37 entry daha
  • santiago de chile

    temmuz ayinda kisi tadiyorum. geceleri gokyuzu bambaska. hic bilmedigim bir goruntu.
    su ise tipki ilkokulda ogrendigim gibi kuzey yarikuredekinin tersine
    donuyor lavabonun deliginden akip giderken...

    saraplari leziz, biralari hafif, yoresel yemekleri ise fena degil.
    hareketli bir sehir. insanlari sicakkanli, gundelik hayatin
    alisilagelmisliklerinde farkliliklar tabi ki var; lakin insanlar
    yardimsever ve guleryuzluler... konusuyorlar, konusurken inasanin
    yuzune bakiyor ve kacmiyorlar. satranc oynuyorlar. kocaman bir sehir
    santiago, ve farkli; trafigi duzenlemeye calisan lamba ve tabelalarin
    arasindan kafayi kaldirinca, gokdelenlerin ve yuksek apartmanlarin
    arkasinda and daglarini butun ihtisami ile gormek cok carpici.

    cok guzel, eski, tek veya iki katli kucuk villalar ile dolu sehir.
    rengarenk, herbiri detayli calisilmis, farkli, ozenli mimari ornekler.
    bununla birlikte ne kadar ozen anlaminda devamlilik olsa da, yeni
    binalari ile birlikte ele aldigimda ilk defa emegin estetik guzelligi
    beraberinde getirmeyebilecegini farkettim. her ne kadar eskiler gibi
    kendi caplarinda ozenli de olsalar, yeni binalar eskileri basmis,
    sindirmis, estetigi bozmus. bir oran sorunu var; yollarin genisligi,
    eski ve yeni binalarin iliskisi uyumsuz gibi... burasi tam anlamiyla
    bir sehir, hersey var, ancak bir tarafiyla da eski zenginligini
    kaybetmis, bakimsiz, kulustur bir sehir...

    sehrin etrafina kurulu oldugu tek bir merkez saptamak zor, farkli
    donemler gecirmis belli ki; bir latin amerika baskenti olarak, tipki
    dunyanin diger yerlerinde oldugu gibi, genis bulvar ve parklar siyasal
    gecmisine ayna tutar nitelikte... havasi kirli de olsa temiz
    sayilabilecek bir yer. ucuz bir yer mi? emin degilim, alisik oldugum
    kalitede bir yasam turkiye'dekinden cok da farkli degil.
    yankesicilerinin coklugu sicak insanlarinin ziyaret edenleri surekli
    uyarmasindan belli. ilginc bir sekilde taksilerden restoranlara bircok
    yerde 90'larin grunge ve hard rock'u dinleniyor...

    insanin zihninin surekli ugrasmasina ragmen herhangi baska bir yere
    benzetmeye calismak anlamsiz. upstate new york, barcelona, roma,
    budapeste, prag, istanbul, ankara, manisa, bergama... gezdigim diger
    yerleri andiran pek cok kucuk benzerlik elbette var ama hepsi kucuk ve
    anliklar, hicbir benzerlik yeterli ve surekli degil burayi baska bir
    yer ile ortak paydada toplamaya... nihayetinde bambaska bir yer...

    sehirde yurumek, etrafi incelemek, tanimak elbette ki guzel. kucuk
    sakli alanlari var ilginc ve cekici... lakin bu gezenin kendini
    doyurmasindan aldigi bir zevk. objektif karsilastirma diye bir sey
    varsa sayet, cok da emin degilim bu sehrin guzelliginden... keyifli
    bir sehir mi? bilmiyorum. yasamak ister miyim? sanmiyorum. kosullarini
    cok gercek yasayan bir yer santiago de chile... her yeni sehir gibi
    gercekten tanimak zaman alir elbet, ancak bunu burasi icin soylemek
    gezdigim diger yerler icin soylemekten daha kolay. esas soru, tanimak
    icin salt meraktan baska yeterince sebep var mi?

    yine de buraya gelmek ve bu satirlari yazabilmek bile kendi basina
    guzel... sonucta hic gormedigim bir kitada, hic gormedigim bir ulkenin
    hic gormedigim bir sehrindeyim. guney amerika'da, sili'de, santiago de
    chile'deyim!

    19 temmuz 2009
44 entry daha
hesabın var mı? giriş yap