santiago
-
santiago de chile
temmuz ayinda kisi tadiyorum. geceleri gokyuzu bambaska. hic bilmedigim bir goruntu.
su ise tipki ilkokulda ogrendigim gibi kuzey yarikuredekinin tersine
donuyor lavabonun deliginden akip giderken...
saraplari leziz, biralari hafif, yoresel yemekleri ise fena degil.
hareketli bir sehir. insanlari sicakkanli, gundelik hayatin
alisilagelmisliklerinde farkliliklar tabi ki var; lakin insanlar
yardimsever ve guleryuzluler... konusuyorlar, konusurken inasanin
yuzune bakiyor ve kacmiyorlar. satranc oynuyorlar. kocaman bir sehir
santiago, ve farkli; trafigi duzenlemeye calisan lamba ve tabelalarin
arasindan kafayi kaldirinca, gokdelenlerin ve yuksek apartmanlarin
arkasinda and daglarini butun ihtisami ile gormek cok carpici.
cok guzel, eski, tek veya iki katli kucuk villalar ile dolu sehir.
rengarenk, herbiri detayli calisilmis, farkli, ozenli mimari ornekler.
bununla birlikte ne kadar ozen anlaminda devamlilik olsa da, yeni
binalari ile birlikte ele aldigimda ilk defa emegin estetik guzelligi
beraberinde getirmeyebilecegini farkettim. her ne kadar eskiler gibi
kendi caplarinda ozenli de olsalar, yeni binalar eskileri basmis,
sindirmis, estetigi bozmus. bir oran sorunu var; yollarin genisligi,
eski ve yeni binalarin iliskisi uyumsuz gibi... burasi tam anlamiyla
bir sehir, hersey var, ancak bir tarafiyla da eski zenginligini
kaybetmis, bakimsiz, kulustur bir sehir...
sehrin etrafina kurulu oldugu tek bir merkez saptamak zor, farkli
donemler gecirmis belli ki; bir latin amerika baskenti olarak, tipki
dunyanin diger yerlerinde oldugu gibi, genis bulvar ve parklar siyasal
gecmisine ayna tutar nitelikte... havasi kirli de olsa temiz
sayilabilecek bir yer. ucuz bir yer mi? emin degilim, alisik oldugum
kalitede bir yasam turkiye'dekinden cok da farkli degil.
yankesicilerinin coklugu sicak insanlarinin ziyaret edenleri surekli
uyarmasindan belli. ilginc bir sekilde taksilerden restoranlara bircok
yerde 90'larin grunge ve hard rock'u dinleniyor...
insanin zihninin surekli ugrasmasina ragmen herhangi baska bir yere
benzetmeye calismak anlamsiz. upstate new york, barcelona, roma,
budapeste, prag, istanbul, ankara, manisa, bergama... gezdigim diger
yerleri andiran pek cok kucuk benzerlik elbette var ama hepsi kucuk ve
anliklar, hicbir benzerlik yeterli ve surekli degil burayi baska bir
yer ile ortak paydada toplamaya... nihayetinde bambaska bir yer...
sehirde yurumek, etrafi incelemek, tanimak elbette ki guzel. kucuk
sakli alanlari var ilginc ve cekici... lakin bu gezenin kendini
doyurmasindan aldigi bir zevk. objektif karsilastirma diye bir sey
varsa sayet, cok da emin degilim bu sehrin guzelliginden... keyifli
bir sehir mi? bilmiyorum. yasamak ister miyim? sanmiyorum. kosullarini
cok gercek yasayan bir yer santiago de chile... her yeni sehir gibi
gercekten tanimak zaman alir elbet, ancak bunu burasi icin soylemek
gezdigim diger yerler icin soylemekten daha kolay. esas soru, tanimak
icin salt meraktan baska yeterince sebep var mi?
yine de buraya gelmek ve bu satirlari yazabilmek bile kendi basina
guzel... sonucta hic gormedigim bir kitada, hic gormedigim bir ulkenin
hic gormedigim bir sehrindeyim. guney amerika'da, sili'de, santiago de
chile'deyim!
19 temmuz 2009
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap