8 entry daha
  • yakup kadri karaosmanoğlu'nun bir romanı. ilk olarak 1937'de ulus gazetesinde tefrika edilmiş ve aynı sene de roman olarak basılmış.

    sene 1904. gözden düşme bir bürokratın tek çocuğu olan 27 yaşındaki doktor hikmet izmir'de sürgün hayatı denebilecek bir hayat yaşamaktadır. ailesinden gelen parayla kalbur üstü yaşarken bir anlık şeytan dürtmesi kararla bir marsilya gemisine atlar ve paris'in yolunu tutar. bundan sonrası, doktor hikmet'in; paris'le, orada mevzilenmiş jön türklerle, bohemler ve fransız entelektüelleriyle kurduğu ilişkiyle şekillenerek ilerler.

    aslında roman boyunca doktor hikmet'in düşüşünü ve hayal kırıklıklarını takip ederiz. onunkisi bir gönüllü sürgündür. izmir'de rahatı yerindedir ama muhayyilesindeki paris imajının çekiciliğine kapılır. paris'e geldiğinde ise romanlardaki, resimlerdeki paris'ten uzak bir kent; okuduklarından farklı insanlar ve insan ilişkileri bulur. kafasındaki soyut paris imajının ayakları yere basar. bu kısımlarda batı medeniyetinin gelişimine ve o gününe dair bolca konu başlığı yer alır. yakup kadri'nin batıyı asla reddetmeyen ama onu eleştirmekten de çekinmeyen yönleri buralarda hissedilir.

    paris'teki jön türklerin oluşturduğu kapalı cemaat yapısı, kendilerini öylesine bir akışın içine bırakmış olmaları da eleştiri konusudur romanda. gerçi jön türk devrimine daha vardır; tarihin hızlanmasından önceki o durgun yılların insanlarıdır onlar da paris'te ama doktor hikmet onlara da yakın duramaz. zaten politik olarak da güçlü bir angajmanı yoktur; orta üst sınıf bir ailenin steril bohem çocuğu olarak büyümüştür ve paris'teki varlık amacını ne kadar ideolojiyle cilalamaya çalışsa da bunda başarılı olamaz. doktor hikmet zaten aydın da değildir; kendisi bir aydın olarak çizilmemişken kendisinden osmanlı aydınına dair bir çıkarım yapmak ne kadar doğrudur bilemem. kendisi olsa olsa bizim için dönem entelenjiyasının ve paris'inin içinde dolaşan şarklı bir fener olur en fazla.

    hiç bir şeyi tam olarak başaramaz doktor hikmet. ne samimi bir arkadaşlık, ne çok sevdiği arlette ile vuslat ne de entelektüel ortamlardan alınacak çeşitli zevkler. zaten kendisi de bir yıl içerisinde bir balon gibi yavaşça söner veremden hayatını kaybeder. teşhisini koyduğu anda bile yurda dönmeyi aklına getirmeyip fransız taşrasında sağlığını bulmaya çalışması ironiktir. paris'te son nefesini 'annecim' diyerek verir ama imkanı varken de annesinin yanına dönmemiştir. dönem aydınının temel ikilemi sanırım kendisinde tasvir edilmiştir: bir ayağı burada bir ayağı batıda, arada öylece salınmak.

    yakup kadri gene her zamanki üslubuyla hayata ve insan ilişkilerine dair hiçbir boşluk bırakmadan yazmış eserini. üslup yer yer ağır, teorik bölümler ilgi çekici ama aşk bölümleri biraz yorucu.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap