında iddaa oynamayı öğrenip her hafta kupon yapması kalıyor... ve bu anılar onu hatırlayıp gülümsememi sağlayabiliyor.

    çok güzel bir insandın, nur içinde yat dedeciğim...
929 entry daha
hesabın var mı? giriş yap