254 entry daha
  • ...

    özlem'i en son kaç/t/a bırakırsın, kader?

    ***

    ''bu yıl, bu ceviz meyve verir artık'' dedi annem. ''üç yılda veriyor meyvesini....'' üç yıl olmuş cevizi ekeli. ve üç yıl oldu hatırlıyorum, seni, gideli... hatırlıyorum. meyve? hüzün meyve midir? üç yılda meyve verirmiş ağaç. üç yılda, ben, hiç unutmadım seni.

    neye üzüldüğümü hatırlayamayacak kadar çok zaman olmuş artık. anıların sönükleşiyor, antika eşyaların kararması gibi. üç yıl... kendimi, sana ait bir şeyleri hatırlamaya çalışırken buluyorum. bir detay, bir bahane özlemeye. bunun ne kadar güzel, ne kadar saçma olduğunu bilemezsin. seni unutmak isterken, özlemeye çalışmanın ne kadar güzel olduğunu anlatamam ki sana. en çok seni sevdim ben ve üzerinde sevgimin sınırlarını test ediyorum hala. belki de acı eşiğimi... çizgi filmlerdeki büyülü haplar gibi yokluğun, içtikçe, büyüyorum.

    bu bir hayal olmalı dediğim, ellerin yok şimdi. gözümü kapatıp, şükrettiğim içimden, varlığın, bildiğim şeylerin ücrasında artık. belinde silahı olan o adamın yanında, arabada bağıra bağıra söylediğim şarkılar gerçek. kendim/ize... annesinin çekiştirerek karşıdan karşıya geçirdiği o küçük kızın gözlerine anlattım ben. ''seni çok özledim'' güldü sadece, annesi elinden çekiştirdi, tıpkı senin yanından çekiştiren zaman gibi beni. güldüm sadece...

    üç yılda ceviz meyve verirmiş.
    üç yılda ben çoğunlukla üzüldüm. şimdi sadece bir zamanlar gerçekten sevebildiğim, bir adamın olduğu gerçeğini yaşatmaya çalışıyorum, arada su verip. ayakta tutmaya çalışıyorum. bu seninle ilgili değil. bu benimle ilgili değil. ben, aşka inancımı ayakta tutmaya çalışıyorum.

    ***

    ''olsun! yirmi yıl seni özleyerek yaşlanmak da güzeldi...''* diyen şairin de ellerinden öpüyorum.
572 entry daha
hesabın var mı? giriş yap