5 entry daha
  • filmlerinde incelediği karakterlere hemen her zaman sınıf çatışması ve erotik saplantı açısından bakan amerikalı yönetmen. çağdaşlarından ayrılan ya da onlara baskın gelen özelliği de budur. bu niteliği örneğin döneminin çoğu yerleşik ingiliz yönetmeninin çalışmasında pek rastlanmayan bir avantaj sağlamıştır kendisine. ancak ingiliz yeni dalgası sahneyi doldurmaya başlayınca kendine yeni rakipler edinmiştir.

    yapıtlarındaki sınıf çatışması ve erotik saplantıya dair iki örnek vermek gerekirse: the servant ile blind date mutlaka anılmalı. hegelci köle-efendi diyalektiğini hatırlatan bu ilginç denemeler onun aynı zamanda bir biçim ustası olduğunu da kanıtlar niteliktedir.

    politik ve sınıfsal olanı bir sosyolog gibi değil, titiz sanatçı gözüyle, dolayısıyla tıpkı welles gibi form araştırmalarıyla kavramıştır. bu nedenle alan derinliği, ışık-gölge kontrastı, ayna-yansımaları, yamuk açılar, dışavurumcu bulanık görüntüler filmlerindeki belli başlı biçimsel trademark'lardır. çalışmaları welles, hawks ya da kubrick gibi tanınabilir karakterdedir ve auteur anlayışta film çeken isimler arasında onu özel bir konuma yerleştirir.

    hollywood'dan avrupa'ya uzanan güçlü kariyerinde bir tane bile vasat film çekmemiştir. tıpkı kötü bir romanı bulunmayan mario vargas llosa gibi. losey her zaman belirli bir düzeyi korumuş, çeşitli janrlarda film çekmiştir. amerika'dayken kara filmin ustaları arasında gösteriliyordu. avrupa'da ise tabu sayılabilecek konulara neşter atmayı sürdürmüştür. burada büyük bütçelerle ve uluslararası yıldızlarla çalışma şansı da yakalamıştır.

    aydın-sanatçı duruşunu da şöyle özetler:

    "films can illustrate our existence... they can distress, disturb and provoke people into thinking about themselves and certain problems. but not give the answers."

    brecht'ten etkilense de tıpkı alıntıda açıkladığı gibi didaktizme kaymaz. politik doğruculuğa soyunmaz. ama sorduğu sorular kışkırtıcıdır. onun filmleri gerçekten de insanları değiştirmeye, sarsmaya yöneliktir.

    son olarak, sevdiğim filmlerinden bir okuma-izleme demeti sunacağım aşağıda :

    yanlış yola saparak cinayet işleyen patolojik bir polisin araştırıldığı, kara film stilinde çekilen the prowler

    şiddetin insan kimliğiyle olan görünmez bağlantısını inceleyen ve yine kara film stilindeki the big night

    jeanne moreau'nun ele avuca sığmaz bir femme fatale'i oyunlaştırdığı eva

    devlet ve insan ilişkilerine karanlık bir zaviyeden bakan gerilim filmi the damned

    sınıf çelişkisini tüm detaylarıyla görünür kılan, orson welles filmleriyle yarışabilecek düzeydeki büyük başyapıt the servant

    bir savaş firarisinin psikolojik motivasyonlarının perde arakasına dönük king & country

    müthiş kadrosuyla karmaşık aşk ilişkilerine vizör tutan ve başta belirttiğim erotik takıntıların üzerine giden accident

    asalak burjuva sınıfının iğnelendiği ve yer yer kitsch'e kaçan melodramıyla boom

    yarı santimantalist paranoya ve delilik öyküsü secret ceremony

    temposu hiç düşmeyen kafkaesk gerilim figures in a landscape

    senaryosunda, sık sık birlikte çalıştığı harold pinter'ın parmak izleri de bulunan yasak aşk öyküsü patetik the go-between

    troçki suikastinin perde arkası ve önünü soğukkanlı bir üslupla öyküleştiren politik gerilim the assassination of trotsky

    doppelganger izleği üzerinden yahudi kimliğinin incelendiği olağanüstü psikolojik gerilim mr. klein

    ve son filmlerinden, benlik araştırması la truite

    bu filmler arasında serbest seçim yapılabilir ve sıraya koymaksızın izlenebilir. joseph losey benim için orson welles ayarında bir sinema dâhisi olduğu için filmleri arasında ayrım yapmak zor olsa da 10 filmi aşkın bir seçkiyle de olsa kendisini hatırlamak/anmak istedim.
hesabın var mı? giriş yap