1006 entry daha
  • dün otobüsün arka kapısına yakın ayakta giderken durakta durduk ve bir bebek arabası belirdi. refleks gibi arabayı kavradım yardımcı olmak için. arabayı tutan babayı da, anneyi de, annenin kucağındaki başka çocuğu da sonra fark ettim. baba bozuk türkçesiyle teşekkür etti, anne ya türkçe bilmiyor ya kültür kodlarınca benimle muhatap olmuyor, bilmiyorum. yüksek ihtimalle araplardı. suriyeli sığınmacı mı, orta sınıflı arap mı bilmiyorum. ama günahlarını alamam, en ufak bir taşkınlıkları olmadı.

    ama içten içten huzursuz oldum. dışıma hiçbir yansıtmadım, baba gidecekleri yere dair yol tarifi bile sordu, elimden geldiğince anlattım. adamı bulup, otobüsteki adam size nasıl davrandı deseniz eminim minnetle anacaktır.

    ama ben yol boyu huzursuzdum, kendi içimde kendimle görünmez bir savaş halindeydim. otomatik pilota alınmış bir kibarlıkla konuşup davranırken içimde kendi hudutlarımın kavgasını veriyordum. varlıklarından rahatsızdım, ama adam bozuk türkçesiyle insan gibi derdini anlatmaya çabalarken otobüste ona yönelen kötü bakışlardan da rahatsızdım. birisi gelip de aileye çatacak korkusuyla da ayrı cebelleştim, ben insan gibi davrandıkça bana da yönelen o bakışlarla ayrı cebelleştim.

    varlıklarından hâlâ rahatsızım, ki uzun vadeli düşününce bu örtülü işgal büyük bir sorun. ama birey bazında bakınca sen de insansın, o da insan. ben belki, hatta muhtemelen, yine söylemlerini onları ülkelerine gönderme vaatleri ekseninde olan fikirler üzerine kuranlara daha bir yakın hissetmeye devam edeceğim; ama kendi hâlinde bir otobüse binip bu ülkenin dilinde bir şey sormaya çabalayan adama ve ailesine de böceğe bakılır gibi bakılmasına hayret edeceğim, o bakışların eyleme döküldüğünde nereye varabileceğinin kaygısını taşımaya devam edeceğim.

    bazen herkes haklı, bazen herkes mağdur.
109 entry daha
hesabın var mı? giriş yap